AK Gençliğin Buluşma Noktası
Forum Köşe Yazarlığı Ak Parti Forum Köşe Yazarları buraya.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 03-26-2009, 15:01   #1
Kullanıcı Adı
alperen
Standart Muhsin Yazıcıoğlu Ne Dedi?
MUHSİN YAZICIOĞLU NE DEDİ?
[B]ARAŞTIRMACI-YAZAR:ALPEREN GÜRBÜZER


Ülkücü Harekâtın liderlerinden Muhsin Yazcıoğlu ile yapılan röportajda O gönül Sultanı ile ilgili ilginç hatıralara hep birlikte göz atalım:


— Sayın Yazıcıoğlu, Seyyid Muhammed Raşid Erol Hz. (k.s.)'leri ile ilgili ilk karşılaşmanızı anlatır mısınız?
M. Yazıcıoğlu: Kendisini 1970'li yıllarda uzaktan görmüştüm. O zamanlar çok yakın bir temasımız olmamıştı. Ancak, 1987 yılında Menzil'de kendisiyle görüşmek nasip oldu. Kendisiyle uzun uzun göz göze geldik. Elbette o manevi derinliği ve manevi atmosferi daha ilk bakışta yaşadığımı söyleyebilirim. Benim ilk karşılaştığımdaki intibaım hep tasavvuf kitaplarında okuduğumuz ama ulaşamadığımız, yaşayamadığımız, hissedemediğimiz güzel duyguları yaşama ve hissetme durumunda oldum. Orada benim yarım saatlik hemen hemen yarısı sessiz geçen, bir o kadarı da çeşitli konularda görüşlerine başvurduğumuz ve dinlediğimiz an olarak geçti. Akşam kendilerinin emirleri üzerine bizi Mübarek Divanı'nda misafir ettiler.
— Efendim, bu esnada sizin M. Yazıcıoğlu olduğunuzu biliyorlar mıydı?
M. Yazıcıoğlu: Çevredeki sofiler benim olduğumu söylediler. Ama ben cezaevinde iken manevi olarak da irtibatımız oldu. Bazı sofi kardeşlerimiz aramızda haber akışı sağladı. Bu sebeple bizi hem ismen biliyordu, hem de biz cezaevinde iken muhtaç olduğumuz dualarını daima aldık. Kendisine misafir olduğumuz gecenin sabahında, namazdan sonra camiinin dışında büyük bir kalabalık toplanmıştı. Kendileri kalabalık içinden geldi ve beni çağırdı. Bir kenara geçtik. Elini omzuma koydu ve bana güzel bir hikâye anlattı.
— Hikâyeyi dinleyebilir miyiz?
M. Yazıcıoğlu: Buyurdular ki:
''Bir zatın iki tane oğlu varmış. Kendisi vefat ederken bunlara üç küp altın bırakmış. Çocuklarına ''Bu küp altınların birer tanesi sizin. Üçüncüsü de dünyanın en ahmak adamının'' diye vasiyyet etmiş. Babalarının vefatından sonra bu iki kardeş çok yer dolaşmışlar. Kimi bulsalar bundan daha ahmağı çıkar düşüncesiyle dolaşıp durmuşlar. Çünkü dünyanın en ahmağını arıyorlar. Küçük kardeş bir şehirden geçerken bakıyor ki, bir zatın sakalının bir tarafını yülümüşler, bir tarafı duruyor. (Hatta o, sakalın bir tarafını yülümüşler sözünü söylerken mübarek biraz düşündüler. Tıraş kelimesi sonra aklına geldi, ondan dolayı gülmüştü...) O adamı ayrıca merkebe ters bindirmişler. Kuyruğunu da eline vermişler. Boynuna tezek takmışlar, etrafına çıngıraklar asmışlar. Ve kendisini def, davul çalarak, halkın arasında dolaştırarak rezil rüsva etmişler. O zaman bu küçük kardeş oradaki insanlara sormuş; Bu adamın ne suçu vardı da bu kadar eziyet ediyorsunuz? Cevaben; herhangi bir suçu yokmuş demişler. Bir suçu olduğundan dolayı değil bizim burada adet olduğu için yapıyoruz. Küçük kardeş nedir âdetiniz demiş. Cevaben; bu adam buranın valisi idi. Belli bir süre valilik yapar sonra süresi dolduğu zaman bunu tahtından indiririz. Halkın arasında böyle dolaştırırız. Öbürünü de Törenle tahtına oturturuz dediler. Bunun üzerine küçük kardeş; peki şimdi tahtına törenle oturttuğunuz süresi bittikten sonra aynı bunun gibi halkın arasında dolaştırılacak mı diye sormuş. Onlar da evet demişler. Küçük kardeş hemen eve gidip babasının vasiyet edip verdiği bir küp altını alıp gelmiş. Getirip valinin önüne koymuş. Valiye, bu küp altın babamın vasiyeti üzerine sizin şahsınıza aittir. Yani devlete ait değil. Siz kendi şahsınıza kullanacaksınız. Vali, ama ben sizin babanızı tanımıyorum demiş, küçük kardeş evet, babam da sizi tanımazdı. Zaten bize vasiyet etti ki, dünyanın en ahmağını bul ona ver diye. Vali hiddetle oturduğu koltuğundan kalkmış ve demiş ki, ben koca bir valiyim. Nasıl olur da dünyanın en ahmağı olurum. Küçük kardeş, sizin bir sene sonranızı görüyorum. Bu valilik dönemi bittikten sonra size şöyle şöyle yapmayacaklar mı, sen kendin de böyle olacağını biliyorsun. Bunu bile bile buraya oturmak ahmaklık değil mi demiş.
Bu hikâyeyi anlattıktan sonra elime omzuma vurdu. Dedi ki:
''Manevi rütbelere talip ol. Yoksa insanlar alkışlarlar sonra da taşlarlar. İnsanlara güvenme, önemli olan manevi rütbelere talip olmaktır...''
Tabii ben o zaman acaba siyasete hiç bulaşma anlamında mı söylüyor diye düşündüm. Kendilerine bir vakıf kurduğumuzu söyledik. Vakfa çok sevindi. Vakıf faaliyetlerinin yararlı olduğunu ifade etti. Ayrıca siyasi düşüncelerimi kendilerine aktardım. Bize ''Bu işin çilesini, sıkıntısını çekmişsiniz. Bu sizin bileceğiniz yanıdır. Faydalı olabileceğinize inanıyorsanız yapabilirsiniz.'' dediler. Yani o zaman siyasetin acımasızlığını, insanların güç ve kudrete karşı zaaflarını dikkate alarak siyaset yapmamız gerektiğini ifade ettiği manasını çıkardım.
— O günden bu güne birçok görüşmeleriniz oldu. Bu görüşmelerden size kalan hatıralarınızı ve kendisinin tavsiyelerini anlatır mısınız?
M. Yazıcıoğlu: Tabii bunların bir kısmı söylendiği yerde kalması gereken hatıralar, yaşadığımız anda kalması gereken hatıralardır. Ama ben kendisinden hep güç bulmuşumdur. Bizim için manevi bir kuvvet olmuştur. Yalnız üzüldüğüm bir yanı var, o da son Ankara'ya gelişlerinde kendilerini Pursaklar'da ziyaret ettiğimizde bizi akşam eve davet etmişlerdi. Akşam biraz geç olduğu için istirahata çekilmiş olduğunu düşünerek, evi arayıp rahatsız etmek istemediğimizden gidemedik. Bir daha görüşmek de nasip olmadı. O akşam gidemediğimiz için hala üzülüyorum.
— Evet efendim...
M. Yazıcıoğlu: Siyasi Karar Kurultay’ımızdan önce Türkiye'de bildiğimiz gönül dostlarını ziyaretlerimiz oldu. Bunlara gayretlerimizi anlattık. Yani aklımız ve baş gözümüzle tayin ettiğimiz hedefleri bir de gönül dostları nasıl görüyor diye düşünerek bu zatlarla meşveretlerimiz ve danışmalarımız oldu. Bu meyanda Seyda (k.s.) Hazretleri ile de hassaten görüşmüştük. O görüşmemizde kendisi ''Toplayın, toplansınlar, konuşun, tartışın, orası nasıl karar alırsa öyle hareket edin'' dediler. Hatta yakından ilgilendiler. Ne kadar insan toplanabilir ve kalabalıklar nasıl olur hususunda sorular sordular. Kurultay sonrasında kendilerine kamuoyunun beklentilerini anlattık. Kamuoyundaki birlik hususundaki özlemleri aktardık. Bu hususta kendileri de ihlâsınızı bozmayın siz, ihlâsınızı bozmamak kaydıyla birliktelikler yapabilirsiniz. Ama birlikteliğiniz ihlâsınızı bozacaksa o zaman kendi istikametinizde devam edin gibi görüşler ortaya koydular.
— Son cümle olarak neler söylemek istersiniz?
M. Yazıcıoğlu: Baktığımız zaman gönlümüzü rahatlatan, manevi hazzımızı artıran, bize manevi iştah getiren bir Mürşid-i Kamil'di. Dolayısıyla bizim manevi dünyamıza çok güzel, tarif edemeyeceğimiz tesirleri var. Allah ondan razı olsun. Seyda (k.s.) Hazretleri ve cümle Allah dostları bizim manevi ışıklarımızı. Biz onlarla görebiliyoruz. Onun bu âlemden ebedi âleme gidişi bizi çok üzdü. Allah dostları her zaman manevi tasarruflarıyla da bizi kuşatırlar. Cisimleri yanımızda olmasa da bize manevi rota verirler. Onlar birlik sembolüdür. Onlar tevhidin nurlu aynalarıdırlar. Biz onlardan yansımalar alırız. O, gönüller sultanı idi. O Sultan-ı Müslümiyn'di. O şimdi Allah'a ve Allah'ın sevgilisi Hz. Resulullah (S.A.V.)'a kavuştu.
Allah rahmet eylesin.

Yusufiyeden bir ışık: Ahmet Selçuk Özdağ

Bu işin çilesini çekenlerden, Yusufiye diye adlandırdıkları mahpuslarda MHP davasında yargılananlardan Ahmet Selçuk Özdağ’da bakın neler diyor o Gönül Sultanı için:
İnsanlığın gönül dünyasını yıllar sonra aydınlatma görevi verildiğini mana âlemi biliyor, fakat insanlık henüz bilmiyordu...
Yıllarca hiç bıkmadan zahirî ve Batıni ilimlerin müdavimi oldu, her zaman ve zeminde kendisini Allah'a (c.c.) kulluğa ve Allah yolunun yolcuları sadatlara (K.S.) hizmete vakfetti ve Ümmet-i Muhammedin dertleriyle inledi, inledi durdu...
Babası S. Abdulhakim El Hüseyni (K.S.) Hazretlerinin dergâhında nefis terbiyesi altında iken, herkesin uykuda olduğu zamanlar uyanık durur, sofilerin, müritlerin tuvaletlerini temizlerdi.
Babası Gavs (K.S.) Hazretleri bir gün sohbette şöyle buyurdular ''Keşke Gavslık görevi ile görevlendirilmeseydim de benden sonra gelecek olana mürid olsaydım''. Bu söz gelecek şahsın yani S. Muhammed Raşid Hazretlerinin hizmetinin ve makamının büyüklüğüne işaretti.
Kendilerini tanımam 1977 yılında oldu. Gönül dostu, gerçekten bir er olan Ahmet Er ağabey bu mübarek, Mübeccel insana intisaplı idi, sık sık bizlere bahseder, ''devlet olmak için akıl ve heyecan yetmez gençler, gönül lazım, gönül lazım, gönül lazım'' derdi... 12 Eylül öncesi bir ağaç için koskoca bir ormanın feda edildiği günlerden önce çok çetin şartlar altında mücadele ederken bile Osmanlı'yı, Selçukluyu dolaşır, insanlığın gönül dünyasını bir güneş misali aydınlatan Süreyya Yıldızı gibi yön gösteren Allah dostlarına gıpta ederdik.
Uğruna her şeyimizi feda ettiğimiz ceylan gözlünün vefasızlığı neticesi ver elini 12 Eylül zindanları...
Ve... Allah'ın şefkat tokatı, zahiren zulme atıldığımız zindanlardan Allah bir nesli yarınlara hazırlıyordu. Üstad cennet mekân Necip Fazıl'ın dediği gibi ''ana rahmi zahir karanlığında nur doğuş sesler duymaktayım, davran ve boğuş...'' misali şafak, karanlığın en koyu olduğu yerden doğuyordu.
12 Eylül öncesi şehzadeler şehrinin manevi havasını teneffüs etmemize, Aynalı Camiinde Nûri Efendinin sohbetlerini dinlememize, Şekerci Dedenin zaman zaman dualarını alarak mübarek ellerini öpmemize rağmen Tasavvufun ne olduğunu bilmiyorduk. Herkes idraki oranında nasiplenirmiş ve bir gece Medrese-i Yusufiyede üç dört arkadaşın gördüğü aynı rüya... Gönüller sultanı... Sultanlar sultanı efendimiz, kurtarıcımız Buca cezaevinin 13. koğuşunda rüyalarındaydı... Sonra Ahmet Er ağabeye mektuplarla rüyamızı Muhammed Raşid Hazretlerine sorduk ve gelen cevap: ''Allah rüyalarınızı makbul eylesin, Menzil İslam'ın lekesiz, gölgesiz, tertemiz uygulandığı bir yer ve o zât'da Mürşid'i Kâmildir. Yolunuz ve haliniz mübarek olsun.''
O günden itibaren binlerce kerametine şahit olduğumuz tasavvuf ve istikamet M. Raşid (K.S.) Hazretleri efendimiz, yol göstericimiz, kurtarıcımızdı.
Medrese-i Yusufiyede iken Adıyaman'da öğretmenlik yapan akademiden mezun olan bir arkadaşıma mektup yazdım. ''Sen Menzil'e yakınsın, oradaki mübarek insanı ziyaret et, durumumuzu anlat ve bize dua iste...'' Arkadaşım gitmişti Menzil'e... Yazdığı mektupta aynen şöyle diyordu: ''Menzil'e gittim kendisine ulaşamadım, çok kalabaktı fakat kardeşi Seyyid Abdülbaki Hazretlerine sizleri sordum. Bana dedi ki: Onlar günü geldiğinde çıkacaklar ve buraya gelecekler...''
Ve zulmen atıldığımız zindanlarda zahiri hürriyete adım attık ve de hakikaten Menzil'e ulaştık. Murad-ı İlahiyi öğrenmek istiyorduk... Dünyanın en güçlü istihbarat sistemine sahip olduğumuz idrakı ile Allah'tan, Resulullah'tan haber alan Allah dostlarının kader aynasına bakarak, Allah'ın izniyle gösterilenleri işitmek, duymak, gönül dünyamıza nakşetmek istiyorduk. Mübarek (K.S.) bize gülümsedi, sorular sorduk, ülkemizle, insanımızla ilgili çok az konuşan ''konuştuğunuz her kelimenin hesabını vereceksiniz'' Ayet-i Kerime mealine uygun hareket eden M. Raşid (K.S.) Hazretleri buyurdular ki: ''Sizlere teşekkür ediyoruz, siz olmasaydınız bu memleket felaketlere düçar olabilirdi... Ah... Ahh... Bir de İslamı yaşayabilseydiniz yeniden Osmanlıyı ihya etmek sizlere nasip olabilirdi.'' Aman Allahım ne büyük mazhariyet, ne büyük teşhisti o, eksikliğimizi tamamlamamız ve yeniden diriliş için harekete geçmemiz gerekiyordu. Bir gün kendilerine Doğu ve Güneydoğudaki hadiseler soruldu ve aynen şöyle buyurdular: ''Kürtçülük küfürcülüktür'' ve hep Ümmet-i Muhammed için dualar... Dualar... Dualar... Ediyorlardı.
O, Allah dostu idi, Peygamber sevgilisi idi. Hayatı boyunca Sünnet'e ittiba etti, sadatlara mutabaat halinde yaşadı, yüz binlerce insanı dünyadan ahirete bağladı, insanları çirkeften, zulmetten karanlıktan aydınlığa, güzelliğe, adalete hicret ettirdi.
Allah rahmet eylesin...
KAYNAK.Kamer vakfı Bülteni

 

alperen isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 03-26-2009, 22:40   #2
Kullanıcı Adı
bilgi müdavimi
Standart
Allah onu başımızdan eksik etmesin.Kurtulursa adağımız var,ona oy vereceğiz.
bilgi müdavimi isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-26-2009, 23:35   #3
Kullanıcı Adı
alperen
Standart slm
Dua edelim. Sevlien mümtaz bir gönül lideri.
alperen isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-26-2009, 23:43   #4
Kullanıcı Adı
Üç mevsim
Standart
Alıntı:
bilgi müdavimi Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Allah onu başımızdan eksik etmesin.Kurtulursa adağımız var,ona oy vereceğiz.
Yavaş..

Muhsin Başkan milletin adamıdır.

Muhsin Başkan bir Anadolu yiğididir.

Muhsin Başkan gönlümüzün sultanıdır. O her halukarda gönlümüzün Başbakanıdır.
Üç mevsim isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-27-2009, 00:31   #5
Kullanıcı Adı
politikaci
Standart
Alıntı:
bilgi müdavimi Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Allah onu başımızdan eksik etmesin.Kurtulursa adağımız var,ona oy vereceğiz.
Aynı şeyi düşünmüşüz kardeşim.bende kendi kendime aynı şeyleri söyledim.
politikaci isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-27-2009, 00:32   #6
Kullanıcı Adı
Sekoloji
Standart
Allah Yar ve Yardımcıları olsun.
Sekoloji isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-27-2009, 11:30   #7
Kullanıcı Adı
alperen
Standart
amin.
alperen isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-27-2009, 23:41   #8
Kullanıcı Adı
bilgi müdavimi
Standart
Çocukluğumdan beri ağlamamıştım,gözüm doldu...

Türk Milletinin başı sağolsun.Hem Türk,hem müslüman,hem de insanların kardeşçe yaşaması için uğraşan kendi halinde bir insandı.
bilgi müdavimi isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-27-2009, 23:48   #9
Kullanıcı Adı
Özgür Çağrı
Standart
Gerçekten en son böyle gazze için gözyaşı dökmüştüm bu güncel olaylarda

ondan öncede tevhidenin kürsüden indirilişinde

şimdi muhsin başkan için ağlıyoruz. çok acı kayıp çok büyük kayıp
  Alıntı ile Cevapla
Alt 03-28-2009, 00:09   #10
Kullanıcı Adı
sevdesu
Standart
kaybımız acımız çok büyük buna nasıl dayanırız nasıl hazmederiz bilmiyorum.... Allahım bizlere bu acıya dayanma gücü ver...... reisim başkanım bizi nasıl bıraktın inanmak istemiyorum.... rüya olsa kötü bir rüya olsa... bir uyansam bunları hiç yaşamamış olsak.....
üşüyorum...
sevdesu isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi