![]() |
#1 |
![]() ![]() Kırkikindi makamındayım ey sevgili! Bütün nisanları kuşanarak geliyorum gül kokulu iklimine... Kırlangıç türküleri dolanıyor bu dem. Ufuklardan ufuk, çizgilerden çizgi alarak geliyorum kirpiklerinin serin ve derin gölgesine. Avuntusuzluklarımı, yılgınlıklarımı tüketmek için ceylan gözlü gecenin gizinde, dizlerine kapanmaya geliyorum... Belki bir serenat tutkusudur beni Kerbela’dan, en koyu karanlıklı belalardan kaçarak sana getirten amansız ve zamansız gök yangını. Kardelen kokulu, çiğdem dokulu kanyonlarda çürümüş çığlıklarımın, sessiz ve sedasız iniltileridir belki benim sana gelişim, bütün yüreğimle sana “yar” deyişim. Bilinmezlik koridorlarında bir ışık tufanı gibi, bir sevda volkanı gibi, kara yazgılı bir ölüm fermanı gibi düştün, düşlerini düşürmüş, düş düşkünü yüreğimin kara ölüm ormanlarına... Bütün nisanlardan nisan çalarak, gururumu buzdağlarına çarparak geliyorum menevşe gözlerinin semtine. Kanatlarımda yarım kalmış türkülerim, kağıtların sinelerinde yarım bırakılmış şiirlerim, cesaret edilememişliklerim, söylenememişliklerim, adam yerine konulmamışlıklarım, sürülmüşlüklerim, şeytana adanmış gecelerde dara çekilmişliklerim, kıyıya vurmuşluklarım var benim. Ve ben gecenin dağdağasını yüreğimin en sarp ve ulu dağlarında dağlayarak, yüreğimi paralayarak, hüzün kulübesinin mahzun duruşlu, mükedder edalı , Yusuf soylu sahibi gibi ağlayarak geliyorum ayaklarının limanlarına... Kırkikindi makamındayım ey sevgili ! Yüzyıl sevdasına büründü bakışlarını tüketen ela gözlerim. Ellerim asırlık helezonlardan yorgun, dudaklarım antik çağ şiirleriyle kanatlı! Ve ben tamamen zamanın ezel kısmına tutunarak, bütün zamanları yüreğimin sevdakar süveydasına katarak düşüyorum ellerinin ebed burcuna. Sürgün düşlerimin maltasında sıraya dizdiğim voltalarımla, nihavend rüyalardaki kırgın ve sitemkar notalarımla, esmer tenli demlerde kıyıya vurulmuş güz bozgunu pusatlarımla geliyorum zaman mekan aşan yanaklarındaki ayva sarısı tüylere. Kırkikindi makamındayım ey sevgili! İlan-ı aşklar dökülüyor mısralarımdan. Mısralarımdan kurşun soylu bakışların, elif boylu nakışların akıyor. “Sen” akıyorsun yüreğimin dallarından. Ve deli dolu damlalarımla geliyorum senin gül kokan diyarına... Kırkikindi yağmurlarımı senin nisanlarında yağdırmak, ölgün ve solgun akşamlarımın bükük boyunlu çocukları olan güftelerimi senin ateşin bestelerinle kanatlandırmak için, yok oluşlarımı senin varlığınla varlığa vardırmak için düşüyorum gönlünün ve gözünün altın bahtlı tahtının vera kokan yollarına. Kırkikindi makamındayım ey sevgili ! Kapama ne olur kapılarını! Kapılarını ne olur kapama! Ne olur kapama kapılarını! Sevgili! En sevgili! Ey sevgili! Alıntıdır..
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() "Kırkikindi makamındayım ey sevgili ! Yüzyıl sevdasına büründü bakışlarını tüketen ela gözlerim. Ellerim asırlık helezonlardan yorgun, dudaklarım antik çağ şiirleriyle kanatlı! Ve ben tamamen zamanın ezel kısmına tutunarak, bütün zamanları yüreğimin sevdakar süveydasına katarak düşüyorum ellerinin ebed burcuna."
" Kırkikindi makamındayım ey sevgili ! Kapama ne olur kapılarını! " Kırkikindi makamı güzel bir terim ... en sevgliye hitaben söylenmesi de güzelliğine güzellik katmış. Cenab-ı Hakk Razı Olsun! (+) |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|