09-07-2007, 16:32 | #1 |
Kuzey Irak!..HASAN CEMAL
Bugünkü yazımın konusu:
Kuzey Irak. Türkiye'de istikrarı çok yakından ilgilendiren yakıcı bir sorun bu. Yalnız bizi de ilgilendirmiyor. Sorunun tarafları arasında ilk elde Irak'ı, İran'ı, Suriye'yi, ABD ve AB'yi, tüm Ortadoğu'yu, tek tek birçok ülkeyi sayabilirsiniz. Kuzey Irak bizim için Irak Kürtleri demek. Ama Irak Kürtleri aynı zamanda Türkiye Kürtleri de demek. Çünkü Kuzey Irak, bizim Güneydoğumuzun çok yakın takip ve markajı altında... Kürtler oraya Irak Kürdistan'ı da diyor. Irak Anayasası'na göre bir federasyon sayılan Irak'ın kuzeyindeki iktidar, Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin elinde. Zaten Irak Kürtlerinin 1990'ların başından beri karışanı edeni yok. Kendi kendilerini yönetiyorlar. 2003'de Saddam Hüseyin'in devrilmesi, Irak Savaşı ve Amerikan işgaliyle birlikte bu bölgede Kürtlerin devletleşmesi gitgide yoğunlaştı. The New York Times'ın yazarı Thomas L. Friedman bu yakınlarda Kürdistan Yönetimi'nin başkenti sayılan Erbil'den aşağıdaki satırları yazıyordu: "Irak'ta dolaşırken biraz umut bulabildiğim tek bölge Kürdistan. Bir an için Irak işgalinin sonuçlarından birinin, bir Irak Amerikan üniversitesinin kurulması olduğunu tahayyül edin. Irak'a sel gibi yeni yatırımlara vesile olduğumuzu, bu yatırımların otellere, büyük bir konferans merkezine, iş merkezlerine ve iki yeni uluslararası havaalanına dönüştüğünü hayal edin. Gazete sayısı patlamış, İnsan Hakları İzleme Örgütü bir yayın çıkarmaya başlamış. Kadınların başörtüsüz gezebildiği ve tek bir Amerikan askerinin öldürülmediği, ibadetin en hoşgörülü yapıldığı park ve camiler açılmış... Hayal edin! Ve şimdi hayal etmeyi bırakın. Bunların hepsi Kuzey Irak'ta yaşanıyor. Hepsini Erbil ve Süleymaniye'de gördüm."(2 Eylül 07 tarihli New York Times; Türkçe çevirisi, Radikal, 4 Eylül 07, s.10) Amerikalı meslektaşım böyle yazıyor. Onun yazısında yer almayan bir gerçek daha var. Kuzey Irak'ta yaşanan ekonomik canlılığın kaynağında Türkiye'nin yattığı söylenebilir. Irak'la dış ticaret hacmimiz 3 milyar dolar civarında. Taahhüt işlerimiz 4 milyar dolara ulaşmış durumda. Bir başka deyişle: Türkiye'yle yalnız siyasal değil, ekonomik açıdan da iyi ilişkiler içinde olması Kuzey Irak'ın çıkarınadır. Bu bir olgu. Irak Kürt liderliğinin 'Türkiye olgusu'nun bilincinde olmadığı söylenemez. Ama Ankara'nın da bilmesi gerekenler ya da bir süredir gözardı ettikleri var. Bu çerçevede Türkiye yeni dönemde ne yapmalı sorusunun iki öncelikli yanıtı olabilir: (1) Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'nin Ankara'ya davet edilmesi... (2) Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile, yani Başkanı Mesut Barzani'yle doğrudan diyalog kanallarının açılması... Bu iki adımın atılması, ilke olarak her iki taraf için de yararlı olur. Birçok bakımdan 'realpolitika'nın gereği de budur. Elbette, böyle bir açılımın zamanlaması da önemli. Ama çok fazla uzatmanın da faydası yok. Tabii, Irak Kürt tarafının PKK dahil Ankara'nın bazı beklentilerini karşılaması ve bu konuda Amerika'nın daha akılcı bir tutum sergilemesi de gerekiyor. Uzun lafın kısası: Her iki tarafın ortak çıkarı dostluktur, düşmanlık değil.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|