AK Gençliğin Buluşma Noktası
Siyaset Siyaset haberleri bu bölümde paylaşıyoruz.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 04-11-2010, 10:02   #1
Kullanıcı Adı
Ukbâ
Standart Darbe mağduru ülkücülerden ortak deklarasyon: Reformu destekliyoruz

12 Eylül darbesinin ardından cezaevinde işkencelere maruz kalan ülkücüler, anayasa paketine destek için deklarasyon yayımladı.
Mağdur arkadaşları adına bildiriye imza atan 39 ülkücü, "Türkiye bir yol ayırımındadır. Ya darbeleri ilelebet tarihe gömecek ya da öz vatanında esir muamelesi görmeye devam edecektir." dedi. Darbe döneminde ağır işkencelerden geçtiklerini, arkadaşlarının bazılarının asıldığını, bazılarının yıllarca hapis yattığını anlatan mağdurlar, yapılacak reformu yaşadıkları zulmün hesabını hukuk yoluyla sorabilme imkanı olarak görüyor. Darbe anayasasıyla yönetilmenin utanç verici olduğunu söyleyen ülkücüler, amaçlarını ise ülkede özgürlük, insan hakları ve çağdaş demokrasinin yerleşmesi olarak özetliyor.
Deklarasyonun öncülüğünü Manisa Ülkücüler Davası sebebiyle 11 yıl hapis yatan dönemin Ülkü Ocağı başkanlarından Avukat İrfan Sönmez yapıyor. Yürütme ve yasamanın yargı tarafından baskı altına alındığına işaret eden Sönmez, mevcut yapıda yargının bir muhalefet partisi gibi hareket ettiğinin anlaşıldığını belirtiyor. Sönmez, "Anayasa değişikliği, Türkiye'yi tek parti ideolojisinden kurtaracak ve devleti CHP'nin olmaktan çıkarıp milletin yapacak. Bu düzenlemeleri bir Türk milliyetçisi olarak destekliyorum." diyor.

Deklarasyona imza koyanlardan birisi de ülkücü camianın önde gelen isimlerinden Ökkeş Şendiller. Türkiye'nin darbe ve darbe endişesinden kurtulması gerektiğini dile getiren Şendiller, aksi takdirde demokratikleşme ve millî irade konusunda mesafe alınamayacağını savunuyor. Şendiller, yeni anayasa ihtiyacını şu sözlerle dile getiriyor: "Aradan 30 yıl geçmesine rağmen bu manada ciddi bir adım atılamadı. 12 Eylül darbe anayasasının bir maddesinin bile değişmesi, millî irade bakımından en büyük arzumuz. O dönemle hesaplaşma yapılması lazım." Manisa davasında yargılananlardan dönemin Balıkesir Ocak Başkanı Ahmet Ulu da geçmişte mücadele veren ülkücülerin, ahde vefa olarak anayasa değişikliğine destek vermesi gerektiğini vurguluyor.
Deklarasyon metninde şu ifadeler yer alıyor: "Türkiye bir yol ayırımındadır. Ya darbeleri ilelebet tarihe gömecek ya da darbelerle yaşamaya, öz vatanında esir muamelesi görmeye devam edecektir. Darbelerle hesaplaşmanın yolu, darbecileri sanık sandalyesine çıkarmaktır. Bu bakımdan biz, 12 Eylül uygulamalarının mağduru Türk milliyetçileri olarak, Anayasa'nın geçici 15. maddesinin kaldırılmasıyla ilgili düzenlemeyi ve anayasa taslağında hedeflenen değişiklikleri destekliyor, 12 Eylül mahkemelerinin verdiği kararların tüm sonuçlarıyla yok sayılmasını temenni ediyoruz. Bu tavrımız, ne bir partinin yanında olmak ne de bir partinin karşısında olmaktır. Bu tavrımız millî iradeden, milletin sözünün bütün sözlerin üstünde tutulduğu bir Türkiye'den yana olmaktır. Bu tavrımız, inançlarına ipotek konulan mazlum bir milletin hukukundan yana olmaktır. Bu tavrımız insan merkezli bir anayasadan, milletinin hâdimi bir devletten yana olmaktır. Bu düşüncelerle biz, 12 Eylül cuntasının mağduru ülkücüler ve Türk milliyetçileri olarak, mevcut anayasa değişikliği taslağına destek verdiğimizi, bu deklarasyona imza atarak bütün Türkiye'ye ilan ediyoruz."
Deklarasyona şu isimler imza attı: Ökkeş Şendiller, Yrd. Doç. Ahmet Tevfik Ozan, Hasan Kıvrak, Ferruh Gökçen, Zeynel Abidin Kıymaz, Ahmet Serdar Konurlu, Cengiz Ceylan, M.Cemal Erkoç, Muzaffer Onüçyıldız, Hasan İlter, Murat Sancak, Atalay Acarol, Mehmet Güleç, Naci Akgül, Vedat Demirezen, Ali Aksakal, Bülent Avcı, Osman Gündüz, Taylan Çoklar, Bayram Kartal, Soner Coşkun Bıyık, Ahmet Akkale, Kemal Tekoğlu, Toker Esendağ, Kemalettin Koca, Muhittin Yanık, Gürsel Başdemir, Necmi Rıza Akdinç, Reşat Ahlatlı, Adnan Akdağ, Yılmaz Şişmanlar, Hamza Özkızılcık, Ayet Serbest, Ahmet Ulu, İrfan Sönmez, Ömer Sağdıç, Yusuf Akgül, Sadık Kısır, Servet Arslaner. Sivil ve demokratik anayasa isteyen ülkücülerin görüşleri şöyle:

Ökkeş Şendiller: Yeni bir sivil anayasa yapılmasından yanayız. 12 Eylül acısını hücrelerine kadar yaşamış insanlar olarak, millete zorla kabul ettirilmiş bir anayasanın değiştirilmesinin millî irade bakımından önemine binaen, arkadaşlarımızla bir deklarasyon hazırladık. Avukat İrfan Sönmez: Türkiye'nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu, yürütme ve yasamanın yargı tarafından baskı altına alındığı, tıkandığı, yargının bir muhalefet partisi gibi hareket ettiği anlaşılmıştır. Anayasa değişikliği taslağını, tek parti ideolojisinden kurtaracak ve devleti CHP'nin olmaktan çıkarıp milletin yapacak düzenlemeleri de içerdiğinden, bir Türk milliyetçisi olarak destekliyorum.



Darbe mağduru ülkücülerden ortak deklarasyon: Reformu destekliyoruz
Ahmet Ulu: Darbe mağduru olarak 12 yıla yakın cezaevinde kaldım. Bu baskıcı anayasanın reddinin, bir insanlık ve vatanseverlik görevi olduğuna inanıyoruz.
Hasan Kıvrak: Yeni anayasa teklifinin eksikleri olabilir ancak Parlamento tarafından hazırlandığı için bütün ihtilâl anayasalarından daha ehvendir. Kendilerinin de ihtilâl mağduru olduğunu söyleyen siyasilerin, darbe anayasasına hâlâ ne diye destek verdiğini anlamıyorum. Avukat Hasan İlter: Darbe sürecinde hem sağdan hem soldan binlerce insan yargılandı. Birçok kişi, suçsuz yere cezalara çarptırıldı. Anayasa'nın 12 Eylül'le ilgili geçici 15. maddesinin kaldırılıp ihtilâl mahkemelerinde verilmiş bütün kararların yok sayılmasını istiyoruz. Ülkücü isimler yıllarca hapis yattı
  • İrfan Sönmez, Manisa ülkücüler davasında 11 yıl cezaevinde kaldı.
  • Ökkeş Şendiller, Kahramanmaraş davasında 3,5 yıl cezaevinde kaldı.
  • Ahmet Tevfik Ozan, Ankara ülkücüler davasında 5,5 yıl cezaevinde kaldı.
  • Hasan Kıvrak, Konya ülkücüler davasında 10 yıl cezaevinde kaldı.
  • Ferruh Gökçen, Burdur ülkücüler davasında 7,5 yıl cezaevinde kaldı.
  • Cengiz Ceylan, İzmir ülkücüler davasında 10 yıl cezaevinde kaldı.
  • M.Cemal Erkoç, Konya ülkücüler davasında 10 yıl cezaevinde kaldı.
  • Ahmet Akkale, Kayseri ülkücüler davasında 9 yıl cezaevinde kaldı.
  • Muhittin Yanık, Aydın ülkücüler davasında 10 yıl cezaevinde kaldı.
  • Ahmet Ulu, Balıkesir ülkücüler davasında 10 yıl cezaevinde kaldı.
ZAMAN

 

Ukbâ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 04-11-2010, 17:07   #2
Kullanıcı Adı
Gönülden
Standart
Darbe yapmak için gençlerin birbirine düşürüldüğü ve bu süreçte birçok arkadaşını idam sehpalarında kaybeden duyarlı herkesin yapması gereken bir harekettir bu...cuntacıların yargılanması, siyasallaşmış yargının HSYK güdümünden kurtarılıp şeffaf bir seviyeye getirilmesi ve özgürlüklerin önünün açılması yolunda tabanı ne olursa olsun tüm halkın hassas olması gereken bir mevzu...
Bu bağlamda güzel ülkemin her tarafında yapılacak eylemlere,yayınlanan deklarasyonlara olumlu bakıyorum...
Paylaşım için teşekkürler sevgili Ukbâ





Gönülden isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-11-2010, 19:08   #3
Kullanıcı Adı
Ukbâ
Standart
Yorumunuz için ben teşekkür ederim gönülden hanım.

İlk anda 12 eylül darbesi ile zorla dayatılan anayasa değişikliği fırsatını kaçırmak istemeyenlerin başında ülkücüler ve solcular gelmesi gerekir iken bunların siyasi uzantılarının aldığı tavırlara anlam vermek mümkün değil , politik cıkar uğruna yapılması gerekli olana direnmek geçmişte yaşanılan acılara karşı nasıl yüzeysel kalındığını görüyoruz . Siyasetin illaki ahlaklısı lazım üç beş oy için maymun olmaya gerek yok zamanında bu mağduriyet üzerinden prim yapan siyasilerin şimdi 12 Eylül anayasasına göbekten bağlı oluşlarını temaşa etmek çok acı .
Ukbâ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-12-2010, 03:33   #4
Kullanıcı Adı
Aşk-ı Ak
Standart
Artık sivil bir anayasa yapma zamanı geldi..!
Aşk-ı Ak isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-12-2010, 05:02   #5
Kullanıcı Adı
Fihi Ma-Fih
Standart
Sonuna kadar sivil bir anayasa bu çogunluk bu güce sahip
Fihi Ma-Fih isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-12-2010, 08:57   #6
Kullanıcı Adı
Akl-ı Selim
Standart
Darbeciler ve darbecilerin şuursuz müdafileri o günlerin üzerlerinde nasıl bir etki bıraktığını ve neleri kaybettklerini bir düşünüp empati yapabilselerdi ; zannediyorum bugün ülkücülerin aldığı tavrı almayanları esefle kınayacaklardı.Bugün dengeler değişirken ağır basan kefe herzaman ilelebet bazıları olmayacak.Zaten sorun burada böyle düşünenler dengelerin birgün değişeceğini hiç düşünmemişlerdi ve bu onlarda şuan bir infial meydana getirdi..................
Akl-ı Selim isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-12-2010, 09:02   #7
Kullanıcı Adı
El Emin
Standart
Ya Bdp-Chp-Mhp Sabah akşam kalkıp biz desteklemiyoruz desinler.Emin olun tabanları referandumda evet oyunu kullanacaklar.Çünkü milletin acısı var darbeci anayasadan.Ve Yeni Anayasanın geleceği aşikar.
El Emin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-12-2010, 14:07   #8
Kullanıcı Adı
Ukbâ
Standart
Alıntı:
Akl-ı Selim Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Darbeciler ve darbecilerin şuursuz müdafileri o günlerin üzerlerinde nasıl bir etki bıraktığını ve neleri kaybettklerini bir düşünüp empati yapabilselerdi ; zannediyorum bugün ülkücülerin aldığı tavrı almayanları esefle kınayacaklardı.Bugün dengeler değişirken ağır basan kefe herzaman ilelebet bazıları olmayacak.Zaten sorun burada böyle düşünenler dengelerin birgün değişeceğini hiç düşünmemişlerdi ve bu onlarda şuan bir infial meydana getirdi..................
Siyasi menfaatler söz konusu olduğunda geçmişte yaşanılanlardan tecrübe edinmemek ahmak insanların hasletidir.
Ukbâ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-12-2010, 19:32   #9
Kullanıcı Adı
Ukbâ
Standart
TÜRKİYE NÜFUSUNUN YÜZDE 75'İ DARBE NEDİR BİLMİYOR
12 Eylül askerî darbesini hiç bilmeyenler, 71 milyonluk Türkiye nüfusunda 54 milyon insan anlamına geliyor. 12 Eylül darbesi yapıldığında yaşı 15'in üzerinde olanların içindeki bir kısım insanların ise hafızası bir hayli zayıflamış gözüküyor maalesef. Bu nedenle bir kere daha o keskin soruyu sormak, bu konuda laubali yaklaşımlar sergileyenlere yeniden sual etmek isterim: Darbe olduğunda nasıl bir insanlık suçunun işlendiğini hatırlıyor musunuz?
Darbe olduğunda ilk önce hukuk askıya alınır. Vatandaşın vergisiyle alınmış üniformalar bir anda kendine duyulan saygıyı unutuverir. İnsanlar askerî cemselere bindirilir, bilinmeyen yerlere götürülür, insanlar daha evlerinden alınırken dipçiklerle dövülür, götürülecekleri yere giderken bir kısmı gözden kaybolur, diğer kısmı daha varacakları yere varmadan kanlar içinde kalır... Birisi gözaltına alındı mı, onun arkasını aramak, sormak suç sayılır. Evladının hangi karakolda sorgulandığını bilemeyen anneler ağlar gece boyunca, babaların yüreği dağlanır her telefon sesinde. 20 yaşında gencecik erlerin, tanımadığı gençlere sopa atmak zorunda kalması; hatta babaları yaşındaki insanları dövmek mecburiyetinde bırakılması nasıl derin bir travmadır, düşünebiliyor musunuz? Daha kötüsü de var: 12 Eylül darbesinde gözaltı süresi 90 güne çıkarılmıştı. Şimdi bu süre 2 gün; farkı siz hesaplayın gayrı. 2 gün yetmezse savcılar 2 gün daha talep ediyor. Yani, şimdi sorgulananlar en fazla 4 gün karakolda tutulabiliyor; üstelik avukatlarını yanlarında görmek isteyebiliyor, susma haklarını kullanabiliyorlar. Darbe döneminde yakınınızı, atılı suçu kabullenmeniz için getirirlerdi. Hiçbir şeyden haberi olmayan o insanları da döver, onlara da söver; hatta onlara da işkence yaparlardı. 90 gün içinde çözülüp sorgulayıcıların her dediğine evet demezseniz, ikinci bir hukukî süreç (!) devreye girer, sizi bir hapishaneye götürürler, akşam tekrar karakola alarak yeni bir 90 gün daha başlatırlardı.
KİMSEYE ANLATILAMAYACAK HATIRALAR...
Onlarca demiyorum, yüzlerce, binlerce işkence olayı var ki; insanlar annelerine babalarına, eşlerine anlatamazlar, yaşadıklarıyla öbür âleme gitmeyi tercih ederlerdi. Sadece şu misal bile yeter de artar. Daha sonra bir siyasî partinin başına geçen bir yiğit adam evlendiğinde uzun zaman çorabını çıkarmaz; hanımı kuşkulanınca sırrını açıklamak zorunda kalır. 12 Eylül'de çekilen tırnaklarını eşi görsün istememektedir. İŞTE DARBENİN HUKUKU BUDUR!
Yüzlerce örnek sayabiliriz. Sağcısıyla solcusuyla, dindarıyla dinsiziyle herkesin yaşadığı darbe hatıralarını derlemeye kalksanız onlarca ciltten oluşan kitaplar çıkar ortaya. Mesela Kafes Eylem Planı denen o korkunç planın içeriğindeki ürkütücülük bir yana 12 Eylül'ü yaşayanlar için başka çağrışımları da vardır. Kafes, Mamak Askerî Cezaevi'nde herkesin ilk gece yattığı hücrenin adıdır. Herkes ilk geldiğinde oraya alınır. Dört tarafınız demir parmaklık. Etrafta her dakika insanlar talim yapıyor ve boş koridorları inletiyor. Yanınızdan geçen ve hançeresi yırtılırcasına bağıran mahkûmlar 'Her şey vatan için' derken 20 yaşında bir genç sizin ellerinize sürekli cop vuruyor. Niçin biliyor musunuz? Güya yüzüne bakmışsınız. Yüze bakmak, Mamak'ta en büyük suçmuş meğer. Bir de döve döve söyletilen İstiklâl Marşları var. Bir rütbeli başınıza dikiliyor ve 'Atatürk ilkeleri ezberleneceeeek!' diye haykırıyor. Ülkücüler 'Atatürk ve milliyetçilik' faslını okurken, solcular da 'Atatürk ve devrimcilik' bölümünü bilmem kaç yüzüncü kere sesli bir şekilde okuyor. Böylece 'herkes Atatürkçü yolda bilinç sahibi' ediliyor. Darbecilerin Atatürkçülüğü böyle bir şeydi; döve döve öğretilen bir şey...
ORTADA HİÇBİR ŞEY YOKMUŞ GİBİ NASIL DAVRANILIR?
Daha anlatayım mı? İzmirli bir er, adı Sabri, Üsteğmen H.K.'nin yaptığı işkence yetmiyormuş gibi sorguya götürülecek akranlarına nizamiye hücresinden sorgu odasına götürene kadar küfrediyor. H.K., vatan için işkence yaptırıyor. Vücutlarına elektrik verilmiş gencecik insanları on küsur gün sonra ancak görebilen Güven Yüzbaşının gözleri doluyor. Ama işten geçmiş, delil olmadan, belge olmadan, bilgi olmadan gençler kodeslerde çürümeye mahkûm edilmiş çoktan. Sonra H.K. bir gün PKK'lı çıkıyor ve üniforması elinden alınıyor. Ya o gençler? Çoğu eğitimini tamamlayamıyor, işkence izlerini hayatlarının sonuna kadar saklıyor. Peki ya o işkenceci subaylar? Çocukları yaşındaki gençlere işkence yaptıktan sonra evlerine gidip nasıl yemek yiyebiliyor, yavrularına nasıl hasretle sarılabiliyor, çocuklarının gözlerinin içine nasıl bakabiliyordu? Herhalde onlar da bu vahşetten üzüntü duyuyorlardı; ancak yapacak bir şey yoktu. Darbe, denetimsiz yetki sahibi kişileri çılgına çevirmişti. Kanun yoktu, nizam yoktu, şikâyet edecek yetkili bir merci yoktu. Olamazdı da: Çünkü her darbe bir tür eşkıyalıktır, kanunsuzluktur, hukuksuzluktur ve dünyanın her yerinde aynıdır... Darbe deyip geçmeyelim lütfen. Kim, ne hakla cunta kurma yetkisini kendinde görebilir ki! Eğer bu çağda birileri hâlâ darbe yapmayı düşünecek kadar çıldırmışsa tabii ki yargı, bunun hesabını sormak zorunda. Hiç kimseyi baştan suçlu ilan etmek doğru değil tabii ki! Ama ortada net belgeler var, bilgiler var. Darbe planlarına karışan isimler var, silahlar var, bombalar var, krokiler var, suikastlar var, kaos planları var... Bütün bunlar ortadayken hiçbir şey yokmuş gibi davranmak büyük bir hata. Tabii ki hukuk işleyecek. Ortada hiçbir şey yokken birileri darbe planı yapmakla suçlanmıyor ki! Mesela Dursun Çiçek. Adam için 8 kez kriminal laboratuvar raporu verilmiş ve bütün bilimsel incelemeler belgeye 'Çiçek'in elinin ürünüdür' diyor. Buna rağmen ortada hiçbir şey yokmuş gibi davranmak akılla, mantıkla izah edilebilir mi?
Ukbâ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-12-2010, 19:45   #10
Kullanıcı Adı
Sivil
Standart
Boşuna demiyoruz aklıselim ülkücüler eskide kaldı diye,Bahçeli bunlara da urgan atar şimdi
Sivil isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 4 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 4 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi