![]() |
#1 |
![]() Akıl hastanesinde yatan Ahmet, arkadaşına “Ben peygamberim..” deyince arkadaşı “Tamam oğlum kafayı yedik de o kadar da değil..” der.
Ahmet daha sonra hastanede yatan diğer arkadaşının yanına gider ve “Bizim Hasan akıllanmayacak, bu kafayla buradan çıkması mümkün değil, herif kendini peygamber sanıyor..” diye söyler. Arkadaşı gözünün birini kapatıp üst dudağını alt dudağının içine yerleştirerek “Hayır yalan söylüyor, ben öyle bir peygamber göndermedim” der! Teşbihte hata aranmaz; bizim bazı yazar, siyasetçi ve yargı mensuplarının tavrı da buna çok iyi uyuyor. “Uyuyor..” derken aklıma geldi; Bernard Shaw çok güzel söylemiş, demiş ki: “Bana karşı anlayışlı davranan tek kişi terzimdi, çünkü her gördüğünde ölçülerimi yeniden alırdı. Onun dışında herkes önceki ölçülerin bana hep uyacağını sandı.” Gerçi Shaw iyi niyetli imiş; çünkü önceki ölçülerin alınması bile bir iştir. çünkü tek başına bu bile “ölçüsüzlük”ten çok daha iyidir! Hatırlayınız bir kuvvet komutanı “Fillerin dişleri niçin ağızlarının içinde değildir, hiç düşündünüz mü?” şeklinde jeo-stratejik ve jeo-zoolojik unsurlar içeren bir beyanda bulunmuştu. (Biliyorsunuz, fil, hayvanlar dünyasında “zıplayamayan” tek memeli hayvandır. Tabii “tek memeli” derken, bir tane memesi vardır anlamında söylemiyorum!) Hani Bir Demet Tiyatro'da “Eyvah Necdet” isimli bir karakter vardı. Bu karakter her cümleye bir hayvan ismiyle başlar ve o hayvanın özelliklerini gayet felsefik bir açılımla izah ederdi. örneğin; “Mükremin, sen akvaryumdaki balığın hissiyatını bilir misin? Akvaryumdaki balığa güzellik katan akvaryumun camıdır; 'camsız' akvaryumu olanlar sadece 'cansız' balık seyreder” diye bir takım replikler dile getirirdi. Tabii, fil deyince aklıma “Filler dövüşür çimenler ezilir; filler sevişir çimenler yine ezilir” şeklindeki o “cüsseli” söz gelir. Elbette bu özdeyişi söyleyen büyük adamın, bu sözdeki fil ile Silahlı Kuvvetleri; çimen ile, renginden esinlenerek şeriatı kastettiğini sanmıyorum(!) Evet, Ak Parti'yi kapatma davası ile ortaya çıktı ki bazı yazarlar ve politikacılar hayvani bir içgüdüyle hareket etmekten hiçbir zaman kaçınmıyor. çünkü bunlarda hayvan sevgisi o kadar büyüktür ki bir köpeğe dahi köşe yazarlığı teklif edilebilmektedir ve o köpek yazı yazarken hayvan yerine konulmaktan büyük bir “keyif” almaktadır. Gerçi bu tespite itiraz ederler ve “Keyif eşekte olur” düşüncesiyle milleti eşek yerine koyarlar. Bu kişilerden kimi yılan gibi kıvrılır.. kimi tilki gibi kurnazlık yapar.. kimi köstebek gibi kemirir.. kimi akbaba gibi üşüşür.. kimi çakal gibi ganimet peşinde koşar.. kimi kedi gibi tırmalar.. kimi hindi gibi kabarır.. kimi horoz gibi öter.. kimi kaplumbağa gibi kabuğuna çekilir.. kimi bukalemun gibi renk değiştirir.. kimi güvercin gibi takla atar.. kimi devekuşu gibi başını toprağa gömer.. kimi katır gibi inatlaşır.. kimi de öküz gibi bakar.. Bu kişiler, güya birilerine “dokundururlar” ama bilinir ki birisine dokunabilmeniz için beş duyu organından biri olan “dokunma duyusunda” problem olmaması gerekiyor. Bu “eşhas”ın problemi sadece bu değil; aynı zamanda gözleri perdeli, dilleri lâl ve kulakları tıkalıdır. Ama ağızlarının tadını iyi bildikleri için “tat alma” duyuları ziyadesiyle gelişmiştir. İşte son günlerde ortalığa yayılan, daha doğrusu bilinçli olarak ortaya “salınan” bu pis ve puslu hava bana “hayvan sevgisini” tekrar hatırlattı. Kafatasında “nebati beyin” taşıyan bazı okumuşların, iş yazı ve uygulamalara gelince bazı güçlere “hayvani” derecede “yağ” üretmesi ne garip bir tecelli ve ne tuhaf bir yazgıdır. Evet, marifet zor zamanda konuşmaktır.. Marifet, iktidar mensuplarını züccaciye dükkanına giren fil olarak nitelendirmek değildir. Marifet, fincancı katırlarını ürkütebilmeyi göze almaktır. Evet, “satılmış”, “vatan haini”, “dönek”, “işbirlikçi” gibi sıfatları ayakkabıdan sıçrayan bir çamur gibi etrafa bulaştıran ey benim “tunç siperli göğüslüler”im.. Kabul ediyorum.. Siz vatan haini değilsiniz; değilsiniz çünkü siz Genelkurmay'da “akredite” olan kalpaklı yazarlar ya da sivil paşalarsınız! Ve siz dönek de değilsiniz; değilsiniz çünkü siz paslı bir mıh gibi yerinizde çakılısınız! Hatta siz işbirlikçi de değilsiniz; değilsiniz çünkü siz işinizi iyi bildiğiniz için iyi kılıç kuşanırsınız! Hatta ve hatta siz satılmış da değilsiniz; değilsiniz çünkü siz beş para etmiyorsunuz! Fikri Akyüz - Yeni Şafak
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Fikri Akyüz yine kalemini konusturmus..Okunmasi gereken bir yazi ;)
|
|
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Fikri Akyüz'ün kalemi gerçekten güçlü.
Köşe yazıları gazetelerin vazgeçilmezidir. Gereken önemi veriyormuyuz bilmiyorum. :-\ |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() benim bir numaram karıkoca mengiler onlar kadar para etmeyen yazar varmı ...
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() karı koca çölaşanlar ciğerleri beş para etmez
|
|
![]() |
![]() |
#6 |
![]() onlar zaten liste üstünde ben diğerlerinde bahsediyorum bi kere cumcumcular ayrı bi kenarda...
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() Ben de söyliyim tepkinize saygı duyarım.
1.AHMET HAKAN beş para etmez yazardır ki hürriyet te yazmasında gazetecilik başarısı değil hükümet bağlantısı vardır. 2.Şule Perinçek Aydınlıkta yazıyor gerçekten açıkça eski komünist amerikan uşakları anti amerikancılık yapıyorlar.Yerseniz. 3.Mehmet Ali Birand para yani güç kimdeyse ondan olan bir adam. 4.Mehmet Barlas aynen güç kimdeysse o onda. 5.Emre Kongar burjuva hayatını eleştirip burjavazinin kralı bir yaşayış sahibi yazardır. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
![]() ''Hatta ve hatta siz satılmış da değilsiniz; değilsiniz çünkü siz beş para etmiyorsunuz!''
güzel bir yazı. |
|
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 3 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 3 Misafir) | |
|
|