|
03-30-2009, 15:20 | #1 |
Soru Bankası Sağlığınızla ilgili Soru ve Cevaplar
Soru Bankası - Sağlığınızla ilgili Soru ve Cevaplar Arkadaşlar sağlıkla ilgili sorunlarla ilgili elimden geldiğince bu konuya örnek sorular ve cevaplar ekleyerek sizlere yardımcı olmaya çalışacağım. (Şimdilik 177 soru cevap.) Her ihtimale karşın Branşında Uzmanlaşmış Doktorla birebir görüşmekte yarar vardır. Konu Başlıkları GENEL DAHİLİYE & İÇ HASTALIKLARI KALP (KARDOLOJİ) HASTALIKLARI ÇOCUK GÖZ PSİKOLOJİ İLAÇ & VİTAMİN KADIN SAĞLIĞI ÜROLOJİ NÜKLEER TIP DERİ & ZÜHREVİ HASTALIKLAR KULAK,BURUN,BOĞAZ (KBB) ORTAPEDİ AĞIZ ve DİŞ SAĞLIĞI - GENEL - SORU:Hiperbarik Oksijen Tedavisi (HBOT) Nedir? CEVAP:Hiperbarik Oksijen Tedavisi (HBOT) bir basınç odasında tümüyle basınç altına alınan hastaya aralıklı olarak % 100 oksijen solutmak suretiyle uygulanan medikal bir tedavi yöntemidir. HBOT 6000 den fazla çalışma ile desteklenmiş modern ve bilimsel bir tedavi yöntemidir. SORU:Karın şişliği neden olur? CEVAP: Henüz tam olarak bilmediğimiz bazı nedenlerle, karın şişliği kadınlarda daha sık olmakta ve yemeklerden sonra ortaya çıkmaktadır. Bu durum daha çok, mide ve ince bağırsakların üst kısımlarının yeterince çalışmaması ile meydana gelir. Karın kaslarının gevşek olması da negatif yönde katkıda bulunur. Bu durumda, mide ve bağırsak hareketlerini artırmak sureti ile içindeki gıdaların aşağıya doğru hareketlenmesi için, bazı ilaçlar kullanılır. Şişkinlik hissi, sıklıkla İrritabl Bağırsak Sendromu (Spastik Kolon Sendromu) adı ile bilinen ve bağırsakların düzensiz hareketi ve spazmı ile karakterize bir hastalığın parçası da olabilir. Stres ve endişe, bazı insanlarda şikayetlerin artmasına neden olmaktadır. SORU:Gençlerin mi yoksa yaşlıların mı kilo vermesi daha zor oluyor? CEVAP:Gençlerin kilo vermesi daha kolay çünkü gençlerin metabolizması daha hızlı çalışıyor. Gençler daha hareketli olduklarından, spor programlarını daha rahat uygularlar. Ayrıca, dış görünüşlerine yaşlılardan daha fazla dikkat ettikleri için diyet konusunda çok daha kolay motive olabiliyorlar. SORU: Son bir kaç yıldır burnum ve her iki yanı yanaklarıma doğru kızarıyor ve yanıyor. Hiç doktora görünmedim. Bu hal aşırı kaygılandığım ve sıkıldığım zamanlarda daha da çoğalıyor. Allerji mi yoksa içten gelen bir hastalık belirtisi mi bilemiyorum, bu yüzden uzmanlık alanı cildiye mi yoksa dahiliye doktoruna mı görünmeliyim? CEVAP: Bu durum allerjik bir zeminde gelişen bir olay olabilir.Size önerin bir kulak burun boğaz uzmanından yardım almanızdır. SORU: 5 aydan itibaren göbeğimin içinde bir akıntı oluştu arada kabuklaşıp geriliyor ve tahriş olmuş bir yara gibi hafif kanama oluyor? CEVAP: Muhtemelen bir enfeksiyon. akıntı renkli(yeşil, koyu gri vb.) ise göbeğinizin akıntı gelen bölgesinde şişlik ağrı eşlik ediyorsa enfeksiyon nedeniyle akıntı olmuş olma ihtimali yüksektir. Muhtemelen de kıl kökünden kaynaklanmıştır. Bunun için size tavsiyem genel cerrahi branşında bir hekime başvurup kesin tanı konduktan sonra tedavi almanızdır. Tedaviye rağmen düzelmeyen akıntılarda altta fistül, yabancı cisim gibi başka nedenler aramak gerekir. SORU: Sorunum haftada en az 2-3 kere beni yakalayan baş agrılarım.Artık ağrılarla yaşar oldum.1 yıl önce migren başlangıcı teşhisi konuldu bir devlet hastahanesinde fakat tedavi ilacım bir antidepresandı ve ben kullanmadım.Eskiden en ufak bir açlıkta kusturmaya giden başağrısına yakalanıyordum şimdi ise sanki değişti.Tok olduğum halde bile yakalıyor,üzüntülü,sevinçli,gergin farketmiyor her durumda ağrıya tutuluyorum. CEVAP: tedavi eksikliği ve tekrar ayırıcı tanı açısından doktor tarafından tekrar değerlendirilmenizde yarar var. SORU: Kalça eklemime protez ameliyatı gerektiği söylendi ama ameliyat olmak istemiyorum. Bu durumda eklem içi enjeksiyonu yapıldığını duydum. Böyle bir uygulama var mı ve benim gibi ameliyat gereken hastalar için uygun olabilir mi? CEVAP: Kalça eklemi içerisine yapılacak ilaçların kortizon içermesi uygun değil, geçici süre rahatlama sağlayabilir. Eklem sıvısı miktarını arttıracak ilaçlar dizde daha sık uygulanıyor, kalça eklemi için bilgiler nisbeten daha az denenebilir. Bazı ağızdan kullanılan ilaçlar ve eklem içerisine radyofrekans uygulaması yapılabiliyor. Radyofrekans için özellikle floroskopi (röntgenle görüntüleme) eşliğinde işlemi yapabilecek yani ameliyathane ortamında uygulanabilecek bir merkez Algoloji (Ağrı Tedavisi)Merkezine başvuru gerekir. - DAHİLİYE & İÇ HASTALIKLARI - SORU:48 yasinda tansiyon hastasi annem. 2 gun once ictigi largopen 500 mglik antibiyotikten -penisilin zehirlenmesi-sebebi ile zehirlendi.butun vucudu ari sokmus gibi sisti asiri ishal durumu dilin peltelesmesi sikayetleriyle baygin halde hastaneye kaldirildI.Daha oncede bu ilaci iciyordu hafif grip hallerinde doktor kontrolunde almadi penisilin alerjisi oldugunuda bilmiyordu penislin alrjisi kan testi ile anlasilmazmi? Daha once ictigi halde nasil olduda birden vucudu boyle bir tepki verdi CEVAP:penisilin türü ilaçlarda her kullanışta risk atar. kan testi yoktur. kendisi ile test yapılabilir SORU: eşimin sol karın boşluğunda bir ağrı oluştu ve idrar tahlili istendi sonucundada proteğin değeri normalden fazla çıktı billirubinde fazla çıktı veketone sayısı ne yapmamız gerekli tedavisi nedir. CEVAP: İki grub sorun söz konusu galiba. 1)Karın ağrısı 2)Diğeri İdrarda albuminüri.biluribinüri ve ketonüri. Karın ağrısı belki hakikaten böbreklerle ilgili olabilir. Onun Ultrason gibi bir tetkikle araştırılması gerekir. Proteinüri eşiniz de siz yaşlarda ise belki postural proteinüri gibi önemsiz bir durum ama 24 saatlik idrarda protein miktarı bakılmalı 1 gm üzerinde ise nefrit gibi ciddi bir durum demektir. Bilubin idarda görülmesi sarılık demektir. Keton görülmesi genellikle açlık, uzun süre yeyip içmemekle ilgilidir. Ama idrarda şeker de çıkyırsa diyabet koması demektir. Aklınız karıştı değil mi? Sadece bir kaç laboratuvar parametresini bana söylemeniz bir şey ifade etmez. Bu tetkikleri isteyen meslektaşımız hastanın yakınmalarını dinlemiş muayene etmiş ve bir ön tanıyla bu tetkikleri istemiş olduğu için doğru cevabı ancak o verebilir. SORU: yaklaşık 4 aydan beri kaşıntı ve kaşınan bölgede ya kuçuk kabarcıklar oluşuyor yada uzun kabarıklıklar.. bu kabarcık veya izler 15-30 dk arasında kayboluyor.. cildiye doktoru cild kurulugundan dedi losyon ve krem verdi ancak geçmedi.. bunun yanında aerosol veya zyrtec kullanınca geçiyor yanlız kullanımı kestikten 24-48 saat sonra tekrar başlıyor.. bu kaşınma aralıklı oluyor gün içinde. CEVAP: bir allerji uzmanı ile görüşmelisiniz SORU: son zamanlarda karnım çok gurulduyo yanı yanımdakı ınsan duyabılcek sekılde bunun nedenı ne olabılir CEVAP: Bu bir bakıma barsakların enzimatik faaliyetinde bir değişimle ilgili. Bu durum sürekli olabilir, o zaman pek önemli değil. Ama sizde yeni oldu deniyorsa safra kesesi, karaciğer pankreas hastalıkları gözden geçtikten sonra eğer bir şey bulunamazsa ne gibi yiyeceklerin sizde bu gaz yakınmasını yaptığğına bakmalı. Ama büyük olasılıkla önemli bir sorun değil. SORU:Hepatit Nedir? CEVAP:Hepatit halk arasındaki adı ile sarılık karaciğer dokusunun infeksiyonuna (iltahabına) verilen isimdir. İnfeksiyona neden olan mikro canlılar çoğunlukla virüslerdir.İnfeksitona neden olan virüslerin çeşitlerine göre hepatitler çeşitli türlere ayrılır SORU:Hangi Tür Hepatitler Bulaşıcıdır ? CEVAP:Virüsler çok küçük ve bulaşıcı olduklarından, bütün hepatit türkeri insana bulaşabilir. Ancak virüslerin bulaşma yolları, bulaşma yetenekleri ve bulaşma güçleri birbirinden farklıdır. Bulaşma açısından bakıldığında hepatitleri iki guruba ayırabiliriz. Birinci gurupta uer alan hepatitler (A ve Etipi hapatitler) insandan insana, hasta insanların dışkılarıyla bulaşmış, kirlenmiş yiyecek veya içeceklerin (meyve, sebze, içme suyu vb.) tüketilmesi ile bulaşırlar Çünkü hasta insanların dışkılarında bol miktarda virüs bulunur. Özellikla kanalizasyon ve su şebekesi gibi alt yapı hizmetlerinin sağlıklı olmadığı az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde bu bölgelerde salgınlar yaparlar. Bu tür hepatitlerin bulaşması özellikle temizlik kurallarına dikkat edilmeyen ortamlarda son derece kolaydır. İkinci gurupta yer alan hepatitler (B,C,D tipi hepatitler) insandan insana, kan nakli, hastada kullanılan enjeksiyon inesinin sağlam kişiye batması ve ameliyat malzemesinin sağlam kişiye kullanılması, yaralı vücut bölgelerine hasta kişinin kanının veya tükürük gibi başka vücut sıvılarının teması ve cinsel ilişki ile bulaşır. Hepatit B ve daha az oranda Hepatit C taşıyıcı annelereden doğan bebeklere de hastalık bulaşabilir. İnsandan insana kolay bulaşmadıklarında B, C, D, hepatit türleri salgın yapmazlar - KALP (KARDOLOJİ) HASTALIKLARI RİTM BOZUKLUĞU İLE İLGİLİ SORULAR Soru: Zaman zaman kalp atışlarımda anormal ritim bozuklukları oluyor,çarpıntı şeklinde ve o an ateş basıyor terliyorum,kendimi bu yüzden işime bile veremiyorum derin derin nefes olmak zorunda kalıyorum sizce bunun nedeni ne olabilir? Cevap: Kalpteki ritim probleminin sebepleri, kalp kökenli veya kalp dışı kökenli olabilir.Kalp kökenlilerde ileti problemleri ve kalp hastalıkları sebeptir.Kalp dışı problemlerde ise sorun hormaonal olabilir.Bu durumda bir dahiliyeciden ayrdım alabilirsiniz. DOĞUMSAL KALP HASTALIĞI İLE İLGİLİ SORU-CEVAPLAR SORU: Doğumsal kalp hastalığı nasıl oluşur? CEVAP: Doğumsal kalp hastalığının oluşumunda genetik eğilim ve çevresel faktörler sorumlu tutulmaktadır..Kalp gebeliğn ilk 10 haftasında oluşur.Kalp anomalileri bu dönemdeki etkilenmelerin sonucudur.Bazı doğumsal kalp hastalıklarıkromozom anomalileri ile birliktelik gösterir.Bunların en iyi bilineni down sendromudur.Annenin gebelikte alkol alım ve bazı ilaçların kullanımı doğumsal kalp hastalıgına yol açabilir.Diyabetik annelerin bebeklerinde de doğumsal kalp hastalığı sıklıgı artmıştır. SORU: Çocuklarda görülen kalp hastalıkları nasıl teşhis edilir? Teşhis için gerekli olan tetkikler nelerdir? CEVAP: Doğumsal kalp hastalıklarının tanısı için EKG telekardiyografi ve ekokardiyografi gibi tetkikler gereklidir.Bazen kalp kateterizasyonu ve anjiyografi yapılması da söz konusudur. SORU: Doğumsal kalp hastalıklarının çocuk ve bebeklerde kalp hastalığının belirtileri nelerdir? CEVAP: Doğumsal kalp hastalığının klinik belirtileri genellikle şöyledir:Morarma kilo alamama dolayısıyla büyüme geriliği sık alt solunum yolu enfeksiyonları ve yorgunluktur. SORU: Doğumsal kalp hastalıklarını anne baba fark edebilir mi ? CEVAP: Doğumsal kalp hastalıgı olan bebekler sık nefes alır.Beslenirken çabuk yorulur .Sık sık alt solunum yolu enfeksiyonu geçirirler.Bazı doğıumsal kalp hastalıgı olan bebeklerin agız etrafında ve parmak uçlarında morarma görülür. SORU: Doğumsal kalp hastalıkları önlenebilir mi? CEVAP: Doğumsal kalp hastalıgı multifaktöriyel kalıtım gösteren hastalıklardan olup tamamen önlenmesi mümkün değildir.Olumsuz etkisi bilinen ilaçların kullanımından ve çevresel zararlı etkenlere maruz kalmaktan korunma kısmen yararlı olabilir.Çocugunda doğumsal kalp hastalığı olan aileler ise 4.aydan sonra bebegin kalbini ekokardiyoğrafi kontrol ettirebilir. SORU: Doğumsal kalp hastalıkları anne karnında teşhis edilebilir mi ? CEVAP: Doğumsal kalp hastalıklarının gebelik sırasında tanısı mümkündür.16-18 gebelik haftasında bebeğin kalbi ultrason cihazı ile görüntülenebilir. SORU: Doğumsal kalp hastalıklarının görülme oranı nedir? CEVAP: Ülkemizde nufus ve kaba doğum hızı göz önüne alındıgında her yıl 10.000-12.000 tane dogumsal kalp hastalıklı bebek dünyaya gelmektedir.Ayrıca bir bebekelerinde kalp anomalisi olan aielerde tekrarlama riski%3 tür.Ancak bu oran iki hasta çocuk varsa %10 üç hasta çocuk varsa %25 çıkar.Kendisinde doğumsal klap hastalıgı olan annelerin de böyle bebeklere sahip olma riski %66 ile %10 civarındadır. SORU: Yeni doğan bebeklere kalp ameliyatı yapılabilir mi? CEVAP: Kalp hastalıklarının cerrahi tedavisi günümüzde yenidoğan döneminde de yapılabilmektedir.Operasyon gereksinimi çocugun hastalıgının ciddiyetine bağlı olarak belirlenir.Günümüzde artık bebegin belirli bir kiloya ulaşması gereksinimini yoktur. SORU: Doğumsal kalp hastalıkları büyüme ve gelişmeyi nasıl etkiler? CEVAP: Doğumsal kalp hastalığı olan bebeklerde gelişme geriliği olur. Bu ilk yaşta ön planda kilo alımı güçlüğü ile karşımıza gelir.Erken tedavisi zamanında yapılan bebeklerin büyümeleri hız kazanarak normale döner ve yaşıtlarını yakalarlar. - ÇOCUK HASTALIKLARI SORU: 12 yaşındaki oğlum okulda yapılan bir aşıdan sonra ,gece uykudan uyandı huzursuzdu. ertesi sabah okula gıttı ve okuldan 39,5ateşle döndü, ateş düşürücüden bir saat sonra tekrar yükselince endişelendım ve acile , muaynede hıc bir bulgu görülemeyince kan tahlili yapıldı. CRT .48,3 WBC : 15,2 MCV:77,8 PLT: 109,0 Dr bi enfeksiyonun var oldugunu soyledı ve antıbıyotık verdı. Enfeksiyonun nerde olduğunu araştırılması gerekmiyormu. CEVAP: enfeksiyon olduğu görülüyor, idrar tahlili de yapılabilirdi. Antibiyotiğe devam edin, iki gün içinde ateşi düşmezse ateş odağının mutlaka araştırılması gerekir SORU: 25 günlük bir yeğenim var gecen ateşi yükselmiş burnu akmış sonra acile götürmüşler doktor bey dolven 100 mg ve kongest 100mg pediatrik şurub vermiş dozu da az ama bebek normalden fazla uyumaya başladı sizce normal mi? CEVAP: dolven şurup kilosunun 10 katı kadar (yani kilosu 3 kg ise 30 mg) verilmeli. 1/3 ölçek kadar vermelisiniz. kongest şurup yenidoğan bebeler için önermiyoruz. sürekli uyku hali varsa çocuk doktorunuz tarafından görülmesinde fayda var. SORU: Cocugumda atesle birlikte kulagının hemen yanında bir şişlik belirdi nedeni nedir? CEVAP: Muayene gerekli. SORU: 14 aylık kızımın ayakları içeri basık yürüyor herhangi bir doktora baş vurmadık . ortopedik ayakkabı giydiriyoruz fakat yinede aynı ne yapmamız gekiyor .(ayaklarına baktığında düz tabanmış gibi görünüyor). CEVAP: Bir ortopedi uzmanına başvurmanızı öneririz. Çünkü erken yaşta basit bir tedavi ile düzelebilen bu tür ortopedik sorunlar zamanında uygun tedavi görmezse ilerleyen yaşla beraber diz ve kalça gibi yük taşıyan eklemlerde sorunlara yol açmaktadır. SORU: oğlum 5 yaşında 12 gün önce sino bronşit teşhisyle klacid antibiyotiğe başladık bugün akşam antibotiğe devam etmemize rağmen ateşi 38,5 derece oldu.Bu normalmidir CEVAP: Antibiotiğin etkisi üç gün civarında başlar.O zaman içinde ateşi olabilir. SORU: 5,5 aylık kızımın ateşi çıktı ateş dısında görülen bır şıkayetı yok pedıfen verdım acaba paranox ftılın bır sakıncası varmı.5,5 aylık bebek dış çıkarıyo olabilirmi? CEVAP: paranox fitl verebilirsiniz, eğer 24 saatte düşmezse muayene gerkli, diş ateş, demek için başka sağlık sorunu olmamalı SORU: 4 yaşında bir oğlumuz var. 1 yaşından sonra çok sık hastalanmaya başladı.ve kilo alımı yavaşaldı.2 yaşında sünnet oldu.5 ay öncede bademcik ve geniz eti alındı.ama hiç bir değişim olmadı.yine çok sık hastalanıyor. 3 haftada bir deposilin oluyor.hastalıklarında da ateş 39 civarı.ancak 4 saat ara ile çaprazlama yaparak kontrol edebiliyoruz. neredeyse ayda iki defa.geçen hafta ateşlenince doktor muayenede bulguya rastamadı kan ve idrar aso crp de normal çıktı. CEVAP: Muhtemelen savunma sisteminde bir sorun olabilir. İmkanınız müsaitse bir tıp fakültesinde tetkiki faydalı olabilir. Çocuklarda Göz Hastalıkları ilgili Soru&Cevaplar SORU: Çocuklarda en sık görülen göz hastalıkları nelerdir? CEVAP: Görme kusurları (miyop, hipermetrop, astigmat), şaşılık, göz tembelliği, doğuştan katarakt, doğuştan göz tansiyonu (glokom), doğuştan gözyaşı kanalı tıkanıklığı, doğuştan anomaliler, bazı göz tümörleri olarak sıralanabilir. SORU: Bebek ne zaman göz doktoruna götürülmelidir? CEVAP: Anne-baba, bebekte veya çocukta herhangi bir göz rahatsızlığından şüpheleniyorsa hemen bir göz doktoruna başvurmalıdır. Göz muayenesi için bebeğin belirli bir aya veya yaşa gelmesi beklenmemelidir. Bebeklerde ve küçük çocuklarda göz muayenesi genellikle çok güç olmaktadır, fakat imkansız değildir. Eğer bebek çok ağlar ve muayene olmaya kesinlikle karşı koyarsa narkozla muayene edilmelidir. Böylece herhangi bir rahatsızlık varsa erkenden teşhis edilip tedaviye başlanır. SORU: Bebeklerde ve çocuklarda görme bozukluğu belirtileri nelerdir? CEVAP: Bebekte içe kayma varsa çoğunlukla, hipermetropi ve görme tembelliği ile birliktedir. Bu durumda tedavi için bebeğin büyümesinin beklenmesi yapılabilecek büyük bir hatadır. Çünkü şaşılıklarda, hiç beklenilmeden bir an önce gözdeki bozukluğun ve derecesinin, varsa görme tembelliğinin tespit edilip hemen uygun gözlüğün verilerek uygun tedaviye başlanılması son derece önemlidir. Ayrıca, bebeklerde ve çocuklarda şaşılık olmaksızın görmelerinde bir zayıflık hissedilirse, örneğin çocuk televizyonu çok yakından izliyorsa, kitaba-deftere çok yaklaşarak okuyup-yazıyorsa, gözlerini sürekli kırpıştırıyorsa, başına belirli bir pozisyon vererek görmeye çalışıyorsa, gözlerini kısarak bakıyorsa, bir gözünü kapatarak veya kısarak diğer gözüyle görmeye çalışıyorsa hemen muayene edilmeli ve bir görme bozukluğu teşhis edilirse gözlük takılmalı veya gerekli tedaviye geçilmelidir. SORU: Bebeklerde gözyaşı tıkanıklığı CEVAP: Yeni doğan bebeğin bir veya her iki gözünde sürekli sulanma ve çapaklanma görülürse, göz yaşı kanallarının doğuştan tıkalı olabileceği düşünülerek bir göz doktoruna başvurulmalıdır. Teşhis doğrulanırsa doktor önce göz yaşı kesesine masaj yapılmasını ve bazı göz damlalarının kullanılmasını tavsiye edecek, sulanma ve çapaklanma düzelmediğinde ise narkoz altında göz yaşı kanalının açılmasını önerecektir. Doğuştan göz yaşı kanalı tıkanıklığı, bebek 18 aylık olmadan önce tedavi edilmelidir. Çünkü 18 aylıktan önce basit bir girişimle düzeltilebilen bu problem için ileri yaşlarda ameliyat gerekli olmaktadır. SORU: doğuştan glokom (GÖZ TANSİYONU): CEVAP: Yeni doğanlarda görülen önemli bir hastalık da, doğuştan glokomdur (göz tansiyonu yüksekliği). Bu hastalık başlangıçta bir belirti vermediği halde ilerledikçe bebeğin gözünün irileştiği, büyüdüğü dikkat çeker, ayrıca ışığa bakamama sulanma gibi belirtiler de tabloya eklenir. Tedavi edilmediği takdirde hastalığın ilerleyen dönemlerinde, gözün saydam tabakasının zamanla bulanıklaştığı ve giderek beyazlaştığı görülür. Bu durumda bebek, giderek görmesini kaybedecektir. Hastalık başlangıç döneminde teşhis edildiğinde, yapılacak ameliyatla göz tansiyonu düşecek ve görme kaybı önlenecektir. Fakat doğuştan glokomlu bebeklerde, ameliyattan bir süre sonra göz tansiyonu tekrar yükselebilir ve tekrar ameliyat gerekebilir. Bebeklerde görülen glokom, erişkinlerde görülen glokoma göre daha inatçı bir glokom türü olup bazen birkaç ameliyat bile gerekebilir. SORU: Doğuştan katarakt CEVAP: Yeni doğan bebeğin gözbebeğinde beyazlık görüldüğünde, hemen doktora başvurulmalıdır. Bu durum, çoğunlukla doğuştan kataraktın belirtisidir; tek gözde veya her iki gözde olabilir ve ameliyatı gerektiren bir durumdur. Yine gözbebeğinde beyazlık veya parlama ile ortaya çıkan ve bebeklerde görülen bir göziçi tümörü de mevcuttur. Bu durum da acil olarak doktora başvurmayı gerektiren önemli bir hastalıktır. Soru: Yeni doğan bir bebeğin göz muayenesi, en erken ne zaman yapılmalıdır? Cevap: Eğer, bir göz rahatsızlığından şüpheleniliyorsa muayene için beklemenin hiçbir anlamı ve yararı yoktur. Bebek 1 günlük de olsa, gerekiyorsa hemen göz muayenesi yapılabilir. Soru: Bir günlük bebeğin göz muayenesi olmasını gerektiren ne gibi göz rahatsızlıkları olabilir ? Cevap: Bebeğin gözlerinde hemen tedaviye başlanmasını gerektiren iltihaplı hastalıklar veya özellikle erken doğan (premature) bebeklerde görülen ve görme kaybına yol açabilen bazı rahatsızlıklarda, bebeğin hemen göz muayenesinin yapılması gereklidir. Soru: Yeni doğan bebeğin muayenesi zor değil midir? Cevap: Yeni doğan bebeğin muayenesi erişkin muayenesine göre bazı zorluklar taşır. Ancak, bebeğin mutlaka muayenesi gerekiyorsa bu, narkozla da yapılabilir. Soru: Bebeğin narkoz alması riskli değil midir ? Cevap: Yapılan her işlemde bir risk payı vardır ve yeni doğan bebeğin uyutulmasında, erişkin bir hastaya narkoz verilmesine göre pratik bazı güçlükler vardır. Fakat narkoz için birinci koşul, bebeğin narkoz almasına engel bir sağlık probleminin mevcut olmamasıdır. Bu nedenle önce çocuk hastalıkları uzmanı ile konsültasyon yapılarak, narkoza engel bir durumun olup olmadığı öğrenilir. Deneyimli bir anestezi uzmanının varlığında bebeklerin uyutulmasının korkulacak hiçbir yanı yoktur. Soru: 1 yaşındaki bir bebeğin gözleri kayıyorsa tedavi için kaç yaşına kadar beklenmelidir ? Cevap: Gözü kayan bir bebek veya çocukta, bu durumun zamanla kendiliğinden düzeleceği düşüncesiyle beklemek ve doktora başvurmamak büyük hatadır. Gözde herhangi bir kayma olduğunda, hiç beklemeden, hemen bir göz doktoruna başvurularak muayene ettirilmelidir ve doktorun önerisine göre hareket edilmelidir. Soru: 3 aylık bir bebeğim var, doğduğundan beri her iki gözü sürekli olarak sulanıyor ve çapaklanıyor, ne yapmalıyım ? Cevap: Bebeğinizde büyük olasılıkla doğuştan gözyaşı kanalı tıkanıklığı var. Hemen bir göz doktoruna başvurmanız doğru olacaktır. Bu durumun tedavisi için önce bazı damlalar kullanmanız ve gözyaşı kesesinin bulunduğu yere (göz ile burun kökü arasındaki bölgeye) masaj yapmanız tavsiye edilecektir. Düzelme olmazsa narkozla, tıkalı olan gözyaşı kanalının açılması gerekecektir. Soru: Bebeklerde narkozla, tıkalı gözyaşı kanalının açılması zor bir ameliyat mıdır ? Cevap: Bu işlem bir ameliyat değildir. Sonda adı verilen tel gibi bir aletle gözyaşı kanalının açılması söz konusudur. Ortalama 5 dakikalık bir işlemdir. Fakat bebek 18 aylık olana kadar kanal açılmazsa, daha sonra kanala tüp takılması ve ameliyat yapılması gerekecektir. Soru: 5 yaşındaki çocuğum televizyonu çok yakından izliyor ve gözlerini kırpıştırıyor, ne olabilir? Cevap: Çocuğun, gözlük takmasını gerektirecek bir görme problemi olabilir. Göz muayenesi olup, durumun ortaya çıkarılması gerekir. Soru: Bir bebekte veya çocukta gözbebeklerinde beyazlık görülmesi neye işarettir ? Cevap: Bir bebek veya çocukta her iki gözbebeğinde beyazlık görülürse bu, büyük ihtimalle doğuştan kataraktın belirtisidir. Bu durumda, hemen doktora başvurulmalı ve önce beyazlığın gerçekten katarakt olup olmadığı anlaşılmalı, sonra tedaviye geçilmelidir. Soru: Doğuştan katarakt nedir ? Cevap: Normal olarak saydam olması gereken göz merceğinin saydamlığını kaybedip beyazlaşmasına katarakt denir. Katarakt çoğunlukla yaşlılarda olduğu halde yeni doğan bebeklerde veya çocuklarda da görülebilir. Bu tür katarakt, doğuştan katarakt olarak isimlendirilir. Akraba evliliklerinde, ailesinde doğuştan katarakt olanlarda görülebilir. Ayrıca hamilelikte... - GÖZ HASTALIKLARI - SORU:Kuru göz nasıl teşhis edilir? CEVAP:Basit bir göz muayenesi ile kuru göz tanısı konabilir. Bazen gözyaşını ölçen testler gerekebilir. Schirmer gözyaşı testinde alt kapağın iç kısmına filtre kağıt parçaları konur ve değişik şartlarda gözyaşı üretimi ölçülür. Diğer bir testte göze floresein veya Rose Bengal isimli boyalar damlatılarak belli boyanma şekilleri araştırılır. SORU:Kuru göz nasıl tedavi edilir? CEVAP:Göz yaşı eklenmesi Suni göz yaşları normal gözyaşına benzer. Bunlar gözü kayganlaştırır ve nemlendirir. Suni gözyaşlarındaki koruyuculara duyarlılık varsa koruyucusuz suni göz yaşları kullanılabilir. Sık aralarla damla damlatma ihtiyacı varsa, koruyucu içermeyen göz yaşlarını kullanmak daha iyi sonuç verebilir. Ayrıca alt kapağın içine günlük olarak yerleştirilen ve yavaş salınım gösteren katı gözyaşı preparatları da mevcuttur. SORU:Göz sulanmasının sebepleri nelerdir? CEVAP:Aşağıdaki nedenlerle gözde sulanma meydana gelebilir: · Konjonktiva veya korneanın bozuklukları; · Göz kapağı bozuklukları; · Göz içi iltihapları; · Göze yabancı cisim kaçması; · Çocuklarda glokom (göz içi basınç yüksekliği); · Gözyaşı kanallarındaki tıkanıklık veya darlıklar SORU:Gözyaşı kanallarındaki tıkanıklık nasıl tespit edilir? CEVAP:Detaylı bir muayene ile göz sulanmasının diğer sebepleri dışlandıktan sonra gözyaşı deliklerinden ucu sivri olmayan bir iğne girilerek sıvı verilir, hasta sıvının genzinden geldiğini ifade ediyorsa kanallar açıktır, aksi takdirde kapalıdır. Kanalın kapalı olduğundan emin olmak ya da tıkanıklığın yerini tespit edebilmek için ilaçlı bir filmler gerekebilir. SORU:Gözyaşı kanallarındaki tıkanıklık nasıl açılır? CEVAP:Bebeklerde bu kanalların tıkanıklığı veya darlığı sık rastlanan bir durum olup bir yaşına kadar genellikle açılır. Bu zamana kadar açılmadığı takdirde genel anestezi altında sonda uygulaması yapılır. Bununla başarı elde edilemezse ileri yaşlarda (4 yaşından itibaren) ameliyat yapılır. Erişkinlerde genellikle ameliyat tercih edilir ve bunun ileri yaşlara bırakılmamasında fayda vardır. Tıkanıklık seviyesine göre teknik değişir ve bazen tüp uygulaması gerekebilir. Bu takdirde tüp uzun süre gözyaşı kanalında bırakılır. SORU: Gözlerimde zaman zaman çapaklanma ve kızarıklık oluşuyor nedeni ne olabilir? CEVAP: Bir göz hekimi ile bağlantı kurmanız çok daha sağlıklı olacaktır. Şikayetleriniz konjuktivit yada keratit dediğimiz durum ile uyumlu olabilir. Allerjik nedenler, lens kullanımı, mikrobik nedenler, göz kuruluğu, bilgisayar başında fazla kalma ile ilişkilendirilebilir. SORU: babam 74 yaşında ve beyaz rengi, elektrik ışığını göremiyor.ayrıca etrafındaki herşeyin sağa sola titreştiğini söylüyor. CEVAP: babanızın şikayetleri retinadaki görme merkezinin veya görme sinirinin yaşa bağlı olarak bozukluğuna işaret ediyor olabilir.Yaşa bağlı görme merkezi bozulmasının bir göz uzmanınca değerlendirilmesi gereklidir. SORU: Yasim 20 daha önce ßir göz problemim olmadi. Renkli Lens kullanmayi düşünüyorum. LenS alirken nelere dikkat etmeliyim. Renkli lenslerin herhangi ßir zarari varmidir? zarari yoksa Pratik Sekilde Optik cilerden alip kullanimina baslayabilirmiyim.? Son olarak Göz rengim kahverengi hanqi renkle eşleşmesi vardir bu rengin? CEVAP: Herhangibir lensi kullanmaya başlamadan önce gözde allerji belirtisi, kuruluk vb sorunlar olup olmadığı mutlaka değerlendiilmelidir. Renkli lensler diğerlerine göre daha allerjik etki yapar. Rengine ise deneyerek karar vemekte fayda var. AZ GÖRME SORU:Az görme nedir? CEVAP: Gözlük, kontakt lensler veya göz içi lens implantları ile görmeniz artırılamıyorsa sizde az görme mevcut demektir. Bu durum körlükle eş anlamlı değildir. Az gören kişilerin hala işe yarar bir görmesi mevcut olup sıklıkla görme cihazları kullanılarak artırılabilir. Görme bozukluğu hafif ya da ağır olsun, az görme, görmenizin ihtiyaçlarınızı karşılayamadığı anlamına gelir. Görme artırıcı cihazların kullanımına ancak tıbbi ve cerrahi tedavilerden sonra, ya da bunların fayda sağlamayacağı saptandıktan sonra göz hekimi tarafından karar verilir. SORU:Az görme sebepleri nelerdir? CEVAP: Doğumdan varolan bozukluklar, kalıtsal hastalıklar, yaralanmalar, şeker hastalığı, glokom, katarakt ve yaşlanma az görmeye yol açabilir. En yaygın sebebi gözün sinir tabakasının bir hastalığı olan maküla dejenerasyonudur. Maküla dejenerasyonu merkezi görmeyi bozar, tam körlük yapmaz ve çevresel görme korunur. SORU:Az görmenin farklı tipleri var mıdır? CEVAP: En sık merkezi görme veya okuma bozukluğu görülmesine rağmen çevresel görme azalması veya renkli görüşün kaybolması şeklinde de karşılaşılabilir. Göz; ışık, kontrast duyarlılık veya kamaşmaya karşı uyum yeteneğini kaybedebilir. Farklı az görme tipleri farklı yardımcı cihazlar gerektirir. Örneğin doğuştan az görmesi olan bir kişi ile sonradan az görme gelişen bir kişinin ihtiyaçları farklıdır. SORU:Az görenler nasıl tedavi ediliyor? CEVAP: Az görenler için geliştirilmiş pek çok yardımcı cihaz vardır. Her durumda görmeyi normale çeviren tek bir cihaz söz konusu değildir. Farklı amaçlar için farklı cihazlar gerekir. Bu cihazlar uzman ekipler tarafından denenerek kullanabilecek kişilere önerilmektedir. Az görenlere yardım cihazları optik olan ve optik olmayan başlıkları altında incelenebilir. SORU:Optik cihazlar nelerdir? CEVAP: Bunlar büyütme amaçlı lensler veya lens kombinasyonlarıdır ve normal gözlük camlarından farklıdır. Optik cihazlar beş ana grupta toplanabilir: Büyütücü gözlükler, normal gözlüklerden daha güçlüdür. Bunları kullanırken okunacak materyalin göze çok yaklaştırılması gerekir, aksi takdirde yazı odak dışında kalır. Önce bu durum ürkütebilir, fakat zamanla alışılır. Yakın için tasarlanmışlardır, göze takıldıkları için okunacak materyal rahatça tutulabilir. Büyütücü gözlükler direk olarak bir gözlüğe monte edilebilirler ya da kişinin kendi gözlük numaraları üzerine eklenebilir. Bunların asferik ve teleskopik şekilleri vardır. Teleskopik olanlar daha kaba görünümlü olmalarına rağmen daha uzak mesafeden geniş bir görüş sağlarlar. Asferik olanlar ise estetik görünür, fakat daha kısa mesafeden daha dar alanı gösterirler. Heri ki büyütücü gözlük tipinin pek çok değişik modelleri piyasada mevcuttur. El büyüteçleri çoğu kimse tarafından bilinir. Bunlarla okunacak materyal normal mesafede tutulabilir. Kırtasiye veya fenni gözlükçülerden temin edilebilirler. Ayaklı büyüteçler okunacak materyalin üzerine konur. Bazıları kendinden aydınlatmalıdır. Büyüteçler, görüşü normal aktivitelerine yeten fakat kısa süreli yakın görüş gerektiren senet, fatura, telefon rehberi, telefon tuşları, ev aletlerinin düğmeleri vb. gibi şeylerin görülmesinde oldukça faydalıdır. Ellerinde titreme olanlar, görmesi çok düşük olanlar ayaklı, aydınlatmalı büyüteçlerden yararlanabilir Teleskoplar uzak büyütme içindir. Elde ya da gözlüğe monte edilerek kullanılabilirler. Özellikle televizyon seyrederken, otobüslerin yazılarını okurken, ilanlara, panolara bakarken çok yararlıdır; gözlük gibi devamlı kullanımları zordur ve deneyim gerektirir. Kapalı devre televizyon sistemi, bir televizyon ekranına okunacak materyalin büyütülmüş görüntüsünü verir. Bunların büyütme ve kontrastı ayarlanabilir ve kullanımları diğer cihazlardan daha kolaydır. Sadece okumak veya resimlere bakmak için kullanılır. Siyah-beyaz veya renkli olanları vardır. Özellikle öğrenciler ve masa başı işi yapanlar için oldukça faydalıdır. Son zamanlarda maliyetleri de oldukça düşmüştür. SORU:Optik olmayan cihazlar nelerdir? CEVAP: · Büyük yazılı kitaplar, gazete ve dergiler; · Düzgün yazmaya yardımcı cihazlar; · Büyük oyun kartları; · Büyük telefon tuşları; · Yüksek kontrastlı saat ekranları; · Konuşan makinalar (saatler, bilgisayarlar); · Yazıyı gösteren ve yüksek sesle okuyan makinalar; Optik olmayan en basit yöntem görülmesi istenen şeye yanaşmaktır. Görülmesi istenen nesneye yaklaşmak, gözlere zarar vermez. SORU:Az gören kimseler için aydınlatma önemli midir? CEVAP: Uygun aydınlatma, az görenlere yardım cihazı kadar önemlidir. Benzer bir işi yapmak için 60 yaşında sağlıklı bir kişi, 20 yaşındaki haline göre iki kat aydınlatmaya ihtiyaç duyar. Aydınlatma kaynağı okunacak materyale yakın tutulmalı ve bu amaç için ayarlanabilir kolları olan yüksek yoğunluklu ışıklar kullanılmalıdır. Yansıyan ışıklar siper kullanılarak veya emici lenslerle yok edilebilir. SORU:Az görenlere yardım için hangi hizmetler vardır? CEVAP: Göz doktorunun tam bir muayene yapması şarttır. Az görmenizin sebebi tespit edildikten sonra bu cihazlar önerilir veya bu cihazların uygulanabileceği bir merkeze sevk yapılır. Hükümetler veya özel kuruluşlar az görenler için sosyal servisler sunabilirler. Bunlar konuşan kitaplar, bağımsız evde yaşayabilme eğitimi ve bazen oryantasyon ve hareketlilik eğitimi olabilir. KATARAKT AMELİYAT SONRASI GÖRME VE GÖZLÜK İHTİYACI : SORU: Katarakt ameliyatı olduktan sonra eski görmeme kavuşur muyum ? CEVAP: Eğer gözde katarakt dışında görmeyi azaltan bir neden yoksa, yani saydam tabaka (Kornea) normal yapıda ise (herhangi bir leke, şekil bozukluğu yoksa) ve sinir tabaka (retina) sağlıklı ise (diabet, hipertansiyon ve göz tansiyonuna veya yaşlılığa bağlı bir zayıflama yoksa) Katarakt ameliyatı yapılan bir göz, eski görmesine kavuşur. SORU: Katarakt ameliyatı olduktan sonra gözlük kullanacak mıyım ? CEVAP: Katarakt ameliyatı sırasında göziçine yerleştirilen merceğin numarası, uzağı veya yakını net görecek şekilde ayarlanabilir. Böylece, ameliyat olan kişinin gözü uzak için sıfırlanmış ise uzağı gözlüksüz net görür, ancak yakın için gözlük kullanması gerekir. Eğer ameliyatta takılan mercekle göz miyop yapılırsa, o kişi yakını gözlüksüz görebilecek, fakat uzak için gözlük ihtiyacı ortaya çıkacaktır. SORU: Çevremde Katarakt ameliyatı olup da hiç gözlük kullanmayan kişilerle karşılaşmam mümkün mü? CEVAP: Tabii, eğer ameliyat ile göz hafif miyop hale gelmiş ise kişi, çok küçük punto olmamak üzere kitap, gazete okuyabilir; uzak mesafeyi de normalden biraz zayıf da olsa gözlüksüz görebilir. SORU: Katarakt ameliyatı olduktan sonra her mesafeyi net görmeyi sağlayan (gözlüklerde olduğu gibi) göziçi mercekleri mevcut değil mi? CEVAP: Evet, multifokal adı verilen bu tip göz içi mercekleri mevcut, ancak bu mercekler sonuçları mükemmel olmadığından henüz rutin kullanıma girmemişlerdir. KATARAKT AMELİYAT ZAMANI : SORU: Katarakt ameliyatı olmam için görmemin iyice azalması mı gerekir ? CEVAP: Hayır, Katarakt başlayıp görme derecesinde azalma başladığından itibaren, kataraktın herhangi bir döneminde ameliyat yapılabilir. Ameliyat kararı, doktorun muayene bulguları ve hastanın şikayetleri biraraya getirilerek doktor ve hastanın birlikte verecekleri bir karardır. Burada hastanın yaşı, mesleği, günlük yaşamındaki aktifliği, sosyal yaşamı gibi bir çok faktör göz önünde tutulmalıdır. İLERLEMİŞ KATARAKT : Soru: Çok geç (ilerlemiş katarakt) dönemde katarakt ameliyatı olmak ameliyat başarısını etkiler mi ? Cevap: Evet, çok ilerlemiş kataraktların ameliyatında, problem çıkma olasılığı daha fazladır. Ayrıca, ileri kataraktlarda ameliyat süresi de daha uzun olmaktadır. Uzayan ameliyat süresi de ameliyat esnasında ortaya çıkabilecek problem yüzdesini arttırdığı gibi ameliyat sonrasında da gözün iyileşme süresini uzatmakta, hatta bazen de kalıcı problemlere yol açabilmektedir. Bu nedenlerle katarakt çok ilerlemeden, yani görme tümüyle kaybolmadan ameliyat olunması daha doğru olacaktır. GÖZİÇİ MERCEKLERİ : Soru: Göziçine takılan merceklerin iyi ve kötü olanları varmış, doğru mu ? Cevap: Hayır, kötü lens yoktur. Ancak, değişik maddelerden yapılan, değişik fiziksel özellikleri olan göziçi mercekleri mevcuttur. Örneğin, eskiden beri kullanılan ve sert bir maddeden imal edilen katlanamayan (sert) göziçi mercekleri olduğu gibi son yıllarda kullanılan ve yumuşak bir maddeden yapılan katlanabilir göziçi mercekleri de vardır. Soru: Katlanabilen ve katlanamayan göziçi mercekleri arasında, yapılan ameliyat yönünden nasıl bir fark vardır ? Cevap: Katlanabilen göziçi mercekleri göze daha küçük bir kesi yerinden (3 mm gibi), katlanamayan mercekler ise 5-6 mm gibi daha geniş bir kesiden göze sokulurlar; dolayısıyla katlanabilen lenslerde iyileşme süresi daha kısa ve ameliyat sonrası oluşan astigmatizma daha küçüktür. KATARAKT AMELİYATI : SORU: Katarakt ameliyatı için narkoz almam gerekiyor mu ? CEVAP: Katarakt ameliyatı için narkoz (genel anestezi), çocuk ve bebek hastalar dışında kesinlikle gereksizdir. Katarakt ameliyatında, erişkin hastalar için lokal anestezinin değişik türleri kullanılır; ya gözün çevresine enjeksiyon yapılarak hem göz uyuşturulur, hissiz hale getirilir ve aynı zamanda göz hareketleri ortadan kaldırılmış olur, ya da topikal anestezi adı verilen bir aneztezi türü kullanılır. Burada, göz çevresine herhangi bir enjeksiyon (iğne) yapılmaz, göze damlatılan damlalarla göz, hissiz hale getirilerek ameliyat yapılır. Ancak, damla anestezisinde göz hareketleri devam ettiğinden hastanın uyumlu olması ve söylenilenleri tam olarak yapması koşulu gereklidir. Bu yüzden, örneğin işitme problemi olan hastalarda damla anestezisini uygulamak riskli olabilir. Ayrıca, uzun süreceği tahmin edilen ameliyatta da damla anestezisini kullanmak doğru değildir. SORU: Katarakt ameliyatının süresi ne kadardır? CEVAP: Fakoemülsifikasyon veya kısaca fako tekniğiyle yapılan bir katarakt ameliyatı, ortalama olarak 15-20 dakika kadar sürmektedir. Ameliyat süresi 10 dakika kadar olabileceği gibi 30 dakika ve daha uzun da olabilmektedir. Bu süre, gözle ilgili birtakım özelliklerle ilgilidir. SORU: Katarakt ameliyatının süresinin uzamasına neden olan göze ait özellikler nelerdir ? CEVAP: Kataraktın çok sert (eski) olması, gözbebeğinin küçük olması, gözmerceğinin asıcı bağlarının olmaması gibi durumlarda ameliyat süresi uzamakta ve bazen de bu özelliklerin yolaçtığı bazı problemler de çıkabilmektedir. SORU: Katarakt ameliyatında göze dikiş atılıyor mu ? CEVAP: Halen uygulanmakta olan katarakt ameliyatı tekniğinde göze dikiş atmaya gerek kalmamaktadır. Ancak, daha önceki ameliyat tekniğinde ameliyat yeri dikişle kapatılmakta idi. Bu yüzden yeni tekniğe, halk arasında ''dikişsiz katarakt ameliyatı'' adı verilmektedir. SORU: Katarakt ameliyatı laserle mi yapılmaktadır ? CEVAP: Halen uygulanmakta olan katarakt ameliyatı tekniğinde laser kullanılmamaktadır. Ameliyatın bilimsel adı ''Fakoemülsifikasyon'' veya kısaca ''Fako'' dur. Kataraktın küçük parçalara ayrılıp emilmesi anlamına gelmektedir. Burada kullanılan enerji, laser enerjisi olmayıp ultrason (ses titreşimi) enerjisidir. Ancak bu, halk arasında yanlış olarak laserle katarakt ameliyatı olarak bilinmektedir. SORU: Günümüzde laserin kullanıldığı katarakt ameliyatı tekniği mevcut mudur ? CEVAP: Evet, lazer enerjisinin kullanıldığı yeni jenerasyon aletler de mevcuttur. Ancak bunlar gündelik kullanıma henüz girmemiştir. Çünkü, halen fakoemülsifikasyon aletleri kadar fayda sağlayamamaktadır. SORU: Katarakt ameliyatı olduktan sonra yatmak gerekli midir ? CEVAP: Hayır, ameliyattan sonra hastanede veya evde yatak istirahati gerekli değildir. KATARAKT AMELİYATINDAN SONRA : SORU: Ameliyattan sonra gözün kapalı kalması gerekli midir ? CEVAP: Katarakt ameliyatından sonra gözün açık kalıp kalmayacağı, ameliyatı yapan doktor tarafından belirlenir. Ameliyattan sonra göz açık bırakılacağı gibi, 24 saat kapalı tutulabilir veya gerekirse 2-3 gün de kapatılabilir. SORU: Ameliyattan sonra, tekrar ne zaman göz muayenesi gereklidir ? CEVAP: Genel olarak, hastanın ameliyattan 24 saat sonra ameliyat yapan doktor tarafından muayene edilmesi doğru olacaktır. Sonraki kontroller ameliyattan 2-3 gün sonra, 1 hafta ve 1 ay sonra yapılabildiği gibi gözün durumuna göre daha sık veya daha seyrek de yapılabilir. SORU: Katarakt ameliyatından sonra ilaç kullanmak gerekli midir ? CEVAP: Katarakt ameliyatından sonra, ameliyatın gözde yaptığı reaksiyonu azaltmak, gözün iyileşmesini kolaylaştırmak, enfeksiyon riskini azaltmak amacıyla birtakım göz damlalarının kullanılması doğru olacaktır. İlaçların kullanım süresi,ameliyat sonrası kontrollerdeki gözün durumu ile ilgili olarak ameliyatı yapan doktor tarafından belirlenecektir. SORU: Katarakt ameliyatından sonra gözde bazı şikayetler olur mu? CEVAP: Tabii, katarakt ameliyatından sonra hastanın hiçbir şikayeti olmayabileceği gibi bazen de batma hissi, sulanma, kanlanma gibi bir süre devam edebilen bazı şikayetleri olabilir. SORU: Katarakt ameliyatından sonra yapılmaması veya dikkat edilmesi gereken hareketler veya dikkat edilmesi gereken durumlar nelerdir ? CEVAP: Ameliyattan sonra özellikle birinci hafta içinde enfeksiyon (mikrop kapma) riski fazla olduğundan bu dönemde hastanın elini gözüne sürmemesi, gözüne herhangi bir yabancı cisim kaçmasını engellemesi, su kaçırmaması doğru olacaktır. Ayrıca verilen damlaları düzenli olarak kullanmalı ve ağrı, kızarıklık, görmenin bozulması gibi şikayetlerde hemen doktoruna başvurulmalıdır. SORU: 15 yıl önce katarakt ameliyatı oldum, fakat mercek takılmadı, o yüzden kalın camlı gözlük kullanıyorum ve rahat değilim, tekrar ameliyat olup göziçi merceği takılabilir mi ? CEVAP: Bunun için öncelikle bir göz doktoruna gidip muayene olmanız ve ikinci bir ameliyat için gözünüzün uygun olup olmadığını öğrenmeniz gerekir. Eğer böyle bir ameliyat için gözünüz uygun ise yapılacak ameliyatla göziçi merceği takılır ve siz de kalın gözlüklerden kurtulmuş olursunuz. SORU: 2 yıl önce katarakt ameliyatı oldum ve göziçi merceği takıldı, fakat son sıralarda görmem çok azaldı, bulanık görmeye başladım; tekrar katarakt gelmiş olabilir mi ? CEVAP: Katarakt ameliyatı olan bir kişide tekrar katarakt olması sözkonusu değildir. Eğer katarakt ameliyatı olan bir hastada görme tekrar azaldı ise bu değişik nedenlerle olabilir. Retina veya Kornea tabakasında görmeyi azaltan bir neden yoksa, katarakt ameliyatı olan hastalarda genellikle görme azalmasından sorumlu olan neden ameliyat sırasında gözde bırakılan (ve içine göziçi merceği yerleştirilen) kataraktın arka kapsülünün kalınlaşması veya beyazlaşmasıdır. Bu durum halk arasında 'gözüme tekrar katarakt geldi' şeklinde ifade edilmektedir. Bu durumun düzeltilmesi kolay olup tekrar ameliyat gerektirmez. YAG laser isimli bir laser ile bu sorun 1-2 dakika içinde ameliyatsız halledilir ve görme yine netleşir, eski düzeyine gelir. KERATOKONUS HAKINDA (göz hastalığı) SORU: KERATOKONUS nedir? CEVAP: Gözün en önünde yer alan ve bir kubbe bombeliğinde olması gereken saydam tabakanın bombeliğinin bozulması ve konik şekil almasıdır. Yani keratokonus, "konik şekilli kornea" anlamındadır. Normalde yuvarlak şekilli olan korneanın konikleşmesiyle görme azalır. SORU: Keratokonusta görme neden azalır? CEVAP: Keratokonus hastalığında korneanın şeklinin bozulması, deforme olması, gözde oluşan görüntünün de deforme olmasına, görme netliğinin ve kalitesinin bozulmasına ve görme derecesinin azalmasına neden olur. SORU: Keratokonus hastalığında ilk belirti nedir? CEVAP: Keratokonuslu gözlerde, başlangıçta astigmat denilen görme bozukluğu ortaya çıkar. Bu, genellikle miyop-astigmat türündedir. Hastalığın ilerlemesi ile birlikte göz gittikçe daha fazla miyop ve astigmat olmaya başlar, özellikle astigmatizma çok ilerler, kornea (saydam tabaka) giderek öne doğru konikleşir ve incelir, düzensiz bir şekil alır. Bu şekil bozukluğuna paralel olarak da gözlükle düzeltilemeyen bir astigmatizma oluşur. SORU: Keratokonus hastalığının nedeni biliniyormu? CEVAP: Keratokonusun nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte genetik bir yönü mevcuttur. Keratokonus bir anlamda, korneanın dejeneratif bir hastalığıdır. SORU: Keratokonusun sık görülen hastalıkmıdır?Kaç yaşında görülür? CEVAP: Keratokonus, toplumda ortalama her 2000 kişide bir (1/2000) görülen bir hastalıktır. Ortaya çıkışı genellikle 15-20 yaşlarındadır. Her hastada değişik seyredebilir. Bazen 4-10 yıl ilerler, sonra durabilir. Bazen de hızla ilerler, görme kısa zamanda bozulabilir. SORU: Keratokonus tedavi edilebilirmi? CEVAP: Keratokonusda rahatsızlığın dönemine göre değişik tedavi uygulamaları yapılır. Hafif miyopi ve astigmatizmanın bulunduğu erken dönemde gözlükle hasta net görebilir. Hastalık ilerlediğinde artık gözlükle net görüş sağlanamaz duruma gelir. Bu dönemde özel keratokonus lenslerinden (gaz geçirgen kontakt lensler) faydalanır. Hastalar kontakt lens takabildikleri ve görme dereceleri yeterli seviyede kaldığı sürece ameliyata gerek yoktur. Hastalığın ileri dönemlerinde görme derecesi düşer ve kontakt lens takılamaz hale gelir. Bu dönemde ameliyat gerekli hale gelir. İstatistikler, keratokonuslu gözlerin sadece %20'sinde ameliyat gerektiğini göstermektedir. Söz konusu ameliyat, deforme olan merkezi korneanın yerine sağlam bir korneanın nakledilmesidir. Tıbbı adı keratoplasti veya kornea transplantasyonu olan bu ameliyat halk arasında yanlış olarak "göz nakli" ismiyle bilinmektedir. Bu ameliyat bir organ nakli olamayıp doku naklidir. Kornea tabakası (gözün saydam tabakası) damarsız bir doku olduğundan, doku reddi organ nakillerine göre çok azdır.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
03-30-2009, 15:21 | #2 |
- PSİKOLOJİ - SORU:Arkadaşlık konusunda zorlanıyorum CEVAP:Arkadaşlık konusunda zorlanmak çok geniş çerçeveli bir konudur. Yaşadığınız deneyimlere, kişilik yapınıza, yetiştirildiğiniz sosyal çevreye bağlı olarak bu problemin nedenleri değişebilir. Bunlardan hangisinin arkadaş edinmenize engel olduğunun bulunması gerekli. Bununla birlikte bu problem ne kadar büyük? Her insanın gerçek dostunun sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Sizin de birkaç dostunuz veya arkadaşınız varsa bu normal bile sayılabilir. SORU: 3 gündür x kullanıyorum. Obsesif kompulsif hastasıyım. Faverinin yan etkileri beni korkutuyor. Bir yıl kullanacağım. Acaba bir yıl sonunda kalıcı bir rahatsızlığım olur mu? CEVAP:Tüm ilaçlarda olabileceği gibi antidepresan ilaçların da yan etkileri bulunmaktadır. Bu yan etkilerin bazıları sizde de görülebilir veya hiçbir yan etki görülmeyebilir de. Bu konuda bir psikiyatr arkadaş daha iyi yardımcı olabilir fakat bu yan etkilerin kalıcı bir sorun yaratacağını düşünmüyorum SORU:Çok mutsuzum. Geceleri uyuyamıyorum ve aşırı kilo kaybına uğruyorum. Midem ve başım ağrıyor. Nedenleri nelerdir? CEVAP:Bunlar depresyon dediğimiz duygu-durum bozukluğunun belirtileri olabilir. Bunun pek çok nedeni olabilir. Yaşadığınız travmatik bir olay, iş veya aile ile ilgili sorunlar, yaşadığınız yoğun stres dönemi buna neden olmuş olabilir. Yapacağınız en doğru şey bir an önce bir tedaviye başlamak olacaktır. SORU:Günün herhangi bir saatinde aniden sanki bulunduğum ortamdan uzaklaşıyorum. Sanki o an bulunduğum mekanda yokum. Hafızam kayboluyormuş gibi oluyor. Rüyada gibi oluyorum. Antidepresan hapı yuttum, birinci günden bıraktım. Çok ağır geldi. İş yaşamımı, sosyal yaşantımı bu olay çok etkiliyor. Ne yapmam gerekiyor? Sanki ruhum ve bedenim ayrılıyor. Yardımcı olursanız çok sevinirim. CEVAP: Bu bahsettiğiniz durumu depersenalizasyon ve derealizasyon diye adlandırıyoruz. Daha çok panik bozuklukta görülebilen bu durum zaman zaman faklı şekillerde de görülebilir. Ne olursa olsun antidepresan ilaçlara doktor tavsiyesi olmadan başlamayın ve bu durum sizi bu kadar çok etkilediği içinde bir uzmana başvurun. SORU: Öfkemizi boşaltmak iyi midir? CEVAP: Psikologlar artık bunun çok yanlış ve tehlikeli bir inanç olduğunu göstermişlerdir. Araştırmalar, kızgınlık duygusunun “boşaltılması”nın kızgınlık, öfke ve saldırganlığı daha çok arttırdığını ve sorunu çözmek için hiç bir yararı olmadığını göstermektedir. Onun için en iyisi, öfkenizi neyin başlattığını bulmak ve kendinizi öfkeyle kaybetmeden, bu nedenlerle başa çıkabilme yollarını öğrenmektir. SORU: Bir yıldır hayattan zevk almaz oldum sürekli bir hüzün yaşıyorum.yüz ifadem hep ağlamaklı ve kesin bir nedeni yok bunun.ne oluyor bana anlamıyorum.ne yapmalıyım. CEVAP: Yaşadığınız tablo bir depresyon tablosu olabilir. Depresyonda iken insanlar kederli, üzgün ve mutsuzdurlar. Sosyal ilişkilerinde ve iş performansında bozulmalar yaşayabilirler. Konsantrasyon kaybı, güçsüzlük ve çok sayıda diğer belirtiler de klinikte egemen olan belirtilerdir. Bir hastayı klinik şartlarında değerlendirmeden depresyon tanısı koymak doğru olmayacaktır. Bir psikiyatri uzmanından yardım almanız uygun olacaktır. SORU: Rahat uyuyamıyorum. gündüz hiçbirşeyım yok gece yatarken sanki hertarafım ağırıyor. bi otarafa dönüyorum bi butarafa hiç bir pozisyomda rahat edemiyorum. gecede 10-15 kez uyanıyorum. CEVAP: Şikayetleriniz bir aydan daha uzun zamandır devam ediyorsa daha detaylı değerlendirme için bir uzmandan yardım almalısınız. - İLAÇ & VİTAMİN - SORU: Vitamin hapları günün hangi saatinde alınır? Belli saatlerde almanın önemi var mıdır? CEVAP: Vitamin hapları günün herhangi bir saatinde alınabilir. Ancak, diş fırçalamak gibi her gün düzenli olarak aynı saatte yapılan bir iş olarak görülmesinin, hapları almayı hatırlama açısından yararı vardır. SORU: Güneş altında yeterli süre kalındığında vücudun D vitamini gereksinimi karşılanmış olur mu? CEVAP: Normal bir yetişkinin D vitamini gereksinimi, yeterli süre güneş ışığı alınmasıyla karşılanabilir. D vitamini, iskelet yapısının oluşumu ve gelişiminde çok önemli role sahip olduğundan, bebeklerin, çoçukların, hamile ve emzikli kadınların D vitaminine ihtiyaçları daha fazladır. Son zamanda yapılan araştırmalar, derinin zamanla D vitamini sentezleme yetisini kaybettiğini gösterdiğinden yaşlıların da D vitamini takviyesine gereksinimi olduğu anlaşılmıştır. SORU: Demirin insan vücudu için önemi nedir? CEVAP: Kanda eritrositler denen kırmızı kan hücreleri dokulara oksijen taşınmasından sorumludur. Eritrositlerin içinde yer alan hemoglobin adı verilen madde bu işlevi yerine getirir. Bu maddenin içinde yer alan demir, dokuya oksijen taşınması ve böylece dokudaki oksidasyon olaylarının sürdürülmesi için gereklidir. Demir eksikliğine bağlı olarak kansızlık, bunun sonucunda da yorgunluk ve çalışma kapasitesinde azalma görülür. SORU: Kadınların erkeklerden daha fazla demire ihtiyacı var mıdır? CEVAP: Erkeklerin demir ihtiyacı günde 10 mg, kadınların 15 mg''dır. Kadınlarda her ay adet (menstruasyon) dönemlerinde kan kaybı olduğundan, ayrıca gebelik ve emzirme dönemlerinde bebeğin demir ihtiyacını da anne karşıladığından demir gereksinimi artar. Buna karşın kadınların demir depolama kapasitesi düşük olduğundan demir takviyesine özellikle ihtiyaç duyarlar. Kadın Erkek Vücudun Günlük Demir İhtiyacı 15 mg 10 mg Vücuttaki Demir Deposu 4 mg/kg 14 mg/kg SORU: Vitamin eksikliğine yaşlılarda neden sık rastlanır? CEVAP: Yaşlılar genelikle pek iştahlı değildirler ve az yerler. Bunun dışında, dişlerle ilgili sorunlar, parasızlık ve yanlızlık nedeniyle beslenmeye yeterince özen göstermeme gibi nedenler de yaşlıların yeterince vitamin alamayışında etkendir. İleri yaşlarda, barsaklardan vitamin emilimi de bozulduğundan, vitamin içeriği artırılmış besinler ya da vitamin preparatları kullanılmalıdır SORU: Bir B vitamini kompleksi ya da multivitamin kullanırken niçin insanın idrarı parlak sarı bir renk alır? CEVAP: B vitaminleri suda eriyen vitaminlerdir ve yağda eriyen vitaminler gibi depoları söz konusu değildir. Günlük olarak aldığınız miktar vücudunuzun kullanabileceğinden daha fazla ise artan miktar direkt olarak idrara çıkacaktır. Bu renkle, özellikle yüksek miktarda B2 vitamini (riboflavin) alındığında karşılaşılır. Endişelenecek bir şey yoktur SORU: İlaç kullanımı vitamin gereksinimini etkiler mi? CEVAP: Evet. Bazı ilaçların düzenli olarak kullanımı, vitaminlerin emilimi, kullanım, depolanım ve atılımını etkileyebileceğinden, vücudun vitamin dengesini bozabilir. Bu ilaçlar arasında antibiyotikler (B2 ve C vitamini gereksinimini etkiler), oral kontraseptifler (B6 ve folik asit), trankilizanlar (B2 ), ağrı kesiciler (folik asit, C vitamini) ve diüretikler (folik asit, tiamin) sayılabilir - KADIN SAĞLIĞI - SORU: hamilelikte idrar yolu enfeksiyonunun bebeğe zararı varmıdır CEVAP: Kesinlikle evet SORU: 55 yasindayim gece idararimi tuatmiyorum sebebi ne olabirlir CEVAP: Bir ürolog ve bir kadın doğumcuya muayene olmalısınız. SORU: idrar yollarımı üşüttüğüm için son 1 haftadır azosilin nevotek içiyorum hala bitmedi ama adetimin ilk günü 1 mayıs daha adet olmadım ilaca devam edip etmemekte şüphem var birde eğer hamile isem ilacın ne zararları olabilir CEVAP: azosilinin zararı olmaz ama isterseniz gebelik testi yapın. SORU: Adet öncesi gerginlik (Premenstrüel sendrom) belirtileri nedir? CEVAP: Adet öncesi gerginlik olarak da bilinen premenstrüel sendrom (PMS) kadınlarda adetten 5 ile 11.gün önce başlayan belirtiler topluluğudur. Halsizlik, uyku bozuklukları, huzursuzluk, ağrı gibi birçok belirtisi bulunur. Kadınların çoğunu çeşitli derecelerde etkilediğini belirten yayınlar vardır. SORU:Adet öncesi gerginlik (Premenstrüel sendrom) nasıl önlenir? CEVAP: Bu tip şikayetleri önlemek için egzersiz yapmalı, özellikle bu dönemlerde beslenmeye özen gösterilmelidir. Çay, kahve, sigarayı kesip sebze, meyve yenmeli ve bol su içilmelidir. Ayrıca B6, E, C ve D vitamini, kalsiyum ve magnezyum alımının bu şikayetleri azalttığı görülmüştür. - ÜROLOJİ - SORU: İdrarimda putur putur beyaz tanecikler, hava kabarciklari ve de kahverengi tanecikler gordum. birkac gundur de kasiklarimdan iceri dogru agri ve sancim var. zaman zaman da mide bulantim oluyor. idrar yaparken yanma olmuyor ama hafif sizlama var. sizce bu nedir, ne yapmam gerekir. CEVAP: İdrar tahlilinden başlanarak bazı tetkikler gerekebilir ama tabiki bir üroloğa başvurmanız uygun olur. SORU:İdrarımı yaparken yanma oluyor.ama taklillerimde enfeksiyon yok. ayrıca kültürdede üreme yok. bu olay bazen şiddetlenip azalıyor.antibiyotikte fayda etmiyor. CEVAP: İntertisyel sisti olabilir. ürolojik muayene ve tetstler gerekli. SORU: babam uzun zamandır tuvaletini yaparken çok zorlanıyor yapamıyor küçük tuveletini prostat başlangıcımı olabilirmi? CEVAP: başlangıcı değil de hat safhada prostat problemi bile söz konusu olabilir. Bazen idrar yolu darlıkları, idrar torbası taşları da benzer yakınmalara yol açabilir. Ürolojik muayene mutlaka gereklidir. - NÜKLEER TIP - SORU: guatr- nodül ameliyatı oldu. Patoloji sonucunda sağ tiroid kapsülüne bitişik 1 cm çapında bir tümor tesbit edildi.Tümörün ameliyatta alındığı tedavi görmesi gerektiği söylenildi.Cerrahpaşa Üniv. Radyoaktifiyot tedavisi gördü.(100 mc) Geçen hafta çekilen sintigrafide;Sağ lobunda radyoaktifiyot birikimi mevcuttur yazmaktadır.Tekrar iyot tedavisimi görecek?Nasıl bir tedavi uygulanacak? CEVAP:6 ay sonra yapılacak incelemelerden sonra tekrar gerekip gerekmediğine karar verilecek. Radyoiyot birikimi görülmesi tedaviden tarar göreceğinin işaretidir. SORU: diyet ve spor yapmama rağmen 8 kilo aldım. Adet düzensizliği, bacaklarımda kramp ve sızlama, halsizlik, sürekli uyuma (günde 15 saata varan), saç dökülmesi, kuru cilt, kansızlık ve demir eksikliği, terlememe, üşüme,sürekli baş ağrısı şikayetlerim var. yaptırdığım testte fT4:0,8;fT3:3,56;STH:2,53, kolestrolüm 217 (27 yaşındayım),Glukoz:110 çıktı. (babaannem diyabetli idi) Doktor herhangi bir sorun olmadığını söyledi. Sizce de bu tablo normal mi? Hipotiroidi olabilir miyim? CEVAP: Hipotiroidiniz şu an yok ancak antikorlarınızın incelenmesi gerekir. Altta iltahabi tiroid hastalığı yatabilir. Anti Tg, antiTPO yaptırınız ve bir tiroid US çektiriniz. SORU: oğlum 15 yaşında tsh 6 çıkmıştı yarım levotiron kullanıyor tsh 2 ye düştü anti tpo 177 çıktı hastalığının adı, nrdir tuzu iyotlu mu iyotsuzmu olmalı lahana ve benzeri gıdalar yararlı mı zararlı mı CEVAP: Hastalığının adı kronik tiroidit. Bence korkulacak bir durumu yok. Doktorunuzla iyi iletişim halinde olmanız yeterli. Tabiki iyotlu tuz kullanınız. Gelişme çağındaki çocukların iyotlu tuz kullanmaları gereklidir. Lahana ve benzeri gıdalar ile tiroid hastalığı arasında bir ilişki bulunmamaktadır. SORU: 40 gündür hipotiroid tedavisi için levotiron kullanıyorum ve saçlarımda aşırı dökülme var bu dökülme normalmi tahminen daha ne kadar sürer. CEVAP: Hipotiroidiniz düzeldiğinde saç dökülmenizde azalacaktır. Günde belli bir miktar( yaklaşık olarak 80 tel) saç dökülmesi normaldir. Ayrıca saç dökülmesinin tek nedeni hipotiroidi değildir. Diğer nedenler için Dermatoloji uzmanına gitmenizi öneririm. SORU: troit ca nedeniyle iyot tedavisi gördüm.tedaviden 5ay sonra lenflerimin alındığı bölgede bazı şişlikler oluştu beze gibi. bunun iyot tevavisiyle ilgisi var mıdır? CEVAP: Bahsettiğiniz şişliklerin iyot tedavisinin kendisiyle birinci dereceden ilgili olduğunu düşünmüyorum. Ancak kanserinizin davranış şekline bakıldığında lenf düğümlerine sıçrama yapan bir türü var ve bu şişliklerin öncelikle bu açıdan tekrar değerlendirilmesi doğru olacaktır. - DERİ & ZÜHREVİ HASTALIKLAR - SORU: Ertema mulutforme majordan dolayı hastanede yatmışıtım ulturalan 20mg verildi ama hiç bır faydası olamdı azımın içide yaralar var dudaklarım ve yüzümde şişik vücudumda çıkan yaralar tekrar iltahap toplamaya başladı ve yenı yaralar cıktı hataneye yatmam gerek bilirmi? CEVAP: Hastalığınızın ağır geçtiğini düşünüyorum.Bundan dolayı hastaneye yatmanızda fayda var. SORU: Yaşlanma ile deride hangi kanserler görülür? CEVAP: Bazal hücreli karsinoma Skuamöz hücreli karsinom Melanom SORU: Fotoyaşlanmanın şiddeti kişiden kişiye değişebilir mi? CEVAP: Evet değişebilir. Genellikle güneşe bağlı yaşlanm 4 evrede sınıflandırılmıştır: Hafif (yaş 28-35): Çok hafif kırışıklılar vardır, keratoz yoktur. Hafif makyaja ihtiyaç duyar ya da duymaz. Orta (35-50): Hafif kırışıklıklar, yüzeyel keratozlar vardır. Hafif makyaja ihtiyaç duyar. İleri (50-60): Kalıcı kırışıklıklar, deri renginde değişikliklerle birlikte telenjiektaziler ve aktinik keratozlar vardır. Genellikle makyaja ihtiyaç vardır. Şiddetli (65-70): Şiddetli kırışıklıklar, fotoyaşlanma vardır, yerçekimi ve dinamik kuvvetler deriyi etkiler, deri kanseri ile birlikte veya birlikte olmadan aktinik keratozlar vardır. Çok yoğun makyaja ihtiyaç vardır. - KULAK,BURUN,BOĞAZ (KBB) - HORLAMA SORU: HORLAMANIN NEDENİ NEDİR? CEVAP: Ağız ve burun arkasındaki hava yolunda darlık olduğunda ortaya çıkan gürültü biçiminde ki sese horlama denir. Dilen arkası ve yumuşak damak ve küçük dilin olduğu kısmın genizle birleştiği bölge kendiliğinden daralabilen bir bölgedir. Bunlar birbirleri üstüne geldiğinde solunumla birlikte titreşmekte ve horlama ortaya çıkmaktadır. Horlayan biri aşağıdaki problemlerden en az birine sahiptir. 1. Dil ve boğaz kasları gerginliği azalmıştır. Gevşek kaslar sırt üstü yatınca dilin boğaz arkasına doğru kaymasına engel olamaz. Bu olaş alkol ya da ilaç alarak gevşemiş birinin uykusunda kas kontrolünün kaybolması ile ortaya çıkar. Bazı insanlarda uykunun derin fazında gevşemeye bağlı olarak yine horlama görülebilmektedir. 2. Boğazdaki dokuların aşın büyük olması. Büyük bademcik ve geniz eti çocuklarda en sık rastlanan horlama sebebidir. Şişman insanlarda kalın boyun dokusu sebep olarak gösterilir. Kist ve tümörlerde nadir olarak bu yolla horlama yapabilmektedir. 3. yumuşak damak ve küçük dilin aşın sank ve uzun olması boğaza doğru hava yolunu daraltır. Hava yoluna sarktığı için bir valv gibi horlamaya neden olur. 4. burun tıkanıklığı olan kişi havayı almak için genizde aşın vakum yaratır. Bu vakum boğazda kollabe olabilen dokuları hava yoluna doğru çeker. Böylelikle burun açık iken horlamayan kişide horlama görülmeye başlar. Bu durum neden bazı kişilerin sadece alerjik dönemlerde veya grip, sinüzit olduğu zamanlarda horladığını izah etmektedir. Burun deformasyonları bu tip burun tıkanıklığı nedenleri olarak bilinir. Deviasyon burun orta bölmesinin yan taraflara taşması olarak tanımlanır. Burun içi deformasyonları içinde en sık rastlanılandır. [b][color="DarkOrange"]SORU:HORLAMA CİDDİ BİR SORUN MUDUR? CEVAP: Sosyal olarak evet! Bu aile yaşamında ciddi bir şekilde tehdit eder. Horlayan kişi alay konusu olur. Ailenin diğer bireyleri için uykusuz gecelerin sorumlusu tutulur. Horlayan kişi tatil ve iş gezilerinde istenilmeyen oda arkadaşı olur. Tıbbi olarak evet! Kişinin kendine verdiği zarar daha büyüktür. Dinlenilmeden geçirilen geceler vardır. Aşın horlayan kişilerde yüksek tansiyon horlamayan kişilere göre daha sık görülür. Horlamanın en ağır formu "tıkayıcı tipte horlama hastalığıdır." "uyku apnesi" olarak bilinen bu hastalıkta şiddetli horlama nefessiz kalınan bir dönemle kesilmektedir. Bu sırada solunum tam durmuştur. 10 saniyenin üzerindeki nefessiz kalma nöbetlerinin bir saat içinde 7'den fazla görülmesi yaşamı ciddi şekilde tehdit eder. Bu duruda doktorunuzun size bir uyku merkezinde inceleme yapılmasını önerecektir. Apneli (nefesin kesilmesi) hastalarda saatte 30-300 defa tıkanmalara rastlanılmaktadır. Böylelikle uykuda kan oksijen düzeyi aşın oranda düşer. Oksijenin düştüğü bu dönemde kalp kanı daha çok pompalamak zorundadır. Bir süre sonra kalp ritmi bozulurken, yıllar içinde yüksek tansiyon ve kalp büyümesi yerleşir. Tıkayıcı tipte horlama hastalığı olan kişiler uykularının çok az bir kısmında derin uyku fazına geçebilmektedirler. Derin faz gerçek dinlenme için tek yoldur. Dinlenmeden geçirilen gecenin gündüzü uykulu, yorgun ve verimsiz geçecektir. Araba kullanırken ya da iş başında uyuklamalar görülecektir. SORU: HORLAMA TEDAVİ EDİLEBİLİR Mİ? CEVAP:Horlamanın bir çok tipi tedavi edilebilir. Erişkin horlayan kişiler için aşağıda sıralana önerilere uyulmalıdır. 1. İyi bir adale tonu su kazanmak için sportif bir yaşam biçimi seçilmeli. 2. Horlayan kişiler uyku ilaçları, sakinleştirici ve antihistaminik denilen alerji ilaçlarını uykudan önce almamalı. 3. Uykudan 4 saat önce alkol almaktan sakınmalı. 4. Uykudan 3 saat önce ağır yemekten sakınmalı. 5. Aşın yorgunluktan sakınmalı 6. Uykuda yana yatmak tercih edilmeli 7. Yatağınızın başı daha yukarıda olmalı (10 cm.) 8. Evde horlamayan kişilerin sizden önce uykuya geçmeleri için onlara süre tanıyın. Horlama kişi ve ailesi için zararlı hale geldiğinde uzman doktorunuz ile görüşmeniz uygun olacaktır. Bu özellikle uyku sırasında nefes alamama problemi olduğunda (yüksek sesli horlama nefessiz kalma dönemi ile kesilmektedir.) doktorunuza baş vurmanız daha da önem kazanmaktadır. Horama hastasının burun, ağız, boğaz ve boynunun detaylı muayenesi yapılmalıdır. Horlamanın boyutu ve horlayan kişinin sağlığını belirlemek açısından uyku laboratuarı çalışmaları değerlidir. Tedavi şüphesiz tanıya dayanır. Bu alerji veya enfeksiyon tedavisi gibi basit ya da bademcik, geniz eti veya burun bozukluklarının cerrahi gerektirir biçimdedir. Horlama- nefessiz kalma hareketli dokuların sabitleştirilmesi ve hava yolunun daha genişletilmesini sağlayan horlama ameliyatlarından uvulopalatofarengoplasti ameliyatı (UPPP) adı verilmektedir. Lazer'in kullanıldığı laser-assisted uvulopalatoplasti (LAUP) lokal anestezi ile yapılabilen bir başka ameliyattır. Yine son zamanlarda geliştirilen Radyo frekans cihazıyla da horlamaya neden olan hava yolu daralmalarını bu bölgelere uygulanan radyo dalgaları sayesinde küçültülmesi lokal anestezi altında yapılabilen bir müdahaledir. Uygun vakalarda ayaktan uygulanabilecek bir yöntemdir. Cerrahinin çok boğaza riskli veya hasta tarafından istenilmediği durumlarında boğaza basınçlı hava veren maske takarak (CPAP) uyuyabilir. Kronik olarak horlayan her çocuk KBB uzmanı tarafından detaylı olarak muayene edilmelidir. Bademcik ve geniz eti ameliyatının gerekli olduğu durumlarda cerrahi müdahale çocuk sağlığına ve gelişimine çok önemli yararlar ağlayacaktır. Gürültü, Kulaklar ve İşitmenin Korunması SORU: Gürültü gerçekten kulaklarımı etkileyebilir mi? CEVAP: Evet,gürültü tehlikeli olabilir. Eğer ses yeterince yüksekse ve uzun sürerse işitmemize zarar verebilir. Gürültü sonucu meydana gelen hasara işitme siniri ile ilgili işitme kaybı ya da sinir kaybı diyoruz. Bu gürültüden başka faktörlerle de oluşabilir ancak gürültü sebebiyle meydana gelen işitme kaybının başka yönden önemi vardır:azaltılabilir ve hatta önlenebilir. SORU: Kulaklarımı iyileştirebilir miyim? CEVAP: Hayır,eğer kulağınızın yüksek sese alıştığını düşünüyorsanız bu durum kulaklarınıza büyük olasılıkla zarar vermiştir ve hiç bir tedavi yöntemi yoktur. Ne ilaç, ne cerrahi ne de işitme aleti kulağınız gerçekten zarar görmüşse gerçekten işitmenizi düzeltmez. SORU: Kulak nasıl çalışır? CEVAP: Kulağın üç ana bölümü vardır:dış kulak, orta kulak, iç kulak. Dışarıdan görebildiğimiz parça olan dış kulak kendi kanalına açılır. Kulak zarı dış kulak yolunu orta kulaktan ayırır. Orta kulaktaki örs, çekiç ve üzengi kemikçikleri iç kulağa sesin iletilmesine yardımcı olurlar. İç kulakda işitme ve dengeye hassas hücrelerle, beyine giden işitme siniri vardır. Herhangi bir ses kaynağı kulağa titreşim veya ses dalgaları gönderir. Bunlar dış kulak yolu vasıtasıyla iletilir ve kulak zarına çarparak zarın titreşimini sağlar. Bu titreşimler orta kulağın küçük kemikçiklerine iletilir ve kemikçikler yoluyla iç kulağa buradan da işitme sinirine geçerler. Titreşimler iç kulakda sinir uyarıları haline dönüştürülür ve direkt olarak beyine giderler. Beyne gelen uyarılar müzik, kapı çarpması gibi ses olarak algılanır. Ses çok fazla olduğu zaman iç kulaktaki sinir uçlarını öldürmeye başlar. Yüksek sese maruz kalma süresi uzadıkça daha fazla sinir ucu harap olur. Sinir ucu sayısı azaldıkça da işitme azalır. Ölü sinir uçlarını canlandırmak mümkün değildir ve hasar kalıcıdır. SORU: Sesin zararlı olduğunu nasıl anlayabilirim? CEVAP: İnsanlar gürültüye duyarlılıkları açısından farklıdır. Genel olarak sesinizi duyurmak için bağırmak zorunda kaldığınız gürültülü ortam, kulağınızı ağrıtan sesler, kulağınızı çınlatan gürültü veya maruz kaldıktan sonra sağırlık yaşattıran sesler işitmenize zarar verebilir. Bilimsel olarak ses iki türlü ölçülebilir: şiddet veya sesin yüksekliği desibel (dB) olarak ölçülür. Tizlik ise saniyedeki ses titreşim frekansı olarak ölçülür. Düşük tizlik (tuba gibi derin ses) daha az titreşim yaparken yüksek ses (violin gibi) daha fazla titreşim yapar. SORU: Frekans ve işitme kaybı arasında nasıl ilişki vardır? CEVAP: Frekans saniyedeki devir veya Hertz (Hz) olarak ölçülür sesin tizliği ne kadar yüksekse frekansı o kadar fazladır. Genel olarak en iyi duyan çocuklar büyük kilise orgunun en düşük notası olan 20 Hertz’lik sesten köpek havlama sesinin en tizliği olan 20.000 Hertz’lik sese kadar sesleri ayırt edebilir . İnsan konuşması 500 - 2.000 Hz arasında değişir ve pek çok insana çok yüksek veya çok alçak frekanslı seslerden daha gürültülü gelir. Duyma kaybı başlayınca yüksek frekanslar daha önce kaybedilir. Bu da işitme kayıplı insanların bayan ve çocukların yüksek tizlik seslerini neden daha zor duyduklarını açıklar. Yüksek frekanslardaki duyma kaybı ses bozulmasına yol açar. Böylece ses duyulmasına rağmen anlaşılamaz. Ayrıca işitme kayıplı hastalar benzer duyulan kelimeler arasındaki farkı ayırt edemezler çünkü bu sessiz harfler diğer sessizlere ve sesli harflere nazaran daha yüksek frekans aralığına sahiptirler. SORU:Desibel Nedir? CEVAP: Sesin şiddeti desibel (dB) olarak ölçülür. Yelpaze insan kulağının duyabileceği en silik sesten (0dB) roketin havalanma sesine (180dB) kadar değişir. dB logaritmik bir ifadedir, bu yüzden dB şiddetinde 10 ünitelik artış bir alttakinin 10 katı fazlası anlamına gelir; yani 20 dB, 10 dB’in 10 katı ve 30dB de 10 dB’in 100 katıdır. dB düzeyi Örnek (Ortalama) 0 İnsan kulağının duyabileceği en silik ses 30 Fısıldama sessiz kütüphane ortamı 60 Normal konuşma,daktilo, dikiş makinesi 90 Çimen biçme makinesi, kamyon trafiği (günlük 8 saat maksimum maruz kalma süresidir.) 100 Demir testeresi,havalı delici,kar aracı (korumasız maksimum 2 saat maruz kalma süresidir.) 115 Rock konseri, oto kornası (korumasız max.15 dakika maruz kalma süresidir.) 140 Jet motoru (gürültü ağrı yaratır ve geçici sağırlık oluşturur) SORU: Duymamı etkilemeksizin dB ne kadar yükseğe çıkabilir? CEVAP: Pek çok uzman 85 dB’ den daha fazla sese maruz kalmanın zararlı olduğu konusunda hem fikirdir . SORU:Duyduğum gürültüye maruz kalma süresinin işitmedeki hasarla ilişkisi var mıdır? CEVAP: Vardır. Yüksek sese ne kadar uzun süre maruz kalırsanız o kadar hasar gelişir. Ayrıca sesin kaynağına ne kadar yakınsanız hasar o kadar fazla olur. Her silah sesi yakın çevredeki herkesin kulağına zarar verebilir. Daha büyük ve topçu sınıfı silahlar en kötüsüdür çünkü en fazla gürültüyü bunlar çıkarır. Ancak patlama yakınınızda olursa küçük silahlar bile işitmenize zarar verebilir. Ateşli silah kullanan biri kulaklık kullanmıyorsa işitme kaybı riskiyle karşı karşıyadır. Son çalışmalar gençlerde işitme kaybı sıklığının arttığını göstermektedir. Yüksek sesle dinlenen rock müziği ve kulaklıklı taşınabilir radyo-teyp (Walkman) kullanımındaki artış gençlerdeki işitme kaybından sorumlu olabilir. SORU:Gürültü işitmem dışında başka bir zarar verebilir mi? CEVAP: Kulak çınlaması gürültüye maruz kalma sonrası görülür ve sıklıkla kalıcıdır. Bazı insanlar yüksek sese sinirlilik reaksiyonu gösterirler ayrıca kalp hızı ve kan basıncı veya mide asidinde artma görülebilir. Çok yüksek ses güç görevleri yerine getirmeyi dikkati dağıtmak suretiyle azaltır. SORU:Kim işitme koruyucusu kullanmalıdır? CEVAP: Eğer gürültülü bir ortamda çalışmak zorundaysanız koruyucu kullanmalısınız. Ayrıca bu koruyucular; güçlü elektrikli aletler, gürültülü bahçe aletleri veya ateşli silah kullanırken de giyilmelidir. SORU:İş sırasında gürültüye maruz kalma ile ilgili kanunlar nelerdir? CEVAP: Pek çok insanda devamlı 85 dB üzerinde gürültüye maruz kalma anlamlı şekilde işitme kaybına yol açar ve daha yüksek sesler bu hasarı arttırır. Korunmamış kulaklar için izin verilen maruz kalma süresi ortalama gürültü seviyesinde her 5dB artış için yarısı kadar azaltılmalıdır. Örneğin 90dB için maruz kalma süresi 8 saat, 95 dB için 4 saat ve 100 dB için 2saat olmalıdır. İzin verilen en yüksek gürültü seviyesi korunmuş kulak için günde 15 dakika ve 115 dB’dir.140 dB üzerindeki gürültü kabul edilemez. ABD’de mesleki güvenlik ve sağlık birliği yönetimi 1983 yılı işitme koruma kanununda gürültülü çalışma ortamlarında işitme koruma programı uygulamayı istemektedir. Bu ise ortalama 85 dB veya daha fazla gürültüye maruz kalan yaklaşık 5milyon çalışanda yıllık işitme testi yapmayı kapsar. İdeal olarak gürültülü makine ve çalışma ortamları daha az gürültülü aletlerle donatılmalı veya çalışma saatleri azaltılmalıdır. Ancak bunun maliyeti pahalıdır. Alternatif olarak kişisel işitme korumaları ortalama 90 dB’den yüksek gürültüde kullanılmalıdır. Gürültü ölçümleri işitme koruması ihtiyacını gösterirse işveren en az kulak tıkacı ve bir tip de kulak susturucusunu ücretsiz olarak çalışanlarına vermek zorundadır. Yıllık işitme testleri yüksek frekanslarda 10 dB veya daha fazla işitme kaybını gösterirse çalışan bilgilendirilmeli ve gürültü 8 saat için 85 dB’den fazla ise işitme korumaları kullanmalıdır. İşitmede daha fazla kayıp ve/veya kulak hastalığı ihtimali KBB uzmanına görünmeyi gerektirir. SORU:İşitme koruyucuları nedir ve ne kadar etkilidir? CEVAP: İşitme koruyucu aletleri kulak zarına ulaşan sesin şiddetini azaltırlar. 2 formu vardır: kulak tıkacı ve kulak maskesi. Kulak tıkacı dış kulak yoluna uyan küçük aletlerdir. Etkili olmaları için total olarak kulak kanalını tıkamaları gerekir. Çeşitli tip ve ebatlarda olabilirler. Kulakta tutamayan kişiler için baş bandı ile kullanılabilirler. Kulak maskesi kulağı kaplayacak şekilde oturur ve kulak kanalının tüm çevresini bloke eder. Bunlar uyumlu bantlarla yerlerinde tutulur. Gözlük çevresini ve uzun saç çevresini kapatmazlar ve ayarlanabilir baş bandı kulak maskeyi yerinde tutmak için yeterlidir. Kulak tıkaçları rahat bir şekilde yerleştirilmeli ve böylece kulak kanalı tamamen kapanmalıdır. İyi uymayan kirli veya yırtılmış tıkaçlar kanalı kapatmaz ve rahatsız edebilir. Uygun, iyi oturmuş tıkaçlar sesi 15-30 dB azaltabilir. İyi tıkaçlar ve maskeler sesin azaltılmasında eşittirler ancak tıkaçlar düşük; susturucular yüksek frekanslarda etkilidirler. Tıkaç ve susturucuların birlikte kullanımı tek başlarına kullanıma nazaran 10-15 dB daha fazla koruma sağlar. 105 dB’den yüksek sesler için beraber kullanım düşünülmelidir. Niçin sadece pamuk ile kulaklarımı kapatamam? Kulak topları ve kağıt doku tıpaları sesi sadece 7 dB azaltır. İşitme koruyucularının ortak problemleri nelerdir? İşitme koruyucusu kullanan işçilerden yarısı koruyucuların ses azaltma potansiyellerinin yarısını kullanırlar çünkü bu gereçleri devamlı kullanmazlar veya bu aletler tam olarak kulağa uymaz. 8 saatlik bir süre devamlı takılırsa 30 dB’lik ses azalması sağlayan bu koruyucu gürültüde 1 saat çıkarılırsa sadece 9 dB’lik sağlar. Bu desibeller logaritmik yelpaze ile ölçülmeleri sonucudur ve her 10dB artışta ses enerjisinde 10 kat artış görülür. Korunmamış kulakla işçi koruyucu kullanmaya nazaran 1000 kat daha fazla ses enerjisine maruz kalır. Ek olarak sese maruz kalma toplamsaldır. Bunun için evdeki gürültü veya partideki gürültü toplanarak hesaplanır. İş yerinde maksimum izin verilebilen gürültünün ardından gürültülü müziğe maruz kalma günlük güvenlik limitini aşar. Tıkaç veya susturucu devamlı kullanılsa bile eğer kulak derisi ve koruyucu biraz aralık varsa fazla işe yaramazlar. İşitme koruyucuları kullanırken sesimizi daha fazla ve derinden duyarsınız. Bu koruyucuların iyi yerleştirildiğini gösteren yararlı bir bulgudur. İşitme koruyucuları kullanırken diğer insanları veya makine problemlerini duyabilir miyim? Güneş gözlükleri nasıl parlak ışıkta görmeye yardımcı olursa işitme koruyucuları çok gürültülü yerlerde konuşmayı anlamayı arttırır. Sessiz bir ortamda normal duyan işitme koruyucusu takan insanlar düzenli konuşmaları anlayabilirler. İşitme koruyucuları işitmesi bozuk veya dil anlaması kötü olanlarda normal anlamayı çok az azaltırlar. Ancak hafif işitme kayıplı kişilerin kulak tıkaç ve susturucuları takmaları daha fazla iç kulak hasarının önlenmesi açısından önemlidir. İşitme koruyucularının işçilerin bozuk bir makine sesini anlayabilme kabiliyetini düşürdüğü tartışılmıştır. Ancak pek çok işçi daha fazla seste de uyum sağlayabilir ve böylece problemleri tesbit edebilirler. İşitmemdeki hasar eski ise bunu nasıl anlayabilirim? İşitme kaybı uzun yıllar süresince oluşur. Yavaş, ilerleyici ve ağrısız olduğu için fark edilmeyebilirler. Fark edebildiğiniz kulakta çınlama veya başka seslerdir. Bu da uzun süreli olarak işitme sinirine zarar veren gürültüye maruz kalma sonucunda gelişir. Veya insanların söylediklerini anlama güçlüğü çekilebilir. Özellikle gürültülü bir ortamdayken insanlar mırıldanıyor gibi gelebilir. Bu yüksek frekans işitme kaybının başlangıcı olabilir ve işitme testi bunu tesbit edebilir. Eğer bu bulgulardan herhangi biri varsa kulakta kulak kiri veya kulak enfeksiyonu gibi düzeltilebilir hastalıklarınız olabilir. Ancak gürültüye bağlı işitme kaybı da olabilir. Her durumda işinizi şansa bırakmayın. Gürültüye bağlı işitme kaybı kalıcıdır. Eğer işitme kaybından şüpheleniyorsanız bir KBB uzmanına görünün. Doktor işitme problemini teşhis eder ve en iyi tedavi yolunu önerir. - ORTAPEDİ - SORU: Hangi yiyecekler kırığın kaynamasını hızlandırır? CEVAP: Kırığın kaynamasını doğrudan anlamlı derecede etkileyen bir yiyecek yoktur. Fakat kalsiyum içeren gıdalar (süt ve süt ürünleri) artan kırık kaynama ****bolizması sebebiyle tavsiye edilir. Burada özellikle paça çorbası olarak bilinen yemekten bahsetmek yerinde olacaktır. Bu gıdanın yaygın inanışın aksine kırık kaynaması ile hiç bir etkisi olmadığı gibi bu besinin vücutta parçalanmasını sağlayan bazı enzimler insan vücudunda yoktur. Damak zevki olanlar yiyebilir. SORU: Yakınımda kemik erimesi tespit edildi. Ben nasıl korunabilirim? CEVAP: Kemik erimesi her insanın yaşlanmayla başına gelecek tabii bir süreçtir. Ancak zaman zaman bazı hastalıklar kemik erimesinin vaktinden önce va daha şiddetli çıkmasına sebep olurlar. Bu durumların tespit edilip tedavi edilmesi önemlidir. Kemik erimesinin kadınlarda en sık sebebi erken menapoz ve hormon dengesizlikleridir. Bu türlü rahatsızlıklar kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarının alanına girer. Yaşlılığa bağlı kemik erimesinden korunmanın en etkili yolu düzenli egzersiz yapmaktır.Bunun dışında bazı kemik ****bolizma hastalıklarında da kemik erimesi ile karşılaşılabilir. Bu durumlarda ortopedi ve travmatoloji, fizik tedavi ve rehabilitasyon yada iç hastalıkları uzmanlarına baş vurmak gerekir. Günümüzde kemik erimesini önleyen yada azaltan bazı ilaçlar mevcuttur ancak ilgili branş hekiminin kontrolünde uygulanması gerekir. SORU: Çocuğum yeni yürümeye başladı. Ayakları içe basıyor. Bu normal midir? CEVAP: Çocukluğun ilk yıllarında ayak kavsi değişik fizyolojik sebeplerden dolayı tam oluşmayabilir. Bu durumda dikkatli ebeveynler tarafından düz tabanlık olarak yorumlanabilir. SORU: Omuz çıkığı nedir? Kimlerde görülür? CEVAP:Eklemi oluşturan kemiklerin eklem kapsülünün dışında olmasıdır. Sıklıkla genç erişkin çağda nadiren de yaşlılarda görünür. Yüksekten düşme, zorlama gibi büyük bir yaralanma omuzda şiddetli ağrı ve hareket kısıtlılığına yol açar. Bu ilk çıkıkta iyi tedavi edilmeyen hastalarda çıkık sıklıkla tekrarlar. SORU: Omuz çıkığının nedenleri nelerdir? CEVAP:Spor müsabakaları kolun geriye doğru zorlanması, taş fırlatma, vuruşlar ile düşme ve çarpma gibi daha ufak enerjili hareketlerle çıkma ile karşılaşırlar. İlerleyen dönemde dokulardaki gevşeklik o boyuta ulaşır ki; hasta omuzunu kendi çıkarıp kendi yerine koyabilir. SORU: Omuz çıkıklarında ne yapılması gerekir? CEVAP:Ülkemizde sınıkçı adı ile bilinen bir grup insan tarafından tedavi edilmeye çalışılan omuz çıkığı sadece omuzun yerine konmasından ibarettir. Yeniden çıkık ile karşılaşılmaması için hiçbir koruyucu hekimlik faaliyetini içermez. Bir çok defa omuzu çıkmış hastalar mutlak ortopedi uzmanına başvurmalıdırlar. SORU: Omuz çıkıklarının tedavisi nasıldır? CEVAP:Günümüzde bu gibi çıkma olayı alışkanlık haline gelmiş hastalara kapalı teknikle dokularına müdahale edilmektedir. Gerek gevşeyen gerekse de yırtıldığı için omuz kapsülünün içinde durmayan omuz başı, kapsül (kapalı) tamiri ile yüzde 90ının üzerinde başarı ile onarılmaktadır. Omuz ağrısı çıkıktan farklıdır... SORU: Omuz ağrıları ne zaman ortaya çıkar? CEVAP:Başın üstünde kolunu kullananlarda, kaza geçirenlerde, düşenlerde ya da zorlamalarda, çıkma olmadan da omuz ağrısı ile karşılaşılır. Bu kişilerde kolunu kaldıramama, hareketlerde kısıtlılık gibi şikayetler görülmeye başlanır. SORU:Omuz ağrısının nedenleri nelerdir? CEVAP:Kolun kaldırılması, döndürülmesi gibi hareketler kürek kemiği çevresine yerleşen adaleler ve onların lifleri ile gerçekleşir. Bu lifler omuzu kılıf şeklinde sorarlar, yaralanmaları neticesinde de hareketlerde derecelere uygun olarak kısıtlama oluşmaktadır. SORU:Omuz hastalarında teşhis nasıl konur? CEVAP:Bu durumu değerlendirmek için Artro ultrasonografi kullanmaktadır. Omuz ultrasonografisi MRı yakın sonuç bildirmesi pratik olması, hızlı ve hareketli bir inceleme olması nedeniyle tüm dünyada kullanılmaktadır. Omuz hastalıklarının, romatizmal yakınmalar, şişlik eklem içi kanama ve lif yırtıklarında etkin inceleme metodudur. Artroskopik tedavi başarılı sonuç verir Tedavi yöntemleri İnceleme sonucunda verilen karara uygun olarak hastalar gruplara ayrılmakta ve bulduğu gruba uygun modern tedavi yöntemi (yaklaşımı) planlanmaktadır. Omuz artroskopisi; yine yırtık, hareket engelleyen hasar, yaralanma, biopsi, eklem içinden yabancı cisim çıkarma, oluşmuş doku sıkışmalarında gevşetme gibi olgularda başarı ile uygulanmaktadır. Omuz artroskopisi ile kireçlenme tedavisi de yapılabilmektedir. Kırık geçirmiş, iyi tedavi edilememiş, hareket kısıtlılığı oluşmuş olgularda, cerrahiyle fayda görüp görmeyeceği bu yöntemle tetkik edilir. Fayda beklenmeyenlerde gereksiz bir işlemden de bu sayede kurtulmuş olunur. SORU: Omurgayı düzgün pozisyonda nasıl tutabiliriz? CEVAP:Omurgayı düzgün pozisyonda tutmak için birincisi düzgün pozisyonun ne olduğunu bilmek, ikincisi de düzgün pozisyonda oturmayı sağlamak gerekir. Omurganın fizyolojik eğrilikleri vardır. Bu eğrilikler çalışma anında da korunmalıdır. Boynun ve belin bir çukurluğu, sırtın bir kamburluğu vardır. Bunları korumak için dik durmak şarttır.. Dik durmak için de boyun, sırt, göğüs, bel ve karın kaslarının kuvvetli olması gerekir. İnsanlarda spordan uzaklaşma ve işe yoğunlaşma yaygın olarak görülüyor. Gelişen teknoloji insanları ofislere mahkûm etti. Oturarak bir insanın kas gücünü koruması mümkün değildir. Bunun için günlük egzersizleri hayatımıza sokmak zorundayız. Zayıf olan kaslar yer çekimine karşı vücudu koruyamaz. İşin dışındaki saatlerde en az üç gün kendimize spor yapacak zamanı ayırmak zorundayız. Aksi halde problemler yaşarız. SORU: Ekran başında çalışanlar için en uygun spor hangisidir? CEVAP: Bu kişiler için yüzme en uygun spordur. Haftada iki gün kendinize zaman ayırıp, yüzmelisiniz. Çünkü su içinde yapılan egzersizler en homojen egzersizlerdir. Mesela su dışında kolunuzu kaldırırken sadece kaldırma kasları çalışıyor; yerçekimi etkisiyle indirme kaslarının çalışmasına gerek kalmıyor.. Ama suyun içinde dirence karşı itip, çekiyorsunuz. Her hareket bir egzersiz oluyor. Yüzme, hanımların vücut güzelliği açısından da en iyi spordur. - AĞIZ ve DİŞ SAĞLIĞI - SORU:Biberon çürüğünden korunmak için ne yapmak gerekir? CEVAP:Biberonla tüketilen gıdaların mutlaka şekersiz olması gerekir.Şeker konulmadan tüketilen sütün içindeki laktoz bile biberon çürüğü oluşturabilmektedir.Çocuğun biberonla beslendikten sonra su tüketmesi sağlanmalıdır ve ağız 0-6 ay'a kadar bezle 6 ay'dan sonra özel diş fırçalarıyla temizlenmelidir. SORU:Çapraşık dişler her yaşta düzeltilebilir mi? CEVAP:Dişler de ki çapraşıklık görüldüğü an da düzeltilmelidir. SORU: Çarpma-düşme sonucu çocuğun dişleri yerinden çıkarsa ne yapmak gerekir? CEVAP:Öncelikle diş hekimine gitmek gereklidir.Eğer düşen diş süt dişi ise yer tutucu uygulanabilir.Daimi diş ise ve zedelenmeden yuvasından çıktıysa kazadan hemen sonra kanal tedavisi yapılıp yerine implante edilmesi denilebilir ; Kırıklar da ise kırığın etkilediği dokulara bağlı olarak dolgudan kanal tedavisine kadar varan çeşitli tedaviler gerekebilir. SORU:Çocuğumun tel takmaya ihtiyacı olduğunu nasıl anlarım? CEVAP:Çocuk 2 yaşından itibaren Diş Hekimi kontrollerine düzenli gitmeye başlamalıdır.Ortodontist kontrollerinde karar verilebilir. SORU:Çocuklar için nasıl bir diş fırçası seçilmelidir? CEVAP:Pek çok firmanın belli yaş grubundaki çocuklar için ürettikleri fırçalar var.Fırça ile çocuğun yaşının uyumlu olmasına dikkat ederek bunları satın almak yeterlidir. Çocukta özel bir durum varsa (örnek: ortodontik aperey kullanımı gıbı ) diş hekimi daha özel fırçalar önerebilir. SORU:Çocuklara diş fırçalama nezaman başlatılmalıdır? CEVAP:Çocuk diş fırçasıyla dişleri sürmeye başladığında (6ay) tanışabilirler (macunsuz).Bu dönemler için piyasa da özel diş fırçaları var.Çocuk bu dönemde diş sürmesi sırasında görülen kaşıntıları da bu fırçalarla rahatlatabiliyor. Ama çocuk bu işi yaparken yanlız bırakılmamalı,büyüklerin gözetiminde elşne fırça verilmemeli. En etkili sonuç,bu fırçalarla macun koymadan büyüklerin mekanik temizlemeyi yapmasıyla alınabilir. SORU:Çocukları Diş Hekimine alıştırmak için neler yapmak gerekir? CEVAP:Herşeyden önce çocuğun 6 ayda bir defa diş hekimine gelmesi onu Diş Hekimine alıştırır.Çocuğun bu ziyaretlerinde uygulanan koruyucu önlemler onu inciltmeyeceği için hekimle çocuk arasındaki uyum iyi olacaktır.Büyükler kendi korkularını çocuğa asla yansıtmamalıdırlar SORU:Çocukların dişleri için nasıl beslenmeleri gerekir? CEVAP:Diş Sağlığının kuvvetli olması için mineral dengesi yüksek besinlerle beslenmesi gerekir.süt,yoğurt,peynir,yumurta ve sebzeler düzenli tüketmelidir SORU:Çürük oluşumunu engellemek için alınması gereken bireysel önlemler nelerdir? CEVAP:Eğer çürük oluşmadıysa azı dişlerinin çiğneyici yüzlerine uygulanacak fisür örtücü çürük başlangıcını engellediği gibi flourlu gargaralarla çürük sıklığında düşüşe neden olmaktadır.Ama başlamış olmakta olan çürüğü durduramamaktadır. SORU: Diş Beyazlatma Herkese Uygulanabilir mi? CEVAP:Diş minelerinde gelişimsel defektler yoksa ve renkleşmeler yüzeysel olarak ortadan kaldırılamadığı durumlarda diş beyazlatma herkese uygulanabilir. SORU:Diş beyazlatma nedir?Nasıl yapılır ? CEVAP:Diş beyazlatma,dişlerinin yapısından memnun olmayan kişilere önerebileceğimiz dental uygulamalardan bir tanesidir.Muayenehanede veya evde uygulanabilmektedir. Muayenehane ortamında uygulanan diş beyazlatma işlemi bir saat içerisinde tamamlanmaktadır.Evde yapılan diş beyazlatma işleminde hasta,kendisi için özel hazırlanan şeffaf vinil kılıf içine beyazlatma jelini uygulayarak günde 4-8 saat süre ile takmaktadır.Ortalama 6-10 gün içinde istenilen beyazlatma sağlanmaktadır. SORU:Diş çekimi sonrasında nelere dikkat etmeliyiz? CEVAP:a- sıcak yiyecek ve içecek tüketilmemeli b-2 saat hiçbirşey yememek c-sigara içmemek d-ağız hijyenine dikkat etmek SORU: Diş eksikliğini gidermek için köprü protezin alternatifi var mı? CEVAP:Evet,Köprüler bizim sabit dediğimiz protezler.Bunlar hastanın kendi dişleri veya gerekiyorsa implantlar üzerine uygulanabiliyorlar.Bir de hareketli protezler vardır.Bunları daha çok diş eksikliğinin fazla,ağızda kalan dişlerin köprü taşıyamayacak durumda olduğu,implantların uygulanamadığı ağızlar da tercih ediyoruz. SORU: Diş eti hastalığının belirtileri nelerdir? CEVAP:Diş eti hastalığının belirtileri ; Diş eti kanaması Ağız Kokusu Diş etlerinde renk değişikliği Diş eti büyümesi ve çekilmesi'dir. SORU: Diş eti kanamalarının sebepleri nelerdir? CEVAP:Diş Taşı, Düzenli fırçalamama, Epilektik ilaçlar, Kötü yapılmış dolgu, Ara yüz çürükleri, Ağız solunumu gibi etkenler diş eti iltihaplanmasına sebep olur.İltihaplanan diş etinde kanama meydana gelir. SORU:Dış Faktörlere Bağlı Lekelenmeler Nelerdir? CEVAP:Dış faktörler ; sigara , çay,kola ve çeşitli renklendirici yiyecekler ve oluşan diş taşı içerisinde bu renkleşmenin birikmesi. SORU:Diş röntgeni zararlı mıdır? CEVAP:Gebeler de önerilmemektedir.Gerekli önlemler ( kurşun önlük,kurşun odalar,doz ayarı v.s ) alındıktan sonra diğer hastalarımızda zarardan çok yarar sağlar.Çünkü Diş Hekimleri için önemli bir yardımcı methodtur. SORU:Diş sıkma - gıcırdatma alışkanlığının sonuçları ? CEVAP:Gözle görülür bir zarar vermeyebileceği gibi uzun süreli diş sıkma ve gıcırdatmalar diş yüzeyinde aşınmalara,çene eklemin de oluşacak zararlarla sonuçlanır. SORU: Diş Sıkma - Gıcırdatma Tedavisi nedir? CEVAP:Öncelikle sebebin ortaya çıkartılması gerekir.Stres ve alışkanlığa bağlı ise ancak bunlar giderilemiyorsa ısırma plağı denen ve gece takılan bir apereyle dişlerin aşınması engellenir ve alışkanlık ortadan kaldırılmaya çalışır. SORU:Dişler Neden Çürür?Önlenebilir mi? CEVAP: En önemli etken gıda atıklarının ağız ortamında kalmasıdır.Ağızdaki bakteriler gıda atıklarını tükettiklerinde açığa çıkan asit dişlerde çürümeye neden olur. Diş çürümesi önlenebilir.Şekerli gıdaların öğün aralarında tüketilmemesi,şekersiz veya tadlandırıcılı sakızların çiğnenmesi,asitli içeceklerin tüketilmemesi,düzenli fırçalama,fisür örtücüler,florlamalar,gerek olursa 3 yaşından sonrası için kullanılacak flor tabletleri dişleri çürümelerden korur. SORU:Dişlerimi nasıl fırçalamalıyım? CEVAP:Çeşitli teknikler olmakla beraber fırça kıllarının diş etine temas ettiği bir bölge de 10 kez tekrarlayan dairesel ovma ve titreşim hareketleriyle yapılan fırçalama genellikle iyi bir bakteri plağı eliminasyon sağlar SORU: Hamilelik döneminde diş tedavileri yapılabilir mi? CEVAP:Hamilelik döneminde dental müdahaleler için en uygun dönem ikinci üç aylık dönem yani 4,5,6. aylardır. Eğer ağrıya sebep olan diş çekimi , kanal tedavisi gibi acil tedaviler gerekiyorsa gerçekleştirilmeli ; bu tedaviler doğum sonrasına ertelenmemelidir. SORU:İmplant ağrılı bir işlem midir? CEVAP:Ameliyat anında kişinin ağrı duyması olası değil.Ameliyat sonrasında şiş ve ağrı görülebilir ama bu normal bir diş çekimi sonrasında hissedilenden daha fazla değil.Yani abartılı bir ağrı yok. SORU:Kaç çeşit dolgu vardır? CEVAP:En çok kullanılanlar ; Amalgam , Kompozit , Porselen dolgu ,Cam iyomer ve Kompomer'dir. SORU:Ortodontik tedavi ile çeneler nasıl düzeltilebilir? CEVAP:Önce Dişler düzeltilip daha sonra çeneler düzeltmek için yüz kaslarının kuvvetiyle ya da tellere daha fazla kuvvet veren çeneler arası elastiklerden yararlanılarak düzeltilebilir SORU: Protezler nekadar zamanda yenilenmelidir? CEVAP:Bu konu kişinin ağız hijyeniyle ilgili olarak değişebilir.Hijyene özen gösteren hastalar protezlerini çok uzun kullanabiliyorlar.Bu,kişinin periyodik kontrollerinde hekim tarafından belirlenip hastaya söylenebilecek ve hastaya göre değişen bir durumdur. SORU:Protezlerin temizliği nasıl olmalıdır? CEVAP:Sabit protezler diş fırçalanması sırasında temizlenirler.Bazen köprü altı bölgeleri için özel diş fırçaları,diş iplerini,ağız duşlarını kullanmak gerekebilir. Hareketli protezleri çıkarıp fırçalamak gerekir.Ayrıca bunların temizliğinde protez temizleme tabletlerini de kullanmak gerekir. SORU:Teller takıldıktan sonra ağrı yapar mı ? CEVAP:Teller takıldıktan sonra ilk 48 saat içerisinde ağrı hissedilmesi normaldir.Ağrının sebebi tellerin ve braketlerin yumuşak dokuları rahatsız etmesinden kaynaklanır.Ancak bu ağrılar dayanılmayacak ölçüde değildirler. |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|