|
07-17-2008, 12:18 | #1 |
Bu da size kapak olsun...
DSP Genel Başkanı Zeki Sezer de, rahmetli Bülent Ecevit’e ‘çekil’ baskısı yapıldığını doğruladı.
Bu baskı, hususen ‘Ergenekon’ adı verilen örgüt tarafından mı, yoksa sonradan Ergenekon iddianamesinde adı geçecek olan dönemin kıymetli muvazzaf generalleri tarafından mı yapıldı? Bilmiyorum... Ecevit’e ‘çekil’ baskısının, bir de ‘esnaf’ ayağı vardı. Haa, bir de ‘Cuma gösterileri’ ayağı vardı. Medya ayağını da Aydın Bey’in müesseselerine sormak lazım. Birileri, o dönemde, ekonomik krizi de bahane göstererek sürekli esnafı sokağa döküyor, siyaset kurumu ve parlamento aleyhinde sloganlar attırıyordu. Sahi, o ‘birileri’ kimdi? Ergenekon soruşturması çerçevesinde ‘içeri’ alınan, sonra tutuksuz yargılanmak üzere salıverilen kara kaşlı, kara gözlü, kapkara bıyıklı oda başkanı olabilir mi? Hani, ‘Devlet beni 14 gün misafir etti, ekmeğimi suyumu verdi. Minnettarım. Devletime borcumu nasıl ödeyeceğim?’ demişti... İşin ilginç tarafı şu: Bugün Ergenekon yokmuş gibi davrananlar o dönemde ‘çekil baskısı’ yapan generalleri savunurken, parlamentoya ve temsil mekanizmasına (özellikle Ecevit’e) sahip çıkmak yine ‘yandaş’ medyaya düşmüştü. Mesela, bu satırların yazarı, o günlerde, aynen şunları yazmıştı: Esnaf tepkisi, 28 Şubat sürecinde mağdur edilmiş bir kesimin ‘dini görünümlü’ protestolarıyla birleşip ‘ideolojik’ bir hüviyet kazanacak, böylece devlet müdahalesine zemin hazırlanmış olacaktı. Hesaplanan buydu. Fakat, kaos görüntüsünü derinleştirecek Cuma gösterileri gerçekleşmedi. üzülmesinler. çünkü bu, ‘devlet müdahalesi’ni meşru görenler açısından uzun, dolambaçlı ve son derece ‘tehlikeli’ bir yol. Yine olacak belki... Ama, daha az riskli, daha elverişli enstrümanlarla... Esnaf tepkisi zaten bir tür ‘siyasi destabilizasyon’ işlevi görmüyor mu? Krizin nedeni yalnızca parlamento ve temsil mekanizmasıymış gibi, Anadolu’nun dörtbir yanından yükselen protestolar, doğrudan siyaset kurumunu ve siyaset adamlarını hedef almıyor mu? Atılan sloganlar, sözcüğün tam anlamıyla dehşet verici: Hükümet istifa etsin... Meclis kapatılsın... Siyasete karnımız tok... Kusura bakmasınlar ama, bizim de ‘esnaf muhtırası’, ‘esnafın haklı tepkisi’, ‘esnaf intifadası’ türünden laflara karnımız tok. Bu tepkiler çünkü, haklı da olsa, son günlerde mihver değiştirip, parlamentoya ve siyaset kurumuna karşı, her düzeyden kabul gören bir ‘çürütme kampanyası’na dönüştü. Tehlikeli olan bu... Daha da tehlikelisi şu: Muhalefet rolüne güdülen kara kalabalıklar, hedef olarak karşılarında hep parlamentoyu ve parlamenter organları buldular. Medyanın ve ‘sivil’ aydınların da payı vardır bu ‘alıştırma’da. Necip milletimize göre kabahat demokratik parlamenter sistemdedir. Bu bir reflekstir. İlginçtir, çoğu zaman bu ‘refleks’ darbe arefelerinde gündeme gelmektedir. Esnafı sokağa dökenler, hiç değilse, yaşadığımız ekonomik krizin, Meclis’i ve temsil mekanizmasını devreden çıkarmayı alışkanlık haline getirmiş o namütenahi iradenin eseri olduğunu görseler. İşte Ecevit’e ‘çekil’ baskısını doğrulayan bir yandaş medya yazısı. Ergenekon yokmuş gibi davrananlara (ve hususen Aydın Bey’in müesseselerine) kapak olsun. Ahmet KEKEÇ Star
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|