|
04-16-2008, 09:52 | #1 |
Danıştay faili diyor ki: “Para gelsin, ona göre!”
Danıştay’da bir hakimin ölümüyle sonuçlanan saldırı ile ilgili olarak Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, önceki ay kararını vermişti.
Evet; verilecek cezanın en yükseğini verdiği için, olayı daha derinlemesine araştırsaydı, bir numaralı sanığa verilecek ceza daha da artacak değildi! Değildi ama, mahkemenin daha derinlemesine araştırma yapması halinde, olayın gizlenen başka sanıkları da ortaya çıkacak idiyse? Kimbilir belki de; Alparslan Arslan’ın değil, başka birilerinin bir numaralı sanık olduğu ortaya çıkacak idiyse! Mahkeme alelacele karar verdiği için, bir numaralı sanık sorumluluktan sıyrılmak üzere ise?! Hayır; tamamen dayanaksız, kuru bir ihtimalden bahsetmiyorum.. Mahkemenin önündeki dosyada, Alparslan Arslan’ın ifadeleri arasında yer alan bilgilerden hareketle bunları söylüyorum. Cinayetten hemen bir gün önce, Alparslan Arslan’ın bilinmeyen bir kişi ile yaptığı mesajlaşmadaki ilginç ifadeleri daha önce yazmıştım. Bugün de, Danıştay cinayetini Susurluk’a çıkartabilecek kadar önemli, çok ilginç bir bağlantısını hatırlatmak istiyorum. Danıştay cinayetinden iki gün öncesidir. Alparslan Arslan, cep telefonu ile gönderdiği bir mesajda “Para gelsin ona göre” diyor.. Kime diyor bunu? Al. B’ye.. Kim bu Al. B? Bizi ilgilendiren yönü, Ah. B’nin oğlu olması.. Ah. B. kim? Abdullah çatlı’nın bacanağı.. Hayır, resmi eşinden dolayı bacanak değil. Susurluk kazası olduğunda, Abdullah çatlı’nın yanında olan Gonca Us sebebiyle bacanak. Yani, Gonca Us’un ablası ile Ah. B. evlenme hazırlığı içinde. Dahası, Gonca Us’u Abdullah çatlı ile tanıştıran da Ah. B.. Ve bu Ah. B’ye, Alparslan Arslan borç para veriyor! Tam komedi bir ifade bu! Bunun için de soruluyor kendisine, “İstediğin ve ‘para gelsin, ona göre’ dediğin para, ne parası?”.. Kendi halinde bir avukat olan, hatta pek para kazandığı da söylenemeyecek kadar az işi olan Alparslan Arslan, “Kendisi müvekkilimdir. Borç para vermiştim” diyor.. Bir avukat, müvekkiline borç para verir mi? Tabii ki hukuki bir engel yok ama, “Tatbikatta böyle bir olayla karşılaştınız mı hiç” derseniz, hiç düşünmeden “İhtimal sıfır” diyebilirim. Ama mahkeme, bu bilginin üzerine gitmiyor! Hiçbir araştırma yapmadan, hemen davayı bitiriyor.. Sanki fail belli diye, davanın hemen bitirilmesi gerekiyor. Olayın başka failleri de varsa, onları bulmak, mahkemenin işi değilmiş gibi! Adamın “Cinayeti, türban yüzünden işledim” savunması resmen yalan olduğu ortada iken, “Türban yüzünden bu cinayet işlenmiş olamaz. Bu işin içinde başka işler olabilir” diyerek derinlemesine araştırma yapması gereken mahkeme, nihai kararı bastırıyor! Sanki olayın karanlık yönlerini araştırmanın bir zararı vardı! Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verecekseniz, bu konuyu da araştırır, yine verirdiniz aynı cezayı.. Ama belki de, cinayetin arkasındaki gerçeği bulmuş olurdunuz. Yapılmadı.. İş, Yargıtay’a kaldı.. Onlar da göreceklerdir dosyada, daha ilginç yönler de var ifadelerde... Danıştay saldırısından bir gün önce, Alparslan Arslan, geceyarısı T. isimli birisi ile mesajlaşıyor.. “Yanlış kişiler mi” diye soruyor, “malzeme”den bahsediyor.. Kendisine soruluyor, “Ne iş bu?” Cevap veriyor Alparslan Arslan: “O benim arkadaşım. Beni Adana’ya çağırıyor. Ben de ‘tamam’ dedim. Malzemeden kastım yiyecek, içecek” diyor.. Adam geceyarısı, uzun süredir gitmediği Adana’ya gittiğinde, yiyecek-içeceği nasıl temin edeceğini düşünüyor. Ama bu arada da, türban yasağı sebebi ile Danıştay hakimini öldürüyor! Mantıklı mı sizce, bu tarihi gelişim? Bana hiç de mantıklı gelmiyor! Fail, adeta kafa buluyor bizimle... Ve mahkeme de atlıyor bu ifadelerdeki anlamsızlıkları.. Basıyor kararı, bitiriyor davayı.. Peki arkada gizlenenler? Haksız yere suçlananlar? Şimdi ümit; Ergenekon soruşturmasında.. Bir ihtimal; cinayetin arkasındaki gerçeği öğreneceğiz.. Hem de, cinayete en çok tepki göstermiş görünenlerin engellemelerine rağmen! Ali Karahasanoğlu - Vakit
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|