![]() |
#1 |
![]() Onlar, bu ülkeyi hiç sevmediler ki!
HASAN KARAKAYA Yazısına, “gidecek yerim yok” diye başlık atmış... Sonra da “bu ülkede neleri sevdiğini” sıralamış... “Bu yurdun taşını, toprağını, sulaklarını, denizlerini, ırmaklarını, yaylalarını, kedilerini, kirpilerini sevdim!” demiş, “köpeğini seven” adam!.. Doğrudur... “Tanıklık” ederez ki, onlar bu ülkenin “her şeyini” sevdiler... Bir tek “insanı” hariç!.. “Ülkeyi” ve ülkede yetişen “ürün”leri sevdiler de, “ülkede yaşayan insanları” bir türlü sevemediler!.. Bu ülkenin “köpek”lerini sevdiler, köpekleri öldüğünde günlerce yas tuttular da, “bu ülkenin evlâdı” şehit düştüğünde bir damla gözyaşı dökmediler!.. Çünkü onlar, “insan”ları değil, onların eşşek gibi çalışıp ödedikleri “vergi”leri sevdiler!.. Onlar, bu ülkenin insanlarını “insan” olarak değil, “sahip”lerinin esiri olan “Kunta Kinte”ler, “Köle Isaura”lar olarak gördüler!.. “Kunta Kinte”lerin eşşekler gibi çalışmasını, “Köle Isaura”ların saray yavrusu evlerinde “hizmetçilik” yapmasını sevdiler!.. Onlar, bu ülkenin insanını hiç sevmedi!.. “Alın teri”ni sevdi, “vergi”sini sevdi, “can”ını sevdi!.. “Çalışsınlar, bana hizmet etsinler” dedi!.. “Vergi versin, bana kredi olsun” dedi!.. “Sınırda can versin, benim güvenliğim yerinde olsun” dedi!.. Onlar, “bu ülke”yi bunun için sevdi... Ama “insan”larını hiç sevmedi!.. “KARGA”YI SEVDİLER, “İNSAN”I SEVEMEDİLER! Onlar, “sağmal inek” gibi gördüler bu ülkeyi!.. “Süt”ünden yararlandıkları, “yoğurt” ve “kaymak” üreten bir varlık olarak gördüler bu ülkeyi!.. “İneğin gübresi”ni sevdiler!.. “Yalı”larının, “villa”larının, “malikaneleri”nin bahçelerindeki “çim”leri beslediği için!.. “Deri”sini sevdiler bu ülkenin... “Saray yavrusu ev”lerindeki “şömineleri”nin önüne “pösteki” olarak serip, üzerinde “romantizm” yaşamak için!.. Onlar, bu ülkenin “karga”larını da sevdiler!.. Sırf, “akıllı”, ama “unutkan” olduğu için!.. Sakladığı tohumların yerini bulamadığı için, “meşe palamutları” oluşmasını, “alıç”lar, “kestane”ler, “çam”lar ve “ceviz”ler yetişmesini sağladığı için sevdiler “karga”ları!.. Ama, ülkenin “insan”larını hiç sevmediler!.. Bunlar yetişmeseydi, “orman”lar oluşmasaydı, nerede “tatil” yapacaklardı, nerede “piknik” yapacaklardı?.. Ağaçların “kereste”leri olmasaydı, nasıl “ceviz koltuk”larda oturacaklardı?.. Evet, “kargaların unutkanlığını” sevdi onlar... Sakladığı tohumları bulamasın, oralarda “orman”lar oluşsun da, ormanları katledip, üzerinde “villa ormanları” inşa etsinler, “lüks villalar, marka siteler” kursunlar diye sevdiler “karga”ları!.. Onlar, kargaların sadece “akıllı ama unutkan” olmasını değil, “kaka”sını da sevdiler!.. Karga, “kaka”sını yapsın ki, yediği “incir”in tohumunu bıraksın toprağa!.. Ki, bunlar da “incir güzelleri” seçsinler!.. Sonra da, o “incir güzeli”ni şöhret yapıp, “garsoniyer”lerinde kullansınlar!.. ONLAR “CAMİ”LERİ DE HİÇ SEVMEDİLER! Onlar, bu ülkeyi hiç sevmediler ki... “Kilise”leri, “havra”ları sevdiler de, “cami”leri hiç sevmediler ki!.. “Mabetsiz şehir” unvanından dolayı belki “Ankara”yı sevdiler de, “İstanbul”u hiç sevmediler!.. Onlar, bir “fahişe”ye benzetirler İstanbul'u!.. “Burnunda kocaman bir çıban çıkmış, adına da gök kubbe dedikleri bir fahişe” derler İstanbul için!.. Bunlar, böyle bir “fikir fahişesi”dir işte!.. Bunlar, böyle bir “fahişe dölü”dür ki, “cami”lere tahammülleri yoktur!.. Camilerin “kubbe”lerine ve ülkenin mührü olan “minare”lere bir türlü tahammül edemezler!.. “Minarelerin âlemi” bir yerlerine batarcasına havalara zıplarlar!.. Bunlar, bu ülkenin kendilerine, “zevk, eğlence ve dinlence” sağladığı için “maddî coğrafyası”nı çok severler de, “manevî coğrafyası”nı hiç sevmezler!.. “Melek” görmüş “şeytan” gibi düşmandırlar “maneviyat”a!.. ONLAR “SAHİP”TİR, İNSANLAR “KÖLE!” Onlar bu ülkenin “hırsız”ını, “hortumcu”sunu, “vurguncu”sunu, “dinsiz”ini ve “donsuz”unu sevdiler de, “başörtülü”sünü, “şalvar”lısını, “sakallı” ve “takkeli”sini hiç sevmediler!.. İstediler ki, bu ülkenin “dindar” insanı hep “köle” kalsın!.. İstediler ki; kendilerinin “sahip”likleri, “hükümran”lıkları, “saltanat”ları ve “buyurganlık”ları hep devam etsin!.. “Dindar” insanlar, “mütedeyyin” insanlar hiç “hak ve özgürlük” istemesin!.. İstediler ki, bu ülkenin insanı hep; “vur kafasına tokmağı, al elinden lokmayı” olarak kalsın!.. İstediler ki, hep “kravatlı” adamlar konuşsun, hep onlar “talimat” versin!.. “Şeyh”ler, “mürit”ler, “hoca”lar, “hacı”lar, “sakallı”lar, “şalvarlı”lar, “başörtülü”ler hiç sesini çıkarmasın, sadece “buyruk”lara boyun eğsin!.. Öyle diyorlar zaten; “Geçen günlerde havaalanında rastladım... Bir tarikat şeyhi düşünün... Öyle bir adam vardı... Biz kravatlı adamlar bir köşede otururken, o, uçak geç kalıyor diye ortalarda bağırdı... Eskiden, onlar köşede otururdu... Artık, buralar bizim havasındalar!” Onlar, “bu ülkenin insanı”nı hiç sevmediler ki!.. “Nefret”lerini, “öfke”lerini, “hınç”larını dile getirmiyor olmaları “sevdiklerinden” değildi... Sevmiyorlardı, ama seslerini çıkarmıyorlardı!.. Çünkü bu ülke insanı pıstırılmıştı, bu ülke insanı susturulmuştu!.. Bu ülke insanına “Milli Şef despotluğu” döneminde kan kusturulmuştu!.. Hâlâ, o “korku”yu yaşıyor bu ülke insanı!.. Doğru... Bu ülke insanı, daha düne kadar “bir köşede oturuyor”du!.. “Sesini çıkaramıyor”du!.. Çünkü ortalıkta “sahip”ler, “efendi”ler, “ağa”lar, “saltanatı yıkan çağdaş padişahlar” dolaşıyor ve habire “buyruk” yağdırıyorlardı!.. Ülke insanı “sessiz”di!.. Dolayısıyla, onlar da sesini çıkarmıyordu!.. Ülkem insanı, şimdi “biz varız” diyor ya; bunların “öfke”leri bundan, “kızgınlık”ları bundan, “oturdukları koltuklara raptiye konulmuş gibi havalara zıplamaları” bundan!.. “Nema”lar gidiyor ellerinden!.. “Mama”lar gidiyor!.. “Buraları bizim!” naraları gidiyor ellerinden!.. Dün sattıkları “caka”ları vardı, tasmasından tutup gezdirdikleri “Pako”ları vardı!.. Bugün, “oy”ları da azalıyor, “soy”ları da!.. “Kucağı bebekli”lere kızmaları bu yüzden!.. “Kucağı köpekli”lere dört elle sarılıp sahip çıkmaları bu yüzden!.. “Nesil”leri tükeniyor, nesilleri!.. Hızla “kelaynak kuşları”na dönüyorlar!.. Nesilleri tükenip “fosil”leşeceklerini gördükleri için hırçınlaşıyorlar!.. SEVMEDİLER, HEP KULLANDILAR! Onlar, bu “ülke”yi hiç sevmediler!.. Bu ülkenin insanı, “çarığını” ıslatıp suyunu emerek “açlığını yatıştırmaya” uğraşırken!.. Bu ülkenin insanı, “İstiklâl Savaşı”nda “at veya katırın dışkısı”ndan çıkan “arpa” ve “buğday”ları temizleyip kavurarak karnını doyururken!.. Bu ülkenin insanı, “açlık ve sefalet” içinde savaşıp “düşman işgali”ne son vermeye çalışırken, onların dedeleri “boğaz sırtları”ndaki arazilere çöreklenip “yalı” yaptılar, “villa” yaptılar, “malikâne” yaptılar!.. Bu ülkenin insanına, “kan” kaldı, “gözyaşı” kaldı, “ıstırap” kaldı!.. “Saltanat” onların oldu, “fakirlik” ülkem insanına kaldı!.. “Saray yavrusu ev”lere onlar kuruldu, “gecekondu”lar ülkem insanına kaldı!.. “Halk plajları doldurdu, vatandaş denize giremiyor!” diye böğürüp, Türkiye'yi ta o zaman kamplara böldüler!.. Halk “köle” idi gözlerinde!.. Vatandaş ise “kendileri”ydi!.. Yani onlar “beyaz efendi”lerdi, onlar “sahip”lerdi!.. Onlar bu ülkeyi hiç sevmediler ki!.. Sevdilerse de, “ürün”lerini sevdiler!.. Sevdilerse de, ağaçlarını katledip içine “villa” diktikleri için, “orman”larını sevdiler!.. “Kayak” kaydıkları için dağları, “ski”ye bindikleri, yüzdükleri, “kotra”larıyla hava attıkları için “deniz”leri sevdiler!.. “Rakı”larına meze yaptıkları “balık”ları, balık yetişen “göl”leri, “şarap”larının yanındaki “peynir”leri sevdiler!.. Ama, bu “nimet”leri bahşeden Allah'ı hiç sevmediler!.. Hiç şükretmediler Allah'a!.. “Allah'ın bahşettiklerini” sevdiler de, Bahşeden”i hiç sevmediler!.. Onlar, “kır”ları sevdiler, ama “tarla”ları ve tarlalarda çalışanları hiç sevmediler!.. Onlar, “köpeğini kaşıyan adam”ları sevdiler de, “göbeğini kaşıyan adam”ları hiç sevmediler!.. Hasılı kelâm... “Ülkenin nimetleri”ni sevdiler, ama “külfet”lerini hiç sevmediler!.. “Kabuklu”ları sevdiler, ama “sünnetli”leri hiç sevmediler!.. “Yabancı”ları sevdiler, ama “yerli”leri hiç sevmediler!.. Onlar, “bu ülkeyi” hiç sevmediler!.. Sadece nimetlerini “kullandılar!” Ülkeyi değil, “getirdiği rantı” sevdiler!.. Onlar, “bu ülkenin insanı”nı da hiç sevmediler!.. Sadece bir “köle” gibi çalıştırdılar, “inek” gibi sağdılar insanları!.. Şu andaki “Pako”lukları, şu andaki “havlama”ları; sadece ve sadece “sahip”likleri, “saltanat”ları ve “buyurganlık”ları elden gidiyor diye!.. Evet, onlar “bu ülke”yi sevmedi!.. “Bu ülkenin insanları”nı ise hiç sevmediler!.. Onları sevenlerin aklına tüküreyim!..
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() İşte en büyük cevap budur...başından sonuna kadar destekliyorum.Keşke onlarda gerçekten sevebilse...
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() onlar sevemezler;çünkü onlar halktan biri değiller...
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Çok güzel bir yazı ;)
Onlar bu ülekenin insanlarını sevemezler.Çünkü onlar halktan biri değiller ki... |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() Onlar bu ülkeyi bizden daha iyi severler bu su götürmez bir gerçektir aksi ise düşünülemez bile...
Nedenine gelince onlar ki başka yerde bu kadar rahat olamazlar başka yerde ya da yerlerde bu kadar elit takılamazlar onlar başka yerde ikinci adam olmaktansa burada birinci adam olmayı yeğler ve ona göre yaşarlar gidecek başka yerleride yoktur... Onların tek çıkar yolu burada kalmak ve entelijans vari hayat sürmektir... |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|