|
![]() |
#1 |
![]() AK Parti'nin gizli toplum projesi!
AK Parti aleyhindeki iddianamede, Venedik kriterlerine atıf yapılıyor. Ve AK Parti'nin gizli toplum projesinin şeriat düzeni olduğu ileri sürülerek, kapatılması isteniyor. AK Parti aleyhindeki iddianamede, Venedik kriterlerine atıf yapılıyor. Ve AK Parti'nin gizli toplum projesinin şeriat düzeni olduğu ileri sürülerek, kapatılması isteniyor. "AK Parti, Milli Görüş geçmişinden geliyor; başörtüsü ve İmam Hatip gibi konularda dindarların önünü açıyor. Zaten pek çoğunun eşi de başörtülü. Bütün bunlar, gizli gündemlerinin şeriat devleti olduğunu gösteriyor" varsayımından yola çıkarsanız, Venedik kriterlerine uygun bir dava açtığınızı düşünebilirsiniz. Çünkü, gerçekten, şeriat düzenini kurmak isteyen bir parti, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) göre de sakıncalıdır. Yargıtay Başsavcısı, iddianamesinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına ve Sözleşmesi'ne sık sık başvuruyor: * Meşru bir amaç bulunmalı. * Kapatma yaptırımı, meşru amaçla orantılı olmalı. * Acil bir sosyal ihtiyaca cevap vermeli; yani demokratik bir toplumda gerekli görülmeli. * Demokratik toplumda gereklilik, kapatma yaptırımının sadece çok ciddi durumlarda uygulanmasını icap ettirir; demokrasiye yönelen tehdidin varlığına ve yeterince yakın olduğuna ilişkin inandırıcı kanıtlar aranmalıdır. Başsavcı Abdurrahman Yalçınkaya bütün bunları biliyor ve iddianamesinde sıralıyor. Ama ona göre, AK Parti'nin aleni hedeflerinden farklı hedef ve niyetleri var. Planlarını gerçekleştirmek için henüz yasaları değiştirmemiş, uygun bir zamanlama bekliyor. Çoğulcu demokrasinin argümanlarından yararlanarak adım adım gizli toplum projesi şeriat devletine doğru yol alıyor. Avrupa'yı, böyle temelsiz bir varsayıma inandırmak mümkün mü? Tayyip Erdoğan ve arkadaşları, Avrupa Birliği'ne tam üyelik yolunda büyük gayretler sarf etmediler mi? Batı dünyasıyla sıkı bir işbirliğine girmediler mi? AİHM hâkimlerini, "gizli niyet şeriat devletini kurmaktır" diye nasıl ikna edebilirsiniz? Venedik kriterleri Venedik kriterlerinden herkes söz ediyor ama, muhtevası bir türlü yazılmıyor. 1990 yılında Avrupa Konseyi'ne hukuki mütalâa vermek üzere kurulan bu komisyon, partilerin kapatılmasının ilke ve kriterlerini de belirledi. 1- Herkes, siyasi partilerin çatısı altında, serbestçe örgütlenme hakkına sahiptir. Bu hak, siyasi düşünce hürriyetini de kapsar. 2- Bir partinin yasaklanması veyahut feshi, sadece bu parti, şiddet kullanarak ya da şiddet kullanmayı savunarak demokratik düzeni yıkmayı ve anayasa ile teminat altına alınan özgürlükleri ortadan kaldırmayı amaçladığı takdirde, mümkündür. Bir parti, barışçıl yoldan anayasa değişikliğini talep ediyorsa, bu talep o partinin feshi için yeterli sayılmaz. 3- Bir siyasi parti, temsil görevi bulunmayan üyelerinin ferdi davranışları dolayısıyla sorumlu tutulamaz. 4- Partilerin kapatılması, sınırlı bir uygulamaya konu olabilir. Feshi talep edilmeden önce, söz konusu partinin kişi hakları ve demokratik düzen açısından gerçek bir tehlike oluşturup oluşturmadığı iyice incelenmeli ve daha az radikal tedbirlerle bu tehdidin bertaraf edilip edilemeyeceği araştırılmalıdır. 5- Partilerin kapatılması, sıra dışı bir uygulama olarak kabul edilmeli ve güdülen amaç ile alınan tedbir arasındaki orantıya özen gösterilmelidir. Sadece üyelerin değil, partinin tüzel kişiliğinin anayasa dışı bir eylem süreci içinde olup olmadığı hususu, iyice araştırılmalıdır. Hıncal Bey'e maruzatımdır Oda komşum Hıncal Uluç ile daha ciddi meseleleri tartışmayı tercih ederim. Türkiye'de gündem o kadar süratle değişiyor ki, eski YÖK Başkanı Erdoğan Teziç ile Deniz Kuvvetleri mensubu Tümamiral Kadir Sağdıç olayı, gerilerde kaldı. "Büyük biraderin gözetlemesi" altında olmak can sıkıcı ama, bazen yarar da sağlayabiliyor. Hrant Dink'in katili O.S., Mobese kameralarına yakalanmadı mı? "Mobese'den herkesin haberi var. Oysa, Teziç ve Sağdıç, gizlice dinlenmiş" diyebilirsiniz. Ama YouTube'a düşen sözlerin, çok sayıda kişiye yapılan bir konuşmadan alındığı belli. Dinlenen, telefonları, özel konuşmaları veyahut evleri değil. Belki, bir Mason locası... belki rektörler kurulu odası... bir garnizon vs... Türkiye gibi çetelerin cirit attığı, Ergenekon'un provokasyonlarla istikrarı sarsmaya çalıştığı, darbelerin birbirini takip ettiği, psikolojik harekât tertipleriyle insanların kolayca hedef haline getirildiği bir ülkede, devletin gelişmelerden haberdar olmayı istemesi normal. Buradaki tuhaflık, o konuşmaların YouTube'a verilmesi ve şahısların teşhir edilmesi. Ama, her şerden bir hayır doğar ya, biz de bu şekilde, Çankaya seçimleri sürecinde perde arkasında yaşananların bir boyutundan haberdar olabildik. Sabah
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|