Alıntı:
duyguseli Nickli Üyeden Alıntı
Burdada arkadaşımız sadece lahikanın bir kısmını açıklamış..doğru diyelim doğru varsayalım..peki lahikada yer alan diğer kısımlara ne gibi bir açıklama getirebilirsiniz..
|
Lahikanın doğru deyip doğru varsaydığınız kısmı olduğuna, bu kısım açıklandığına göre diğer kısımlarının da açıklanabileceğinden yola çıksanız daha hayırlı olacak belki.
Zira gerek Kur'anın lafzından gerek Üstadın ifadelerinden bizim anladığımızla kastedilen ayrı şeyler olabilir.Kur'anı derin manada yorumlamak avamın işi değil ki.KUr'an hükümleri hakkında kesin konuşabilmek için usul u fıkıh ilmine hakkıyla hakim olmamız gerekir ki büyük bir alim olduğumuzu farzetsek bile Kur'an bizim yorumumuza endekslenemez.
Mesela bugün birileri de küçük akıllarıyla sözüm ona Kur'anı yorumlayıp "Biz sana kitabı her şeyi açıklayıcı olarak indirdik." lafzına dayanıp hadis i inkar ediyor, buna ne buyrulur?..
Böyle ilmi olmayan yorumlara başvurduğumuzda Necip Fazıl'ın yukarda içki ve namaza yaklaşmamak örneğinde açıkladığı üzere hataya düşer Kur'an'ın kendi içinde bile çelişkili olduğu sonucuna varabiliriz.
Sizin Kur'anla çelişki arz ettiğini söylediğiniz kısımların birçoğunda ben, fakir bir çelişki göremiyorum.Öyleyse bu işi hakkıyla bilen insanlar diğer kısımlar hakkında da gerekli açıklamayı yapacaklardır.
Şu örneği ele alalım,
"Elbette o musibet, onlar hakkında medeniyetin sefahetinden ve küfranından ve felsefenin dalâletinden ve küfründen gelen günahlara keffaret olmakla beraber; yüz derece onlara kârdır diye hakikattan haber aldım. Cenab-ı Erhamürrahimîn'e hadsiz şükrettim. Ve o elîm elem-i şefkatten teselli buldum..."
Üstadın bu sözünden Üstada istanaden
*kafirlerin cennete gireceğini,
*yüz şehit sevabı alacaklarını
söylemişsiniz.Ama okuyorum okuyorum öyle bir anlam çıkartamadım.Sözün kime nerde ne maksatlı hangi zamanda söylendiği de açık değil.
Aşağıdaki makaleyi okursanız daha anlaşılır olacaktır inşallah mesele.
***
Kafirlere Mizan var mıdır ? sorusuna cevap:
Değerli Kardeşimiz;
Allah'a ve ahiret gününe iman etmeyenlere Allah amelleri için hiç bir vezin ve tartı işlemi yapmayacaktır. Terazide vezin, iyilikleri ve kötülükleri bulunanların sevap ve günahlarının miktarı belli olsun diye gerçekleşecektir. Allah'ı, öldükten sonra diriltilerek hesap vermeyi inkâr ettikleri için kâfirlerin iyilikleri boşa gitmiştir. Çünkü iyilikleri tutan ve muhafaza eden kap imandır. Ahirette kâfirin küfür ve günahından başka hiç bir hasenesi kalmayacağından dolayı onun için vezin ve mîzâna gerek kalmaz. Bu sebeple Cenabı Hakk şöyle buyuruyor: "De ki: Size amelce en çok ziyanda olanı haber vereyim mi. Bunlar dünya hayatında çalışmaları boşa gitmiş olanlardır. Oysa onlar güzel iş yaptıklarını sanıyorlardı. İşte bunlar, Allah'ı ve Ona kavuşmayı inkar edenlerdir. Bu yüzden amelleri boşa gitmiştir. O halde onlar için kıyamet gününde tartı işlemi yapmayacağız (vezin ikame etmeyeceğiz)" (el-Kehf, 18/103-105).
Cenab-ı Hakkın adil-i mutlak olduğu, çeşitli âyetlerde ifade edildiği üzere, zerre kadar iyiliğin de, kötülüğün de karşılığını vereceği kesindir. Dolayısıyla kıyamet gününde kâfirler için terazilerin kurulmayacağı kesin ve açık olan bu nevi âyetler ışığında ele alınıp yorumlanmalıdır. Buna göre;
Yukarıda meali verilen Kehf, 105. âyette, kâfirler için terazi kurulmayacağı ifadesi tefsirlerde şöyle değerlendirilmiştir:
1. Onların amellerinin bir ağırlığı yoktur. Çünkü terazi ancak salih amellerle ağır olur.
2. Onların bizim katımızda bir kıymeti yoktur.
Burada âyeti öncesi ve sonrasıyla göz önüne alarak şu değerlendirmeyi de yapabiliriz: Bu âyetlerde yaptıkları amelleri boşa çıkan, kötülükleri işlerken iyi işler yaptıklarını zanneden kimselerden bahsedilmektedir. Hakikatte ise bu amellerin Allah katında bir değeri yoktur. Onların zannettiği gibi bir değeri yoktur. Dolayısıyla bu amelleri için bir mizan kurulmaz. Yani –bütün amelleri değil- bu amelleri mizanda tartılmaz. Çünkü yok hükmündedirler.
Bununla beraber kafir olarak ölenlerin dünyada yaptıkları iyilikler ve başlarına gelen musibetler onlar hakkında boşa gitmez. çünkü Allah adildir. Ancak bu iyilikler ve musibetler onların cennete girmelerine bir sebep olamaz. Çünkü cennetin ilk şartı imandır. Olsa olsa cehennemdeki azaplarının şiddetinde bir azalmaya neden olabilir. Bu açıdan kafir olarak ölen her insanın azabının bir olmayacağı açıktır. Bu nedenle de her kafiri aynı değerlendirmemek gerekir.
Cennet âhiretin bir menzilidir. Onun varlığına inanmak âhirete inanmak sayılır. Demek ki, Cennet imansız olmaz. Varlığına, inanmadığınız, kabul etmediğiniz bir yere ne hakla girebilirsiniz veya gitmek ister misiniz? İşte îmanı olmayan ilim adamlarının durumu böyledir. Cennete girebilmek için Cennete ve onu Yaratana inanmak başta gelir.
Peygamber Efendimiz bir hadislerinde, "İman etmedikçe Cennete giremezsiniz"1 buyurarak bu hususa işaret ederler. Bir diğer hadiste de "Kalbinde zerre kadar îman bulunan kimse Cehennemden çıkacaktır" 2 buyururlar.
Öyleyse îman nedir? Bu suâle Peygamber Efendimiz, Hz. Cebrail'in suali üzerine şöyle cevap verir: "Allah'a, Allah'ın meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kadere, hayrına, şerrine inanmandır."3
Peygamberimiz, îmanı tasdik mânâsında ifade etmektedir. Tasdik ise kalbidir. Dil ile söylenmese de îman îmandır. Bu sebeple açık açık günah işleyenler ve inkâr edenler dışında kimin îmanla gittiğine, kimin imansız öldüğüne tam kanaat etmemiz mümkün değildir. İşte bunun içindir ki, mü'minlerin hüsn-ü hatime için dua etmelerinin hikmeti de bu olsa gerektir. Yani onun iman tezkeresini alarak gitmesini temennidir, bir mü'mine yapılacak en büyük dua budur.
İmam-ı Gazalî, îmanın müddeti hususunda şöyle der: "Bir günlük orucun vakti imsak ile iftar arası ise, îmanın müddeti de bir ömürdür." 4 Yani gündüz ortasında veya akşama yakın bir vakitte orucunu bozan kimse oruçlu sayılmadığı gibi, ömrünün son dakikasında îmanını kaybeden kişi de mü'min sayılmaz. Fakat son anlarda îman eden kimsenin îmanı makbuldür. Çünkü o insan yaşamış olsaydı, ömrünün kalan kısmını imanlı olarak geçirecekti.
İşte bu sebeple Batılı ilim adamları, Allah'a inanmadıklarını kesin olarak söylememişlerse veya îmanlarını dile getirmemişlerse onların îmanlı ölüp ölmedikleri hususunda kesin bir şey söylenemez. Kalben inanıp bunu sözle söylememe ihtimali olduğu gibi, gerçekten inanmadan ölmüş olma ihtimali de vardır. Bunun gerçek tarafını ancak Cenab-ı Hak bilir. Hesabını da yine O soracaktır.
Ancak şu var. Darwin gibi insanlığa fitne, fesat ve anarşiyi miras bırakan kimselerle, Edison gibi ilmî keşifleri, faydalı teknikleri miras bırakan ilim adamları aynı değildir. Peygamberimizin can düşmanı Ebû Cehil de îmansızdı, Peygamberimizi koruyup kollayan amcası Ebû Talib de mü'min değildi. Bunlar îmanları olmadığı için Cehenneme girseler de, azap derecelerinin farklı olması İlâhî hikmet ve adaletin icabıdır.
Bediüzzaman Hazretleri, "Kâfirin Cehennemde ebedî olarak kalması Cenab-ı Hakkın merhamet ve şefkatine nasıl sığabilir?" şeklindeki bir suale verdiği cevapta, sözünü ettiğimiz bu meseleye ışık tutmaktadır.
"O kâfir hakkında iki ihtimal var. O kâfir ya ademe (yokluğa, hiçliğe) gidecektir veya dâimi bir azap içinde mevcut kalacaktır. Vücudun (var olmanın), velev Cehennem de olsa ademden daha hayırlı olduğu vicdanî bir hükümdür. Zira adem şerr-i mahz (sırf şer ve çirkin) olduğu gibi, bütün musibet ve mâsiyetlerin de merciidir. Vücut ise velev Cehennem de olsa hayr-ı mahzdır (mutlak hayırdır). Maahâzâ kâfirin meskeni Cehennemdir ve ebedî olarak orada kalacaktır.
"Fakat kâfir kendi ameliyle bu duruma kesb-i istihkak etmiş ise (hak etmişse) amelinin cezasını çektikten sonra ateş ile bir nevi ülfet (alışkanlık) peyda eder ve evvelki şiddetlerden azade olur. O kâfirlerin dünyada yaptıkları âmal-i hayriyelerine (iyi işlerine) mükâfeten şu merha-met-i İlâhiyeye mazhar olduklarına dair işârât-ı hadisiye (hadis-i şeriflerin işareti) vardır.5
Demek ki, îmanı olmayan, fakat insanlığa müsbet yolda büyük hizmet etmiş olan gayr-ı müslim mucitler, dünyada yapmış oldukları faydalı işlerine mükâfat olarak Cehennemde azabın hafiflemesine bir neden olabilir. Cenab-ı Hak onların bu çalışmalarını karşılıksız bırakmaz.
1. Müslim, İman: 93.
2. Müslim, İman: 304.
3. Müslim, İman: 1.
4. İhyau Ulûmiddîn, 1:135.
5. İşârâtü'1-İcâz, s. 90.
***
Bence itirazınız hakkında gayet doyurucu bir makale.
Diğer itirazlarınızı tek tek incelesek forum biter, daha fazla araştırma yapmanızı ve mavera abinin belirttiği sitede sorularınızı bilirkişilere yöneltmenizi öneririm
Yazdıklarınızda samimi olduğunuzu düşünüyorum, başka bir cemaatin propagandasını da yapmıyor olabilirsiniz incinmeyin ama, yazınızdaki itirazlarda bir üstadı yorumlarken, iki Kur'anı yorumlarken eksikliğe ve yanlışlığa düşüyorsunuz gibime geldi.
Sizin deyiminizle "Allah kimseyi şaşırtmasın..şaşırtanlarıda muvaffak etmesin.."
Selametle..