10-18-2008, 23:45 | #1 |
'Hamdolsun daralıyoruz'
'Hamdolsun daralıyoruz'
Hükümetten tek önlem: Kara para aklayarak nakit sıkıntısını gidermek. İhracata dayalı sektörlerde pazar daralmasını telafi edecek bir mekanizma ise yok. Büyüme oranı yüzde 3 bekleniyor. Bu ise Türkiye ekonomisi için felaket! soL (HABER MERKEZİ) İktidar karanlıkta ıslık çalmayı sürdürse de, artık sermaye kesiminin de açıkça dile getirmekten çekinmediği gibi, kriz kapıda. AKP hükümeti, bir paniğe yol açması endişesiyle, krize karşı geniş ve acil önlemler paketi hazırlamak yerine, bazı kısmi uygulamaları yürürlüğe sokarak, yaşanacak sarsıntıyı azatmayı hedefliyor. Hükümet, sıcak para girişini sağlamak üzere, yurtdışındaki mevduatları Türkiye'ye getirecek 'Varlık Barışı' uygulamasını gündeme getirirken, Merkez Bankası, son iki haftadır piyasalarda likiditeyi artıracak önlemler peşinde. 'Varlık Barışı'nın, gerekli yasa çıktıktan sonraki üç ay içinde, herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmadan, sınırı tanımlanmamış miktarda paranın dolaşıma girmesine izin verecek olmasının, Türkiye'yi bir kara para aklama cenneti yapabileceği uyarısı yapılıyor. Borsalarda dalgalanma sürecek Dünya borsalarında yaşanan yüksek orandaki düşüşler İMKB'yi de vurdu ve doların TL karşısındaki değerini artırdı. İMKB Bileşik Endeksi, 14 Haziran 2005'ten bu yana ilk kez 25 bin puanlı seviyelerden kapandı. Böylece, Bileşik Endeks'teki iki günlük kayıp, yüzde 9,21 oldu. 2007 sonuna oranla, kayıp, yüzde 53,42'ye ulaştı. İMKB'de işlem gören hisse senetleri, günlük bazda ortalama yüzde 6,27 oranında değer yitirdi. İMKB'deki son iki günlük dalgalanmanın, yurtdışı piyasalarındaki hedge (serbest) fon satışlarından kaynaklandığı belirtiliyor. Yurtdışındaki satışların İMKB'yi etkilemesi, "kurunun yanında yaş da yandı" yorumlarına yol açtıysa da, birbirine bağımlı olan piyasalarda bu türden gelişmelerin kaçınılmazlığı biliniyor. Belirsizlik, döviz hareketini saptamayı engelliyor Güngör Uras, Milliyet'teki köşe yazısında, Botaş, döviz faturası ödemek için, bir banka aracılığıyla piyasadan bir günde 200 milyon dolar satın alınca, bankaların döviz topladığı haberinin yayılmasıyla, döviz fiyatının yükseldiği bir "örnek" verdi. Uras, "Londra'daki genç Türk para cambazları dolar alıp-satmak ve para kazanmak için YTL bonolarını satarak 100 milyon dolar satın alınca, 'yabancılar bonodan çıkıyor, döviz topluyor. Piyasadan kaçacaklar' diye", yine döviz fiyatının artacağını söyledi. Nitekim, dün uzun zamandan beri en yüksek noktasına varan dolar ve avro karşısında şimdilik piyasalara müdahale etmeyen Merkez Bankası'nın, dolar için belli bir tavan fiyat belirlemesi, bunun üzerinden piyasaya dolar satması kaçınılmaz olacak. Burada önemli olan bir nokta, dünya piyasalarındaki belirsizlikler nedeniyle, uzmanların Türkiye'de doların nereye kadar yükselebileceğini kestirememeleri. Reel sektör alarmı Patronların hemfikir olduğu bir konu da, krizin reel sektörü etkileyeceği. UNDP Başkanı ve 2001 krizinin ardından Türkiye'de uygulanan reformların mimarı Kemal Derviş, krizle ilgili yaptığı değerlendirmede, "artık sadece, finans değil, reel sektör söz konusu. İhracat talebi, büyüme, dış yatırımlar, iç yatırımlar dolayısıyla reel sektöre dönük düşünce üretmek gerekiyor. O yüzden finans sektörü aşamasını geçirdik artık" dedi. Türkiye'de ihracatın etkileneceğini, kurun şimdiden etkilendiğini ifade eden Derviş, cari açığın büyüklüğüne de dikkat çekti. Türkiye'nin reel sektörden kaynaklanan cari açık finansman yapısının kırılgan olduğunu vurgulayan Derviş, her türlü olasılığa karşı hazırlıklı olunmasını önerdi ve reel sektörün sorunlarına çözüm bulmanın önemli olduğunu söyledi. IMF işe el atsın! Reel sektöre yönelik bir uyarı da TÜSİAD'dan geldi. Dün gerçekleştirilen YİK toplantısında, daha önce AKP'ye yönelik eleştirilerini tekrarlayan TÜSİAD yetkilileri, IMF ile eşgüdümlü olarak, özel sektör temsilcilerini kapsayan forumlar yapılması çağrısında bulundular. AKP'ye "özel sektör temsilcilerini dışlamayın, önerilerini dikkate alın" uyarısı yapan patronlar, şimdiden IMF'ye sarılmış durumda. TÜSİAD Başkanı Arzuhan Yalçındağ, devrin, devletin ve özel sektörün bir arada olma, önerilere kulak verme devri olduğunu belirterek, "konuşanı susturma, 'biz gerekeni yaparız' diyerek tartışmaları bastırma, yatırım yapan, istihdam yaratan, elini taşın altına koyan, sırtında yumurta küfesi taşıyan özel sektörü suçlama devri değildir" dedi. TÜSİAD daha şimdiden krizin faturasını emekçilere çıkarmak üzere hükümete bir dizi önlem önermiş durumda. Büyüme duracak ihracat yavaşlayacak… 2009 yılı bütçesine de yansıdığı gibi, ekonomik büyüme hedefi, kriz nedeniyle aşağıya çekildi. Buna göre, büyümenin yüzde 4 olarak gerçekleşeceği öngörülüyor. Ancak, birçok araştırmada, Türkiye'nin büyüme beklentisi yüzde 3 olarak revize edilmiş durumda. Yüzde 3-4 oranında seyreden bir büyüme oranının, Türkiye ekonomisi için bir felaket anlamına geldiği belirtiliyor. Büyümenin durduğu, özelleştirme gelirleri gibi kazançların aşağıya çekildiği, yabancı sermaye girişinin azaldığı bir ortamda, gözler ihracat gelirlerine çevriliyor. Türkiye'nin başlıca ihracat pazarı olan AB ekonomilerindeki daralmanın, Türkiye ihracatını da etkilemesi bekleniyor. Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, dün bir toplantıda yaptığı konuşmada, "İtalya'nın büyüme oranındaki yüzde 1'lik düşüş, İtalya ile ihracatımızı yüzde 9 azaltıyor. AB'nin ilk 15 ülkesiyle Türkiye'nin ticaretinde, geçen yılın aynı dönemine göre, belirli bir daralma görüyorum. AB'nin ilk 15 ülkesi ihracatımızın yüzde 51'ini oluştururken, şimdi bu rakam yüzde 41'e düştü. AB'nin tamamıyla yapılan ihracat da yüzde 57'den yüzde 49.6'ya düştü'' açıklamasında bulundu. Tüzmen, Avrupa açısından yaşanan daralmayı, Afrika, Ortadoğu, Çin öncelikli Asya ülkeleriyle ticareti artırarak biraz olsun dengelemeye çalıştıklarını dile getirdi. Türkiye'nin en çok ticaret yaptığı 10 ülke arasında, AB ülkeleri dışında, Birleşik Arap Emirlikleri, Rusya, Irak ve ABD yer alıyor. Onların milli geliri yüzde 1 düşerse… Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın (DTM) yaptığı araştırmaya göre, Türkiye'nin ihracatındaki ilk 10 ülke arasında, milli gelirlerinde oluşacak her yüzde 1'lik değişikliğin Türkiye'den yaptıkları ithalata en büyük etkiyi yapacağı pazarlar, İtalya ve İspanya çıktı. Böyle bir gelişmenin en büyük pazar Almanya'da yaratacağı ihracat kaybı yaklaşık yüzde 3,3 olurken, diğer pazarlar için bu oranlar şöyle sıralandı: İngiltere'de yüzde 4,6, İtalya'da yüzde 9, Fransa'da yüzde 2,7, İspanya'da yüzde 6, ABD'de yüzde 3,2 ve Hollanda'da yüzde 3,1. 1 puanlık daralma halinde, Türkiye'den yapılan ithalat, İtalya'da yüzde 9, İspanya'da ise yüzde 6 oranında düşecek. Bu rakamlar Türkiye için İtalya pazarında 700, İspanya'da ise 300 milyon avroya yakın bir kayıp anlamına geliyor. DTM araştırmasına göre, önümüzdeki dönem ihracattaki olası kayıpların Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Romanya'da artan ithalat talebiyle bir ölçüde telafi edilmesinin beklendiği belirtiliyor. "Yeni kıtalar" gerçekten bizi kurtarır mı? AB pazarındaki daralmaya rağmen, 2007 yılından 2008 yılına geçerken, BAE'ye ihracatın yüzde 108 oranında arttığı görülüyor. İhracat artışı açısından, Malta (yüzde 148), Katar (yüzde 128), Singapur (yüzde 124), Libya (yüzde 99), Ukrayna (yüzde 77), Gürcistan (yüzde 70), İran (yüzde 68), Azerbaycan (yüzde 68), Fas (yüzde 58) gibi ülkeler de göze çarpıyor. Türkiye'nin bu ülkelere ihracatında demir-çelik sektörünün önemli bir payı var. İhracatta, ağustos ayında birinci sıraya oturan demir-çelik sektörü, Ortadoğu ülkelerine ihracatını değer bazında yüzde 203 artırırken, Avrupa ülkelerine ihracatta, miktarda yüzde 34,5, değerde ise yüzde 2,9'luk bir gerileme yaşamıştı. Ancak, kriz ihracat lideri çeliği de vurdu. Demir-çelik fiyatları dünya piyasalarında geriliyor. Uzmanlar, Körfez ülkelerindeki demir-çelik stoklarının da büyüdüğüne dikkat çekiyorlar. Avrupa'ya çelik ihracatında ilk dokuz ayda yüzde 33, Kuzey Amerika çelik ihracatında yüzde 44 düşüş yaşandı. Sektörün alternatif arayışında olduğu ve Uzakdoğu ve Afrika'ya yöneldiği gözlemleniyor. Türkiye, AB ülkeleri arasında en çok ihracatı Almanya, İngiltere, İtalya, İspanya ve Fransa'ya yapıyor. Bunda otomotivin payı yüzde 24,1, diğer sanayi ürünlerinin payı 22, 4 ve tekstil ürünlerinin payı yüzde 24,3. Bu üç alanda da AB ekonomilerinin talebinde azalma bekleniyor. Demir-çelik fiyatlarındaki düşüşle birlikte, Kürşat Tüzmen'in "kurtuluş yolu" gördüğü Afrika, Ortadoğu, Çin öncelikli Asya ülkelerinin de büyümesinde yavaşlamanın gündemde olduğu düşünüldüğünde, "hamdolsun" demek dışında bir alternatif söz konusu değil. AKP hükümetinin yaptığı da bu! ANKA
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
10-18-2008, 23:55 | #2 |
TÜSİAD sadece kendini düşünen, beş para etmez insanların üye olduğu ülke menfaatlerini sadece kendi çıkarları doğrultusunda önemseyen bir örgüt.
aydın doğanın kızı kalkıpta hükümeti övecek değil ya? bu hainler 2001 krizinde nerdeydiler? türkiye dışardan çok yüksek faizle borç ararken neden yardım etmediler? çünkü ülke çıkarları umurlarında değil. onların cepleri dolu olsun o yeter onlara. |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|