|
04-06-2009, 10:55 | #1 |
Demirel görürdü gününü.(Şamil Tayyar)
Metropoll’un patronu Prof. Dr. Özer Sencer ile seçim öncesi sohbet ediyorduk, gözlemlerimi şöyle aktardım: ‘AK Parti oyları azalacak, CHP yerinde sayacak. Seçimin sürpriz üç partisi olacak; MHP, SP ve DP.’
Özer Hoca, bu gözlemlerime genel olarak katılmakla birlikte, şöyle dedi: ‘MHP ve SP oylarında artış olabilir ama DP bizim anketlerimizde çıkmıyor.’ Seçimden önce kimi anketlerde oyu ‘yüzde 1’ çıktı, kim anketlerde kimsesizler mezarlığını andıran ‘diğer’ hanesinde gösterilip saymaya bile gerek görülmedi. Aslında DP’yi sadece anket şirketleri değil kimse fark etmedi. Hele medya neredeyse yok saydı. DP Genel Başkanı Süleyman Soylu, tüm görmezlere inat, Edirne’den Iğdır’a kadar Türkiye’yi bir uçtan bir uca dolaştı. Meydanlardaki sayıya aldırmadan üç beş kimi gördüyse durup meramını anlatmaya çalıştı. 81 il, 2 bin 946 ilçe ve beldede yapılan belediye başkanlığı seçimlerinde il olarak Yalova’yı kazandı, 39 ilçe ve 110 beldede ipi göğüsledi. Bu Soylu adam, DP’ye tam 150 belediye kazandırdı. 1 milyon 480 bin 376 oyla partisinin siyasi yelpazedeki oranını yüzde 3.75’e çıkardı. Gözden kaçan önemli bir ayrıntı daha var. Oyların bölgesel dağılımına baktığınızda AK Parti’den sonra karşımıza çıkan ikinci partinin DP olduğunu görürüz. Minyatür ölçekte ikinci Türkiye partisi DP’dir. Örneklendirmek gerekirse; DP’nin oyları Doğu ve Güneydoğu’da yüzde 6 civarındadır. Mardin’de yüzde 10’u geçti. Midyat’ta başkanlık kazandı. Ege ve Akdeniz’de de DP oyları yüzde 6’yı yakaladı. Yalova ve Bodrum DP’nin oldu. Dibe vuran top havalanmaya başlamıştı ki, Soylu, bırakma kararı aldı. Seçim öncesi başarı çıtasını yüzde 5.4 olarak koyduğu için ‘başarısızım’ deyip sözünü tuttu. Siyasette pek alışık olmadığımız soylu bir davranış. Bu kararı alırken partideki Ergenekoncu taifeye de sitemi vardı. Dışarıdaki görmezcilere ilave olarak parti içinde ayağından çekenleri temizleyemediğini itiraf etti. Şimdi DP, 16 Mayıs’ta olağanüstü kongreye gidiyor. Yeni genel başkanını seçecek. Bir süredir ekranlarda neredeyse Ergenekon örgütünün sözcüsü gibi davrandığı algısı oluşan ve soruşturma sürecini sulandırmaya yönelik açıklamalarıyla dikkat çeken Hüsamettin Cindoruk, karşıda çadırını kurmaya başladı. Aynı safta Süleyman Demirel de var. Anlaşılıyor ki, toplum mühendisleri DP’de yeni bir siyasal projeyi hayata geçirmek için kolları sıvamış durumdalar. Partiyi Abdüllatif Şener’e mi sunarlar veya başka bir cengaver mi bulurlar, göreceğiz. Ama Süleyman Soylu bırakır giderse, sivil siyasetin temsilcileri DP’de mevzi kaybedebilirler. Böyle bir yenilgi, demokrasi mücadelesinde şehit vermiş DP’yi hızla statükonun kucağına itebilir veya ANAP gibi yüzde sıfırlarla konumlandırılan tabela partisine dönüştürebilir. O nedenle; dibe vurmuş bir partiye Türkiye’nin her köşesinde yeniden heyecan kazandıran ve sivil söylemiyle demokrasi mücadelesine önemli katkılar sunan Süleyman Soylu’ya ilk genel seçimlere kadar bir avans daha verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Cindoruk zihniyeti gelemez Süleyman Soylu ile seçim ve kongre sürecini de değerlendirdik. ‘Partideki Ergenekoncuları temizleyemedim’ sözüyle neyi kast ettiğini sordum. Sivil siyaset karşıtı darbeci zihniyetin partide odaklaştığını ve genel başkanlık sürecinde tümden bir temizliği yapamadığını, ancak partinin demokratik genlerine uygun bir şekilde kodlandığını anlattı. Açıkça sordum: ‘Bıraktığınızda Hüsamettin Cindoruk ve zihniyeti partiyi ele geçirebilir, buna nasıl engel olacaksınız?’ Cevabı netti: ‘Hiç merak etmeyin. Ben bırakıp gidiyorum ama darbeci zihniyet asla partiyi ele geçiremez. Partimiz buna izin vermez. Hüsamettin Cindoruk da olmaz arkadaşları da olmaz.’ Partide kalarak mücadele etmek daha doğru yol değil mi? ‘Haklısınız’ deyip ekledi: ‘Bunun için halkın size yetki vermesi lazımdır. Gittiğim her yerde halktan yetki istedim. Medya bizi görmedi, iş dünyası görmedi, sesimizi duyurmakta çok zorlandık. Ama yılmadan her köşeye gittik. Yüzde 3.75 oy aldık. Yüzde 5.4’lük çıtayı aşabilseydik görürdünüz Demirel’le de Cindoruk’la da nasıl mücadele ettiğimi? Ama olmadı.’ Şunu hatırlattım: ‘Bazen tulumbadan su çekmek için önce tulumbaya su konur. Siz o suyu koydunuz tam çekmek üzereyken bırakıyorsunuz, kaldı ki, parti oylarını yüzde 1’den 3.75’e çıkardınız, ortada başarısızlık yok.’ Soylu noktayı koydu: ‘Yorumunuza sonuna kadar katılıyorum, büyük kongremiz tüm bunları değerlendirecektir.’ Bakalım... Koltuğa başörtülü otururdum Cumartesi günü DP Genel Başkanı Süleyman Soylu aradı. Dedim ki; ‘Ben de bırakma kararınızla ilgili aramayı düşünüyordum ama siz daha çabuk davrandınız.’ Hal hatırdan sonra arama nedenini şöyle açıkladı: ‘İslahiye’deki yeni başkanımızın başörtüsüyle koltuğa oturmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?’ Başörtülü Malike Uludağ’ın DP listesinden belediye başkanı seçilmesiyle başlayan tartışmaları ilk kez gündeme getiren kişi olmamdan kaynaklansa gerek, Soylu böyle bir soruyla başladı sohbete. Kişisel kanaatlerimi paylaştım, önemli olan parti lideri olarak onun ne düşündüğüydü. Şöyle dedi: ‘Kendileriyle görüştüm, kararı kendilerine bıraktım, nasıl bir karar verirlerse ona saygı duyacağımı ifade ettim. Ben yerinde olsam başörtüsüyle o koltuğa otururdum. Çünkü hukuken böyle bir engel yoktur.’ Sohbetin önemli bölümünü, bu konu oluşturdu. Anladığım kararıyla Soylu, partiden ayrılmayı düşündüğü için başörtüsüyle ilgili kararı yeni yönetime bırakmayı uygun bulmuş. Şamil TAYYAR Star
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|