08-24-2008, 21:11 | #1 |
Hakikat niçin hep ıslak, neden hep yaşlı?
Hakikat niçin hep ıslak, neden hep yaşlı?
Bir yaşama sahip olanların kökleri hep Nuh'un gemisinde. Yaşamlarını sürdürebildiler; çünkü gemiye alındılar. Gemi içinde korundular. Varoluşlarını, ister istemez, bir çiftin izdivacında buldular. Dünyayı bir "çiftlik"ten ibaret gördüler; "ikilik' içinde; "ikiliklerin yurdu" şeklinde. Gözlerinde, "çiftlik"ten ibaretti dünya. Çiftlikten, yani çokluktan... Bir geminin yolcularıydılar hepsi de. Bir tufan sonrasının yolcuları. Hayatta kalmaktan başka bir becerileri var mıydı, bilinmez. "Herşey O'ndandır" dediler ve kurtuldular. "Herşey O'dur" deselerdi boğulurlardı, nitekim dediler ve boğuldular. Tenzih ehli kurtuldu, teşbih ehli helâk oldu. Zahirde. * * * Gemi dışında kalanlar, Nuh'a karşı koyanlardı. Boğulanlar. Kendisine karşı çıkanlar arasında Nuh'un iki yakını da vardı: karısı ve oğlu. İnanmadılar Nuh'a, ve gemiye binmediler. Oğlu yükseklere tırmanıp kurtulabileceğini sandı. Kurtulamadı. Sulara gömüldü. Karısı da boğulanlar arasındaydı. Gemiye binmeyi reddedenler arasında. Çokluğun arasında. Tanrılar arasında. Tanrıları arasında. * * * İki peygamber, eşlerince inkâr olunmuştu: Nuh ve Lut. Nuh'un kavmi sular altında kaldı; Lut'un kavmiyse taşlar altında... Ah, Nuh'un o zavallı oğlu! Zirvelere tırmandı, "tepeler beni sulardan korur" dedi, lâkin korunamadı ve helâk oldu. Nuh, tüm hayvanları gemiye bindirmeyi başardı ama karısını ve oğlunu gemiye bindiremedi. Yalvardı, yakardı ama yazgının önüne geçemedi. Çiftlerin gemisinde yalnız başına kalan, bir tek Nuh'tu. Tekti ve fakat gemideydi. * * * Üzerine düşünülmemiş düşünceler vardır. Tehlikeli düşünceler. Tehlikeli, yani helâk edici düşünceler. Şeyh-i Ekber'in işareti tehlikelidir; çünkü kurtulanlardan çok boğulanlara sahip çıkmıştır. Teşbih ehline. Ne olduğunu söyleyenlere. Kendileri gibi olduğunu söyleyenlere. Nuh'un ısrarında kusur bulmuştur. Tenzihe dair ısrarında. Muhatablarına makamınca hitab edemediğini söylemiştir. Nuh, Varlık'ın birliğine değil, Tanrı'nın birliğine çağırdı; Tanrı'nın ne olduğunu söyleyenleri kınadı, ne olmadığını söyledi. "Teşbihi bırakın, tenzih edin O'nu!" dedi.Tanrı ile Varlık'ı ayırdı. Putperestleri lânetledi. Ortakkoşucuları. Bir tarafta cem ehli, bir tarafta fark ehli. Cem ehli birleştirir, fark ehli ayırır. Ayırdılar. ayrıldılar. Ayırmayanları, ayrılamayanları da gemiye almadılar. * * * Nuh gemisine almadı beni; tektim çünkü. Elendim ve elenişin sırrını sulara gömdüm. Sahilsizdim. Hakikat gibi. Hakikat de sahilsizdi. Benim gibi. Bir türlü göremedi dünya, ben bir hakikat idim. * * * Derken, tufanın öfkesi dindi ve sular çekildi. Üzerinden çok zaman geçti. Kimselerin hatırlayamadığı kadar uzun bir zaman... Uzaklarda bir yerde... suların kendi hâline bıraktığı bir dağın eteğinde... birkaç haneli küçücük bir köyde... aksakallı bir pîrin huzurunda... Şehirden bir konuk gelmiş. Heyecanıyla gelmiş. Tacirândan. Köyden alıp şehre götürür, şehirde bulduklarını köye getirir imiş. Alır satarmış. Aksakallı pir, halkın şehirde neler konuştuklarını sormuş, tacir de cevap vermiş. — "Efendim, demiş, koca şehir iki cepheye ayrıldı, tefrika aldı başını yürüdü. Çünkü bir taraf "Her şey O'dur" diyor, diğer bir taraf da "Her şey O'ndandır" diye iddia ve ısrar ediyor. Kimse de bu işin içinden nasıl çıkılacağını bilemiyor." Aksakallı pir, sakalını sıvazlamış ve gözlerini uzaklara dikerek düşüncelere dalmış. Uzaklardaki bir levhayı okur gibiymiş. Gözleri âdeta nemlenir gibi olmuş. Zaman durmuş. Bu tuhaf hâleti gören tacir, yaşlı adamı sanki derin bir uykudan uyandırıyormuşcasına ürkek bir şekilde ve fısıldar gibi sormuş: — "Efendimiz ne buyururlar acaba, Her şey O mudur, yoksa Her şey O'ndan mıdır?" Yaşlı adamın yüz hatları gerilmiş, kaşlarını çatmış, kendi kendine konuşuyormuş gibi, — "Her şey O'dur diyenler çok ama çok ciddi bir hata işliyorlar" demiş. Tacir hemen atılmış, sevinçle "Demek ki Her şey Ondandır!" diye yaşlı adamın sözünü tamamlamak istemiş. Yaşlı adam, — "Elbette" diye mukabele etmiş gür bir sesle, "Her şey O'ndandır demek lâzım!" Biraz duraksamış ve ağzından fısıltı hâlinde belli belirsiz bir cümle daha çıkmış: — "Her ne kadar hakikatte her şey O ise de..." * * * Ey talib, bir düşün bakalım, hakikat niçin hep ıslak, neden hep yaşlı? Dücane CÜNDİOĞLU
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
08-24-2008, 21:25 | #2 | |
Hakikat niçin hep ıslak, neden hep yaşlı?
Alıntı:
mükemmel bir yazıydı teşekkürler paylaşım için+ |
||
08-26-2008, 21:18 | #3 |
Hakikat niçin hep ıslak, neden hep yaşlı?
Kıymetli yorumlarınız için teşekkür ederim..
|
|
Konuyu Toplam 3 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 3 Misafir) | |
|
|