|
01-16-2009, 14:39 | #1 |
Erdoğan'dan vahşetin en acı tarifi..!
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''BM Genel Sekreteri İsrail'deyken Gazze'deki BM binası vuruluyor. Bu, açıkça dünyaya meydan okuma, dünya ile dalga geçmektir. İsrail'e buradan bir kez daha seslenmek istiyorum: Daha fazla can kaybı olmadan, daha fazla ocak sönmeden, daha fazla masumlar, çocuklar ölmeden bu savaşı durdurun. Buradan tüm dünyaya seslenmek istiyorum: Bu vahşete göz yummayın, bu katliama seyirci kalmayın, çünkü susan, sessiz kalan, tepkisiz kalan, bu ayıba, bu yanlışa ortak olur'' dedi.
Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde aday tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada, 14 Ağustos 2001'de AK Parti'yi kurarak başladıkları yolculuğu, ''insana hizmet'' anlayışı ile aynı azim ve kararlılıkla sürdürdüklerini söyledi. Çok kısa sürede milletin sevgisine mazhar olduklarını ve 15 ay gibi kısa bir sürede iktidara geldiklerini ifade eden Erdoğan, ''Partimizin, hükümetimizin pusulası, milletin pusulasından asla farklı bir yönü göstermedi. Bizim hizmet kervanımız, milletimizin izlediği yoldan asla çıkmadı. Halkımızın itibar ettiğine biz de itibar ettik. Halkımızın yöneldiğine biz de yöneldik. Halkımızın yüz çevirdiğine biz de yüz çevirdik'' diye konuştu. İsrail'in Gazze'de başlattığı operasyonun bugün 3. haftaya girdiğini hatırlatan Erdoğan, dün itibarıyla hayatını kaybedenlerin sayısının bini, yaralıların sayısının da 4 bini aştığına dikkati çekti. 10 kişilik Gazzeli yaralı grubunu ve refakatçilerini hava ambulansıyla Türkiye'ye getirdiklerini anımsatan Erdoğan, daha fazlasını istemelerine rağmen alamadıklarını belirtti. Yaralıları geçen salı günü hastanede ziyaret ettiğini ifade eden Erdoğan, gördüğü manzarayı ifade etmekte, hissettiklerini dile getirmekte zorlandığını dile getirdi. Erdoğan, şöyle devam etti: ''Orada şüphesiz 10 yaralı içerisinde vücudu tamamen felç haline gelen var, ayakları kopan var. O fosforlu bombalar altında yanan Filistinli kardeşlerimiz var. Hele gele genç bir kızımız var ki 1 aylık yavrusunu kaybetti. Aileden 9 kişi şu ana kadar şehit olmuş durumda fakat bu hale rağmen annenin şu ifadeleri çok önemliydi, anne şunu söylüyordu: 'Hiçbir yerden gıda yardımı gelmese de hiçbir şey gelmese de ağaç yapraklarıyla beslenir ve sonun kadar, şahadete kadar bu mücadelemizi sürdürürüz' diyordu.'' İsrail'in, askeri tesisleri ve silahlı grupların karargahlarını vurmadığını belirten Erdoğan, ''Hamas'ta böyle şey ne gezer, nerede olacak böyle bir şey. İsrail, sivil yerleşim yerlerini, hastaneleri, camileri, okulları vuruyor. Filistin Kızılayının hastanesi vuruldu, BM Mülteciler Sığınma Binası vuruldu, medya mensuplarının bulunduğu bina vuruldu. Bu saldırılalar neyle izah edilebilir, bu vahşet hangi gerekçeyle meşrulaştırılabilir? Gencecik insanların, yaşlıların, kadınların, hele hele çocukların o bombalara maruz kalmasının, bedenlerinin yanıp tutuşmasını kim neyle açıklayabilir'' dedi. Çağdaş dünyanın uzun zamandır genel kurallara, değerlere ve geleneklere tabi olduğunu vurgulayan Erdoğan, savaşın, operasyon yapmanın da bir hukuku olduğunu ifade etti. Her semavi dinin insan hayatını kutsal saydığına, insan hayatına kastetmeyi en büyük günah saydığına işaret eden Erdoğan, Tevrat, İncil ve Kur'an-ı Kerim'de de bunun böyle olduğunu belirtti. Tevrat'taki 10 emirden altıncısının ''Öldürmeyeceksin'' dediğini anımsatan Erdoğan, bu sözü İngilizce ve İbranice olarak tekrarladı. Tüm insan hakları belgelerinin tartışmasız yaşam hakkına önem verdiğini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti: ''Bu apaçık hükümlere, kurallara rağmen bu masum çocukları katletmeyi hangi dine, hangi hukuka, hangi insanlığa ve hangi vicdana sığdırabiliyoruz. İsrail'in pervasızlık bir tarafa, dünya kamuoyunun tepkisizliği insanı daha fazla üzüyor. Gözümüzün önünde insanlık değerleri ölüyor, tükeniyor. Bu dram bütün dünyanın gözleri önünde yaşanıyor. Bütün bir insanlık televizyonlarının karşısında her gün, her saat canlı yayında bu trajediyi izliyor. Televizyonların çok ciddi bir kısmı da ayrıca görüntü yayımlamıyor, onları da dünya tam manasıyla görmüyor. Çünkü İsrail'in kontrolü altına olan bir dünya medyası var, onu da özellikle vurgulamak lazım. Zaten bunlar objektif olarak yayınlarını yapsalar o zaman olay çok daha farklı bir boyuta ulaşır ama hiç kimsenin sesi çıkmıyor, hiç kimse bu insafsızlığa dur demiyor. BM Güvenlik Konseyi son bir karar aldı. Bu karar bağlayıcı olmasına rağmen bakıyorsunuz BM hala bu noktada seyrediyor. AB maalesef seyrediyor. 18-19'unda Brüksel'de olacağım tabi bunları konuşacağız. İslam dünyası bölük pörçük, bir bütünlük yok. BM Genel Sekreteri İsrail'deyken Gazze'deki BM binası vuruluyor. Bu açıkça dünyaya meydan okuma, dünya ile dalga geçmektir. İsrail'e buradan bir kez daha seslenmek istiyorum: Daha fazla can kaybı olmadan, daha fazla ocak sönmeden, daha fazla masumlar, çocuklar ölmeden bu savaşı durdurun. Buradan tüm dünyaya seslenmek istiyorum: Bu vahşete göz yummayın, bu katliama seyirci kalmayın, çünkü susan, sessiz kalan, tepkisiz kalan bu ayıba, bu yanlışa ortak olur. Türkiye olarak şu andaki önceliğimiz, derhal ateşkesin tesis edilmesidir." BM GÜVENLİK KONSEYİ KARARLARINI BU DENLİ HİÇE SAYAN, YOK KABUL EDEN, UYGULAMAYAN BİR ÜLKE, BM KAPISINDAN İÇERİ NASIL GİRİYOR?'' AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, BM Güvenlik Konseyi'nin ateşkes kararının hala uygulanamamış olmasının kabul edilemeyeceğini belirterek, ''Ama İsrail buna alıştı. İsrail bu güne kadar 100'e yakın belki de 100'ü aşkın BM Güvenlik Konseyi kararını uygulamamış bir ülkedir. Ben BM'ye sesleniyorum, BM Güvenlik Konseyi'nin kararlarını bu denli hiçe sayan, yok kabul eden, uygulamayan bir ülke, BM kapısından içeri nasıl giriyor?'' dedi. Erdoğan, Dışişleri Bakanlığı yetkililerinden ve özel temsilciden oluşan heyetin bölgeye gönderildiğini anımsatarak, Kahire, Şam ve Tel Aviv'de yapılan görüşmelerde, ateşkesin sağlanmasına yönelik bir çözüm önerisinin ortaya çıktığını ifade etti. Günün, herkesin olup bitenler karşısında ortak bir tavır sergileme günü olduğunu vurgulayan Erdoğan, bölge ülkelerinin aralarındaki görüş ayrılıklarını bir tarafa bırakarak Gazze'deki trajediye çözüm bulunması için gayret göstermelerinin ve enerjilerini bu yönde kullanmalarının en büyük beklentileri olduğunu dile getirdi. Bölge ülkeleri arasındaki ayrışmaların Filistinlilerin çektikleri acıları daha da artırdığını belirten Erdoğan, bölgedeki tüm ülkeleri ve halkları barış için birlikte çalışmaya davet etti. 14 Arap ülkesinin Doha'da biraraya geldiğini anımsatan Erdoğan, programından dolayı toplantıya katılamadığını, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'in bir heyet ile birlikte toplantıya katılacağını söyledi. ''Arap Ligi''nin diğer ülkelerinin bu işte duyarsız kaldığını ifade eden Erdoğan, İslam ülkeleri parlamentoları arası toplantıda, İslam dünyasının tepkisinin ortaya konulduğunu kaydetti. Uluslararası camianın ateşkesin bir an önce tesis edilmesi için elinden gelen gayreti esirgememesi ve insanlık dramına son verilmesine yardımcı olması gerektiğini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Dün akşam Medeniyetler İttifakı'nda beraber çalıştığımız İspanya Başbakanı Zapatero aradı. 'Bu konuda hep birlikte bir şeyler yapmamız gerekiyor. Şu anda bana ne düşüyorsa ben de bunu yapacağım, gerekli çalışmaları yürütüyorum, yürüteceğim. Yoğun bir irtibat halinde olalım. Bu diplomatik irtibatımızı farklı ülkelere de yansıtalım' dediler. BM Güvenlik Konseyi'nin ateşkes kararının özellikle hala uygulanamamış olması kabul edilemez. Ama İsrail buna alıştı. İsrail bu güne kadar 100'e yakın belki de 100'ü aşkın BM Güvenlik Konseyi kararını uygulamamış bir ülkedir. Ben BM'ye sesleniyorum, BM Güvenlik Konseyi'nin kararlarını bu denli hiçe sayan, yok kabul eden, uygulamayan bir ülke, BM kapısından içeri nasıl giriyor? Bu soruyu ben kendime soruyorum. Bir taraftan (BM Güvenlik Konseyi kararları bağlayıcıdır), diyeceksiniz, bir yandan bu kararlara uymayan bir ülke çıkacak.'' -''İNSANİ VE VİCDANİ DUYARLILIKLA HAREKET EDİYORUZ''- Ateşkes tesis edildikten sonra Gazze'nin yaralarının sarılabilmesi için uluslararası camianın el birliği ile çalışması gerektiğini söyleyen Erdoğan, bu akşam BM Genel Sekreteri Ban Ki Mun'a gelinen noktadaki görüşlerini ve önerilerini ileteceklerini dile getirdi. Türkiye'nin Gazze'deki kan ve göz yaşının durdurulması, bölgede huzur, istikrar ve barışın sağlanması için elinden gelen her türlü gayreti göstermeye kararlılıkla devam edeceğini bildiren Erdoğan, bunu yaparken hiç bir çıkar veya siyasi mülahaza göstermediklerini, sadece insani ve vicdani duyarlılıkla hareket ettiklerini kaydetti. Başbakan Erdoğan, tüm ülkelerin bu şekilde hareket etmelerini beklediklerini ifade ederek, antisemitizmin insanlık suçu olduğunu vurguladı. Erdoğan, şunları kaydetti: ''Bunu söylerken dünyayı da islamifobia konusunda duyarlılığa davet ettik. İslamifobiayı da büyük bir tehlike olarak hep vurguladım. Bu topraklar, tarihin hiçbir döneminde bu insanlık suçuna iştirak etmemiş, göz yummamış, müsamaha göstermemiştir. Tam tersine Yahudiler soykırımla karşı karşıya olduklarında, kovulduklarında onlara kucak açan aziz ecdadımız olmuştur. Biz sevgi medeniyetinin, hoşgörü medeniyetinin mensuplarıyız. Vatandaşlarımız arasında asla etnik ayrımcılığı, dinsel ayrımcılığı, mezhep ayrımcılığını kabul edemeyiz, bunu yapanlara da müsamaha gösteremeyiz. Dini, dili, ırkı, mezhebi her ne olursa olsun bu ülkenin, bu bayrağın altında toplanmış herkes bizim birinci sınıf vatandaşımızdır. Hepimiz aynı havayı soluyoruz, aynı topraktan gıdamızı çıkarıyoruz, aynı gökkubbe altında yaşıyoruz, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı üst kimliğinde bir ve beraber olarak kader ortaklığı yapıyoruz. Bu toprakların, bu medeniyetin hoşgörü ikliminden hepimiz eşit derecede nasipleniyoruz. Onun içindir ki ülkemdeki Musevi vatandaşlarım da insanlığa kasteden her türlü olay karşısında onurlu bir duruş sergiliyorlar. Bakınız, Türkiye Yahudileri Hahambaşı İzak Haleva bir açıklama yaparak İsrail'in saldırılarından duyduğu derin üzüntüyü ifade etti. Dün de Musevi cemaati bir açıklama yaparak sürmekte olan operasyonlardan derin üzüntü duyduklarını bir kez daha ifade ettiler. Türkiye'nin barış çabalarına verdikleri önemi vurgulayarak bir an önce ateşkesin sağlanması ve yaşanan üzüntülerin son bulması yönünde çağrı yaptılar. Fener Rum Patriği Sayın Bartholomeos, yaptığı ayinlerinde Türkiye'nin, barış çabalarımızın başarıya ulaşması için dua etti. -EYLEMDEKİ DÖVİZE TEPKİ- Türkiye'de tüm azınlıkların Ermenilerin, Musevilerin, Rumların, Hristiyanların güvenliğinin, huzur ve emniyetinin güvencesi Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Hükümetidir. Ülkemizde yaşayan bu tür vatandaşlarımıza özellikle duygusal davranmak suretiyle akla hayale gelmez, olmaz şeyler yapmak doğru değildir. Özellikle bir ilimizde yapılan ''Buraya şunlar, şunlar, şunlar giremez, köpekler girer'' ifadesi çok yanlış bir ifadedir. Böyle bir ifadeyi kullanmak asla duyarlı olan, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı hassasiyetini yakalayan, Türk milletinin tarihten gelen o hoşgörü anlayışını anlayan, bilen insanların yapacağı bir iş değildir. Kusura bakmasınlar. Ama eminim ki bizler, bu hassasiyeti gösteren vatandaşlarımla her şeyi akıl, bilgi, tecrübe, bütün bunların hassasiyeti içinde kendi medeniyet değerlerimizle yaklaşmak suretiyle tartacak, biçecek ve insana öyle yaklaşacağız. Çünkü bizler insanı, yaradılanı yaradandan ötürü seven bir anlayışla değerlendiren medeniyetin mensuplarıyız. 70 milyon insanımız iyi bilmelidir ki her bir vatandaşımızın hak ve hukuku bizim güvencemiz altındadır. Ülkemde hiç kimsenin kendisini baskı altında hissetmesini kaygı ve endişe taşımasını kabul edemem, kabul edemeyiz.'' HABER 7
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
israil, katliam, soykırım, vahşeti |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|