02-20-2009, 03:00 | #1 |
Densizlikte son nokta: Kurtuluş Savaşı TESETTÜRE KARŞI YAPILMIŞ!
Anayasa Mahkemesi eski başkanlarından Yekta Güngör Özden, Başkent Üniversitesi'nde katıldığı bir panelde, inanılmaz sözler sarfetti. Özden, Kurtuluş savaşının tesettüre karşı da yapıldığını iddia ettiği konuşmasında, başörtüsüne özgürlük mücadelesinde bulunanları meydanları savaş alanına çeviren PKK sempatizanlarıyla bir tuttu. Başkent Üniversitesi Prof. Dr. İhsan Doğramacı Salonu'nda yapılan panelde soruları cevaplayan Yekta Güngör Özden, diğer panelistlerle birlikte öğrencilerin sorularını cevapladı. SİVİL ANAYASA YAPILAMAZ ÇÜNKÜ SAVAŞ YOK! Özden, bir öğrencinin sivil anayasa ile ilgili sorusu üzerine, Türkiye'nin yeni bir anayasaya ihtiyacının bulunmadığını iddia etti. Özden, "Bir anayasaya yapabiliriz ama anayasa yapmak için gerekli koşullar yok. Savaş yok, değişen maddeleri yeni bir anayasanın hiç bir olumlu yönü yok. Ya kurucu organ oluşturarak ya da 175 olabilir, o bakımdan da gözetilecek bir çok koşullar vardır. Ama bugün için böyle bir zorunluluk yok" dedi. HÜKÜMETİ ELEŞTİRDİ Yarğının ve yüksek mahkemelerin baskı altında olduğunu da iddia eden Yekta Güngör Özden, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bugün yakınmalar ortada. Bugün yüksek mahkemelerin durumu ortada. Bağımsızlık bir bütündür. Siz HSYK'nın başına sataşacaksınız, sizin işinize geleni okşayacaksınız böyle yargı böyle Adalet Bakanlığı olmaz. Gizliliği çiğneyenler için bir işlem yapılmazsa, güven gider, demokrasi yara alır. Hukuksuz kalmanın sıkıntısını yaşamayalım dileğindeyim." KURTULUŞ SAVAŞI BAKIN KİME KARŞI VERİLMİŞ Özden, bir öğrencinin "1980'lerde başörtüsü sorunu yoktu, bugün sağ-sol, alevi-sünni, kürt-türk tartışmaları yaşanıyor. Bu hep böyle mi gidecek?" şeklindeki sorusuna şok bir cevap verdi... Özden şunları söyledi: "Bizim Kurtuluş Savaşı'nı yalnız düşmanı bu topraklardan uzaklaştırmak olarak algıladık ama aslında, o dönemde yazılan notlarda, hatıra yazılarında, bu topraklarda Cumhuriyet kurulmalı, latin harfleri kurulmalı ve kadınlar tesettürden kurtarılmalı. Bu hedef var. Türkiye Cumhuriyetini kuran insanlara Türk milleti denir. Rejimin karşıtı bir anlayış yönetime oturdu. Bunlar da yapay sorunlara el atıyorlar. ABD'nin başkanları değişir ABD değişmez. 1989 Anayasa Mahkemesi kararı, inançlara saygılıyız ama üniversite ve yüksek öğretim kurumlarında öğretim üyelerinin ve öğrencilerin hangi inanca sahip olacağını belirten bir simgenin kullanılması barışı zedeler, bu bir direnmedir, çirkin ayırımları yapmak gibi... Bahsettiğiniz Türk-Kürt. alevi-sünni ayırımı gibi, işte günlerdir sokakları savaş alanına çeviren bölücü sempatizanları gibi. Hepsi Türkiye'nin Atatürk çizgisinden uzaklaştırmak içindir. Bu oyuna gelmemek de insanlık görevidir." Panelistlere yöneltilen diğer sorular ve ilginç cevaplar ise şöyle. Ergenekon davası için AİHM'e başvurabilir miyiz? Süheyl Batum: "Yürütülmekte olan bir karar ama bazı kararlar var. Bizim hukukumuzda da Avrupa hukukunda da tutuklama bir istisnadır. Bir tedbirdir. Dolalyısıyla bir çok karar var bu konuda. Bir insanı gözaltına almak için makul bir şüphe yeterlidir diyor. Ama makul şüphede de samimi kanaatı yeterli görmez. Bir takım somut deliller olacak. Tutuklamada dağa ağır suç işlediğini gösteren belli somut kanıtları arar. tutukluluğun devamı için bunu da yeterli görmüyor. Tek başına tutuklama için bazı delillerin varlığı yeterlidir." Yargının belli bir ideolojisi olur mu? Yerel mahkemelerdeki yargıçların üzerinde belli bir baskı var mı? YARGININ İDEOLOJİSİ ATATÜRKÇÜLÜK Prof. Dr. Süheyl Batum: "Demokrasi fikri de bir ideolojidir. Hiç ideoloji olmayacak demek, demokrasi de olmayacak demektir. Demokratik olmayan bir düşünceler sistemini kastediyorsanız, her anayasanın ve yargının bir ideolojisi vardır. Anayasanın ideolojisi olmaz yani Atatürkçülük olmaz derseniz, o azaman yargı da buna dayalı olmaz. Atatürkçülük demokrasiyi laikliği bizzat içerdiği için buna dayalı bir ideoloji olabilir. Laiklik de, demokrasi de bir ideoloji. O zaman anayasa yapamazsınız." Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok: "Bütün eksiklerimize, bu konudaki noksanlıklarımıza karşın şunu söyleyebilirim. İşini iyi yapan, yargıç ve savcıları kimse kolay kolay yıldıramaz. Yüksek mahkemelerdeki yargıçların asla ve asla böyle bir sorunu yok. Onların kendi vicdanları, kanaatleri ve dosyaların dışında hiç bir siyasal baskı olması mümkün değildir. Teftiş Kurulu'nun doğrudan doğruya sayın Bakan'ın iki dudağı arasında olması kabullenebilir bir dudum değil." ÖZOK'UN ERGENEKON SANCISI Özdemir Özok: "Ergenekon davasına girmeyelim. Girersek çıkamayız. kendileri de çıkamadılar işin içinden, kapatma davasında da 367 davasında da duruşumuz şu oldu. Kuşkusuz yargılama olacaktır, herkes hakkında suçlama olacaktır. Savunduğumuz ilkeleri zedelememek koşuluyla. Lekelenmeme hakkı. Birini alacaksınız, sorgusuz sualsiz ne olduğunu bilmeden tutacaksınız. Bunları yapmayın diyoruz, birileri ellerinde yok sizlerin devleti, bizlerin devleti. Ergenekon'un sonucunu kestirmek mümkün değil, kendileri bile bilmiyor. Ben bunları yaşadıkça sıkı yönetim mahkemesi yargıçlarından ve oradaki komutanlardan özür diliyorum." Davanın savcısını eleştirdiniz, Davanın avukatı hakkında ne düşünüyorsunuz? Yekta Güngör Özden: "Görülmekte olan bir davanın yasama organında bile eleştiri konusu yapılması yanlış. Başbakanı savcılığa, ana muhalefet lideri de avukatlığına soyunmuş görülüyor. Bunlar siyasal yaklaşımlardır. Hoş olmayan atışmalardır. Herkes yaptığı eylemin sabihidir. Demokrasiyi yaşama tamg eçirememenin sıkıntısını yaşıyoruz, çareyi birlikte üretmezsek bütün çareler böyle kalır." Süheyl Batum: "Burada olan insanlar bazı kurumlara bendense evet değilse hayır demeyen insanlar ve dememesi lazım. Ben iki defa anayasa hazırlanmasında bulundum. Bu kurumlar denetleyen kurumlar olmalı. Bağımsız bir yargı olmadan olmaz. RTÜK de bağımsız olmalıdır. Bizler kendimizden olduğunda iyi, olmadığnıda kötü diyoruz doğru değildir." -habervaktim.com
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|