|
05-07-2008, 22:37 | #1 |
Aşere-i Mübeşşere
Cennetle mujdelenenler, istikamet uzere yasadilar
Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) tarafindan cennete girecekleri daha hayatta iken kendilerine mujdelenen on sahabiye "asere-i mubessere" denmektedir. Bu on sahabi; Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Omer, Hazret-i Osman, Hazret-i Ali, Hazret-i Talha bin Ubeydullah, Hazret-i Zubeyr bin Avvam, Hazret-i Abdurrahman bin Avf, Hazret-i Sa'd bin Ebi Vakkas, Hazret-i Ebu Ubeyde bin Cerrah ve Hazret-i Said bin Zeyd'dir (radiyallâhu anhum ecmain). Nebiler Sultani (sallALLAHu aleyhi ve sellem)'in boyle bir mujde vermesinin hikmeti ne olabilir? Evvela, Ashab efendilerimizin cennetle mujdelenmeyenleri hakkinda dahi cennete gitmeyecek seklinde bir dusuncenin kafa ve kalbimizde bulunmasi, ALLAH'in mumtaz ve mustesna olarak yarattigi, mumtaz ve mustesna Nebi'sine ittiba ile serfiraz o zevat hakkinda bir sû-i edeptir. Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), bir hadislerinde, "ALLAH, ummetimden yetmis bin insani sorgusuz sualsiz cennete koyacak." buyurmaktadir. Herhalde hadiste sorgusuz sualsiz cennete gidecek olan insanlar icinde evvela Ashab-i Kiram'i dusunmek gerekir. Bu hadisin devaminda ise soyle buyrulmaktadir: "Ben, Cenab-i Hak'tan arttirmasini istedim. Her bire bedel, bir yetmis bin, bir yetmis bin oldu." Bu ifade neticesinde karsimiza buyuk rakamlar cikmaktadir. Boyle olunca biz, en basta bu pâye ve mazhariyette en buyuk yeri Ashab-i Kiram'a verme mecburiyetindeyiz. Cunku her seyden evvel ALLAH'a (cc) ve Nebisi'ne en yakin olarak basta onlar gelmektedir. Zaten ALLAH Kur'an-i Kerim'de pek cok yerde, onlardan razi ve hosnut oldugunu da anlatmaktadir. (Bkz. Mâide, 5/119; Tevbe, 9/100; Fetih, 48/18; Mucâdile, 58/22; Beyyine sûre-i celileleri, 98/8) Simdi de, neden ozellikle bu on sahabinin cennetle mujdelendikleri meselesine gecelim. Oncelikle sunu belirtmekte yarar var: Sahabe-i kiram arasinda sadece bu on sahabiye "cennetliksin" denmesi, ne yaparlarsa yapsinlar, hep istikameti takip ettiklerini vurgulamak icindir. Bu onemli bir husustur. Esasen butun muminler, cennete gireceklerdir; ama yukarida bahsini ettigimiz on sahabiye, "cennetliksin" denmesi, onlara ozel bir iltifat ve deger ifade etmektedir. Bu durum, diger sahabiler icin, hususi mahiyette degil de mutlak olarak zikredilmistir. Bu on sahabinin alti tanesi sehittir. Hazret-i Omer, Hazret-i Osman, Hazret-i Ali, Hazret-i Talha, Hazret-i Zubeyr ve Hazret-i Ebu Ubeyde bin Cerrah, sehit edilmislerdir. Hazret-i Ebû Bekir'in de zehirlendigi soylenir. Eger bu iddia dogru ise o da sehittir. Bu itibarla, isbu zevat, evvela herkesin ALLAH Resûlu'ne sirt cevirdigi bir zamanda O'nun yaninda yerlerini almak, sonra hicret faziletini ihraz etmek, daha sonra da sehit olmakla buyuk bir mevki kazanmislardir. Isterseniz biraz daha acalim: Evvela herkes, Efendimiz'e sirtini dondugu gunlerde onlar, ALLAH Resûlu'ne ve Kur'an'a sahip cikmislardir. Gokte, yalanci bir simsegin dahi cakmadigi, umit verebilecek hicbir sebep ve faktorun ortada bulunmadigi, inen ayetlerin sayisi bes veya altiya varmadigi bir zorlu donemde, bu buyuk hakikate sahip cikmak yuksek bir pâyedir. Ilk Muslumanlardan Hazret-i Ebû Bekir'in gayretleriyle Hazret-i Osman, Hazret-i Said ibn Zeyd ve arkasindan Sa'd ibn Ebî Vakkas Islam dairesine girmislerdir. Hazret-i Ali, Hazret-i Ebu Ubeyde bin Cerrah ve Sa'd ibn-i Ebi Vakkas, da ALLAH Resûlu'nun yaninda yer alan ilklerdendir. Oyle ki, Hazret-i Sa'd ibn-i Ebi Vakkas, daha onsekiz yaslarindayken henuz gozune gunah girmeden annesinin butun israrlarina ragmen, "Hatta olsen bile anne, ben, gonul verdigim o hakikatten donmeyecegim!" diyecek kadar civanmert bir zattir. Hazret-i Ebû Bekir, o donemin zorlugunu su ifadelerle anlatmaktadir: "Olumu goze almadan disariya cikmaya cesaret edemezdik! Ve bir yere girmeye de..." Ikinci olarak, insanin bir hakikati kabul etmesi, bir sisteme tabi olup ona hizmeti hayatinin gayesi haline getirmesi bir marifettir ve o kimsenin kadrini yukseltir. Bununla birlikte insanin hayatinin sonuna kadar bunu ayni seviyede devam ettirmesi, kadrine kadir ve kiymet katar. Nasil ki, bir mûsIkisinâsi degerlendirirken, basta hangi perdede baslamis ve basladigi perdede noktalayabilmisse biz o mûsIkisinâsin hanceresini, sesini ve nefesini sena ederiz. Aynen bunun gibi bu sahabiler, hangi perdeden isin icine girmislerse, bitirirken de ayni seviyede bitirmislerdir. Yani duygu ve dusuncelerinde zerre kadar sapma gostermemis ve olabildigine civanmert bir sekilde hep ALLAH Resûlu'nun yaninda kalabilmislerdir. Bu meselenin ayrica psIkoloji acisindan da tahlil edilmesi gerekir... Ufuklarin olabildigine karanlik oldugu, kurtulus adina hicbir umit emaresinin bulunmadigi bir donemde onlar, asla umitsizlige dusmemislerdir. Gun olmustur ki, vatanlarindan, coluk cocuklarindan ayrilip hicret etmeleri istenmis, onlar tereddut etmeden bu emri de yerine getirmislerdir. Yine onlar Medine'ye geldiklerinde, "Biz once Musluman olduk. Medineli kardeslerimize karsi bir ustunlugumuz vardir." iddiasina kalkismamislar ve mahviyetle derinliklerine derinlik katmislardir. Oyle ki, Hazret-i Omer, bu duygu ve dusunceyi destekler mahiyette sunlari soyler: "Biz bu kardeslerimizin hakkini yedik. Onlar, dini kucakladilar. Efendimiz'e kucak actilar. Biz ise hep halifeleri kendimizden teklif ettik ve onlarin onune gectik." Evet, asere-i mubesserenin o devirde de kiymetlerini ve kadirsinasliklarini koruduklarini goruyoruz. Asere-i mubessere, hayatlarinin sonuna kadar tuttuklari zirveyi hep korumus ve dunya metai karsisinda hic mi hic egilmemislerdir. Ticareti cok iyi bilen bu insanlar, gun gelmis ticaret sayesinde Medine'nin en zenginleri haline gelmislerdir; ancak dunya karsisinda asla serfuru etmemis ve dunya onlari kendisine rukû ve secde ettirememistir. Onlar, her zaman saffet ve sadeliklerini korumuslardir. Yerinde Hazret-i Osman bes yuz deveyi yuku ile beraber hibe etmesini bilmis, Hazret-i Abdurrahman bin Avf ise, varligi ne kadarsa, hepsini ALLAH yolunda infak etmis ve hep birer ornek teskil etmislerdir. OZETLE 1- Ashabin hepsi hakkinda dahi cennete gitmeyecek seklinde bir dusuncenin bulunmasi, ALLAH'in mustesna olarak yarattigi ve Nebi'sine ittiba ile serfiraz kildigi o zevat hakkinda bir sû-i edeptir. 2- Sadece bu on sahabiye "cennetliksin" denmesi, hep istikameti takip ettiklerini vurgulamak icindir. Bu durum, diger sahabiler icin, hususi mahiyette degil de mutlak olarak zikredilmistir. 3- Bu sahabiler hayatlari boyunca duygu ve dusuncelerinde zerre kadar sapma gostermemis ve olabildigine civanmert bir sekilde hep ALLAH Resûlu'nun yaninda kalabilmislerdir.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
05-07-2008, 22:51 | #2 | |
Aşere-i Mübeşşere
Alıntı:
RABBİM HEPİMİZEDE AŞEREİ MÜBEŞŞERE İLE HAŞROLMAYI LUTFETSİN..AAMİİN |
||
05-07-2008, 23:55 | #3 |
Aşere-i Mübeşşere
Allah razı olsun muhterem.. ;)
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|