04-02-2010, 14:29 | #1 |
DİLİPAK HOCA: Biz Kudüs'te Düştük KUDÜS'ten Doğrulacağız!
Dilipak: Biz Kudüs'te Düştük, Kudüs'ten Doğrulacağız!
İstanbul'dan Kudüs'e Dayanışma Günleri'nin 6. gününda gazeteci yazar Abdurrahman Dilipak, müslümanları Kudüs davasına sahip çıkmaya çağırdı. Kişinin düştüğü yerden ayağa kalkacağını belirten Dİlipak, "Biz Kudüs'te düştük, Kudüs'ten ayağa kalkacağız" dedi. Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başlayan programda bir konuşma yapan Abdurrahman Dilipak, Çanakkale ile Kudüs'ün öneminin birbirinden ayrılmayacağını belirterek, Kudüs'ün fethi günlerinin düzenlenmesi gerektiğini, Çanakkale'yi anarken KUdüs'ü anmanın unutulmaması gerektiğini vurguladı. Dilipak'ın konuşmasını sunuyoruz: Esselamualaykum Üsküdar’dayız. Biraz ilerimiz, Harem. Hani, otogarın olduğu yer. Oraya neden Harem denilmiştir biliyor musunuz? Orası Mekke, Medine ve Kudüs’e açılan kapı olduğu için Harem olarak adlandırılmıştır. Oraya vardıklarında insanlar seferi oluyordu. Çünkü Osmanlı’da Hacca ve Umre’ye gidenler oradan hareket ediyorlardı. Orası da otogar değildi. O koca alan Sahra Mescidi’ydi .Oranın mimberi vardı, mihrabı vardı. Orada Hac yolculuğuna çıkılmadan önce son namazlar kılınırdı. Mekke’ye doğru yolculuğun ahrete doğru yolculuğun sanki başlangıcı gibiydi. Onun için oraya Harem denilir. Bir daha Harem’e gidince Mekke’yi düşünün. İnşallah orayı yeniden inşa ederiz, yeniden ihya ederiz. Bu toplantıyı burada değil orada yaparız. Çünkü orası, Mekke, Medine ve Kudüs’ün kapısıdır. Tarihte böyleydi gelecekte de böyle olacaktır. Demek ki Kudüs’ün yanı sıra Harem’i de kurtarmamız gerekiyor. İşgalcinin kim olduğu çok önemli değil. Ha Dilipak ha da başka birisi işgal etsin. İşgal işgaldir. İsrail işgal edince kötü de Suudiler işgal edince iyi mi olacak? Burası ayrıca Kıbleteyndir. Buradan Mekke’ye dönünce Kudüs’e dönmüş oluyorsunuz. İstanbul’dan Mekke’ye dönünce yüzünüzü aynı anda Kudüs’e de dönmüş oluyorsunuz. Her gün beş defa döndüğünüz yerde olan olaylardan söz edeceğiz size. Görmedik duymadık diyemezsiniz. Günde beş defa Kudüs hiç akıldan çıkar mı? Çünkü namazın bize farz kılındığı yer orası. İsra’nın gerçekleştiği yer orası. Kıblenin Mekke’ye döndürülmesi, Kudüs’ün önemini azaltmıyor. Kudüs bizim için ilk kıblemiz olmasının yanı sıra namazımızın başlangıç noktasıdır. Kudüs’ü haftada ayda ya da yılda bir değil günde beş defa anmak gerekiyor. Çünkü siz Allah’a söz verdiğiniz zaman sözünüzün pratik sonuçlarını Kudüs’te görebiliriz. Allah sizi yeryüzünün varisi kılmak istiyor. Kudüs, bizim için mekteptir. Kudüs, bizim için cihad ve şehadet mektebidir. Sakın Kudüs kurtulursa, İsrail bitse bizim bu kavgamız da bitmeyecek. Kudüs sorununu çözünce dünyanın diğer bölgelerindeki insanlık sorunları için yeni bir mücadele başlatacaksınız. Bu anlamda Kudüs direnişi, bizim için insan hakları, adalet, cihad, şehadet mektebidir. Asıl mücadele, bu mektepten mezun olduktan sonra başlayacak. Kudüs, bizim için bitiş noktası değil. Müslüman coğrafyanın ve Allah’ın yeryüzünce halifesi olma misyonunun evrensel çapta yeniden yerine getirilme sorumluluğunun başlangıç noktasıdır. Biz, alemlere rahmet olarak gönderilen bir ümmetiz. Kimden gelirse gelsin kime gelirse gelsin zalime karşı mazlumun yanında duracağız. “Allah, sizin ellerinizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek ister.” Son zulüm kalesi yıkılıncaya kadar cihad devam edecek. Son zulüm kalesi ne zaman yıkılacak? Son insanla. Demek ki hayat, iman ve cihaddan ibaretmiş aslında. Buradaki bütün çalışmalarımız aslında büyük mücadeleye hazır olmak için kendimizi hazırlamamızdır. Bakın Kudüs sınavını kötü verirsek bundan sonrası daha zor olacak. Kudüs sınavı bizim için cihad mektebidir. Bu mektebteki, kan maliyeti, can maliyeti, göz yaşı maliyeti sınavın ölçeğini belirleyecek. Bu sınavı başarıyla verirsek yeryüzündeki zulüm ve haksızlıklarla mücadele ederken o kadar güçlü olacağız. Korkmayın! Allah yolunda can vereceksiniz diye. Allah sizin canınızı zaten alacak. Ama eğer Allah’a can sunarsanız bunun karşılığında size ölümsüzlüğü verecek. Bunun karşılığında ömrünüzü bereketli kılacak. Onun için bizim kaybedecek hiçbir şeyimiz yok. Allah, bizleri yeryüzünün varisi kılmak istiyor. Bana kalırsa şimdi bizleri yeryüzünün en hassas noktalarıyla imtihan ediyor. Gazze’yi, Kudüs’ü ve Filistin’i kazanmak zorundayız. Eğer bu savaşı kazanmayacak olursanız sevdiğiniz eşlerinizden, evlerinizden ve çocuklarınızdan ayrılmak zorunda kalacaksınız. Gazze’li çccukların başına gelen bir gün sizin de başınıza gelebilir. Onun için bu ateşi burada söndürmek gerekiyor. Komşu evde yangın çıkınca o yangını söndürmezseniz sizin eviniz de yanar. Onun için Gazze mücadelesi bana göre başkalarına yardım etme mücadelesi değildir. Gazze mücadelesi bana kendi evinize, eşinize, ülkenize sahip çıkma mücadelesidir. Gazze’yi kendi meseleniz olarak görmeniz gerekiyor. Aksi halde kendinizi aldatmış olursunuz. Müslümanların çok dikkatli olmaları ve kendi aralarında da yardımlaşmaları gerekiyor. Aramızdaki ihtilafları sona erdirmeden bu mücadeleyi başarma şansımız yok. Onun için Müslümanlar aynı Allah’a ve kitaba iman ederler, kardeş olduklarının farkındadırlar ve birbirleriyle çekişmekten vazgeçmelidirler. Dini, etnik, ideolojik kavgaların kaynanana kavgalarını, komşu kavgalarını bir kenara bırakmak gerekiyor. Firkat girmeden bir millete düşman giremez. Bundan ötürü bu tefrika fitnesini bir an önce önlememiz gerekiyor. Aynı şekilde Allah, zalim ve cahil bir topluma hidayet nasip etmez. Cehaletten kurtulmamız gerekiyor. Onun için mutlaka daha fazla okumamız gerekiyor. Sadece evimizdeki bir takım eşyaları vermek, mali destekte bulunmak değil herkesin çok daha fazla bilgiye ihtiyacı var. İlk yardımı kendimize yapmamız gerekiyor. Ve sadece kendiniz okumak öğrenmek değil, bu davayı diğer Müslüman kardeşlerinize de anlatmanız gerekiyor. Komşularınıza, arkadaşlarınıza, iş arkadaşlarınıza ulaşabildiğimiz herkese Filistin davasını anlatmamız gerekiyor. İnanın bu, sizin verdiğiniz mali yardımlardan çok daha değerlidir. “Dualarınız olmasaydı ne işe yarardınız ki” der Allah. Dua edeceksiniz. Dua, çok değerlidir. Hiçbir şeyden korkmayın! Sadece Allah’tan korkun. Allah’tan korkun ve onun iktidarının yeryüzündeki temsilcileri olduğunuzu düşünün. Allah, mutlak iktidar sahibidir. Ve siz, onun yeryüzündeki iktidarının temsilcisidir. Aklımız, paramız, gücümüz yetmez demeyin! Bunları verecek olan Allah’tır. Yeter ki esbabına tevessül edelim. Saflarımızı sıklaştıralım. Bilgili, dürüst ve cesur olalım. Ama maalesef yeteri kadar ne bilgili ne dürüst ne de cesuruz. Çabuk korkuyoruz, tembellik ediyoruz. Halbuki Müslümanların hiç kimseden korkmaması gerekmektedir. Allah’ta başka büyük yok. Sizin Allah’ınız. Onların ise Amerika’sı, İsrail’i, dolarları var. Kim daha şanslı. Aslında siz şanslısınız. Onun için Allah-u Ekber diyoruz. Bir de ümitsizliğe kapılmayacaksınız. Dünya yıkılsa, depremde yakınlarınızı kaybetseniz ne yapacaksınız? Ezanlar okunacak ve siz “Alemlerin Rabbine hamdolsun” diyeceksiniz. Ondan sonra “din günün sahibi olan” diyeceksiniz. Demek ki sizin tüm işleriniz din gününe endekslidir. Bakın bu dünyada yaptıklarınız yapmanız gerekiyorken yapmadıklarınız söylemeniz gerekiyorken söylemedikleriniz her şeyin hesabınızı vereceksiniz. Bu dünyada yaptıklarınızla ya cennete kendi sırtınızda tuğla taşıyacaksınız ya da cehenneme odun… Allah’ın indinde yerinizi görmek istiyorsanız Allah’ın sizi neyle meşgul ettiğine bakınız. Bütün bu mücadeleler, Allah için değil. Bütün bunlara bizim ihtiyacımız var Allah’ın değil. Allah’ın bize ihtiyacı yok. Allah için bir şey yapmak istiyorsanız kardeşinize iyilik edin. Biz, bunun Filistin halkı için yapmıyoruz. Kendimiz için yapıyoruz. Dinimiz için ahiret için Allah rızası için yapıyoruz. Kim ne yapıyorsa kendisi için yapıyordur. Onun için ben, Gazze meselesini doğrudan kendi meselemiz olarak görülmesi gerektiğini düşünüyorum. Eğer böyle düşünürsek çok daha doğru işler yapmış oluruz. İbadetin çok olanı değil sürekli olanı makbuldür. Arada bir aklımıza geldiği zaman yapmak değil Filistin davasını Kudüs davasını sürekli bir mesele olarak görmemiz ve oradan yola çıkarak dünyanın diğer meselelerini konuşmamız gerekiyor. Bu konuda çalışan vakıf ve derneklerimiz var. Kardeşlerimizden buralara daha fazla zaman ayırmalarını istiyorum. Herkesin bu derneklere üye olup gönüllü olarak çalışması gerekiyor. Filistin, bizim için aslında çok özel değerler ve anlamlar da içeriyor. Filistin’le yüzleşmek, tarihinizle, kimliğinizle yüzleşmeniz anlamına gelir. Kudüs’le yüzleşmek, Müslümanların birliği açısından da çok önemli anlamlar ve değerler ifade ediyor. Emperyalizmle yüzleşmektir mesela. Cihadla yüzleşmek, hicretle yüzleşmektir. Filistin sanki bir elmas gibi her veçhesiyle bizim yönümüzü aydınlatıyor. Mesela Çanakkale’yi kutluyoruz da Kudüs’ün fethini neden kutlamıyoruz? Mekke’nin fethini kutluyoruz da.. Ya da Osmanlı döneminde biz Filistin’i nasıl kaybettik? Bunu hiç düşündünüz mü? Filistin cephesinin son komutanı kimdi biliyor musunuz? İngilizler ve Fransızlar Çanakkale’den çekildikten sonra Filistin’den saldırdılar. Çanakkale komutanı Von Sanders, Çanakkale’den Filistin’e gitti. Çünkü Çanakkale’nin devamı Filistin’de yaşandı. Kimse bu bağı görmedi. Anadolu’nun işgali, Filistin’in düşmesiyle başladı. Osmanlı İmparatorluğu’nun çökmesine giden süreç, Filistin’in düşmesiyledir. İngilizlerin Filistin’i işgalinin ardından Anadolu işgal oldu. Sonunda teslim olundu. Bir İmparatorluk yağmalandı. Bir şey nerede kaybedilmişse orada bulunulur. Nerede düştüyseniz orada kalkarsınız. Biz Filistin’de düştük, Filistin’de ayağa kalkacağız. Onun için Filistin davası Kudüs davası bizim için bir varoluş meselesidir. Ya biz bütün tarihi kültürel kimliğimizi reddedeceğiz. Ya da Filistin’den başlayarak İslam ümmetinin yeniden dirilişi yeni bir medeniyetin kurucu ve öncüleri olarak tarih sahnesine çıkacağız. Çanakkale’nin bu kadar büyütülmesi ve Filistin’in küçültülmesi beni oldukça rahatsız etmektedir. Çanakkale’yi Allah-u Ekber dağlarıyla birlikte, Filistin’le birlikte düşün. Nasıl bu toprakları nasıl kaybettiğimizi, İsrail’in oraya nasıl yerleştiğini, daha doğru anlayacaksınız. Bugünler bir başlangıç olacak. Ben, Filistin’e giden insani yardımların büyüklüğüne küçüklüğüne bakmıyorum. Sizin yüreğinizdeki kıvılcımlara bakıyorum. Geleceğimizi kurtaracak olan bütün dinamizm sizin beyninizde oluşan bilgi, düşünce ve kalbinizde oluşan iman ve heyecanla ilgilidir. Elbette yardımda da bulunacağız. Ama asıl olan sizin bu meseleye nasıl baktığınız ne derece ilgilendiğinizdir. Sonucu belirleyecek olan budur. Filistin’e Gazze’ye 10 lira yardım edecekseniz. Bir defa da vermeyin. Her gün kumbaraya bir lira atın. İnanın bu daha bereketli olur. Çünkü her gün Kudüs’ü Filistin’i hatırlayacaksınız, çocuğunuza Kudüs’ü bir kez daha hatırlayacaksınız. Bu çok daha önemli. 10 liranız yoksa bile 10 kuruşunuz da önemlidir. Biz, bu hale İsrail’in gücü yüzünden Amerika’nın gücü yüzünden düşmedik. Namaz kılmamamızın bahanesi, şeytan bahanesi olamaz. Şeytan var, hep de olacak. Onlar bizi oyuna getirdiği için biz bu hale düşmedik. Biz, Allah’ın ipini bıraktığımız için bu hale düştük. Biz, imani, İslami ve ahlaki sorumluluklarımızdan çıktık, biz Allah’ın ipini bıraktık Allah da bizi bıraktı. Bundan ötürü bütün bu felaketler, başımıza geldi. Önce şunu itiraf edelim: “Biz, zalimlerden olduk. İnsani, imani ve ahlaki görevlerimizi ihmal ettik.” Bunun için tövbe edelim. Ondan sonra arınmış olarak bu işe başlayalım. Öncelikle kendimizi değiştirmemiz gerekiyor.Hiçbir şeyden korkmamıza gerek yok. Allah, kadiri mutlaktır. O, koruyandır, işitendir, bilendir, hüküm sahibidir. O zaman sıkıntımız nedir. Sıkıntımız, beynimizde ve kalbimizde olan sıkıntıdır. Bilmiyoruz ve yeteri kadar inanmıyoruz. İçinde bulunduğumuz hastalığın temel kaynağı, akaid ve iman hastalığıdır. Aynı Allah’a iman eden insanların içine düştükleri tefrikaya bakınız. Bu tefrikadan kurtulmadan, İslam ümmetinin kurtuluşa ermesi mümkün değildir. Bir kez daha söylüyorum. Allah, zalim ve cahil bir kavme asla hidayet nasip etmez. Haksızlık kimden gelirse gelsin zalime karşı mazlumun yanında olacağız demiştik. Haksızlık karşısında susanlar dilsiz şeytanlardır denmişti. Görmezlikten, duymazlıktan, bilmezlikten görme hakkına sahip değildir Müslümanlar. Bu bakımdan Müslümanlar, gözlerini ve kulaklarını açmaları gerekiyor. Mallarımız, canlarımı ve sevdiklerimizle, Allah yolunda seferber olacağız. Gazze okuluna, Filistin okuluna, Kudüs okuluna dikkat etmeliyiz. Yeryüzüne yayılmamız gerekiyor. Yeni bir medeniyetin inşasının öncüleri olarak sizleri daha büyük görevler bekliyor. Esselamualaykum" Grup uyanışının seslendirdiği marşların ardından Harun Budaklar hocanın duygulu duası ile program sona erdi. Rasthaber 02-04-2010
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
04-02-2010, 17:10 | #2 |
Onun için bu ateşi burada söndürmek gerekiyor. Komşu evde yangın çıkınca o yangını söndürmezseniz sizin eviniz de yanar. Onun için Gazze mücadelesi bana göre başkalarına yardım etme mücadelesi değildir. Gazze mücadelesi bana kendi evinize, eşinize, ülkenize sahip çıkma mücadelesidir. Gazze’yi kendi meseleniz olarak görmeniz gerekiyor. Aksi halde kendinizi aldatmış olursunuz. Müslümanların çok dikkatli olmaları ve kendi aralarında da yardımlaşmaları gerekiyor. Aramızdaki ihtilafları sona erdirmeden bu mücadeleyi başarma şansımız yok. Onun için Müslümanlar aynı Allah’a ve kitaba iman ederler, kardeş olduklarının farkındadırlar ve birbirleriyle çekişmekten vazgeçmelidirler. Dini, etnik, ideolojik kavgaların kaynanana kavgalarını, komşu kavgalarını bir kenara bırakmak gerekiyor. Firkat girmeden bir millete düşman giremez. Bundan ötürü bu tefrika fitnesini bir an önce önlememiz gerekiyor.
Çarpıcı etkileyici dizeler.EyvaALLAH |
|
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
abdurrahman dilipak, dayanışma, filistin, istanbul, kudüs |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|