09-03-2007, 01:37 | #1 |
Biyoloji Sözlügü
[b]A
Abiyogenez: Canlıların cansız maddelerden meydana geldiğini savunan görüş. Açık dolaşım: Kanın damarlardan dokular arasındaki özel boşluklara yayılıp, madde alış-verişi olduktan sonra toplayıcı damarlarla kalbe dönmesine denir. Adaptasyon: Canlının yaşama ve üreme şansını artıran çevreye uyumunu sağlayan ve kalıtsal olan özellikleri. Adenozin trifosfat (ATP): Canlıların doğrudan kullandığı hücresel enerji molekülü, biyolojik enerji. Adrenalin: Böbrek üstü bezinden salgılanan hormon. Aerobik solunum: Hücrede yalnız moleküler oksijenin kullanıldığı bir solunum şeklidir. Aglütinasyon: Kan hücrelerinin kümeleşerek pıhtılaşması. Akson: Sinir hücrelerinin uzun uzantısı. Aktif taşıma: Yarı geçirgenbir zarda maddelerin az yoğun ortamdan çok yoğun ortama enerji harcayarak geçmesi olayıdır. Aktin: Kaslarda kasılmayı sağlayan protein yapıdaki ince iplikler. Alel: Bir karakter üzerinde aynı yada farklı yönde etkili olan iki veya daha fazla genden herbiri. Alg: Sulu ortamda yaşayan yosun. Allantoyis kesesi: Yumurta içindeki metabolik artıkların depolandığı embriyonik kese. Alveol: Akciğerlerde genişlemiş küçük kesecik. Amino asit: Proteinleri n yapı taşıdır. Bir amino asit, amino grubu (NH2) ile bir karboksil grubu (COOH) taşıyan bileşiklerdir. Çok sayıda amino asit birleşerek proteinleri oluşturur. Amonyak (NH3): Protein metabolizması sonucu oluşan azot ve hidrojen bileşimi olan keskin kokulu bileşik. Anaerobik solunum: Hücrede moleküler oksijenin kullanılmadığı bir solunum şeklidir. Anizogami: Farklı şekil, büyüklük ve yapıdaki gametlerin birleşimiyle yapılan eşeyli üreme şekli. Antiasit: Asit giderici Antidiüretik hormon: Böbreklerden suyun geri emilmesini sağlayan ve hipofizin arka lobundan salgılanan hormon. Antijen: Canlı vücuduna dışarıdan giren ve antikor oluşmasını sağlayan yabancı madde. Antikodon: tRNA'daki üçlü baz dizilişi. Antikor: Vucuda giren yabancı maddeleri yok etmek için vücudun ürettiği savunma maddesi. Apandis: İnce bağırsak ile kalın bağırsağın birleştiği yerde parmak şeklinde bir çıkıntı. Apandisit: Apandisin iltihaplanması. Apoenzim: Enzimin koenzim olmadan etkinlik gösteremeyen protein kısmıdır. Atmosfer basıncı: Atmosferin yer yüzünde bulunan her cisim üzerine yaptığı basınç. Deniz seviyesinde, 760 mm'lik civa sütununun 1 cm2 alana yaptığı basınç "1 atmosfer" basıncıdır. 'B' Bağışıklık: Bir organizmada, mikroorganizmalara ve bunların oluşturduğu maddelere karşı oluşturulan normal olmayan şartlara karşı koymayı sağlayan, doğal yada sonradan kazanılmış direnç. Bakteri: Monera aleminde yer alan zarla çevrili gerçek ve belirgin çekirdeği ve organelleri bulunmayan prokaryotik yapıdaki en ilkel tek hücreli canlı. Bal özü: Çiçekler tarafından salgılanan tatlı ve genellikle kokulu bir sıvı. Başkalaşım: Bazı böcek ve kurbağa gibi canlıların, yumurtadan çıktıktan sonraki gelişme evrelerinde yapısal değişikliğe uğrayarak atalarına benzer hale gelmeleri. Bazal metabolizma: Hayatın devamı için şart olan asgari metabolizma faaliyeti. Bazal metabolizma hızı: Besin alınması ve hareketsiz durumda vücudu canlı tutmak için gerekli enerji tüketimi. Beyin: Omurgalılarda kafatası içindeki merkezi sinir sisteminin bir bölümü. Bistüri: Laboratuarda kullanılan keskin bıçak. Biyogenez: Canlıların kendilerine benzeyen canlılardan oluştuğunu açıklayan görüş. Biyokütle: Belirli bir alan ve hacimde bulunan canlı ağırlığa biyokütle denir. Biyosfer: Dünyadaki bütün canlıların yaşadığı 16-20 km kalınlığında tabaka. Biyosferin deniz seviyesinden 8-10 km'si atmofere, 8-10 km'si okyanusların dibine doğru uzanır. Blastula: Döllenmiş yumurtanın bölünmeler sonucu, ortası sıvıyla dolu olan bir hücre tabakasından oluşan yapı. Bowman kapsülü: Nefronun ucunda, glomerulusu saran yarım küre şeklindeki bölüm. Bronş: Soluk borusundan ayrılan akciğerlere giden iki boru. Bronşit: Bronşlarda bakterilerin yerleşip üreyerek iltihaplanması. 'C' Cenin: Gelişmenin erken dönemindeki embriyoya verilen ad. Covper bezi: Seminal sıvının oluşturduğu bezlerden biri. Crossing-over: Eşey ana hücrelerinde gerçekleşen mayoz bölünmenin profaz I safhasında oluşan tetratların kromatitleri arasındaki parça değişimi. 'Ç' Çenek: Tohum yaprağı. Tohumun yapısındaki bitki taslağında bulunan yapraklardanherbiri. Çift çenekli bitki (Dikotiledon): Embri yolarında iki çenek yaprak (kotiledon) bulunan bitkiler. İletim demetleri gövdede belirli bir düzende yerleşmiştir. 'D' Dekstrin: Çay şekeri cinsinden bir cins şeker. Dendrit: Sinir hüc resinin kısa olan uzantısı. Deoksiribonukleik asit (DNA): Canlılardaki yönetici molekül. Deoksiribonukleotid: DNA'nın yapıtaşı olan molekül. Deoksiriboz: C5H10O4 bileşiminde olan ve DNA'nın yapı birimlerinden biri olan şeker. Genel adı pentoz olan monosakkarit. Deplazmoliz: Plazmolize uğramış hücrenin tekrar su alarak eski haline dönmesi. Dermis: Hayvanlarda derinin alt tabakasına verilen ad. Difüzyon: Moleküllerin hareket enerjileriyle çok yoğun ortamdan az yoğun ortama hareket etmesi. Dihibrit: İki karakter bakımından melez olan bireylere verilen ad. Dikotiledon: Embriyosunda iki çenek yaprağı bulunan bitki. Diploid: 2n kromozom takımı taşıyan hücre. Disakkarit: İki mol monosakkaritin dehidrasyonu sonucu oluşan çift şeker. Maltoz, sakkaroz, laktoz gibi. Diyabet: Şeker hastalığı. Doğalgaz: Yer kabuğunun içinde metan, etan gibi çeşitli hidrokarbonlardan oluşan yanıcı gaz. Doku: Belirli bir işi yapmak üzere özelleşmiş hücreler topluluğu. Dominant: Baskın gen. Döllenme: Yumurta ve spermin birleşmesi. Döllenme borusu: Spermlerin yumurtayla birleştiği ve zigotu oluşturduğu tüp. Döl yatağı: Uterus. Dişi üreme sisteminde, fetusu doğuma kadar beslemek ve barındırmakla görevli kas yapısında bir organdır. 'E' Efektör: Bir organizmanın uyarıya karşı reaksiyon gösteren vücut kısmı, örneğin kas. Ekdoderm: Embriyo gelişimi sırasında meydana gelen dış tabaka. Eklem: İskelet sistemini oluşturan, iki yada daha fazla kemiğin birbirne eklendiği kısım. Ekoloji: Canlıların birbirlriyle ve çevreleriyle olan ilişkilerini inceleyen bilim dalı. Ekosistem: Bir çevredeki canlı ve cansızların tümü. Embriyo: Yumurtanın döllenmesinden sonra, oluşan canlı taslağı. Emülgatör: Besinlere katılan ve onların kararlı emülsüyon haline gelmesini sağlayan katkı maddesi. Endoderm: Embriyo gelişimi sırasında meydana gelen iç tabaka. Endokard: Kalbin içini örten bir sıra yassı epitel dokudan oluşan zar. Endokrin bez: İç salgı (hormon) bezi. Endosperm: 3n kromozomlu besi doku. Enzim: Hü cre içinde üretilen ve bütün hayat olatlarını başlatan, hızlandıran, protein yapısındaki katalizörler. Epididimis: Erkek üreme sisteminde, testislerin üzerinde bulunan spermlerin olgunlaştığı ve kısa bir süre depolandığı yer. Epitel: Vücut dış yüzeyini, organların iç yüzeyini örten hayvansal doku. Erepsin: Proteinlere etki eden ince bağırsak özsularında bulunan enzim. Ergotin: Çavdar mahmuzu özütü. İlaç yapımında kullanılır. Eşey: Cinsiyet. Eşeyli üreme: Farklı iki eşey hücresinin birleşmesiyle bir canlı oluşması. Eşeysiz üreme: Bir canlının özelleşmiş üreme hücrelerini meydana getirmeden tıpatıp atasına benzer canlıların oluşmasını sağlayan üreme şeklidir. Etoloji: Canlıların davranışlarını inceleyen bilim dalı. 'F' Fagositoz: Hücre zarından geçemeyen büyük katı moleküllerin yalancı ayaklarla hücre içine alınmasıdır. Farinks: Ağız ve burun boşluklarıyla, gırtlak ve yemek borusu arasındaki boşluk, yutak. Fauna: Belirli bir coğrafi alanda bulunan hayvan türlerinin tümü. Fermantasyon: Bazı mikroorganizmaların ürettiği enzimlerin etkisiyle organik maddelerin uğradığı değişiklik. Fetüs: Embriyonun üçüncü aydan doğuma kadar tüm organ taslakları oluşmuş hali. Fibril: Telcik. (miyofibril=kas telciği; nörofibril=sinir telciği) Fibrin: Kanın pıhtılaşmasıyla oluşan ipliksi, ağsı yapı. Filogenetik sıflandırma: Canlıların akrabalık derecelerine göre sınıflandırılması. Doğal sınıflandırma. Filtre: Akışkan olan sıvı yada gazı süzmeye yarayan gözenekli madde. Akışkandaki asıltı, çamursu ya da katı maddeleri ayırmaya yarar. Fitoplankton: Çoğunlukla bir hücreli su yosunlarından oluşan, sularda yaşayan bitki topluluğu. Fizyoloji: Canlılardaki yaşamsal olayları (işleyişi) inceleyen bilim dalı. Floem: Bitkilerde or ganik besin taşıyan, canlı, iletken doku, soymuk brusu. Flora: Belirli bir coğrafi alanda bulunan bitki türlerinin tümü. Folikül: Memelilerde yumurtalıkta bulunan ve olgunlaşmış yumurtayı taşıyan kesecik. Fosfodiester bağı: DNA'daki fosfat ile şeker arasındaki bağ. Fosforilasyon: ATP üretimi. Fosil: Milyonlarca yıl önce yaşamış canlıların korunarak bu güne kadar gelmiş kalıntıları. Fotoreseptör: Işığı algılayabilen duyu hücresi, almaç. Fotosentez: Yeşil bitkilerin, güneş enerjisi ve klorofil pigmenti yardımıyla CO2 ve H2O'dan besin maddelerini üretmesidir. Fundus: Midenin genişlemiş kısmı. Fungusit: Mantarla mücadele ilaçları. 'G' Gamet: Erkek ve dişi üreme hücresina verilen ad. Gangliyon: Merkezi sinir sistemi dışında bulunan, sinir hücrelerinin gövdelerinden oluşan sinir düğümü. Gen: DNA molekülünün ortalama 1500 nukleotitten oluşmuş canlının kalıtsal özelliklerinden herhangi birini taşıyan parçası. Genetik: Kalıtım bilimi. Geniz: Burun v e ağız boşluğunun arkasındaki kısım. Genotip: Canlının sahip olduğu genlerin toplamı. Geometrik dizi: 2-4-8-16-32-64 şeklinde devam eden bir artış şekli. Gibberellin: Bitki büyüme hormonu. Glikojen: Hayvanlarda besinlerle alınan karbonhidratların karaciğer ve kaslardaki depo şekli. Glikoz: (Heksoz) C6H12O6 molekül yapısındaki karbonhidrat. Gliserin: Lipidlerin (yağların) yapısına katılan temel bir madde. Glomerulus: Böbrekteki nefronların bowman kapsülü içinde bulunan kılcal kan damarları ağı. Glukagon: Pank reas tarafından üretilerek kana verilen, kan şekerini artırıcı etki yapan hormon. Gonad: Üreme hücrelerini meydana getiren üreme organları. Grana: Kloroplastlar içindeki klorofil taşıyan yapı. Granül: Stoplazmada bulunan küçük tanecikler. Guatr: Tiroid bez inin büyümesi sonucu oluşan hastalık. Gutasyon: Bitkilerin yapraklarından damlalar halinde su atılması. 'H' Habitat: Bir organizmanın doğal olarak yaşadığı ve üreyebildiği yer. Haploid: O lgun bir üreme hücresinde bulunan kromozom sayısı, vücut hücrelerinin sahip olduğu kromozom sayısının yarısına sahiptir. Kromozom sayısının yarıya inmesi sonucu oluşan "n" sayıda kromozom taşıyan hücrelere haploid hücre denir. Havers kanalı: Kemik dokudaki, sinir ve kan damarlarının geçtiği kanal. Hemoglobin: Alyuvarlarda O2 ve CO2 taşıyan, demir içeren protein. Hermafroditizm: Her iki eşeyede sahip canlı Heterosis: (melez gücü) Melezlerin atalarına göre kazandıkları üstünlük. Hibrit: Melez Hipotalamus: Ön beynin alt bölgesi olup bazı organ ve bezlerin çalışmasını düzenleyen kısmı. Histoloji: Dokuları inceleyen bilim dalı Homeostasi: Bir organizmanın içinde yaşadığı ortamla madde alış verişi yaparak, kendi iç ortamını belli sınırlar arasında dengede tutması. Homojen: Bütün birimleri aynı yapıdai, aynı nitelikte olan Homolog kromozom: Biri anneden, diğeri babadan gelen aynı gen çiftine sahip kromozomlar. Hormon: Vücudun bir kısmında oluşturulan sonrada difüzyonla yada kan dolaşımıyla diğer kısımlarındaki hücrelere taşınarak onların çalışmalarını düzenleyen özel maddeler. 'I' Islah: Bitki yada hayvanlarda türün iyileştirilmesi işlemi. 'İ' İmplantasyon: Döllenmiş yumurtanın rahim'in (uterus) Yumuşak dokusuna gömülmesi, döl tutma İnorganik madde: Canlılardan elde edilmeyen ve canlıların yaşadığı çevrede bulunan maddeler(karbondioksit, su, tuz vs.) İnsülin: Pankreasın ürettiği kan şekerini azaltan hormon İnterferon: Hücrelerin virüslere karşı ürettiği özel savunma maddesi. İris: Gözün saydam tabakasının altındaki damar tabakadan oluşan renkli kısmı. İzogamet: Şekil ve büyüklük bakımından aynı olan gametler. İzogami: Şekil ve büyüklük bakımından aynı olan dişi ve erkek üreme hücrelerinin birleşimiyle yeni canlı oluşumu İzolasyon: Ayrılma, yalıtım. Biyolojide herhangi bir sebeple populasyondaki fertlerin birbirleriyle olan ilişkilerinin kesilmesi. 'J' Jeomorfolojik: Yer şekillerinin engebe biçimlerine yönelik. Jeotermal: Yer kabuğunun iç kısımlarında ısınan sıcak su yada bunlarda elde edilen enerji. 'K' Kadavra: Tıp öğreniminde üzerinde çalışmak için hazırlanmış ölü insan ya da hayvan vücudu. Kaliptra: Kökün ucunu yüksük gibi saran ve koruyan doku. Kambiyum: Çift çenekli bitkilerin gövde ve kökünde yer alan ve meristem hücrelerinden oluşan tabaka; yeni odun ve soymuk tabakaları oluşturarak bitkinin kalınlaşmasını sağlar. Kapalı Dolaşım: Kanın kalp ve damarlardan oluşan kapalı bir sistem içerisinde dolaşmasıdır. Kas tonusu: İskelet kaslarının, dinlenme durumundaki kasılı hali. Katalizör: Kimyasal te pkimeye katılmadan tepkimenin hızını artıran madde Kazein: Sütte bulunan bir çeşit protein. Keratin: Omurgalı hayvanların derisinin, tırnak saç, boynuz gibi yapılarında bulunan, suda çözünmeyen sert protein. Kitin: Eklem bacaklı hayvanlarda dış iskeleti oluşturan proteinli polisakkarit. Kloak: Kuşlar gibi omurgalı hayvanların sindirim, boşaltım ve üreme sisteminin açıldığı bölüm. Klon: Genetik olarak birbirinin aynı olan canlılar. Klorofil: Fotosentaz olayında güneş enerjisini kimyasal enerjiye çevirenyeşil pigment maddesi. Kloroplast: Yeşil rekli klorofil pigmentini taşıyan plastid. Kodon: Özel bir amino asiti şifreleyen üç nukleotitten olşan mRNA üzerindeki birim. Kohezyon: Aynı cins moleküller arasındaki çekim kuvveti. Kohlea: İç kulakta salyongozda bulunan yapı. Kolesistokinin: İnce bağırsaktan salgılanan ve karaciğeri uyaran hormon. Koloni: Aralarında işbölümü yapan tek hücreli organizmaların bir araya gelerek topluluk oluşturmaları. Kolloid: Parçacık büyüklüğü 1-100 mm olan madde Kondrin: Kıkırdak yapı hücrelerinin salgıladıkları ara madde. Kondrosit: Kıkırdak doku hücreleri. Konjugasyon: İki hücrenin geçici olarak gen alış-verişi yapmak için birleşmeleri. Konsantrasyon: birim hacimde bulunan madde miktarı. Kornea: Gözün ön tarafında sert tabakanın saydam kısmı. Kotiledon: Çenek yaprak. Kozmik: Yıldızlar arası, uzaylarla ilgili olan Kozmik madde: Evreni meydana getiren madde. Kromoplast: Bitkilerde sarı, kımızı, turuncu renkli pigmentleri taşıyan plastidler. Kromotin iplik: Dinlenme halindeki ökaryot hü crenin çekirdeğinde bulunan kromozomların karmaşık hali. Kromozom: Prokaryot ve ökaryot hücrelerde üzerlerinde genleri taşıyan DNA ve nükleoproteinden oluşmuş yapı. Kroner damarlar: Kalbi besleyen ince atardamarlar. Krossing over: Mayoz bölünmede, tetratla rın kromotidleri arasında karşılıklı gen alış-verişi, parça değişimi. Kök basıncı: Bitki köklerinin topraktan su emme kuvveti. ksilem: Odun borusu. Su ve mineral taşıyan cansız iletim borusu. Kütin: Yaprak yüzeyinde su kaybını önleyen mumsu, su geçirmez madde. 'L' Larva: Balık, kurbağa, böcek gibi hayvanların hayat devrelerinde, ana babaya benzemeyen ve başkalaşım geçiren yavru hali. Lenf: Akyuvar içeren, kan plazmasına benzeyen renksiz sıvı. Lentisel: Kovucuk. Mantar özüne dönüşmüş gövde kısımlarında havanın girip çıkmasını sağlayan aralıklar. Lignin: Odun özü denilen su geçirmez madde. Lokus: Krpmpzpmların üzerlerinde genlerin bulunduğu özel yerler. Lop: Beyin, karaciğer gibi organların parçaları bölümleri. Lökoplast: Bazı bitki hücrelerinde yedek besin depolayan renksiz madde. Lökosit: Akyuvar, fagositoz yapan, antikor üreten, renksiz kan hücresi. Lütein: Folikül hücrelerinde meydana gelen, yumurta sarısına renk veren pigment.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
09-03-2007, 01:38 | #2 |
Biyoloji Sözlügü
'M'
Matriks: İçinde biyolojik olayların oluştuğu cansız, sıvı ortam. Melez: Herhangi bir karakter yönünden farklı iki arı dölün çaprazlanması sonucu oluşan heterozigot döl. Meristem: Bitkinin değişmez dokularını oluşturan farklılaşmamış embriyonik bitki dokusu. Mesane: Boşaltım sisteminin idrar toplanan torbası. Mezenşim: Embriyonun gastrula safhasında aktoderm ve endoderm arasında meydana gelen hücre yığını. Mezofil: Yaprağın üst ve alt epidermisi arasında kalan kısmı. Metabolizma: Canlı organizmanın hücreleri içinde meydana gelen ve enzimlerle kontrol edilen olayların hepsi. Metabolizma ile enerji üretimi ve madde yapımı gerçekleştirilir. ATP üretimi ve protein sentezi iki önemli metabolik reaksiyondur. Metagenez: Döl değişimi. Mezoderm: embriyo gelişimi sırasında meydana gelen orta tabaka. Mezozom: Bakterinin üremesi sırasında bakteri zarından kıvrımlar yaparak meydana gelen mitokondri benzeri yapı. Mikron (m ): Milimetrenin binde biri (1m =1/1000 mm) Mitoz: Bir hücreden aynı özellikte iki yeni hücre oluşturan hücre bölünmesi. Miyelin: Bazı nöronların aksonlarının dışını saran, uyartı iletimini hızlandıran yağlı madde(kılıf) Miyokard: Kalp kası Miyozin: Kas hücrelerinde kasılmayı sağlayan protein yapıdaki kalın iplikler. Modifikasyon: Çevre etkileriyle canlıların fenotiplerinde meydana gelen değişiklikler. Monera: sistematikte bakteri ve mavi-yeşil alglerin toplandığı alem. Bu alemin içindeki canlılarda zarla çevrilmiş çekirdek ve organeller bulunmaz. Monohibrit: Tek karakter bakımından melez. Monokotiledon: Embriyolarında tek çenek yaprağına sahip bitki. Monomer: Büyük moleküllerin hidrolizi sonucu oluşan en küçük yapı birimi. Monoploid: (Haploid) tek (n) sayıda kromozoma sahip hücre. Mukoza: Sindirim borusu, soluk borusu gibi iç organların iç yüzeyini örten ve mukus sıvısı salgılayan ince tabaka. Mukus: Mukozada yer alanmukus hücreleri tarafından salgılanan kaygan, sümüksü koruyucu sıvı. Mutaston: Canlılarda çevre şartlarıyla meydana gelen ve kalıtsal olan değişiklikler. 'N' Nasti: Bitkinin, uyaranın cinsine göre yaptığı fakat uyaranın yönüne bağlı olmayan davranışlar. Nefridyum: Omurgasız hayvanlarda bulunan boşaltım organı. Nefrit: Böbreklerdeki nefronlarıniltihaplanması sonucu oluşan hastalık. Nefron: Omurgalı böbreğinin, idrar oluşturan yapısı ve işlev birimi. Nitrit asit: (HNO3 ) Niterat asidi. Yüksek derecede aşındırıcı, renksiz ve dumanlı sıvı. Zehirleyicidir ve şiddetli yanıklara yol açar. Nöroglia: Sinir dokuda nöronlara desteklik yapan yardımcı hücreler, ara nöronlar. Nöron: Sinir hücresi. Nötr atom: elektron ve proton sayısı birbirine eşit olan atom Nükleoprotein: proteinlerin nukleik asitlerle kurduğu moleküler birlik. Nükleotid: Nukleik asitlerin ( DNA, RNA) yapı birimleri. Nükleus: Çekirdek. 'O' Obje: Nesne Oksidasyon: (Yükseltgenme) Elektronların bir atom ya da molekülden ayrılmasını sağlayan kimyasal tepkime. Oksin: Bitkide büyüme, gelişme hormonu. Oogenez: yumurtanın meydana gelmesi olayı. Oosfer: Yumurta hücresi, dişi gamet. Organel: Hücre içinde belirli bir görevi yapmak üzere özelleşmiş ve zarla çevrili yapılar. Çekirdek, mitokondri, kloroplastlar gibi. Organogenez: Embriyo tabakalarından organların meydana gelmesi. Osein: Kemik dokunun ara maddesi. Osteosit: Kemik dokuyu oluşturan kemik hücreleri. Otolit: Kulak taşı. Osmoz: Suyun yoğunluğunun çok olduğu yerden az olduğu yere doğru, yarı geçirgen zardan geçmesi. Ototrof: Kendi besinini kendi yapabilen canlılar. Ovaryum: yumurtalık, yumurtaların meydana geldiği yer. 'Ö' Ökaryot hücre: Zarla çevrili organelleri ve gerçek çekirdeği olan hücre. Özümleme: Canlı organizmanın, dışarıdan aldığı besin maddelerini parçalayıp yeniden kendine özgü maddelere dönüştürmesi. Özüt: Bir doku örneğinin parçalanmış hali. 'P' Parankima: Bit kilerde diğer dokuların arasını dolduran temel doku. Parasempatik: Organların çalışmasına yavaşlatıcı etki yapan otonom sinir sisteminin bölümü. Partenogenez: Yumurtanın döllenme olmaksızın gelişerek yeni canlı meydana getirmesi. Patojen: Hastalık yapıcı özelliği olan mikroorganizma veya madde. Patoloji: Hastalık bilimi, hastalığın nedenlerini araştıran uzmanlık dalı. Pektin: Özellikle bitki hücrelerinin orta lamelinde bulunan büyük moleküllü, karbonhidrat karışımı maddeler. Pepsin: Mide öz suyunda bulunan ve proteinleri sindiren enzim. Pepton: Proteinlerin mide öz suyunda sindirime uğramış son hali. Periost: Kemik zarı. Kemiklerin dışında bulunan, kemik dokunun beslenmesini onarılmasını sağlayan zar. Peristaltik: Sindirim sistemi gibi bazı organların çeperlerindegörülen ritmik ve kuvvetli kasılıp gevşeme hareketleri. Bu ritmik kasılma dalgalarıorgan içindeki maddeyi hareket ettirmeye yardımcı olur. Periton: Karındaki organları saran iki katlı karın zarı. Pestisit: Tarım bitkilerine zarar veren hayvansal pH: Bir sıvının asit veya bazlık derecesini gösteren değer. Pigment: Hücrelere özgü renk veren madde. Pinositoz: Hücre zarından doğrudan geçemeyecek kadar büyük moleküllü sıvı maddelerin hücreye alınması. Pistil: Çiçeklerdeki dişi organ. Plasenta: Çoğu memelide embriyonun besin ve gaz alış-verişini sağlayan yapı. Plastid: Bitki hücrelerinde renk veren taneciklerin genel adı. Plazmid: Bakteri stoplazmalarında bulunan ve kromozom gibi davranan DNA'lar. Pleura: Akciğerleri saran iki katlı zar. Akciğer dış zarı. Polen: çiçek tozu. Polipeptid: Protein molekülünün yapısında bulunan amino asit zincirlerinin bir parçası. Polisaj: Makine sanayiinde parlatmak. Populasyon: Belirli bir bölgede yaşayan aynı türe ait bireylerin oluşturduğu topluluk. Por: Gözenek, küçük delik. Prokaryot hücre: Zarla çevrilmiş özel organelleri ve gerçek çekirdeği olmayan hücreler. Bakteriler ve mavi-yeşil algleri içine alan monera alemindeki canlılar. Protein: Yapısında karbon, hidrojen, oksijen ve azot gibi elementleri bulunduran temel moleküllerdir. Amino asitlerin peptid bağlarıyla birleşmesinden oluşur. Protoplazma: Hücrenin çekirdeği ile sitoplazmasına verilen ad. Puplaşma: Bazı böceklerin larva evrelerinin sonunda beslenmesiz ve hareketsiz belli bir zaman devresine girerek ergin organizmaları meydana getirmesi olayı. 'R' Refleks yayı: Duyu, ara ve motor nörondan oluşan en basit mekanizma. Rekombinant DNA: Farklı biyolojik kaynaklardan elde edilen DNA moleküllerinin birleşmesinden oluşan yapı. Rekombinasyon: Mevcut genlerin yeni genotipleri oluşturacak şekilde bir araya gelmesi. Rektum: Kalın bağırsağın anüsle sonlanan düz kısmı. Rejenerasyon: Canlılarda görülen, yaraların ve yıpranmış organların yenilenmesi olayı. Replikasyon: DNA'nın kendini eşlemesi. Reseptör: Çeşitli uyarıları alabilen ve duyu organlarının yapısında bulunan özelleşmiş hücre, hücre grupları veya sinir uçları. Almaç Resesif gen: Etkisini fenotipte gösteremeyen ve çekinik olan gen. Restriksiyon enzimi: DNA 'yı parçalamaya, kesmeye yarayan enzimler. Retina: Gözün ağ tabakası. 'S' Sarkolemma: Kas telini saran zar. Sedimentasyon: Çökelme. Segmentasyon: Bir vücut yada yapının benzer parçalara bölünmesi, zigotun geçirdiği bölünme evreleri. Sekretin: On iki parmak bağırsağının salgıladığı hormon. Seleksiyon: Seçilim, ayıklama. Selüloz: Üç bin ya da daha fazla glikozun birleşmesi ile oluşan bitki hücrelerinin temel yapı taşı olan polisakkarit. Sentromer: kromozomlarda kardeş kromotidleri bir arada tutan kısım. Serum: Kanın, pıhtılaşmasından sonra hücrelerinden ayrılmış, açık sarı renkli sıvı kısmı. Sıcak kanlı canlılar: Vücut sıcaklığı ortam sıcaklığına göre değişmeyen ve hep aynı kalan canlılar.(Sabit sıcaklıklı canlılar) Sinaps: İki nöronun veya nöronla başka bir hücrenin bağlandığı yer. Sitoloji: Hücreyi inceleyen bilim dalı. Soğuk kanlı canlılar: Vücut sıcaklığı ortam sıcaklığına göre değişen (balık, kurbağa, sürüngen) hayvanlar.(Değişken sıcaklıklı hayvanlar; Polikilotherm) Sperm: Erkek üreme hücresi. Spirillum: Sipiral şeklindeki bakteri Spor: Eşeysiz üreyen türlerde, küçük ve dayanıklı olan üreme hücresi. Sporozoit: Sporluların sporlarından türeyen ve yetişkin hücreyi veren, çekirdekli küçük stoplazma parçası. Stamen: çiçekte erkek organ. Stigma: Trake solunumu yapan böceklerde, trake açıklığı yada Öglenada ışığa duyarlı göz noktası. Çiçekteki dişi organın üstü. Stoma: Yaprağın alt ve üst yüzeyinde bulunan, gaz alış verişini sağlayan delik. Süberin: Mantar özü. Süksesyon: Bir bölgede yaşayan çeşitli türlerin belirli bir zaman içinde birbirlerini izleyerek ortaya çıkmaları; ekolojik süksesyon. Süspansiyon: Asıltı. Bir akışkan içinde yüzen sıvı parçacıkların oluşturduğu sistem. 'T' Taksi: Tek hücrelilerin yer değiştirme hareketi. Tek çenekli bitki: Embriyolarında bir çenek yaprağı bulunduran bitki. Tetrat: Mayoz bölünme sırasında homolog kromozomların birbirlerine sarılarak oluşturdukları dört kromotitli yapı. Topoğrafik: Bir yerin görünümüne, engebelerine ilişkin. Trake: Bitkilerin odun kısmındaki su taşıyan kılcal borular. Bölmesiz geniş odun boruları. Böceklerde solunum organı. Trakeit: Bölmeli ve dar olan odun boruları. Böceklerdeki solunum organının kılcal boruları. Transgenik canlı: Rekombinant DNA teknolojisiyle yabancı bir genin yerleştirildiği canlı. Transkripsiyon: (yazılma) DNA ipliklerinin birinden genetik bilgilerin yeni sentezlenen mRNA'ya aktarımı. Translasyon: (okuma)RNA'nın sentezlendikten sonra stoplazmadaki ribozoma bağlanıp amino asitleri tRNA'lar yardımıyla sıraya koyması. Turgor: Bir bitki hücresinin osmozla su alıp şişmesi ve hücre çeperinin gergin hale gelmesi. Tümör (villus): İnce bağırsağın iç yüzeyindeki, sindirilmiş besinleri emip kana karıştıran parmaksı uzantılar. 'U' Uterus: Döl yatağı, rahim. Uyarı: Canlılarda belli bir tepkiye yol açan, fiziksel, kimyasal veya biyolojik etken. Uyartı : Bir uyarının sinir hücresinde oluşturduğu kimyasal veya elektriksel değişmeler. 'Ü' Üre: Protein metabolizması sonucu oluşan suda eriyen azotlu artık madde. Üretici: Ototrof, kendi besi nini yapan canlı. 'V' Vagus: Beyinden çıkan 10.sinir. mide, bağırsak, kalp ve akciğerlerin otomatik çalışmalarını sağlar. Varyasyon: Bir türün bireylerindeki aynı karakterin farklı şekilleri, değişiklik, çeşitlilik. Vitellus: Yumurta sarısı, yedek besin. 'Y' Yoğunluk: Herhangi bir maddenin bir birim hacminin kütlesi. Yumurta: Dişi üreme hücresi. 'Z' Zar: Hücreyi ve çoğu organelleri çevreleyen lipit ve proteinlerden oluşan yapı. Zigot: Döllenmiş yumurta hücresi. Zooloji: Biyolojinin hayvanları inceleyen dalı. |
|
Konuyu Toplam 3 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 3 Misafir) | |
|
|