![]() |
#1 |
![]() Anayasa Mahkemesini halka açmak
Yürürlükteki 1982 Anayasasına göre vatandaş, Anayasa Mahkemesinde dâvâ açamamaktadır. 1961 Anayasası da bu yetkiyi vermiyordu. Bu mahkemede dâvâ açma hakkı ferd olarak sadece Cumhurbaşkanına mahsus. Bir de yüce divanlık suçlarda baş savcı dâvâ açabilir. Ayrıca iktidar ve muhalefet partilerinin meclis grupları ile TBMM üye tam sayısının beşte biri Anayasa Mahkemesine gidebiliyor. O da her mevzuda değil. Ancak kanunlar, kanun hükmündeki kararnameler ve meclis iç tüzüğüyle ilgili dâvâ ikamesi mümkün. Aslında kanun maddesi çok da beliğ şekilde kaleme alınamamış. Vatandaş okusa kafası karışır, imla hataları da mevcut. Ana Kanun’un Anayasa Mahkemesini vazifelendirme biçimi de hatalı. Neden? Çünkü bir mahkeme ya hukuk mahkemesidir veya ceza mahkemesidir. Şimdiki halde yüksek mahkeme her iki işi birden görmekte. “Yüce Divan” sıfatı, ancak savaş zamanı, örfi idare/sıkı yönetim günleri gibi fevkalade hallerde düşünülebilir. Bu sıfatı, normal vakitlere taşımak hiç de makul değil. Mesela bakanlık, başbakanlık yapmış birini tam tam çığlıkları arasında arenada aslanlar önüne atarcasına al yüce divanlarda yargıla sonra da -faraza bir buçuk yıl sonra- beraat kararı ver. Peki o insanın yaşadıkları, çektikleri, işittikleri, ailesinin ıstırapları ne olacak? Bu mahkemenin ceza yetkisi behemahal Yargıtay’a devredilmeli. Orada ceza dairelerinden biri bu görevi deruhte eder. Zaten Anayasa mahkemesinde de olsa Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı dâvâ açıp duruşmaları takip etmiyor mu? Yeni anayasanın yüksek mahkeme için yeni bir düzenleme yapması gerekir. Böylece Anayasa Mahkemesi sadece hukuk alanına münhasır kılındıktan sonra bu defa ona kapılarını halka açma imkânı verilmesi gerekir. Dâvâcı, sulh hukuk mahkemesinde dâvâ açabildiği gibi Anayasa Mahkemesinde de açabilmeli. Tabii bunlar kira, boşanma, alacak ihtilafları ve benzerleri olmayacak. Anayasa Mahkemesi belli konularda -tabir caizse- Mahkemeyi temyiz fonksiyonu üstlenecektir. O zaman Yargıtay’ın da yükü nisbeten bile olsa azalır. Daha mühimi ise mağdur olduğuna inanan hak sahibi, çaresiz kaldığı için AİHM’ye gitme zorunda kalmayacaktır. Her Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidenin hoşnut şekilde bu yolu seçtiği zannedilmesin. Bu imkân doğarsa devletin dışarıya şikâyeti de azalmış olacaktır. Böylece Strasbourg’a gitmeden ihtilaflar Ankara’da çözülebilecektir. O zaman Anayasa mahkemesi AİHM’ye göre bir istinaf mahkemesi de olmuş olur. Zaten yeni hukuk sisteminde istinaf mahkemelerinin gelmesi mevzubahis olduğuna göre ahenk kurulmuş olur. Ayrıca görünmeyen bir faydası da ekonomiktir. Türkiye’deki avukatlar devreye gireceklerdir. Bu itibarla Anayasa Mahkemesi başkanı sayın Haşim Kılıç’ın teklifini hem ciddiye alıyor, hem de teklife iştirak ediyoruz. 2008 Anayasasında bunlar yapılmalı. Yapılması hiç de zor değil. Entellektüel Boyut Rahim Er
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|