|
![]() |
#1 |
![]() ÖNCEKİ akşam Suada’da, Mustafa Özkan ve eşi Cevahir Özkan’ın verdiği yemekteydim. İstanbul’un kalburüstü insanları oradaydı. İçlerinde AKP’ye oy vermiş epey insan da vardı. Yeni kabine henüz açıklanmıştı. Geceye hákim olan havayı iki kelimeyle özetleyebilirim: "Düş kırıklığı." * * * Bazıları hálá anlamamakta ısrar ediyor. "Halkın adamı" Abdullah Gül’ün Çankaya’ya çıkmasına neden itiraz ediyorsunuz, diye soruyorlar. Mesele Abdullah Gül’ün kişiliğiyle ilgili değil. Ben öyle türban vs. sembollerle ilgili değilim. Abdullah Gül, beş yıllık AKP iktidarı döneminde en iyi ilişkide bulunduğum bakanların başında geliyor. Onu en kızdıracak yazıları yazdığımız günün ertesinde bile küsmez, ilişkisini kesmez. Ayrıca, "O benim Cumhurbaşkanım değil" falan demiyorum. Ama, en az öyle diyenler kadar güçlü bir itirazım var. Çünkü kendimi "aldatılmış" hissediyorum. Bana, bize verilen bir sözün tutulmadığı duygusu, ister istemez içimi kemiriyor. Eminim, bazı kurumlar da kendilerine verilen sözün tutulmadığı duygusunu taşıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimi gecesi CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın programında dinlediğim Prof. Hikmet Özdemir, en gerçekçi tespiti yapıyor. "Tarihi bir fırsatı kaçırdınız" diyor. O tarihi fırsat, Başbakan’ın seçim meydanlarında verdiği "uzlaşma" sözünün tutulmasıydı. Ne yazık ki tutulmadı. "Uzlaşma" yerini "inatlaşmaya" bıraktı. Oysa önümüzde müthiş bir "güven protokolü" yapma imkánı vardı. Türk halkının bütün kesimlerini, karşılıklı güven meydanında bir araya getirecek bir fırsat yakalanmıştı. * * * Emin olunuz o sözün tutulması, gerçek bir sivil anayasanın ilk ve en sağlam maddesi olacaktı. Olmadı... İktidar medyasının gladyatörleri, Çankaya’da uzlaşma yerine, oraya bayrak dikmeyi tercih ettiler. Türkiye’ye çok büyük bir kötülük ettiler. Sadece Türkiye’ye değil, AKP’ye de kötülük ettiler. O yüzden üzgünüm. * * * Ama içimdeki iflah olmaz iyimser, beni yine de "savaşmaktan" vazgeçirmeye çalışıyor. Kulaklarımı savaş tamtamlarına tıkamaya çalışıyorum. Belki saflık ama Başbakan Erdoğan’ın da önleyemediği bu durumdan üzüntü duyduğuna, bu ortamı değiştirmek için adımlar atacağına inanmak istiyorum. Dünkü Hürriyet’in manşetinde okudunuz. Gül’ün Çankaya’ya çıkışı, dünya basınında, "Laik sistemin sarsılması" olarak değerlendiriliyor. Bence abartılı bir yorum. Ama ne yazık ki, AKP’yi ve Gül’ü sadece Türk halkının bir bölümü değil, dünya da böyle algılıyor. Şimdi mesele şu: Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan bu imajı değiştirmek için çaba harcayacaklar mı? Yoksa bu imaj onlara, "tarihi bir misyonu yerine getirmiş olmanın" keyfini ve gururunu mu veriyor? Öyle düşünüyorlarsa, onlara şunu söylemek isterim: Türkiye bu imajla geleceğe yürüyemez. İşte o nedenle Sayın Gül ve Sayın Erdoğan’a şunu söylemek istiyorum: Eğer kendinize tarihi bir misyonun gerçek hazzını yaşatmak istiyorsanız, bu imajı değiştirin. Bu iyi niyet gösterildiği takdirde, emin olunuz, Türkiye’nin bütün kurumları da size destek verecektir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de, yeni kabinede Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in değişmemesinde de ne yazık ki bu iyi niyeti göremedik. Ama hálá umudumuzu yitirmek istemiyoruz. Çünkü burası bizim ülkemiz. Önünde tarihi bir fırsat var. * * * Suada’da düş kırıklığı böyle. Ya askerlerinki... Onları da anlamakla birlikte şunu tavsiye edeceğim: Bütün bu duygulara rağmen bu süreci karşılıklı saygı içinde yürütmek gerekir. Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Cömert’in devir teslim törenindeki konuşması hepimize yol gösterici olabilir. Hepimize derken şunları kastediyorum: Cumhurbaşkanı, Başbakan, medya, muhalefet... Ve tabii ki askerler...
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() ![]() ![]() ![]() Savaş tamtamları duymak istiyorsa üçüncüsınıf ülkelere gitsin artık. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() tarihi fırsat kaçtı tarihi fırsat kaçtı
bozuk pilak gibi sarmayın başa asıl gül seçılemeseydi türkiye 30 yıl geri gidecek ve ozaman asıl tarihi fırsat kaçmış olacaktı > ![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|