|
07-14-2008, 10:59 | #1 |
Şener adlı bir Cumhurbaşkanımız olacaktı...
Biricik yol gösterici ve ‘akil adam’ Sabih Kanadoğlu, darbeye hazırlık hareketinin suç sayılmayacağını söylüyor.
çünkü, ‘darbe teşebbüsü eyleme geçmek’miş. Ortada eylem olmayınca, doğal olarak ‘suçlu’ da olmuyormuş. Bir de diyor ki, ‘Darbelerde başarı sağlayanları yargılayamazsınız...’ Daha önce de ‘teferruatıyla’ yazmıştım ama, sevabına bir kez daha hatırlatayım. Böylece, Kanadoğlu’nun dediklerinin sağlamasını yapmış oluruz: Eski Adana’da Cumhuriyet Savcısı Sacit Kayasu, ‘Anayasa’yı ilga’ suçundan Kenan Evren ve arkadaşları hakkında dava açmıştı. Kayasu’nun iddiası haklı bir mesnede dayanıyordu: Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren ve dört kuvvet komutanı, 12 Eylül 1980’de ‘silah zoruyla’ yönetime el koymuş, parlamentoyu, siyasi partilerin tümünü ve yasalar çerçevesinde kurulmuş birçok dernek, vakıf, oda, sendika, çocuk yuvası, park ve bahçeyi kapatmıştı. Bu adlı adınca ‘suç’tu. Kayasu iddianamesini yazdı ve 27 Mart 2000 tarihinde dava açtı. Ne olduysa, bundan sonra oldu işte. Dava reddedildi. Ardından, Kenan Evren’e dava açmak suçunu işleyen Kayasu hakkında soruşturma açıldı. Adalet Bakanlığı ve ikide birde ‘yargı bağımsızdır’ diyen Hákimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na göre savcı Kayasu ‘görevini kötüye kullanıyordu’, dolayısıyla açığa alın malıydı. öyle oldu. Kayasu açığa alındı. üç yıl sonra da emekli edildi. Bununla da kalmadı, ‘HSYK’ye, askere ve devlete hakaret’ suçlarından hakkında 10’a yakın ceza dava açıldı. Kayasu, ‘İyi, ne yapalım, ben de avukatlık yaparak ekmeğimi kazanırım’ dedi ama, bu imkandan da mahrum edildi. çünkü, ikide birde ‘yargı bağımsızdır’ diyen HSYK, disiplin suçu işleyen ve zorunlu olarak emekliye sevk edilen Kayasu’nun avukatlık hakkını da elinden aldı. Kayasu şimdi ne iş yapıyor, bilmiyorum. Limon satarak hayatını kazanıyorsa, ‘Limon Satıcıları Odası’nca (varsa böyle bir oda), satıcı beratının iptal edilmesi an meselesidir. İşin daha da dramatik tarafı şu: Kayasu tecziye edildi, tamam... Fakat 12 Eylül darbesine ve bu darbenin faillerine de bir tür ‘meşruiyet’ verildi... Ki, Ertuğrul özkök ve benzerleri, ‘Şu Kenan Evren de ne yaşlı, ne tonton bir amcaymış... Baktım, Ankara’da bir restoranda tek başına oturmuş, ne de güzel yemek yiyordu’ türünden yazılar yazabilsin. Benim sorum da şu: Madem Kenan Evren ve arkadaşları atfedilen suçu işlemediler, Talat Aydemir niçin asıldı o zaman? Cemal Madanoğlu niçin hapse atıldı? Cemal Tural niçin derdest edildi? Ergenekoncular niçin içeride? Talat Aydemir asıldıysa, Tural ve Madanoğlu derdest edildiyse, Ergenekoncular içerideyse, Sacit Kayasu neden avukatlık yapamıyor? Demek ki Kanadoğlu doğru bir noktaya istinat etmiş: Bu ülkenin ‘bağımsızlığına düşkün’ yargısı, darbede başarı sağlayanları yargılayamıyor. Demek ki başarı sağlansaydı, Türkiye Cumhuriyeti’nin beşinci Cumhurbaşkanı Albay Talat Aydemir olacaktı. Rütbesi de otomatikman yükselecekti. Cemal Tural altıncı, Cemal Madanoğlu da yedinci... Şener adlı olanı da, herhalde on birinci Cumhurbaşkanımız olacaktı. Ahmet KEKEÇ Star
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|