12-05-2007, 20:54 | #1 |
Bir deliktir gidiyor: Ozon tabakası
Ozon tabakası… Konu hakkında hiçbir şey bilmeyen birinden bile “o deodorantı fazla sıkma, ozon tabakasını deleceksin” cümlesini işitmiş olma ihtimaliniz yüksek. “Nasıl deliyormuşum bir anlatır mısın, hem nedir ozon tabakası tam olarak?” diye sorsanız tatmin edici bir cevap alamayacağınız ise kesin. Peki siz ne kadar hakimsiniz bu konuya? Gündemden hiçbir zaman düşmeyen ozon tabakası gerçeğini tanımakta fayda var diyenler buraya…
Ozon ve ozon tabakası nedir? Ozon tabakası, güneşten yeryüzüne ulaşan zararlı ultraviyole yani morötesi ışınlara karşı yerküreyi koruyan bir tabakadır. Bir nevi koruyucu kalkan yani. Atmosferde yer alan bu koruyucu kalkanı tahrip ederek güneşten ihtiyacımız olduğundan fazla ışın alma konusunda dünyalılar olarak elbirliği etmiş olduğumuz için konu, gündemdeki yerini her daim koruyor. Genellikle de iyi haberlerle değil üstelik. Ozon tabakasının oluşumunun yaklaşık 420 milyon yıl öncesine dayandığı düşünülüyor. Rengi ve kokusu olmayan bir gaz olan ozon, oksijen ile akrabadır. Üç oksijen atomundan oluşur. Güneş ışınları oksijen moleküllerine çarpınca oksijen atomları açığa çıkar ve bunlar başka oksijen atomları ile birleşerek ozonu oluştururlar. Ozonun güneş ışınlarını süzme gücü de tabakanın çeşitli bölgelerinde değişiklikler gösterir. Bu, ozon tabakasının kalınlığı ve atmosfer basıncına göre değişir. Tabakadaki ozonun neredeyse tamamına yakın kısmı, yerküre yüzeyinden ortalama 20 – 30 kilometre yukarıda yoğunlaşır ve bu da atmosferin “stratosfer” bölümüne denk gelir. Kalınlığı 20 kilometreyi bulur ve çok seyrek bir gaz olmasına rağmen yerküreyi bir kalkan gibi koruma gücüne sahiptir. Ozon tabakası neden zarar görür? Ozon tabakasının zarar görmesinin başlıca sorumlusu kloroflorokarbon gazıdır. Klor atomları, ozon molekülünü parçalayarak yok eder. Üstelik adil bir savaş da değildir bu; bir klor atomu neredeyse yüz bin molekülü parçalama gücüne sahiptir. İşte deodorant konusu burada devreye giriyor: Sprey imalatında kloroflorokarbon gazı bol miktarda kullanılıyor. Sadece sprey değil elbet; endüstrinin gelişmesine bağlı olarak pek çok üretim sürecinde kendine yer buluyor bu gaz. Klima üretiminde, buzdolabı imalatında, yangın söndürücülerde ve daha pek çok yerde kullanılıyor. Bu şekilde uğraşarak elbirliği etmişçesine ozon tabakasını deliyoruz. Burada bir parantez açmakta fayda var: Aslında ozon tabakasının üzerinde bildiğimiz anlamda bir delik filan oluşmuyor. Tabaka inceliyor. İnceldikçe koruma gücünü haliyle kaybediyor. Bu incelme, Güney Kutbu bölgesinde, Kuzey Kutbu’na göre daha fazla kendini göstermiş durumda. Yine de bu durum, yerkürenin her yerinin aynı şekilde zarar görecek olması gerçeğini değiştirmiyor. Ultraviyole ışınlarının en zararlısı olan UV-B başta olmak üzere, güneşten giderek daha fazla istemediğimiz ışınlar yeryüzüne ulaşmaya başlıyor. Birebir vücudumuz üzerindeki zararlar bir yana, küresel ısınmanın artması ve besin zincirini zedelemesi, insanlığın yok olma sürecini başlatabilir. Bu arada ozon moleküllerinin bizden aslında bir miktar uzakta olmalarında yarar var. Atmosferdeki ozonun neredeyse tamamı stratosfer tabakasında demiştik, işte kalan %10 civarı da yüzeye daha yakın olan “troposfer”de yerleşmiş durumda ve bunun da yeryüzündeki canlılara faydadan çok zararı var. Yerküreye yakın yüzeydeki moleküllerle birleştiklerinde canlılar üzerinde tahrip edici etki yaratabiliyorlar. Zaten zehirli bir gaz olan ozonun solunması, kendisine yakinen maruz kalınması son derece tehlikelidir. Ah bu arada ozon ile ilgili faydalı bir bilgi daha: Gökyüzünün mavi renkte görünmesinin sorumlusu da sıvı haldeyken lacivert görünen ozon gazıdır. Alınan tedbirler ve son durum Son dönemlerde yapılan çalışmalar gösteriyor ki, ozon tabakasında oluşan zararın onarılması için 2070’e kadar beklemek gerekiyor. Güney Kutbu üzerine denk gelen tahribatın özellikle arttığı gözleniyor. 1987’de gerçekleştirilen Montreal Protokolü ile ozon tabakasının delinmesine yol açan bazı kimyasalların kullanımı çoğu ülkede yasaklanmış olsa da durum iyiye gitmiş değil. Bu çevre protokolünde, kloroflorokarbonların yerine hidrokloroflorokarbon gazları kullanılması kabul edilmişti çünkü hidrojen içerdikleri için daha çabuk yok oluyorlardı. Yine protokol şartlarına göre, ülkeler kloroflorokarbon gazı kullanımını 2040 yılına kadar bırakmak durumunda. Tabii o zamana daha çok var. Üstelik bir handikapla da karşı karşıya kalındı: Ozon tabakasına zarar veren kimyasal maddelerin yerine kullanılmaya başlanan ozon dostu ürünlerde de bu kez küresel ısınmanın artmasına direkt olarak etkisi bulunan kimyasallar bulunuyor. Yani tam olarak çevreye yararlı bir orta nokta bulunamadı. Atmosfere bırakılan karbondioksit oranının artması, kloroflorokarbon gazının azalma oranının getireceği faydayı sıfırlıyor. Bu durum protokolün imzalandığı senelerde bilinmiyordu ama aradan geçen yıllar sonucunda durumun ne olduğu anlaşıldı. Artık çevreye daha saygılı gazların bulunması ve onların kullanılması gerekiyor.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
12-05-2007, 21:12 | #2 |
Bir deliktir gidiyor: Ozon tabakası
bilgiler için teşekkürler.
|
|
12-06-2007, 00:07 | #3 |
Bir deliktir gidiyor: Ozon tabakası
Teşekkürler paylaşımın için bilgi için...
|
|
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|