AK Gençliğin Buluşma Noktası
Tartışıyorum AK Partililerin, AK Parti Gençlerinin Seviyeli tartışma bölümü.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 07-22-2008, 02:32   #1
Kullanıcı Adı
anlatıyourum
Standart Dinlerarası Dİyalog ve Hoşgörüye Toplu Bakış/Ali EREN-vakit
Dinlerarası Diyalog ve Hoşgörüye Toplu Bakış/Ali EREN


"Hıristiyan ve yahudiler de yaratıcı olarak Allah 'a Peygamber olarak Hz İsa'ya Ve Hz. Musa' ya kitap olarak İncil ve Tevrat'a inanıyorlar. Onlara biz de inanıyoruz. Ancak bizde olup onlarda olmayan ve aramızdaki farkı meydana getiren üç önemli nokta var
1-) Son Hak Din İslamdır.
2-)Son Hak Kitap Kur'andır
3-)Son Hak Peygamber Hz. Muhammed (S.a.v) dir

Bu üç maddeyi onlar da kabul etse aramızda hiçbir fark kalmayacak.
Diyalogcular, dialog uğruna işte bu üç noktada taviz veriyor. ve bunlardan bahsetmememiz gerektiğini söylüyorlar. Bunları niçin söylemeyecekmişiz biliyor musunuz?
Efendim, onlar zaten bunu kabül etmiyorlarmış. Böyle sürersek dialog falan olmazmış. Dialog olacaksa Bu cümleleri söylememeliymişiz.
Değerli okuyucular, bu dialog denilen şey ne kadar kıymetliymiş ki onun uğruna inancımı söylemeyeceğim ve ağzımı kapatacağım.
Hani siz "Dialog karşılıklı olarak inançlarımızı birbirimize anlatmaktır" diyordunuz!
Meğer öyle değil, sizin zihninizden geçen dialog ve hoşgörü, "Hıristiyan ve Yahudiler karşısında susmak" demekmiş.
Hoş, bunu açıktan açığa söylediniz ya...
Lütfen, " Dialog hakkında böyle birşey söyleyen olmadı" demeyip Ankara Hiltonda 1998 Ekiminde Diyabetin tertip ettiği 2. Diğn şurasının zabıtlarına bakınız

D.İ.B Yüksek din kurulu üyesi Değerli Şükrü Özbuğday!!! O zabıtlar Ne zaman kitaplaştırılacak?

İskele sancakta, İyi niyetli olmak şartıyla, şu dönemde diyaloğun yararlı olacağına inanıyorum diyen D.İ.B yardımcısı Sami Uslu Hocam...!

"Dialog isteniyorsa şu şu şu söylenmemeli denilen yukarıdaki sözler Diyanetin 1998 Ekiminde organize ettiği 2. din şurasınfa söylenmedi mi? Dinlararası Komisyonunda komisyon başkanı olan sayın Prof Mehmet Aydın Siz iyi bilirsiniz, bu sözleri söyleyen kimndir?
Türkiye sağlık iş sendikası başkanı Mustafa Başoğlu da hatırlar bunu Çünkü tahammül edemeyip son gün kürsüde bulunan D.İ.B Mehmet Nuri Yılmaz ın yüzüne karşı itiraz etmiş, şöyle demişti:
- Ben burada öyle şeyler duydum ki bana öğretilen dine uymuyor. Son hak din İslam demeyeceksiniz ne demek? Son hak din İslam sa Kur'an böyle diyorsa öyledir. Diyalog isteniyorsa öyle konuşmayacaksınız ne demek?

Sayın başkanım hatırla mısınız, siz de topu bu sözün sahibiğne hadi söyleyeyim, Prof Mehmet Aydın beye atmış ve
- BAkın Mehmet Bey , itiraz ediliyor Ne diyorsunuz?
O da
- Bana bir proğram verildi bende onu yaptım, diyerek size," siz söylediniz ben yaptım" demek istemişti.
Hatırlamadınızsa zabıtlara bakabilirsiniz. Sayın Başkanım. konuşmaların kaydedildiğini de söylemiştiniz orada zaten, o kayıtlar duruyordur.

Sayın Başkanım bu diyaloğun 1998 den bu yana hala niye kitap haline getirilmediğini de merak etmiyor değilim

Orada yenilir yutulur cinsten olmayan gaflar işlendiği için tenkit edileceğinizi düşünüyorsanız çekinmeyin,
Durmadan aynı şeyi yazacak değiliz ya!
Mesela The Marmara otelde geçen sene yaptığınız dialog toplantısında Hollanda'dan arayıp, bulup, davet edip konuştuğunuz adamdan ikide bir bahsediyor muyuz?

Hani şu , "Mürted olduğuna hükmedilip" karısından ayrılan Mısır'da yaşayamadığı için Hollandaya gidip Laden Üniversitesinde ders verdirilen adamdan...

Bilgi Ünv. Hukuk fak. Öğretim üyesi prof Niyazi Öktem de diyalog taraftarlarından.
Niyazi beyi iyi tanıyalım ki diyaloğu iyi tanıyalım.

1997 lerde Alevi vatandaşlarımızın çıkardıkları cem dergisinin yayın kurulundaydı.

Sonraları onu hep diyalogcular safında görür olduk. STV ve Zaman gazetesi çevresi ve diyalog ve hoşgörü faaliyetleri yürüten “Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı” ile beraber görmeye başladık.

Her diyalog toplantısında onu ön plana çıkarıyorlardı.

Görelim bakalım diyalogcuların bu dostu nasıl bir kimsedir.

Niyazi Bey diyor ki, Efendim Noel Baba fakirlere ,gemicilere yardım eden çok iyilğik sever bir insandı. Bu memleketin çocuğuydu. Vs … vs

Ona göre Noel Baba yı bu milletin evlatlarına tanıtmamız lazımmış. Geçenlerde de Kanal 7 de “Noel bababın bir Anadolu Ereni olduğunu” söylemişti.

Gördünüzmü diyalogcuyu? Nasıl Beğendiniz mi?

Bundan sonra sadece yılbaşında değil, çocuklarımıza her zaman Noel Babayı anlatmamız gerektiğini unutmayalım. Yılbaşı günahındanda kurtuluruz artık.Ne güzel değil mi sayın okuyucular.

Bu taze evliyamızı(!) Kanal 7 ve Ahmet Hakan vasıtasıyla öğrendiğimiz için onlarada teşekkür ederiz.

Fakat en büyük teşekkür, Dinlerarası Diyalog Ve hoşgörü hususunda bir adım geri atmayan Zaman gazetesi ve Stv çevresine olmalı.

Çünkü Niyazi Bey’e en fazla imkanı veren onlar.

İskele Sancak'ın , “Dinlerarası Höşgörü” proğramına katılan biriside Vatikanbın İstanbul temnsilcisi George Maroviç

Hani şu Fethullah hocayı öven onun lehine ifade veren kişi Diyor ki:
- Diyalog ve hoşgörüden korkmamamız, birbirimizi tanımamız lazım. Mesela bizim burada(Türkiyede)okullarımız var. Burada okuyanlar var. İste birisi Niyazi Bey , Hıristiyan mı oldu..

Sayın Maroviç haklı Niyazi Bey Hıristiyan olmamış

Sadece “Noel Babanın Bi Anadolu evladı, bir Anadolu evliyası olduğunu ve Türk çocuklarına öğretilmesi gerektiğini” söyleyiveriyor. Derdi tasası o…

Bir de Aralık 1999 da Noel Baba vakfının kuruluşunda Antalya'daydı

Hani “ne sihirdir ne keramet el çabukluğu marifet” derler ya Niyazi bey de dil çabukluğu yapıyor.

İskele Sancakta diyaloğa delil olarak Ankebut süresinin 46. ayetini delil olarak gösteriyor. İşte o ayetin meali:
“İçlerinde zülmedenler hariç, ehli kitapla ancak en güzel olan usül le mücadele edin ve deyin ki: Bize indirilene de zise indirilene inandık. Bizim ilahımızda sizin ilahınızda birdir ve biz ancak O’na teslim olanlarız.”


Demek ki neymiş? Niyazi Bey’in dediği gibi değilmiş. Ne yapacakmışız?

Onlarla en güzel şekilde yani konuşarak mücadele edecekmişiz. Fikir mücadelesi..

Onlara herkesin yaratıcısının Bir olan Allah olduğunu söylecekmişiz.

Allah ’a gereken şekilde inanmış olsalardı, ayet “Onlara böyle söyleyin” der miydi hiç?

Diyalog yapılacaksa tarifi işte bu ayette.

Diyalogcu kardeşlerimiz! Var mısınız böyle bir diyaloğa?

Bir misalde Peygamber efendimizden verelim:

Peygamberimiz, o zamanın Bizans imparatoru Herakliyusa yazdığı mektupta;

“ Sizi İslama davet ediyorum…..
Aramızda ortak olan kelimeye gelin…
Allahtan başkasına ibadet etmeyelim ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayalım” diyordu.

Hıristiyanlık inancı şirkten uzak olsaydı, onlara bu teklif yapılır mıydı?

Halbuki, şimdiki Diyalogcular, onları oldukları şekilde kabul ediyorlar.

Papa ile Fethullah hoca arasında tercümanlık George Maroviç daha önce bildiğimiz bir bilgi veriyor.
-Fetullah hocayı papayla görüştürmek için gittiğimde Türkiye’nin Büyükelçisi karşıladı. Büyükelçilik arabası aldı.

Sayın okuyucular, Büyükelçinin karşıladığı zatın mahkemeye verilmesi ne oluyor Bu ne perhiz , bu ne lahana turşusu..?

Kamuoyunu kandırmak değilse nedir acaba?

Diyalog ve hoşgörüyü bizzat organize edenlerden Sayın Cemal Uşşak

- "Kendime güveniyorsam diyalogtan çekinmem" diyor

Peki var mı güvenecek halimiz?

Sevgili Kardeşim, hangi güvenmekten bahsediyorsunuz siz?

Her diyalog toplantısında konuşturduğunuz ve oturun başkanı yaptığınız zat diyalog olacaksa; son dinin İslam olduğunu Söylemeyeceksiniz diyor.

Kendine güvenme dediğiniz şey Kur’an’ın “Allah indinde din İslamdan ibarettir” hükmünü konuşmamak mıdır?

Prof. Mehmet Aydın 1998 de

-Diyaloğu, dinin propagandası şeklinde kullanmamak lazım diyordu

Misyonerliğin yoğun Hıristiyanlık propagandası ne oluyor peki?

Onlar propaganda yapacak, biz “son hak din İslam” demeyeceğiz

Bu diyalog denen şey imandan daha mı üstündür ki uğruna her fedakarlığı yapalım.

Diyalogcu kardeşim!

Kendi memleketinde, senin dindaşların dinine tam sahip mi? Dinini gereği gibi biliyor mu? Gereği gibi inanıp ibadet ediyor mu?edebiliyor mu?

Onların kumar,yalan zina, içki ve buna benzer günahlardan uzaklaştırılması işini haletliniz de iş çuval çuval para harcayarak lüks yerlerde diyalog yapmaya mı geldi?

Bu halimiz evini geçindirmekten aciz bir adamın dünya turuna, tatile çıkmasına benzemiyor mu?

Millet Diyalog için ne paralar harcandığını bilse, evet bilse..

Bu milletin parasını lütfen böyle şeylere harcamayın

İskele Sancakta başka bir konuşmacıdan bahsetmek istiyorum

Şalom gazetesi eski yazarı Yusuf Altıntaş.
Yusuf Bey, Diyalog ve Hoşgörü toplantılarında konuşturulan bir YAHUDİ

Yahudilerin bir “arz-ı mevud vaad edilen topraklar” inancı vardır. Eninde sonunda o topraklara sahip olacaklarına inanırlar ve bunun için mücadele verirler.

Bu arazi Nil ve Fırat arasında kalan bölgedir.Bizim güneydoğu Anadolu İle Doğu Anadolunun bir kısmı da bu arazi içinde yer alıyor.

Bir genç Yusf beye soruyor:
-“Bizim güneydoğu da sizin sahip olmak istediğiniz. Topraklar içinde, ne düşünüyorsunuz?”

Cevap: “Tanrı vaad etmişse ben bunu tartışmam. Bu Tevrat’ta da var Kur’an’da da

-O taprakların bizğimle bir alakası yok orası Mezopotamya’da bir toprak parçası”


Ayıp! Çok ayıp.
Milleti cahil yerine koyup bu kadar gerçek dışı konuşmak çok ayıp.

Ben onun namına utandım
Bir kere Tartışmam ne demek ?

Tartışan yok ki sadece soru soruluyor.

Kur’an’â böyle açık bir iftira çok yakışıksız oldu. Çünkü Kur’an’da öyle bir ayet yok.

Üç. Orası Mezopotamya değil.

Bir genç, Yusuf Beyin dediğini doğru kabul ederek tekrar sordu;
-Peki sahip olmak istediğiniz o topraklar Mezopotamya da olsa. Biz de orada yaşasak, siz ne yaparsınız?

Mükemmel bir soru!

“Bu topraklarda Türkler yaşıyorlar. Burayı almak için mücadele vermeyelim der misiniz?” Demek istedi.

Ne oldu biliyor musunuz?

Yusu bey –zaten cevap veremezdi- cevap veremedi, ama esas vazifesi olan zat da vazifesini yapmadı.

Yani Ahmet Hakan…

Yusuf Bey bir soru cevapsız kaldı: cevaplandırır mısınız? Demedi.

Dinler arası Diyalog ve Hoşgörü toplantıları “ Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı” tarafından organize ediliyor. Cemal Uşşak Bey de oranın personeli. En çok onun tavrını merak ettim

Dinlerarası Diyalog toplantılarında konuşturdukları zatların, gerçekleri ters yüz ettiklerini gördükçe; “Vay beee! Meğer bizim kürsülere çıkardığımız kimseler neymiş? Dedi mi acaba?

Yoksa “Olsun…. Ne olmuş sanki” mi dedi.

 

anlatıyourum isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 07-22-2008, 02:51   #2
Kullanıcı Adı
tayyipleyiz
Standart Dinlerarası Dİyalog ve Hoşgörüye Toplu Bakış/Ali EREN-vakit
Dinlerarası diyalog görüşmelerini “yıllarca İslâm’a, Kur’ân’a başkaldırmış, düşmanlık etmiş insanlarla dostluk kurma” diye tenkit edenler olabilir. Halbuki dinlerarası diyalog görüşmeleri, İslâmî bir düşünce ve bu düşüncenin hayata yansımasından ibarettir. Allah Resûlü (sas), yıllarca kendisine her türlü işkenceyi yapan Ebu Cehil’i ve onun gibi nicelerini karşısına alıp muhatap olarak kabul etmiştir. O halde çeşitli vesilelerle görüşülüp konuşulen değişik dinlerden bu insanlar -kaldı ki çokları inancını izhar ediyorlar- yüzünden, İslâmî nasslarla te’lif edilemeyecek tenkitler yapmanın hiçbir manası yoktur. Böyle bir tavır aslında, İslâm’ı tam anlamıyla özümseyememenin bir ifadesidir.


Diyalog ve hoşgörü açısından Kur’ân ve Sünnet’e bakınca, konuyla alâkalı birçok ayet ve hadis bulmak mümkündür. Kur’ân ve Sünnet-i sahîha’da bazı hususî haller müstesnâ, hep müsamahayı görürüz. Bir insan kendini az zorlayarak ve biraz dikkatlice Kur’ân’ın ayetlerine göz gezdirebilse, müsamaha, af, diyalog ve herkese bağrını açma ile alâkalı konuya esas teşkil edebilecek onlarca ayet bulabilir. İşte bu husus, İslâm dininin herkesi kucaklayıcı bir yanını, yani onun evrenselliğini göstermektedir. İslâmî müsamahanın çerçevesi ehl-i kitaba, hatta bir manada kim olursa olsun bütün dünya insanlarına kadar uzanmaktadır.

Ne Kur’ân, ne de Sünnet’te, sevgiye, hoşgörüye ve herkesle konuşup görüşme, duygu ve düşünceleri ifade etme manasında diyaloğa zıt ve onları yasaklayıcı bir hüküm, bir tavır vardır. Zaten herkesin iyiliğini isteyen ve istisnasız herkesi kurtuluşa çağıran bir dinin başka türlü olması da düşünülemez.

Kur’ân-ı Kerim, âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz’e (sas) evrensel risâlet vazifesini yerine getirirken, daima hoşgörü ve diyaloğu esas almasını emretmenin yanı sıra, şu ayet-i kerime ile de Ehl-i Kitap’la hangi ortak paydada buluşulması gerektiğine işarette bulunur: 1.”De ki: “Ey ehl-i kitap, sizinle bizim aramızda aynı olan bir kelimeye gelin: Allah’tan başkasına ibadet etmeyelim ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım; Allah’ı bırakıp da, kimimiz kimimizi rabler de edinmesin.” (Âl-i İmrân, 64)

İşte bu ayet, Ehl-i Kitab’a güler bir yüz ve tatlı bir dille yaklaşıp, “gelin” diyor. Bu “gelin” deyişte, “sizi çağırdığım, davet ettiğim şeyler, sizin bilmediğiniz şeyler değil; tam tersine, bildiğiniz, ünsiyet ettiğiniz ve bizden çok önce karşılaşıp da, şimdi unutmuş olabileceğiniz veya yanlış hatırladığınız şeyler türündendir.” diyor ki, bu da Kur’ân’ın, ehl-i kitapla aramıza bir köprü kurarak onları gayet yumuşak bir şekilde, sıcak baktıkları bir noktadan yakalamasıdır. Bu husus, İslâm’ın tebliğinde ve muhataplara yaklaşmada çok önemlidir. Biz buna, şimdilerin tabiriyle “diyalog” da diyebiliriz. Evet, Kur’ân’ın ehl-i kitabı çağırdığı o me’luf nokta tek bir kelime ile hülasa edilecek kadar kısadır; zira Kur’ân onlardan sadece ve sadece bir tek şey istemektedir ki, o da şu görülen köprüden geçilip, şu kapıya ulaşılmasıdır; her şey bir yana sadece “sevâün” (sizinle bizim aramızda aynı olan bir kelimeye gelin) kelimesinde bile bu inceliği, bu yumuşaklığı ve arada kurulmaya çalışılan köprüyü görmek mümkündür.

Ehl-i kitapla diyaloğu emreden âyetler

2. “Zulmedenleri hariç, ehl-i kitap ile en güzel olan şeklin dışında bir tarzda mücadele etmeyin ve onlara şöyle deyin: “Biz, hem bize indirilen kitaba, hem size indirilen kitaba iman ettik. Bizim İlah’ımız da sizin İlah’ınız da bir ve aynı İlah’tır ve biz O’na gönülden teslim olduk.” (Ankebut, 46)

Kur’ân, bu ayetiyle de bize, üslûpta takınacağımız tavrı ve sergilememiz gereken edebi gösteriyor. Ehl-i kitabın zâlim olmayan kesimiyle münasebetlerimizde, şiddetli davranma ve onların iflahını kesme düşüncesi İslâmî bir düşünce ve davranış değildir. Böyle bir düşünce ve davranış İslâmî olmaktan öte, İslâmî kaide ve prensiplere aykırı bir çarpıklık demektir.

3. “Allah, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve onlara adil davranmanızı yasaklamaz.” (Mümtehine, Rahatım

Bu âyet, Müslümanlarla Mekke müşriklerinin ilişkilerinin son derece gergin olduğu sırada inmiştir. Buna rağmen inanmayanlara iyiliği, insaf ve adaleti emretmesi oldukça dikkate değerdir. “Allah katında din İslâm’dır.” (Âl-i İmrân, 19) ayetinin gösterdiği gibi; bütün Allah elçileri aynı dinin tebliğcileridir. Şu halde son Peygamber’den (sas) önceki Peygamberlerin tebliğlerine bağlı kaldıklarını söyleyenlerle diyalog daha kolay ve mümkün olur. Ancak; diyaloğa hazır olmayanlarla sürekli savaş edileceğine ilişkin bir emir de Kur’ân-ı Kerim’de yoktur. Tam aksine; Mümtehine Sûresi’ndeki 8’inci âyette, Müslümanlarla savaşmayan diğer din mensupları ile en üstün ahlâk ilkeleri çerçevesinde ilişki kurma tavsiyesi vardır.

‘Kâfirleri, Yahudi ve Hıristiyanları dost ve sırdaş edinmeyin’ âyetleri diyaloğa zıt mıdır? Müslümanların gayrimüslimleri, Yahudi ve Hıristiyanları dost ve sırdaş edinmemeleri konusu, Kur’ân-ı Kerim’de yer yer zikredilen ve üzerinde durulan bir husustur: “Müminler, müminleri bırakıp, kâfirleri velî edinmesinler. Kim böyle yaparsa, Allah ile ilişiğini kesmiş olur. Ancak onlar tarafından gelebilecek bir tehlike olursa başka!” (Âl-i İmrân, 2Rahatım, “Ey iman edenler! Yahudi ve Hıristiyanları velî edinmeyin! Onlar ancak birbirlerinin velîsidirler. Sizden kim onları velî edinirse o da onlardandır. Allah böylesi zalimleri doğru yola iletmez.” (Mâide, 51)

“Ey iman edenler! Siz Müslümanlardan başkasını sırdaş edinmeyin...” (Âl-i İmrân, 118)

İşte bu zikrettiğimiz âyetler ve daha başka ayetler, (Nisa, 139, 140,144; Mâide, 55-57; Mücâdile 22; Mümtehine 1-4, 9, 13) gayrimüslimlerin Müslümanlara ve İslâm’a karşı olan hilelerini tanıma hususunda gayet açık bir şekilde bilgi vererek, Müslümanların onları dost ve sırdaş edinmemeleri gerektiğini ortaya koymaktadır. Zîra Kur’ân’da sevgi ve dostluğun ancak; Allah, Resûlü ve müminler için beslenmesi istenmektedir. (Mâide, 55) Müslüman Allah için sever, Allah için buğzeder. Bu nedenle onun kâfirlerle dostluk ve yakınlık kurması, onlara itimat ederek hakîki bir ahbap gibi sıkı-fıkı ilişkilerde bulunması, kalbî bir muhabbet besleyerek önemli işlerinde onlarla istişare etmesi ve sırlarını paylaşması yasaklanmıştır. Çünkü, Allah’ın kitabına davet edildikleri halde ilâhî hükümlere sırt çeviren Allah düşmanlarına dostluk ile Allah’a îman gerçeği aynı kalpte buluşamaz. Onun içindir ki müminler bundan ciddî bir biçimde sakındırılmış, Allah’ın kitabını kabul etmeyenlerle sıkı bir dostluk kurmanın kişiyi, İslâm dairesinden çıkma gibi bir tehlikeyle karşı karşıya getireceği belirtilmiştir. Şimdi, bâzılarını zikrettiğimiz bu ve benzeri âyetlerin, dinlerarası diyalog görüşmelerine zıt olup olmadığı konusuna kısaca temas edelim: Kur’an-ı Kerim’deki âyetler, Kur’ân bütünlüğü içinde, âyetin öncesine ve sonrasına dikkat ederek, nüzul sebepleri ve ortamı göz önünde bulundurularak değerlendirilmelidir. Yoksa, cımbızla çeker gibi bir âyeti tek başına alıp değerlendirme yapmak veya hüküm vermek doğru değildir. Gayrimüslimlerin dost edinilmemesi ile ilgili ayetler de aynı metotla ele alındığında; dini alay konusu edinen, Müslümanlar aleyhinde oluşum ve faaliyetlerde bulunan, din konusunda Müslümanlarla savaşıp onları yurtlarından çıkaran kimselerin dost edinilmesinin yasaklandığı görülecektir. Yoksa, din konusunda düşmanca tavır sergilemedikleri ve Müslümanları yurtlarından zorla çıkarmadıkları müddetçe gayrimüslimlerle iyi geçinilmesi, onlara iyilik yapılması ve adil davranılması öngörüldüğü anlaşılmaktadır (bkz. Maide 57; Mümtehine Rahatım. Ehl-i kitabın yemeklerinin yenilmesinin ve kadınlarıyla evlenilmesinin helal olduğunu belirten âyetler de bunu göstermektedir. (bkz. Maide 5)

İttifak başka, veli edinmek başka...

“Müminler, müminleri bırakıp, kâfirleri velî edinmesinler…” Âl-i İmrân 28’inci âyetin, Müslümanların o zamanki stratejik durumlarıyla yakın ilişkisi vardır. Müslümanlar o zaman, gayrimüslimlerle, özellikle Kureyş müşrikleriyle savaş halinde idiler. İslam’ın karşısında bir tutum alan Yahudiler de İslâm’ın yıkılması için fırsat kolluyordu. Bundan dolayı kuvvetli durumda bulunduklarını hissettikleri zaman Peygamber Efendimiz (sas) ile yaptıkları antlaşmayı derhal bozup müşrikleri destekliyorlardı. Şimdi Müslümanların böyle kimselerle sıkı fıkı dost olmaları, askerî sırların bunların eline geçmesine sebep olurdu. İşte böyle aleyhlerine bir sonuç doğuracak durumlarda inkarcılar toplumu ile dost olmaları yasaklanmıştır.

Allah Resûlü (sas), Mekkeli müşriklerle Hudeybiye barış antlaşması yaptığı gibi, Medine’ye geldiklerinde Yahudilerle de “Medine Vesikası” diye tarihe geçen yazılı bir antlaşma yapmıştır. Peygamber Efendimiz’in (sas) bu antlaşmalarından ve âyetlerin rûhundan anlıyoruz ki, Müslüman yöneticiler, Müslüman olmayan toplumlarla iyi ilişkiler kurabilirler.

Şunu da iyi bilmek lâzımdır ki ittifaklar, karşılıklı menfaatlere dayanır. Tefsirini yapmakta olduğumuz âyet “kâfirlerle antlaşma yapmayın” demiyor, “Müslümanları bırakıp onları dost tutmayın.” diyor. Zira antlaşma yapıp iyi geçinmek başka şey, dost tutmak başka şeydir. Mâide 51. “Ey iman edenler! Yahudi ve Hıristiyanları velî edinmeyin!..” âyeti ise, Müslümanlara karşı savaşan Yahudi ve Hıristiyanları dost tutmamayı, onları velî yapmamayı emrediyor. Bu emir, Müslümanların, kendileriyle savaşmayan gayrimüslimlerle, müşriklere karşı ittifak yapmalarına engel değildir. Çünkü ittifak başka, velî edinmek başkadır.

Âyetlerdeki velî kelimesi: Hâmi, koruyucu, dost, yönetici, bir kimsenin işlerini deruhte eden, destekleyip yardım eden anlamlarına gelir. Öyleyse âyette yasaklanan dostluk, kâfirlere gönülden bağlanmak, müminleri bırakıp onlara sevgi beslemektir. Bu, Müslüman yöneticilerin, diğer Müslümanların aleyhine olmamak şartıyla, meşrû maksatlarda işbirliği yapmalarına mani değildir. Aynı şekilde diyalog görüşmelerine de engel değildir. Maalesef son zamanlarda İslâm’a karşı tertiplere girişmek isteyenler; İslâm’ın sürekli savaş dini olduğunu ileri sürerken, Kur’ân-ı Kerim’in, yukarıdaki âyetlere dayanarak “Hıristiyan ve Museviler ile dostluğu yasakladığını” ileri sürmektedirler. Oysa sözü edilen âyetlerde yasaklanmış olan ne “diyalog”, ne de günlük dildeki anlamı ile “dostluk”tur.

Dinlerarası diyalog görüşmelerini “yıllarca İslâm’a, Kur’ân’a başkaldırmış, düşmanlık etmiş insanlarla dostluk kurma” diye tenkit edenler olabilir. Halbuki dinlerarası diyalog görüşmeleri, İslâmî bir düşünce ve bu düşüncenin hayata yansımasından ibarettir. Allah Resûlü (sas), yıllarca kendisine her türlü işkenceyi yapan Ebu Cehil’i ve onun gibi nicelerini karşısına alıp muhatap olarak kabul etmiştir. O halde çeşitli vesilelerle görüşülüp konuşulen değişik dinlerden bu insanlar -kaldı ki çokları inancını izhar ediyorlar- yüzünden, İslâmî nasslarla te’lif edilemeyecek tenkitler yapmanın hiçbir manası yoktur. Böyle bir tavır aslında, İslâm’ı tam anlamıyla özümseyememenin bir ifadesidir. “Allah sadece, dininizden ötürü sizinle savaşan, sizi yerinizden yurdunuzdan kovan ve kovulmanıza destek veren kâfirleri dost edinmenizi men eder. Her kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.” (Mümtehine, 9) ayetine göre kâfirlerle ilişkileri kesmek, her türlü alâkayı kesmek anlamına gelmez. Bu âyete göre gayrimüslimlerle ilişki kesmenin sebebi, onların kâfir olmaları değil, müminlere zulüm ve işkence uygulamalarıdır. Öyleyse Müslümanlara düşmanlık etmeyen gayrimüslimlere iyi davranmak gerekir. Müslümanlara düşmanlık yapmayan, inançlarına saygılı olan gayrimüslimlere karşı, onlara iyilik yapılmasa bile en azından düşmanlık yapmamak ve adaletli davranmak adaletin gereğidir. Fakat Müslümanlara karşı düşmanlıklarını sürdürenlerle, düşmanlığa son verenleri aynı kefeye koymak da adaletsizliktir.








Kaynak: Davut Aydüz, www.samanyoluhaber.com, 21.12.2004
tayyipleyiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-22-2008, 03:33   #3
Kullanıcı Adı
Üç mevsim
Standart Dinlerarası Dİyalog ve Hoşgörüye Toplu Bakış/Ali EREN-vakit
"anlatıyorum" bu konuyu bu bölüm altında daha önce de açmıştın. Orada verilen cevaplar vardı, onlar süs değildi, ben hepsini okudum ve bilgilendim böyle saldırı yapmaktansa biraz da karşı tarafa kulak versen.. Çünkü bir iddiada bulunyorsun ve iddana cevap veriliyor. iddianı bildiğin kadar verilen cevabı da bilmelisin.
Üç mevsim isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-22-2008, 03:34   #4
Kullanıcı Adı
Demokrat
Standart Dinlerarası Dİyalog ve Hoşgörüye Toplu Bakış/Ali EREN-vakit
  Alıntı ile Cevapla
Alt 07-22-2008, 03:41   #5
Kullanıcı Adı
anlatıyourum
Standart Dinlerarası Dİyalog ve Hoşgörüye Toplu Bakış/Ali EREN-vakit
hayı bu farklı bir konu ben papağan değilim aynı şeyleri aynı şekilde anlatıp durmam. Bu yazıda da Ümmetin hayrına olan bir konu var. Ali Eren çok kı8ymetli bir inasndır. Dinlerarası diyalogun müslümanlar aleyhine olduğunu pek çok yazısında ifade etmiştir bu da onlardan biri. Bende üşenmedim yazdım. Yarası olan gocunur. Doğruya en yakın olan yanlış en büyük yanlıştır. İslam yok edilme isteniyor(islamı kimse yok edemez Allah koruyor zaten fakat biz üzerimize düşeni yapıp iyiliği yüceltip yayıp kötülüğü yok etmeye hakkı üstün tutmaya mecburuz) hemde bizzat müslümanlar buna alet ediliyor. İnsanların bilgisizliğpinden saflığından faydalanılıyor.Farkında değil misiniz Hem ülkemiz hem insalımız uçuruma sürükleniyor. buna sessiz kalamam.
anlatıyourum isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-22-2008, 03:44   #6
Kullanıcı Adı
tayyipleyiz
Standart Dinlerarası Dİyalog ve Hoşgörüye Toplu Bakış/Ali EREN-vakit
Uçuruma sürüklenen insanlık içerisindeki kıymetli bir insanın, yazısını da ben yapıştırdım. Tıpkı senin gibi ... İnsanlığı kurtaracak adam olarak onu bir oku istersen ... Bakalım hala insanlık uçuruma doğrumu sürükleniyormuş.
tayyipleyiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-22-2008, 03:47   #7
Kullanıcı Adı
anlatıyourum
Standart Dinlerarası Dİyalog ve Hoşgörüye Toplu Bakış/Ali EREN-vakit
alamet ifarika yazıyı okumadığın kpyala yapıştır yaptığın nasıl belli oluyor okusan o cevabı Ankebut suresi 46 yı yazmassın ezberden düşünmeden sallıyorsun. Nasılda kandırlıyorsunuz. Ayette onlara deyin diye ifade var gülüm. Eğer senin dediğin gibi olsa ayette onlara böyle söyleyin der mi ?

Onlarla en güzel şekilde yani konuşarak yani fikir mücadelesi gülüm aklını başına al yazıyı baştan sona oku
anlatıyourum isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-22-2008, 03:48   #8
Kullanıcı Adı
anlatıyourum
Standart Dinlerarası Dİyalog ve Hoşgörüye Toplu Bakış/Ali EREN-vakit
eğer okursan yazdıklarına cevap bulacağına eminim
anlatıyourum isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-22-2008, 03:52   #9
Kullanıcı Adı
tayyipleyiz
Standart Dinlerarası Dİyalog ve Hoşgörüye Toplu Bakış/Ali EREN-vakit
Alıntı:
anlatıyourum Nickli Üyeden Alıntı
alamet ifarika yazıyı okumadığın kpyala yapıştır yaptığın nasıl belli oluyor okusan o cevabı Ankebut suresi 46 yı yazmassın ezberden düşünmeden sallıyorsun. Nasılda kandırlıyorsunuz. Ayette onlara deyin diye ifade var gülüm. Eğer senin dediğin gibi olsa ayette onlara böyle söyleyin der mi ?

Onlarla en güzel şekilde yani konuşarak yani fikir mücadelesi gülüm aklını başına al yazıyı baştan sona oku
Bana tefisr dersi veriyorsun yani ... Sen müfessirmisin ki ...
tayyipleyiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-22-2008, 03:53   #10
Kullanıcı Adı
Demokrat
Standart Dinlerarası Dİyalog ve Hoşgörüye Toplu Bakış/Ali EREN-vakit
Alıntı:
anlatıyourum Nickli Üyeden Alıntı
alamet ifarika yazıyı okumadığın kpyala yapıştır yaptığın nasıl belli oluyor okusan o cevabı Ankebut suresi 46 yı yazmassın ezberden düşünmeden sallıyorsun. Nasılda kandırlıyorsunuz. Ayette onlara deyin diye ifade var gülüm. Eğer senin dediğin gibi olsa ayette onlara böyle söyleyin der mi ?

Onlarla en güzel şekilde yani konuşarak yani fikir mücadelesi gülüm aklını başına al yazıyı baştan sona oku
sanki senin yazın kopyalamadan yapıştırma
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 6 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 6 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi