|
10-13-2008, 11:26 | #1 |
Terörizme bakış
TERÖRİZME BAKIŞ
ALPEREN GÜRBÜZER Terör kavramı Latince ‘terrur’ den türemiştir. Genellikle tedhiş, korkutma ve yıldırma anlamı içerir. Terör kavramı sosyolojik yönünden de sosyal şiddet biçimine dönüşebilir. Marksizm terörü devrimin önünde engel bir olgu kabul eder. Lenin ve Che Guevara da aynı kanaati paylaşarak terörün polisiye kuvvetleri tahrik ettiği noktasında birleşirler. Bunun tam tersi olarak Trostky’e göre de terör devrim için vazgeçilmez unsur tarzında değerlendirir. Carlos Marighella da Trostky’e eşlik ederek, terörü derimin gerçekleşmesi için birer vasıta olarak telakki eder, ama bir şerh düşerek, terörün şehir gerilla savaşından ayrılması gerektiğini vurgular. Regis Debray ise terörü bir savaş biçimi şeklinde tanımlar. Aslında terörist eylemlerin temelinde Marks, Engels gibi teorisyenlerin teorilerinin etkisi olduğu muhakkaktır. Terör hareketleri iktidarları ve hükümetleri tek başına devirmese de, sarsacağı bir realite. Ülkelere göre biçim değiştiren terörizm, örneğin Latin Amerika da başka, İrlanda da (IRA) bir başka yüzle çıkar karşımıza. Türkiye şartlarında, PKK’nın ilk önceleri isyan varı hareketleri sonradan gerilla savaşına dönüşmüştür. PKK’nın düzensiz çete mücadelesi, Güneydoğuda nizami ordu karşısında hala devam etmektedir. Sosyal politik alt yapının kaygan zemininde olması gerilla eylemlerine cesaret vermektedir. 12 Eylül öncesi komünist fraksiyonlar üç aşağı beş yukarı Türkiye’de devrim şartlarının var olduğunu ileri sürerek, silahlı mücadeleyle bu şartların zorlanmasında hem fikir olmuşlardır. Silahlı mücadele stratejisi Türkiye’yi maalesef kana bulamıştır. O yıllar gerilla savaş taktiklerinin illegal olarak yapıldığı devirlerdir. Solcu gençler, Marks, Lenin, Mao, Che Guevara’yı okuyarak ideolojilerini oluşturuyorlardı. Marksist öğretiler solcu gençliği devrimi gerçekleştirmek uğrunda motive ederek, gerekirse bu işin silahlı olması hususunda eyleme itiyordu. Aslında sosyalizmi bilmeden sosyalizme kapılmak hastalığı bir zamanlar solcu gençliğin modası idi. Türkiye’deki şiddet hareketlerini solcu-sağcı ikileminden baktığımız için sağlıklı sonuca varamıyoruz. Bu ikilemlerin arkasındaki psikolojik ve biyolojik görünüm, kültürel yozlaşma ve sosyal değişme sürecini sezememek bizim açmazımızdır. Ülkemizin tarım sektörü ile sanayi sektörü arasında yalpalaması belki de meselenin en alıcı noktası olması gerekirken, biz dikkatlerimizi sağ-sol ikilemine çeviriyoruz. Oysa geleneksel yapı ile modernleşme yapı arasında geçiş sancısı yaşıyoruz. Bu sancılar ister istemez kaygan zeminde şiddeti doğurabiliyor. Gençler daha doğru dürüst kendine kimlik vermiş değil, adeta sersem hayatı yaşıyorlar. Değerlerin alt-üst olması kimlik krizi meydana getirdiği gibi sosyal şiddet tabanını da güçlendirmektedir. İdeoloji tepkiye, tepki de şiddete dönüşmektedir. Terör kan dökmekle yetinmemiş Türkiye’nin geleceğini de mahkûm etmiştir. Toplumu maddi ve manevi değerlerindeki değişme, kültür değişmesi, yani kısaca sosyal değişme diyoruz. Sosyal değişim ve hareketlilik terörizme malzeme verebiliyor. Onun için her geçiş döneminde az sancısız sosyo-ekonomik tedbirler alarak, teröre fırsat tanınmayabilir. Sosyal meseleler nesiller arası farklılıktan doğuyor. Her neslin kendine özgü dünya görüşü olması hasebiyle geleneksiz yarınlar baş gösteriyor. Kökünden bihaber teröristler tarihi birikiminden ders almadan sosyal hayatı berbat hale sokmaktadırlar. Alt kültür veya karşı kültür dokusu meydana getirmeliyiz ki, terör nüksetmesin. Şiddete karşı şiddet değil, bu odakları ahenkleştirmekte çok mühim. Terör hakkında yeterince toplumu bilinçlendiremiyoruz. Terörün hedefi, metodu, stratejisi, hakkında bilgi eksikliğine haiz toplumuz. Sosyal yapımızın iyi etüt edilip, toplumun kültürel zenginliğini ortaya çıkaracak ve yaşatacak politikalar üretmeli. Terörün belini kırmak için konunu uzmanlarının bir arada bulunabileceği komisyonlar kurarak, bütün boyutlarıyla masaya yatırılarak sebep-netice çerçevesini tespit edebiliriz. Hakla iç içe yaşamalı, aydın- halk ikiliği, devlet-toplum ikiliği oluşturmadan ünsiyet kurulacak mekanizmaları hayata geçirmeliyiz. Sivil-uzman kadroların önemli noktalarda konuşlandırarak, teröristlerin köşe başları tutmalarına imkân vermemeli. Güvenlik birimleri hem psikolojik, hem fiziki hem de sosyolojik gerçeklere uygun yetiştirilmesi elzemdir. Teröristlerin meydanı boş bulmalarına fırsat tanımadan yalnızlaşmalarını sağlamalı ki, moralmen çökmeleri temin edilebilsin. Cumhuriyet, demokrasi vs. gibi kavramlar sivil güçlerin ve sivil anlayışın yaşandığı ortamda etkilidir. Ancak sivil güçlerin birbirinin kuyusunu kazması terörizme davetiye çıkarır. Terör sosyal bir cinnet hadisesi olduğu için sivil çözümler ve reçeteleri devreye sokmak mecburiyetindeyiz. Ülkemiz insanın müşterek noktalarda birleştirecek unsurlara işlerlik kazandırmalı, etnik kimlik ayrımı yapmadan ortak çimentomuz İslamiyet dairesinde kardeşçe yaşama projelerinin devreye sokmalıyız. İslamiyet inananları kardeşliğe davet ediyor. O halde Müslümanlar bir binanın tuğlaları gibi birbirine kenetlenmeli. Güneydoğu insanı ile batı insanın kaynaştıracak en etkili silah İslamiyet’in evrensel kardeşlik şuurudur. Ne Arab’ın Acem’e, ne de Acem’in Arap’a üstün olmadığını, üstünlüğün ancak ve ancak takva ile olabileceğini ilan eden bir dinin adıdır İslamiyet. Dinimiz sadece inanç değiştirmedi; aynı zamanda toplum yapılarını da değiştirdi. Terörizme karşı İslam çimentosunun yanı sıra sosyal, ekonomik ve kültürel tedbirlerde mühim bir yer teşkil eder. Terörizmin sosyolojik bir problem olduğu bir vaka... Teröristin bir husumet duygusuyla hareket ederek etrafa korku salması kanayan yarayı daha da derinleştirmekte ve sosyal yapıda önemli ölçüde kültür çatışmalar doğurmaktadır. Nasıl ki, dünyanın birçok ülkesinde yaşanan sosyal değişmeye paralel kimlik krizi ve militan akımlar nüksetmişse, Türkiyemiz’de de tanım sürecinden sanayileşmiş bilgi toplumuna geçme noktasında meydana gelen sosyal değişme PKK türü terörist örgütlerin boy göstermesine neden olmuştur. Şehirleşme oranımız arttıkça, bütün bu sosyal değişmenin kitle psikolojisindeki yansıması, kimlik krizine yol açarak terörizmi beslemektedir. İşte bu durumda yapılması gereken askeri ve polisiye tedbirlerle birlikte en akılcı yol demokratik ve sivil tedbirlerdir. On beş yılı aşkındır. PKK ile mücadele veriyoruz. Geldiğimiz nokta noktada otuz bini aşkın insanın katledilmesi hiçte hoş durum değildir. Oysa polisiye ve askeri mücadelede başarı oranı yüzde otuzdur. Geriye kalan %70 mücadele yöntemi olan ekonomik, sosyal, kültürel ve sivil tedbirlerdir. Eğer terörizmin üzerine hamasi nutuk ve duygularla gitmeyip yukarıda sıraladığımız demokratik ve sivil metotlarla yaklaşsaydık beklide bugün ne Abdullah Öcalan’dan, ne de Güneydoğu denen bir meseleden bahsetmiyor olacaktık. Teröre karşı fiziki mücadeleye uygulayan devletler pek başarılı olamamışlardır. Türkiye’de terör önce masum öğrenci istekleriyle başlamış, daha sonra başka sosyal kesimlere de sirayet etmiştir. Şehirleşme oranının artması ile anti-şehir tepkilerde hız kazanmış, aynı zamanda GAP projesinin o bölgeye getireceği modernleşme bir takım kabileci tepkileri ister istemez harekete geçirmiştir. İşte böyle bir ortamda PKK denilen terörist kök salmaya başlamıştır. Türkiye’nin yollarla, barajlarla, elektrik santralleriyle, eğitimle başlattığı kalkınma hamlesi karşı terörist cepheyi de oluşturtmuş, her nimetin birde külfeti vardır misali pahalıya mal olmuştur. Yıkılan, yakılan ve boşalan köylerin hazin manzarası yetmezmiş gibi buna ilaveten otuz bini aşkın insanımızın şehit vermesi ve gözü yaşlı analarımızın dramı da işin cabası. Terörizm dini eğilimlerden kaynaklanmayıp, sadece ve sadece sosyolojik gruplaşmalardan güç kazanmaktadır. Bu gruplaşmalar meydan vermemek için sanayileşme ile eğitime hız kazandırmalıyız ki, kabile ve aşiret yapıları kırılabilsin. Sanayi toplumların tek özelliği demokrasidir. Demokratik talepler çoğaldıkça terörizm zamanla kayıp verecek ve yerini farklı düşünen insanlarla bir arada nasıl yaşanılacağının platformu alacaktır. Çağımızdaki tanışmanın adresi terörizm değil diyalogdur. Bir kere kendini teröre kaptıranlar artık o bataktan çıkamadığı gibi kültür mirasından bihaber vaziyette terörizm ideolojisine saplanmaktalar. Kültürsüzleşme sendromu, kabilecik ruhunu kışkırtarak terörizme sürüklemektedir. Her türlü terörizm fanatik korkular, kültürsüzlük ve kimlik krizinden türemektedir. Madem kültürümüzün temeli İslamiyet, o halde bu engin hoşgörü kaynağımıza yönelmeli, yeni nesillere İslam’ın kardeşlik ruhunu şırınga ederek her türlü terörizme geçit vermemeliyiz. Sevgi iklimi oluşturularak sosyo-ekonomik ve kültürel değişmeleri sağlamam mümkün. İslamiyet nizamı öngörmüş, başkaldırma fetvalarına izin vermemiş ve fitnenin (bugünkü anlamda anarşinin) katilden beter olduğunu beyan buyurarak insanlığa sevgi mesajını sunmuştur. Resulullah(s.a.v) Müslümanlara zulmeden Kureyş şeflerinin hiçbirin öldürtmeyerek adeta hoşgörü dersi vermiştir. Terörizm İslam’la taban tabana zıttır çünkü. Gelecek hoşgörüden yanadır. Vesselam.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
10-13-2008, 14:04 | #2 |
Terörör kıskacında sıkıştırılmaya çalışılan ve demokrasinin yerleşmesini hazmedemeyenlerin kirli emelleriyle mücadele veren gerçek bir devlet anlayışının ülke üzerindeki hakimiyeti şart..
1984'de beri mücadele verilip ancak başarı sağlanılmayan bir terör...canlar yanacak, mehmetçiğinin vatan aşkı kullanılıp canını siper edecek, halkın perişen olacak ve sen 20 senedir buna bir çözüm bulamayacaksın...terörü güneydoğuda devamlı körükleyip, bundan rant sağlayan kirli emeller var ve malesef son zamanlardaki gelişmelerle komutanlarımız dahi bu konuda hassasiyetlerini koruyamamışlardır.. Doğuda aşiretçilik var biri yiyor, çevresindeki köylüler devamlı sefalet ve işsizlik ve eğitimsizlik peşinde...milyar dolarlar yatırılan ordumuz ve bize sundukları çaresizlik.. Sürekli silahlı mücadeleyle bir yere varılmaz...bunu anlamayıp hala silahlı mücadeleyle işi hal etmeye çalışıyorlar...1984'den itibaren harcanan maddi giderler yatırıma ve eğitime dönüştürülseydi durum daha farklı boyutlarda olurdu sanırım.. İslam bizi bir arada tutan esas faktör ancak din birliği diyip kendi kardeşini dışlama politikasından vazgeçilirse bağlayıcı olur ... Paylaşım için teşekkürler...+ |
|
10-14-2008, 10:55 | #3 |
slm
ben teşekkür ederim. Sağolun varolun.
|
|
06-21-2010, 21:46 | #4 |
terör belasından kurtulmalı.
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|