AK Gençliğin Buluşma Noktası
Yakın Tarih Cumhuriyet tarihimiz ile ilgili paylaşımlar.



 
Stil
Seçenekler
 
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
Alt 05-11-2012, 09:53   #1
Kullanıcı Adı
Cihannur
Standart Seyit Rıza'nın Ortaya Çıkan Yeni Mektubu: Kan Dökmeyin Sürgüne Razıyım
Seyit Rıza'nın ortaya çıkan yeni mektubu



Seyit Rıza'nın 75 yıl önce Alpdoğan Paşa'ya yazdığı mektup: Kan dökmeyin, sürgüne razıyım.


1937'de başlayan Dersim Katliamı'nın en önemli mağdurlarından Seyit Rıza, resmî kaynaklara göre bölgedeki isyanın da en azılı ele başıydı. Tarih kitaplarında Dersim'de devlete karşı isyanları teşvik ettiği ve yönlendirdiği yazıyordu. Ancak ortaya çıkarılan yeni belgeler, Seyit Rıza'nın kanı durdurmak çabaladığını hatta Atatürk'e mektup yazarak yalvardığını ortaya koyuyor.

DERSİM İSYANINI O MU ÇIKARDI?

Seyit Rıza, bugüne kadar Dersim'deki isyanın sorumlusu gösterildi. Hedef haline getirildi. Daha fazla kan dökülmesinin önüne geçmek için 12 Eylül 1937'de oğlu ve iki adamıyla teslim oldu. 15 Kasım 1937'de ise önce çocukları sonra da kendisi apar topar idam edildi. Hakkında yalan yanlış pek çok şey yazıldı, söylendi. Resmî tarihe göre Seyit Rıza, Dersim Başkomutanı'ydı ve binlerce kişinin canına mal olan Dersim Harekâtı'nın başlamasına neden olmuştu. Peki öyle mi?

İşte o belgeler!


SEYİT RIZA'NIN ÜSTÜN GAYRETİ

Habertürk TV Haber Koordinatörü Abdullah Kılıç'ın Cumhurbaşkanlığı ve TBMM'nin arşivlerinden ortaya çıkardığı belgeler, resmî tarihi yalanlıyor. 1938'den beri gizli tutulan vesikalar, Seyit Rıza'nın sadece kan dökülmesini önlemek için üstün gayret gösterdiğini kanıtlamakla kalmıyor; yaklaşık 70 yıldır onun ismi etrafında yürütülen 'psikolojik harp'in de boyutlarını gösteriyor.

O BELGEYİ SEYİT RIZA YAZMADI

Arşivlerden çıkan 10'un üzerindeki mektuplardan belki de en önemlisi, Dersim Başkomutanı Seyit Rıza imzasıyla Birleşmiş Milletler'in temelini oluşturan Uluslar Kurumu'na başvurduğu iddia edilen mektupla ilgili. Seyit Rıza, Dersim'in bağımsız olması için BM'den yardım istemekle suçlanıyordu. Ancak bu belge, mektubun Seyit Rıza tarafından yazılmadığını ortaya koyuyor. 18.10.1937 tarihinde İçişleri Bakanı Şükrü Kaya imzasıyla Cumhurbaşkanlığı'na sunulan belgede bu mektubun Seyit Rıza tarafından değil, onun imzası kullanılarak Suriye'den Yusuf isminde biri tarafından yazıldığı belirtiliyor.

"ZULMÜN ÖNÜNE SET ÇEKİLMESİNİ İSTİRHAM EDERİM"

Seyit Rıza'nın 14.06.1933 tarihinde Elazığ Valisi'ne gönderdiği ilk mektup şu cümlelerle başlıyordu: "Hürmet ve tanzimle elerinizden öperim. Uğradığımız haksızlığın boyutlarını arz etmeye mecbur kaldım..." Sonraki cümlelerde Seyit Rıza, jandarmanın ve devleti temsil eden memurların Dersim halkına yaptıkları zulümleri anlatıyordu. Mektubun ortasına gelindiğinde bugüne kadar söylenegelinen ancak bir türlü belgesi ortaya koyulamayan o meşhur hikâyeye kendi ağzından vurgu yapıyordu: "Harbi umumiye de hükümetin verdiği emirleri öpüp başıma koydum. 10 bin kadar milis kuvveti topladım. Halit Paşa kumandasındaki orduya katılarak topraklarımızı Ruslara karşı savundum. Cansiparane bir mücadele ortaya koydum. Komutanların ve paşalarım takdirine mazhar oldum. Bugüne kadar hükümete hizmet etmekten biran geri durmadım. Hakkımızda kaymakam beyin yapmak ve yaptırmak istediği zülüm ve haksızlığın önüne set çekilmesini istirham ederim."

YAŞLI OLDUĞUM İÇİN DAVETE GELEMEDİM


09.07.1933 tarihli Seyit Rıza'nın Hozat Jandarma Komutanı'na yazdığı mektubu sitem dolu. Kaymakamın 'görüşelim' çağrısı üzerine oğlunu görüşmeye yollayan Seyit Rıza, bu mektupta oğlunun dönüş yolunda haince pusuya düşürülüp öldürülmesinden yakınıyor. Ve işten kendisine görüşme teklifinde bulunan Kaymakamı suçluyor. "Mevsim kış ben de yaşlı olduğum için görüşme davetinize gelemedim; ancak oğlumu kaymakama yolladım. Talebinizi Cumhuriyet hükümetinin emri kabul ettim. Evlat benim değildi sizin evladınızdı. Biz vatan evladı değil miyiz? Oğlumu katledenleri kaymakam bey korudu. Allah merhamet versin! Şimdi kaymakam, aşiretleri üzerine sevk ediyor. Benim bir kusurum yoktur, adalet aradığım için haksız mı oldum? Hükümete düşmanlığım yoktur, hükümete düşman olan hâşâ Allah'a düşman olur."

ALPDOĞAN PAŞA'YA: KAN DÖKÜLMESİN, SÜRGÜNE RAZIYIM

1937 yılında Dersim'de bir iç savaşın yaşanmasından endişe eden Seyit Rıza, bir yakınını Alpdoğan Paşa'ya yollayarak kanın durdurulmasını istedi. Dönüşte Sin Köyü'ne misafir olan arabulucu, Alpdoğan'ın emriyle Kırgan aşiretinden iki kişi tarafından öldürüldü. İki suikastçi Hozat'a giderek askerî kışlaya sığındı.

Seyit Rıza da yanına aldığı 100 kişilik silahlı gücüyle Sin Köyü'nü ve bir karakolu bastı, katillerin kendisine teslim edilmesini istedi.

Bu sırada tekrar Seyt Rıza ile bir takım temaslar kurdu. Seyit Rıza yine kan dökülmesini istemiyordu. 20.5.1937 tarihinde Alpdoğan Paşa'ya şöyle bir mektup yazdı Seyit Rıza: "Kan dursun yeter ki! Beni ve aşiretimi, Erzurum'a yollayın. Ya da hükümet benden şüphe ediyorsa Halep'e gideyim. Veyahut Türkistan'a geri gönderin".

CUMHURBAŞKANLIĞI GENEL SEKRETERİ'NİN İMZALARI VAR

Bu ve buna benzeyen birçok mektup, bugün gün ışığına çıktı. Bir dönemin asi adamının aslında kan dökülmemesi için yoğun uğraş gösterdiği bu mektuplarda görülüyor. Seyit Rıza'nın yürek burkan ve belki de Dersim Harekâtı'nın gerçek yüzünü ortaya koyan bu mektupları İçişleri Bakanı Sükrü Kaya'ya ulaşıyor ve o da Atatürk başta olmak üzere üst düzey devlet yetkililerine gönderiyordu. Çünkü mektuplarda hem Şükrü Kaya'nın hem de Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri'nin imzaları mevcut.

Ancak bu mektupların hiç biri Dersim'de binlerce kişinin katledildiği harekâtı durduramadı. Çok kan döküldüğünü gören Seyit Rıza, birkaç ay sonra "Canına bir zarar gelmeyecek" sözü üzerine teslim olmaya giderken 12 Eylül 1937'de adamlarıyla beraber tutuklandı. Bu olayı Başbakan İsmet İnönü, aynı tarihli yazısında Atatürk'e şu cümlelerle anlatıyordu: "Seyit Rıza'nın teslim olması, Cumhuriyet ıslahatının yeni bir safhasıdır. Lütufkâr iltifatlarınız bizim için çok kıymetli bir teşviktir."

15 Kasım 1937'de de idam edildi. İdamdan önce son dileğini soran cellada "oğlumdan önce beni asın" diyecekti. Öyle olmadı; önce oğlu sonra da o asıldı. Ağzından dökülen son cümleler içleri acıtıyordu: "Kerbelanın evladıyız, ayıptır, zulümdür, cinayettir!"

Kaynak

En Son Haber 09.05.2012

 

Cihannur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi