|
06-25-2008, 08:49 | #1 |
“TSK'nın ‘Eylem Planı ’‘Divan-ı Harp'lik”
Genelkurmay’ın ortaya çıkan “Türkiye’yi Biçimlendirme Planı”na tepkiler sürerken, sorumlular hakkında şu ana kadar hiçbir işlem yapılmaması şaşkınlıkla karşılanıyor.
Ortaya çıkan eylem planında, hükümet irticai faaliyetlerin odağı olarak tarif ediliyor, sivil anayasa çalışmalarının “milli devlete karşı yürütüldüğü” ileri sürülüyordu. 2007 tarihli eylem planında yargıçların ordu çizgisine çekileceği, medyanın kullanılacağı, TSK muhaliflerinin yıpratılacağı, kanaat önderlerinin yönlendirileceği gibi skandal öngörülerde bulunuluyordu. KENAN ERSÖZLÜ / ANKARA Genelkurmay Başkanı Büyükanıt'ın Taraf'ın ortaya çıkardığı bu “Türkiye'yi Biçimlendirme Planı”yla ilgili haberlere sert çıkarak, “O gazeteyi finanse eden kim, siz ona bakın; bakın sadece o gazetenin finansörü diyorum” demesi de, “sorumluluktan kaçma” olarak değerlendiriliyor. Askerlerin siyasi alanda faaliyet düzenleme yetkisi olmadığını, buna rağmen hazırlanan sözkonusu planın açıkça suç teşkil ettiğini belirten uzmanlar, sorumluların tespit edilerek cezalandırılmasını isterken, “Bir hukuk devletinde hiçbir kurum böyle bir hukuksuzluk karşısında, birilerinin iyi ya da kötü niyetinden söz ederek bu sorumluluktan kaçamaz” görüşünde birleştiler. SUÇ İŞLENDİĞİ ORTADA Mazlumder Genel Başkanı Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun konuyla ilgili açıklamaları şöyle: “Bu çalışmaların öncelikle bağımsız, tarafsız ve yetkili makamlarca araştırılması gerekir. Türkiye'de bu iddiaların doğruluğu halinde TCK ve İç Hizmet Kanunu'na göre suç işlendiği ortaya çıkacaktır. Askerlerin siyasi alanda faaliyet düzenleme yetkisi olmadığı gibi bu fiil suç tanımı kapsamındadır… Başta Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının hukuka aykırı fiillerinin olması halinde bunları kim, nasıl yargılayacak? İddiaların doğruluğunu kim tespit edecek? En son Şemdinli C.Savcısının başına gelenlerden sonra, bağımsız yargı mekanizması nasıl etkili olabilecektir?. Askeri harcamaların sivil makam ve kişiler tarafından denetime açılması gerekmektedir. Türkiye'de 'Yargı reformuna' acil ihtiyaç bulunmaktadır. Makamı ve yetkisi ne olursa olsun, kanun karşısında herkes eşit ise, herkesin de yargılanabileceği mahkemeler oluşturulmalıdır… Öncelikle yargılanabilme için 'izin sistemi' kaldırılmalıdır. Kişilerin kendilerinin veya emri altında birlikte çalıştığı kişinin yargılanmasının iznini vermesini beklemek mantığa uymamaktadır. Özellikle iddialar arasında yüksek yargı mensuplarını etkilemek, yeri geldiğinde fişlemek, etki altına almaya yönelik girişimler endişe vericidir. Yargıda askeri ve sivil şeklinde iki başlı bir yargılama sisteminin varlığı adaleti engelleyici niteliktedir.” TSK SORUMLULUKTAN KAÇAMAZ Gaziosmanpaşa Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bekir Berat Özipek'in olaya bakışı ise şöyle: “Genelkurmay Başkanlığı 'komuta düzeyinde onaylanmış' olmasa bile, kurum bünyesinde böyle bir belgenin üretilip üretilmediği konusunda somut ve net bir açıklama yapmalıdır. Mevcut açıklamanın, söz konusu skandalı görmemek için gözlerini kapatmaya veya doğru olması durumunda olayı geçiştirmeye hazır olan medya organlarını bile tatmin etmediği açıktır. Bir hukuk devletinde hiçbir kurum böyle bir hukuksuzluk karşısında, birilerinin iyi ya da kötü niyetinden söz ederek bu sorumluluktan kaçamaz… Söz konusu belgenin varlığının ortaya çıkması durumunda, yetkilerini aşarak siyasi bir faaliyete girişenler açığa çıkarılmalı ve cezalandırılmalıdır." YIPRATILANLARIN ZARARLARI KARŞILANMALI Özipek şöyle devam ediyor: “Belgenin gerçekliğinin tespit edilmesi durumunda, bu plan dahilinde bugüne kadar desteklenmiş olan gazeteci, yazar, sanatçı ve sivil toplum kuruluşları açıklanmalı, yıpratılmış olanların zararları tazmin edilmelidir. Daha vahim olanı ise yargı ile ilgili iddialardır. Eğer 'lahika'da sözü edilen ilişkiler doğruysa ve yüksek yargı organlarının üyeleri ile asker bürokratlar arasında siyasi ve ideolojik hedeflere yönelik işbirliği varsa, son zamanlarda yargının siyasallaştığına ilişkin şikâyetlerin temelsiz olmadığı da kanıtlanmış demektir. Bunun gerçek olması, üniversite ve medya ile ilgili bilgilerin gerçek olmasından daha vahimdir.” TSK'DA HİYERARŞİNİN DIŞINDA BİR ÖRGÜTLENME Mİ VAR? Emekli Askeri Hakim Dr. Ümit Kardaş da, eylem planını şöyle değerlendiriyor: “Genelkurmay Başkanlığı'nın bu eylem planını yalanlaması tevilli bir ikrarı barındırmaktadır. Genelkurmay, komuta kademelerinin onayından geçmiş böyle bir çalışma bulunmadığını belirtirken, komutanların onayından geçmemiş bir çalışma olup olmadığını açıklamaktan kaçınmıştır. Ya komutanların haberdar olduğu bir eylem planı vardır, ki bu takdirde suç oluşturan bu eylemi kabul etmeleri ve böyle bir planı kayda alıp resmîleştirmeleri beklenemez. Ya da komutanların haberdar olmadığı, askerî hiyerarşinin dışında oluşan bir örgütlenmenin bir faaliyeti bulunmaktadır. Her iki durumda da suç işleyen bu kişilerin emekli edilerek derhal yargı önüne çıkartılmaları gerekmektedir. TSK'ya ve ülkeye zarar veren bu durumdan çıkabilmek için TSK'da görev yapanlara da tarihî bir sorumluluk düşmektedir.” BUNU HEP YAPIYOR 12 Eylül Askeri Savcısı Faik Tarımcıoğlu ise, “Maalesef TSK bünyesinde birileri, gerek 28 Şubat öncesi, gerek 28 Şubat süreci ve gerekse devamında, 'ülkeyi biz dizayn edelim' mantığıyla hareket etmişlerdir. Korkarım ki bu tür çabalar devam da edecektir. Bu çabalarda darbeyi öne çıkarma, bunu dizayn etme havaları vardır. 27 Mayıs gibi ihtilal teşebbüslerinde bulunuluyorsa hem gayri meşru hem de yanlıştır. Suyun mecrasını değiştirmek ve maceraya atılmaktır” diyor. DERHAL DİVAN-I HARBE SEVK EDİLMELERİ GEREKİR Öte yandan, Hadi Uluengin de “Derhal Divan-ı Harbe sevk edilmeleri gerekir” diye yazdı. Uluengin dünkü köşesinde şunları kaydetti: “ 'Emir demiri, emir emiri keser' ilkesinin hüküm sürdüğü bir kurumda, askeri ve sivil bir suç oluşturan 'láhika'ları genç üsteğmenler eğlence olsun diye yazmaz. Yok eğer yazıyorlarsa da, hem onların, hem de komutanlarının 'anayasal rejime karşı kumpas kurmak' suçundan derhal divan-ı harbe sevk edilmeleri gerekir. O halde demek ki, 'Eylem Planı'nı reddedemediği için 'komutadan onay almadı' diye lafı döndüren 'mazeret'leri ne külâh, ne miğfer, ne kasket, ne de kukuleta yutar. Ve her halükârda, o 'eylem planı' asla ve asla 'stratejik hedef'ine ulaşmayacaktır!” Vakit
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|