10-13-2012, 07:50 | #1 |
Suriye politikası / Yavuz Bahadıroğlu - Yeni Akit
"Düne kadar 'kardeşim' diye boynuna sarıldığı Esed'in şimdi neden gırtlağına sarılıyor?" diye, Sayın Başbakan eleştiriliyor...Buradan hareketle, Başbakan'ı istikrarsızlıkla suçlamaya çalışıyorlar. Ama "fanatik yandaş"larının dışında kimseler bu eleştiriyi dikkate almıyor. Çünkü Başbakan durup dururken bir strateji değişikliğine gitmedi, Esed'in diktatörce yaklaşımları buna zorlandı. Âdeta mecbur bırakıldı... Hatırlayalım: Arap Baharı sürecinde, "reform" isteğiyle gösteri yapanların üstüne tanklarını süren kim? Esed yönetimi... "Reform" sözü verdiği halde, sözünü tutmayan kim? Esed yönetimi... Tavrını giderek sertleştirip, katliamlar yapan kim? Yine Esed yönetimi... Bu durumda Başbakan, "kardeşim" diye Esed'in boynuna sarılmaya devam mı etmeliydi, böylece "zulme rıza" verip zalimlerden mi olmalıydı, yoksa Türkiye'nin tarihi muktesebatına yaraşır şekilde, "katliamlara son ver" çağrısı mı yapmalıydı? Bu çağrılara Esed'in cevabı biliniyor: Daha fazla şiddete yöneldi, daha çok adam öldürmeye başladı. Beri tarafta Türkiye, yine tarihi misyonuna yaraşır şekilde davranıp, Esed katliamından kaçan Suriyelilere sınır kapılarını açtı. Onlara barınak verdi, ekmek verdi, emek verdi. Sıradan vatandaşların bile gördüğü bu gerçeği, bizim ana muhalefet görmezden geliyor. Görmezden gelmekle kalmıyor, Başbakan'ı suçluyor... Hâlbuki Başbakan'ın en takdire şayan politikası, hayat ile ölüm arasına sıkışan Suriyelilere arka çıkmasıdır. İşte bu imparatorluk politikasıdır! Katolik kılıcından kaçan Ortodokslara, İspanya'nın din değiştirmeye zorladığı Endülüs Müslümanlarıyla Yahudilere, Bolşevik katliamından kurtulmak için Türkiye'ye sığınan Beyaz Ruslara (Avrupa görmezden geldi) sadece Osmanlı kucak açmıştı. Biz, tarih boyunca, hangi dinden ve milliyetten olursa olsun, yardıma muhtaç olanın yardımına koşmuş bir milletin torunlarıyız... Fatih'in Katolik Macar saldırısından koruduğu Sırbistan'ı hatırlayalım... Kanuni'nin aç kalmaktan kurtardığı Hollanda'yı hatırlayalım (eski Hollanda parlamentosu, bir minnet borcu olarak, Kanunî Sultan Süleyman'ın yağlıboya tablosunu parlamentonun kubbesine çizmişti ki, hâlâ durur)... Yine Kanuni'nin, annesinin ricası üzerine Alman zindanlarından kurtardığı Fransa Kralı I. Fransuva'yı hatırlayalım... I. Fransuva'nın oğlu II. Henry'nin, Kanuni'ye yazdığı mektup üzerine, Kanuni'nin Fransa'ya ekmek verişini hatırlayalım (o mektubun özeti şöyle: "Şimdiki hâlde Fransa'nın hiçbir şeyi kalmamıştır. Padişah-ı âlempenah hazretlerinden başka hiçbir yerde de ümidi yoktur... Nitekim bundan önce de birçok defa padişah-ı âlempenah hazretlerinin yardımı görülmüştür. Eğer biraz para ve mal yardımı yapılırsa, Fransa bundan ebediyete kadar minnetter kalacak ve Türk cömertliği bir kere daha cihana nam verecektir. Bu yardım, padişah-ı cihan hazretleri için lâşey [hiç] mesabesindedir.") Bu mektup üzerine, Kanunî, cömertliğini göstermiş, meşhur amiral Turgut Reis'in emrine Osmanlı-Fransız karma donanmasını vererek (toplam 45 parça gemi) Almanya'nın Sicilya sahillerini tahrip ettirmişti. Sonuçta da Korsika fethedilmişti (17 Ağustos 1553). Günümüzden yüz elli yıl kadar önce, İrlanda'da kuraklık çıkıp halkın aç kalması üzerine, dünyaya yardım çağrısı yapan İrlanda'yı sadece Osmanlı'nın duyduğunu hatırlayın... Osmanlı Padişahı Sultan Abdülmecid tam on bin sterlin yardım gönderdi. İngiltere ise burnunun dibindeki İrlanda'ya yalnızca iki bin Sterlin yardım etti. Saddam'dan kurtulmak isteyen Kürtlere ülkemize kabul eden de biziz... Sayın Başbakan'ın tavrını-tarzını hâlâ anlamayanlara ibret olsun! Bu millet öyle bir millettir ki, dünyanın neresinde açlık, sefalet, şiddet, adaletsizlik, zulüm olsa "bana ne" demeden, "Bunlar hangi dinden, hangi inançtan" diye sormadan yardıma koşar.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|