|
![]() |
#1 |
![]() Hürriyet yazarı M.Yakup Yılmaz’ın “Geçen gün dağıtım şirketlerinden gelen satış raporlarına bakarken ilginç bir ayrıntının farkına vardım. Vakit'in 32.166, Zaman'ın 25.154, Yeni Şafak'ın 16.837 adet bayi satışı var.” şeklindeki ifadeleri Ekrem Dumanlı’yı hayli sinirlendirmiş. Diyor ki :“Yılların gazetecisi Mehmet Y. Yılmaz: "AKP destekçisi dinci medya". Ayıp! Sen böyle söylersen başkalarının sana söylediğini de hak etmiş olmaz mısın? Meslektaşına saygı duymayan, kendine saygı duymuyor demektir. Benim tanıdığım M.Yakup, bu değil. Vakit de bu arkadaşıma "Pornocu" diye hitap ediyor. Ne kadar ayıp ve ne kadar çirkin. 'Kartel medyası' lafı da hoş değil. Aydın Doğan da bundan haz almıyordur herhalde” Dumanlı’nın bu satırları bir hikayeyi hatırlattı bana. Hikaye Şöyle: Bir köyde bahar mevsiminde çift sezonu açılmıştır. Çiftçi tarlalarını hasata hazırlamaktadır. Can boğazdan gelir kabilinden de yemek menüsüne titizlikle dikkat etmektedir. Bu işlere fazla riayet etmeyen yardımcısı, 1. gün öğle yemegine “pelte” getirir. 2. gün yine “pelte” 3. gün yine “pelte” O gün sesini çıkarmayan, öfkesini içine gömen çiftçinin canı sıkılamaya başlar, bu duruma içerler. 4. gün “Eğer bugün de ‘pelte’ gelirse, ben ona yapacağımı bilirim” der ve işine koyulur. Ve o gün öğle vakti gelir çatar. Köyden tarlaya yemek getiren yardımcısı sofrayı açar. Merakla bakan çiftçi yemekte yine “pelte” olduğunu görünce sabrı taşar. Sinirlenir, ortalığı bir birine katar. Silahını çeker. Her yer toz duman. Adeta yer sarsılır. Yardımcısı boyun büküp aman dilemektedir. Bu gürültüden bu sarsıntıdan olsa gerek “puding”e benzeyen “pelte” de titremektedir. Bunu gören çiftçi daha da sinirlenir. Derki “Ulan sana noluyor? Biz buna haddini bildirmeye çalışıyoruz sen orada titriyorsun. Benim derdim bununla sana noluyor?” der ve şarjörü “pelteye” boşaltır. Anadolu’da Vakit başta iri kıyım gazetenin genel yayın yönetmeninin usulsüzlüklerini ve Doğan grubunun tüm yalanlarının, provokasyonlarının, yolsuzluklarının üzerine belgelerle gitmiş ve hepsinden galip gelmesini bilmişti. En son Önder Sav olayında koca Doğan grubunu ters köşeye yatırmıştı. Panikleyen Doğan grubu adeta darmadağın olmuştu. Daha dün Oktay Ekşi ve Aydın Doğan, Vakit gazetesinin bilgisayarlarını haczettirdi. Ortalık toz duman, Kıyasıya bir mücadele yaşanıyor, Nasıl oluyorsa; Yağmurdan “yaş”, kavgadan “taş” görmeyen Dumanlı da orda titriyor. Sana noluyor yahu. Kavga Doğan’la Anadolu’da Vakit arasında. “Bilebildiğim kadarıyla medeni, efendi, konuşulabilir bir meslektaş” dediğin adam daha dün Hocaefendi’ye demediğini bırakmadı. “Hoca Efendi, biraz da bunlara ağlasın” diye başlayan yazısında “Geçen gün dinci gazetelerin tiraj sefaleti ile ilgili yazdığım yazı bazı kişileri fazlasıyla rahatsız etmiş. Bana "cemaatten" gelen küfürlü tepkileri, topluca Hoca Efendilerine göndereceğim. Artık bunları o okuyup, kendi cemaatinin durumuna gözyaşı döksün! Bu kadar terbiyesiz ve ağzı bozuk insanı, aynı cemaat çatısı altında nasıl toplayabildiğinin hesabını kendisi versin.” Bunlara direk cevap vermek yerine Ekrem bey Vakit üzerinden dolaylı cevap vermeye kalkışıyor. Yakup Yılmaz bunu ilk defa yapmıyor ki! Kendisi aşk, şarap, kadın yazıları yazarken yayın yönetmeni olduğu dönemde gazetesi şöyle manşetler atıyordu: “Meğer ne şeytanmış”, “Sinsi Yılan”, “Takiyeci” ve daha burada dilimin varmadığı, terbiyemin müsaade etmediği hezeyanları dışa vurup Hocaefendi üzerinden adeta kandillere katran döktürmüşlerdi. Yakup bey Milliyet’ten ayrılıp Turgay Ciner’le Sabah’ta yazmak üzere el sıkıştıktan sonra, sonraları ne oldu bilemiyorum, anlaşamayıp tekrar Doğan’ın kapısını çalmak zorunda kaldı ve patronu O’na iri gazetenin orta sayfasının sağ tarafında yeni görevler tevdi etti. Onun orada yeni görevi şahıslar üzerinden “kutsallara saldırmak” Vay Hocaefendi şeyhmiş! Şeyh uçmaz müritleri uçururmuş! Hocaefendi ve cemaati sahtekarmış! Hocaefendi kendini İzmir’den bir şirkete sigortalatmış… Bir yığın kin, nefret ve garabet! Hele o “malum süreç”te “malum grup” Hocaefendi’ye etmedik eza yapmadık cefa bırakmamıştı. Önemli bir kanaat önderinin “Neydi o günler! Topyekün mağlubiyet hissinin yaşatılmak istendiği o psikolojik harp döneminde Anadolu’da Vakit; savunmasız masum insanlara galibiyet hissini yaşatmıştı” dediği gibi… Evet ben bizzat Dumanlı’nın kendi çevresinden de işitmiştim: “Helal olsun Vakit’e! Bizim yapamadığımızı yaptı.” mealinde memnuniyetlerini dile getirmişlerdi. Ne oldu birden bire! Hem Vakit M. Yakup Yılmaz’a “pornocu” demiyor ki, mahkemelerce tescillenmiş olan patronu sabıkalı Aydın Doğan için diyor. “Pornocu” tabiri mahkemelerce tescillenmiş bir vakıa. Bir gerçek. Anadolu’da Vakit gazetesi bunu dile getiriyor. Ekrem bey: “'Kartel medyası' lafı da hoş değil. Aydın Doğan da bundan haz almıyordur herhalde” diyor. Aydın Bey’in neyden haz aldığını sizde çok iyi biliyorsunuz ben de çok iyi biliyorum. Hem bize ne Aydın Bey’in neyden haz alıp almadığı. O neyden haz alıp almayacağını çok iyi bilir. Yakup Yılmaz’ın kendisi de itiraf ediyor “kartel” olduklarını. Daha geçen gün demedi mi? “Üç kardeşin toplam satışını toplasan bizim grubun yanına bile gelemiyor” diye… Bu ne demek? Yakup Bey bile o üç gazeteye “kardeş gazete” diyor. Keşke bugün Vakit için “Ne kadar ayıp ve ne kadar çirkin” ifadelerini, milletin başörtülü olarak tercih ettiği ve oy verdiği Nesrin Hanım, başını açarak yemin etmek zorunda kaldığı ve daha sonra “İçimden gizli gizli ağladım. O gün kendimi çıplak hissettim” dediği gün ve Merve Kavakçı’ya da TBMM çatısı altında “Bu kadına haddini bildirin”, koro halinde “dışarı, dışarı, dışarı” diye höykürüldüğünde yazabilseydiniz. Ne diyelim, Allah ‘arkadaşım’ dediğiniz M. Yakup Yılmaz ile muhabbetinizi arttırsın. Keşke, ‘medeni insan’ Yılmaz’a gösterdiğiniz hoşgörünün binde birini Hocaefendi’yi savunanlara da gösterseydiniz. Turgay YENER / HABERVAKTİM.com 01/07/2008
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 | |
![]() Ekrem Dumanlı' nın amacını çözebilmiş değilim...
İkide bir de Vakit' i eleştirmenin ne faydasını görüyor acaba... Son zamanlarda Zaman yazarlarının yazılarını okudukça, ''Zaman GAzetesinin memleket meseleleriyle, insanların huzuruyla, demokratik sürecin işleyebilmesi için atılan adımlarla vs. vs. hiçbir alakası yok. Sadece ve sadece düşündükleri; bağlı bulundukları cemaat.'' hissine kapılıyorum. Neden derseniz. Ali Bulaç ile Hüseyin Gülerce ne diyor. '' Fethullah Gülen' e verilen beraat kararı, kapatma kararına verilecek olan tepkileri azaltır'' Yahu arkadaş dostmusnuz düşmanmısınız. Kimi rahatlatmaya çalışıyorsunuz. Kime cesaret veriyorsunuz. Bu memleket insanı sadece Fethullah Gülen' e beraat verildi diye kendi değerlerinden mi vazgeçecek. Ya da her Ak Partili aynı anda sizin cemaatinizin üyesimidir ki tepkiler azalsın. Böyle bir açıklamaya ne gerek var... Ayrıca ''bana dokunmayan yılan bin yaşasın'' tarzı yayın politikası devam ediyor. Ekrem BEy kartel medyasından birini eleştirebilmek için Vakit gazetesini kendine hedef seçmiş. Ama sanırım ona verilecek en güzel cevabı, Turgay Yener söylemiş... Alıntı:
|
||
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Muhafazakar medyayı (arada böyle isimledirerek hedef aldıkları için belirtiyorum) ve Zaman Gazetesi'ni hedef alan yazıları bu forumda okumaktan gerçekten çok sıkıldım.
Bunların bize hiçbir yararı yok; tam aksine zarar getireceğini düşünüyorum. Bunu bir rica olarak kabul edin lütfen... |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Eğer ben Hakk sözcülüğü yapıyorsam karşımdaki insan ne kadar düşmüş ise onun bazında kendisine cevap vermek İslam şiarına aykırıdr. Senin sövdüklerin onun değeri olabilir, her nekadar senin için değersiz dahi olsa. Benim değerime sövemesi onun değerini ve karakterini ortaya serer. Eğer şeref ve değer noktasında eksi bir insanın seviyesine inersem ben ne olurum acaba ... Ondan bir farkım kalmaz değil mi? Biz hak bilip hakkı tutup kaldırmayı şiar edindik. Benim misyonum hak sözcülüğü ise farkım olmalı. Farkım olmalı ki, gönüllere girebeleyim, murad akıtıvereyim. Ben farklı olmalıyım ki, bendeki güzelliğin inkişafı olsun. Bana bakıldığı zaman HAKK görünsün, O' nun nur zuhuru, Kelemetullah dökülsün dilimden. He, diyeceksiniz O söverken ben niçin kayıtsız kalıyorum. Ben de diyorum ki; söven kime sövmüş olur. değere söven Hakk a söver. Madem hocaefendi dediniz ben de diyorum ki bu sözcülük" sövene dilsiz, dövene gönülsüz "yapılır.
Hep söylüyorsun, ben de tekzip ediyorum. diyorum ki Nusret biz senin tabirinle" Bana dokonmayancı" değiliz. Biz farklı yazar farklı söyleriz. Farkımız farklı oluşumuzdur. Düşün ki Dünyayada Vakit tarzı bir şiar ile gittin Bugünkü başarılar elde edilebilirmiydi. Ben vakit okumaktan vazgeçtim. Bizim savunulmaya da ihtiyacımız yok. Vakit yazarlarını iyi seçmedikçe kesinliklede dönmeyeceğim. Emin olabilirsin Zaman, vakit gibi yazdığında -Buraya yazıyorum.- Zaman ı da okumaktan vazgeçerim. Bana vereceği, okundukça okunası olan bir başka gazete bulur,okurum. Ben inandığım gibi yaşarım, ona haiz olanları da okurum. Okuduklarım çok zıt isimler de olabilir. Ama İSLAM sancağı altında Vakit olmayacaktır. Ta ki tavırlarından vazgeçene dek. Hep söyledim yine söylüyorum. Bu bir tuzaktır. Vakit de bu tuzağa düşüyor maalesef. Biz BİRİZ, BİR BÜTÜNÜZ ... Sen yine beni LAİKÇİLER le aynı kefeye koyabilirsin. Bu da hiç önemli değil. Senin tabirinle gemileri yakalı çok oldu. ![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() Birde bu çıktı şimdi...
Vakit Zaman çekişmesi.. Dışarıdan bu iki gazeteyi tanımayan okumayan birisi şunu düşünse doğal karşılanır sanırım.. ''Artık birbirlerinin koltuğuna göz dikdiler''.. Zaman için bunu düşünemiyiz çünkü geçmişi medyadaki gücü belli olan bir gazete ancak Vakit için aynı şey söylenemez.. Kitlesi kısıtlı olan sadece belirli bir kesime hitap edebilen bir gazete... |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() Hürriyet' i eleştirmek için aynı zamanda Vakit' i de eleştirmek şartmıdır. Bu tavır aklıma Ertuğrul Özkök' ün topluca Kuran dersi alan çocuklları eleştirebilmek için, topluca ibadet eden Yahudi çocuklarını örnek gösterek. ''Aslında onlarda beni ürkütüyor; ikisi de olmasa ne güzel olur'' diye, dikkat dağıtarak din düşmanlığı yapmasını getirtiyor. O, kuran dersi alan çocukları eleştirebilmek için yahudi çocuklarını kullanıyordu. Ekrem Dumanlı' da Hürriyet'i eleştirebilmek için Vakit' i kullanıyor. Birbirine çok benzer bir durum...
Ve Ekrem Dumanlı bunu ilk kez yapmıyor... |
|
![]() |
![]() |
#7 | |
![]() Alıntı:
Saygı duyarım ama Ak Parti' yi bile eleştiren yazıların konulabildiği bir forumda, Zaman' ı eleştiren yazılar koymanın rahatsızlık vermesi garip bir durum... ;) |
||
![]() |
![]() |
#8 | ||
![]() Alıntı:
Fakat, siz muhafazakar medyayı hedef alan yazılar eklerseniz (hem de çok ağır yazılar), bu muhafazakar medyayı takip edenleri de hedef almış olursunuz. Yani Ak Parti'yi eleştiren yazılardaki gibi birleştirici değil; ayrıştırıcı olur... İkisi arasındaki fark da budur. Ben sadece rica ettim. Takdir elbette sizin... |
|||
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
![]() Vakit bünyesindeki insanların Zaman' ı eleştirmesinden hoşlanmıyorsunuz. Eyvallah...
Ama Zaman bünyesindeki insanların Vakit'i eleştirmesine hiç ses çıkarmıyorsunuz... “Ne kadar ayıp ve ne kadar çirkin” Bu ifadeler; Aydın DOğan' a pornocu(pornocu olduğuda mahkeme tarafından kanıtlanmıştır..), gazetelerine ise kartel medysası dediği iiçin, Ekrem Dumanlı tarafından Vakit için söylenmiştir. Hürriyeti veya Aydın Doğan' ı savunmak hem de Vakit' e karşı savunmak Ekrem Dumanlı' yamı kaldı... Tamam istediğiniz gibi olsun. Zaman' ı eleştiren en ufak bir yazı eklemeyeceğim foruma... |
|
![]() |
![]() |
#10 |
![]() Sevgili kardeşim istenileni değil, doğru bildiğini yap her zaman ... Ama etik olan sorgulanıyorsa bir seferde senin Vakit i eleştirdiğini görmek isterim.
Sevgilerimle ... |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|