05-06-2008, 17:56 | #1 |
Aşk Üzerine Tanımlar...AŞKIN GERÇEK MAANAASI
Eskiler sözü güzelleştirerek söylemeye çaba sarf ederler; bunu, yazacakları sözleri kalıcı kılmanın şartlarından biri sayarlardı.
Bu yüzden nesri de şiirsel söylemek, ona ahenk katmak ve anlatımı kuvvetlendirmek önemliydi. Cinas denilen sanat böyle doğmuş ve nesir ustaları cümlelerinin arasında ritm ve kafiye bulundurmayı önemsemişlerdi. Eskilerin cinaslı bir üslupla ortaya koydukları bu tür yazılara biz sonradan süslü nesir demişiz. Türkçe'de bu üslubun ilk temsilcisi Fatih çağının ünlü bilgini Sinan Paşa olup aşağıdaki metin onun Tazarruname (İÜ. Ktp. TY.1818, v. 92a.) adlı eserinden alınmış ve bir çevirinin(/yalınlaştırmanın) asıl metin karşısında ne kadar cılız durduğunu göstermek için karşılıklı verilmiştir: İşarat-ı Evsaf-ı Aşk Aşk âsâyiş-i cândur; aşk ârâyiş-i cihândur. Aşk nemek-i diyk-i vefadur; aşk hadîka-i ehl-i safâdur. Aşk hakîkat çerhınun ahteridür; aşk cân leşkerinün mihteridür. Aşk bir sultân-ı kâhir ü tîzdür ki alem çekicek birbirine urur vücûd ile ademi; aşk bir bî-karâr u şûr-engîzdür ki kadem basıcak şûr u gavgâya bırağur âlemi. Aşk bir cevher-i pâkdür araz sanman; aşk râhat-ı cândur maraz sanman. Aşk bir mürgdur ki melâmet-i halk ona bâl olur; aşk bir devletdür ki idbâr-ı dünyâ ona ikbâl olur. Aşk bazarında câme-i dîbâyı bir habbeye almazlar; uşşâk mahallesinde nâmûs ile nâmı bir çöpe saymazlar. Âşık olanlar gayret ü ârı bırağurlar; dost isteyenler ol vakârı bırağurlar. Âkıl eydür: "Cübbe vü destâr hani?"; âşık eydür: "Hâne-i hammâr hani?" Âşık düğünden bîniyâz olur; âşık cihân içinde serfirâz olur. Aşk bir külüng-i pulâddur ki her vakit varlık binasın yıkar; aşk bir bennâ-yı üstâddur ki dâim yokluk sarayın yapar. Aşk bir derd-i mâderzâd olur; âşık iki cihândan âzâd olur. Ne vuslatda şâd u ne gamdan firârı olur; ne destinde sabr u ne pâyında karârı olur. Âşık hemîşe belâkeş olur; dâim belâ içinde hoş olur. Âşık her dem sûz u şevkda olur; derd-i aşk içinde zevkde olur. Âşıka gıdâ belâ olur; âşıka safâ cefâ olur. Âşık ki yolunda merd olur; renci dârû vü râhatı derd olur. Beyt: "Dil ki bûy-ı aşkdan bîreng olur / Ehl-i dil katında ol dil seng olur". Dil bağında ki aşk gülü olmaz; bir bezme benzer ki onun mülü olmaz. Aşk kıssa vü hikâyet olmaz; aşk-bâzî hadîs ü rivâyet olmaz. Âlem-i aşk âlem-i diğerdür, pâye-i aşk ondan bülend-terdür, ki her mesken ona menzil ola; veya onun mekanı bir avuç kül ola. Aşk bir makâm-ı vicdanîdür; cezbesi cezbe-i nûrânîdür. Aşk halk gözünde dîvânelikdür; aşk kendi vücûduna bîgânelikdür. Aşk ezel kadehinden bîhûşlukdur; aşk iki âlemi ferâmûşlukdur. Aşk Üzerine Tanımlar Aşk canın huzur, cihanın ziynet bulmasıdır. Aşk vefa azığının tuzu; gönülden anlayanlar için hazırlanmış bir bahçedir. Aşk hakikat göğüne yıldız; can ordusuna mehterdir. Aşk, öylesine kudretli ve hızlı savaşan bir sultandır ki sancağını çekip de yürüdüğünde varlık ile yokluğu birbiriyle çarpıştırır; aşk öylesine delifişek bir kargaşa adamıdır ki ayak bastığı yeri çoraklaştırıp kavgaya salar. Aşk pak bir cevherdir; onu araz sanmayın; aşk bir can rahatlığıdır, hastalık anlamayın. Aşk bir kuştur ki halkın ayıplaması onun kanadı; aşk bir talihtir ki dünya zilleti onun açık bahtı sayılır. Aşk pazarında ipek kumaşlar bir arpa tanesi etmez; aşıklar mahallesinde itibar kaygısı veya şöhretin çöp kadar değeri olmaz. Aşık olanlar gayret ile namusu bırakırlar; sevgili peşindekiler elbette ağırbaşlılığı terk ederler. Akıllının sorusu "Hani rütbe ve makam?"; aşıkın sorusu "Nerde aşk meyhanesi?"dir. Aşık dünya eğlencesine dönüp bakmaz; bu yüzden başı dik dolaşır. Aşk tunçtan bir külünktür ki durmadan varlık binasını yıkmakta; aşk öyle usta bir mimardır ki (yıktığı varlık binasının yerine) daima yokluk sarayını yapmakta. Aşk, aşıkta anadan doğma bir derttir ki onunla kendini iki cihan kaygısından kurtarır; bu uğurda ne vuslat ile şad olup ayrılık derdinden kaçınır; ne sabır elde edebilir, ne ayağına dur durak bulunur. Aşık bela çekmede devamlılık gösterir; çünkü bela ile hoş geçimdedir. Aşık her an yanış ve özlem içindedir; aşk derdiyle daima zevk içindedir. Aşık için (sevgilisiz) işret bir bela; eğlence de bir cefa olur. Aşık ki gidişatında mertlik üzeredir; sıkıntıları zehir, rahatı ise dert sayılır. Beyit: "Gönül ki aşk kokusuyla kendinden geçip sarhoş olmuyorsa; ehl-i diller katında o gönlün taştan farkı yoktur". Aşk gülü açmamış bir gönül bahçesi; şarabı olmayan bir işret meclisi kadar beyhude ve yavandır. Aşk masal veya hikaye değildir; aşk oyunu anlatıl(a)maz, rivayete gelmez. Aşk alemi başka bir alemdir; aşk payesi ise ondan da yüksektedir; öyle ki sıradan bir mekana gelip konabilir; hatta bir avuç külde bile vatan tutabilir. Aşk vicdana ait bir makamdır ve cezbesi de nurani bir cezbedir. Aşk avamın gözünde bir delilik ve kendi kendisine (kendi varlığına ve varlık alemine) yabancılıktır. Aşk, ta ezeldeki kadehin sarhoşluğudur ki aşık, bu dünyayı da, öte dünyayı da unutmuştur.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
05-06-2008, 18:04 | #2 |
Aşk Üzerine Tanımlar...AŞKIN GERÇEK MAANAASI
ideal anlamdaki bir aşk affedilemez bir budalalaıktır..Üstad :D
|
|
05-06-2008, 18:09 | #3 |
Aşk Üzerine Tanımlar...AŞKIN GERÇEK MAANAASI
Eminim Aşkın daha uzun tanımları vardır sayfalara sığdırmak çok zor.
Her dilde her gönülde başka şekillere giriyor. Rabbim, bizleri aşklarında da onun rızasını arayanlardan eylesin, değersiz sevdalarda zayi olmamıza izin vermesin. Aşkı bir kez daha tanıttığınız için teşekkürler +1 |
|
Konuyu Toplam 3 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 3 Misafir) | |
|
|