|
02-03-2009, 10:49 | #1 |
Atatürk sizi tekzip ediyor (AHMET KEKEÇ)
Her bir işlerini Atatürk’e dayandıran, neredeyse ‘Atatürk’süz cümle kuramayan arkadaşlar, Atatürk’ün ‘Ortadoğu’ hakkında ne düşündüğünü biliyor mu?
Mesela, Ortadoğu’yu kana bulayan mahut devletin eleştirilmesini bile Türkiye’nin ‘güvenlik sorunu’ haline getiren ‘bidon kafagiller taifesi’ bu işlerden haberdar mı? Başyazar konunun detayına vakıf mı? Hariciyemizin mümtaz emekli müsteşarı Onur Öymen, bir tür ‘dokunma yanarsın’ yaklaşımının ürünü olan Ortadoğu’ya duyarsız kalma politikasının Atatürkçülüğe aykırı olduğunu fehmedebilmiş mi? Bilmiyorum... Sanmıyorum da... Fakat, Mustafa Kemal Atatürk’ün, milli mücadele safahatında bir ‘Türk-Arap karşıtlığı’ yaratarak Ortadoğu’yu denetimi altında tutmaya çalışan ve istikbaldeki terör devletine zemin hazırlayan ‘ehl-i salip muhasebe’yi iyi okuduğunu çok çok iyi biliyorum. Bunu nereden mi biliyorum? Bu ‘tehlike’ye karşı ‘Türkiye-Suriye-Irak Federasyonu’ fikrini ortaya atmış olmasından... Resmi tarihimiz bundan söz etmez... Resmi tarihçilerimiz bu gerçeklikten köşe bucak kaçar... Hele Kemalistler? Hele Türkiye’yi, Filistin konusunda ‘ABD-İsrail’ ekseninde tavır almaya zorlayan 28 Şubat icazetli Türk entelijansiyası? Hele Mustafa Kemal’i Pol Pot’un sülbünden gelmiş sıradan bir ‘bozkır devrimcisi’ sayıp, Atatürkçülüğü ‘Misak-ı Milli çerçevesinde Kemalist bir teokratik düzen kurmak’ şeklinde anlayan, onun ‘Düvel-i muazzamaya karşı, gerekirse Hatay’a gidip çete reisi olurum’ sözündeki tarihsel yükümlülüğü kavramaktan aciz seçkinci oligarşi? Hele ‘Çılgın Türk’ yazarları? Hele akademisyenler? Hiçbiri Mustafa Kemal’in (muhtemelen imparatorluk alışkanlıklarından tevarüs ettiği) bu yönü üzerinde durmaz. Hiçbiri ‘kutsal kitap’ saydıkları ‘Nutuk’u, hadis külliyatı niyetine edindikleri ‘Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri’ni incelememiştir. Hiçbiri, Türkiye İş Bankası’nın latinize ettiği TBMM gizli celse zabıtlarından konuyla ilgili görüş ve düşünceleri okumamıştır. Bakalım 24 Nisan 1920’de Meclis’te yapılan gizli oturumda, bizzat Mustafa Kemal’in ağzından, ‘Türk, Arap ve İslám halkları dayanışması’ fikriyatına nasıl bir açılım getirilmiş: ‘...maddi ve manevi kuvvetler karşısında bütün cihan ve Hıristiyan politikasının en şiddetli hırslarla ‘Haçlılar Savaşı’ yapmasına karşı, sınır dışından bize yardımcı olacak, birer ‘dayanak noktası’ oluşturacak kuvvetleri düşünmek zorunluluğu da olağandı. (....) İşte, açıkça söylememekle beraber, gerçekte bu dayanak noktasını aramaktan geri durmadık. Elbette selamet ve necat için tek kaynak İslámlık aleminin kuvvetleri olmuştur. İslámlık alemi birçok noktalardan ulusumuzla, devletimizin geleceğiyle yakından olağanüstü ilgilidir. (Bize) dinsel bağlantıları olmakla ve ‘bu cihetle’ bütün İslám áleminin bize yardımcı ve destekçi olduğunu zaten kabul ediyoruz...’ Bu satırları, ‘Atatürk, istikbaldeki İsrail devletine karşı olduğu için bu öneriyi ortaya atmıştır’ şeklinde yorumlayanlar da var. Farketmez... Her bir işlerini Atatürk’e dayandırmayı alışkanlık haline getirmiş çevreler, niçin Ortadoğu’daki gelişmelere seyirci kalmamamız gerektiğini fehmetsinler, káfi... Bu da kısa günün kárı olur. 3 Şubat 2009 Salı
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
03-13-2009, 07:18 | #2 |
atatürkçülük yakadaki rozette değil insanın içinde olur
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|