|
07-01-2008, 01:32 | #1 |
Vakit’i Anayasa Mahkemesi’ne şikâyet ediyor... Ha ha haaa!..
Meseleye bak; Zafer Üskül adlı Ak Parti “önde geleni” Anayasa Mahkemesi’ne VAKİT’i şikâyet ediyor. Evet, yanlış duymadınız… Resmen şikâyet ediyor!.. Mahkemeye verdiği “bireysel savunma”ya bak: “TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı olarak görevimin gereği olan girişim ve demeçlerim nedeniyle daha sonra ulusal ölçekte yayın yapan Anadolu’da VAKİT adlı gazetede bir hafta boyunca planlı ve sürekli bir şekilde aleyhimde yayın kampanyası başlatılmıştır!.. 5 Ocak 2008 tarihinden 12 Ocak 2008’e dek önce haberlerde, daha sonra köşe yazılarında sürdürülen bu kampanyada; hakkımda ağır ithamlarda bulunulmuştur. Haberlerin birinde İMAMDAN özür dilemem talep edilirken, köşe yazılarından biri ‘Zafer Üskül’e toplu beddua’ başlığı altında yayımlanmıştır!..” Evet, efendim… Partisinin “idamını” görüşen Anayasa Mahkemesi’ne bu dilekçeyle şikâyet ettiği, bizim gazete. Yazı da, bendenize ait!.. Şu hale bakar mısınız? Zafer Üskül, Anayasa Mahkemesi’ne “aslında ne kadar da laik, ne kadar da çağdaş ve de modern” filan bir zat olduğunu ispatlamak için bilhassa “Necdet Sezer” tarafından atanan üyelerin “VAKİT antipatilerine” hitap etmeye çalışıyor!.. Haklılığını “nesnel” verilerle ortaya koymaya çalışacağına, böylesine “etik dışı”, böylesine “kaba”, böylesine “faullü” bir “oyuna” tevessül etmesi… Hem Üskül, hem de ona teveccüh gösteren partisi adına ne berbat bir vaziyet; değil mi?!.. Evet evet… VAKİT’in, aleyhindeki haber ve yorumlarını “Anayasa Mahkemesi’nin Sezer tarafından atanan üyelerinin gözüne girmek” ya da -daha doğru bir ifade ile- onlardaki “VAKİT karşıtlığını istismar etmek için” kullandığını ben iddia etmiyorum… Anayasa Mahkemesi’ne sunduğu “dilekçe”de bizzat Zafer Üskül açığa vuruyor bunu… Nasıl mı? Çok açık… VAKİT’e ilişkin yukarıdaki satırları döktürmeden önce dilekçesine koymuş böyle bir ifadeyi… Diyor ki; “Bu, laiklik konusundaki hassasiyetimin göstergesidir!..” Yani… VAKİT’in karşı oluşu, Üskül’ün laik bir adam olduğunu ispatlamaktadır!.. Hukukçu bu… Hukukçuuuu!.. • Çok ayıp… Çok!.. Eşcinseller Kulübü’ne gidip… İktidar, komisyon ve parti olarak “homoluğun serbestçe icrası için güvence vermek” kadar ayıp!.. Profesörlük mertebesine ulaşmış bir hukukçu, “laik adam” olduğunu ispatlamak ve böylece “5 yıllık siyaset yasağından yırtmak” gibi basit hedefler için… Mevcut laik-çi uygulamalara karşıtlığı ile bilinen bizim gazetenin aleyhindeki haberlerini “delil olarak sunmak” gibi bir “kurnazlığa” prim verir mi?.. Verir deniyorsa… İyi o zaman; AK Parti de VAKİT’in haberlerini sözlü savunmasında kullansın… Desin ki mesela; “VAKİT, partimizin en değerli mensuplarından biri olan Zafer Üskül’e, homoseksüellere destek vermesinden dolayı hücum etmiştir!.. Laiklik konusundaki tavrı belli olan bu gazetenin, bir AK Partili aleyhinde yazı ve yorumlara yer vermesi, AK Parti’nin laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı olmadığını göstermektedir!..” Nasıl olur böylesi; iyi mi?.. Ayıp, ayıp!.. VAKİT’in “Adalet ve Kalkınma Partili bir Komisyon Başkanı nasıl olur da yargısız infaz yapar” çerçeveli yazılarını Anayasa Mahkemesi’nin önüne “ne kadar laik bir adam olduğunun delili” olarak koyuyor!.. VAKİT, O’nu hedef almış!.. Ne olmuş da böyle yapmış? Dilekçede var; Zafer Üskül; Anayasa Mahkemesi’ne bizim gazeteyi ve bizi şikâyet (!) dilekçesinde, 3 gazetenin haberlerine itibar ettiğini belirtiyor… Üçü bir arada: Akşam, Milliyet ve Hürriyet… Bu gazetelerde, İstanbul’daki bir imamın bir Cuma namazı sonrasında, “çalışan kadın eşini aldatır” dediğine dair bir haber yer almış… Zafer Üskül de, İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı olarak, “LAİKLİK ilkesine ve kadın haklarına aykırı olan” (aynen böyle diyor!..) bu ifadelerin gerçekliğini araştırmak üzere, İstanbul Müftüsü Mustafa çağrıcı ile bir telefon görüşmesi yapmış… Ve sonrasında da… Meclis kulisindeki gazetecilere, “Bu imamın en ağır şekilde cezalandırılması gerektiğini” söylemiş!.. İşte, Üskül’ün Anayasa Mahkemesi’ne bizim gazeteyi “şikâyet”(!)ine konu olan haber ve yorumlarımız da bu tavrının ardından gelmiş!.. Kurnazlığa bakar mısınız?.. Anayasa Mahkemesi üyelerine dilekçeyle nasıl da mesaj gönderiyor; “Ben kiiiii; bir imamın en ağır şekilde cezalandırılmasını isteyen bir milletvekiliyim. Ben kiiiii; VAKİT gibi sizlere karşı tavrı belli bir gazetenin aleyhinde haberler, makaleler bastığı bir adamım… Nasıl olur da, siyasi yasaklılığıma hükmedersiniz!..” Mesaja bak, ne ayıp!.. Bir imamı, hem de HUKUKçU bir İnsan Hakları Komisyon Başkanı olarak, “yargısız infaza” maruz bırakmak… Övünülecek ya da istifadeye tevessül edilecek bir marifet midir?!.. İstanbul Müftüsü ile telefon görüşmesi yapmış olması neyi ifade eder ki… Müftü Bey, ona, “İmam suçludur” demedi ki… Sadece “imam hakkında öyle bir söz söylediğine dair iddialar olduğunu, durumun soruşturmanın tamamlanmasından sonra netleşeceğini” söyledi!.. Yani… Üskül’ün yansıtmaya çalıştığı gibi “İmam böyle bir laf etmiştir” demedi… Aksine… “Ettiği ispatlanıncaya kadar etmemiştir!” dedi… Hal böyleyken… Sen tutuyorsun ve Anayasa Mahkemesi’ne verdiğin dilekçende hem bu “yargısız infaz”ını, hem de VAKİT’in bu infaz karşısındaki “haklı tepkisini” şahsi avantaja çevirmeye çalışıyorsun!.. Eee, oldu olacak boşa gitmesin gayretin!.. Marifetlerini ortaya koyan birkaç yazı daha döşeneyim de, bir dilekçe daha ver Mahkeme’ye!.. Hadi ver ver… Kurtulursun belki de!.. Serdar ARSEVEN / VAKİT 01/07/2008
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|