Soruya soru ile cevap veriyorsunuz yine ve yine gülenin açıklamalarını yayımlıyorsunuz. Sizden istediğim cevap
-La ilahe illallah muhammedun resulullah'' Lafzı bir bütündür, Gülenin ''muhammedun resulullah demesede alır başıma koyarım'' demesini nasıl açıklıyorsunuz? ve bildiğiniz gibi bu talep ilk olarak avrupadan gelmişti. Bunun islam fıkhındaki hükmü nedir
Kelime-i şehadetin iki kelâmı birbirinden ayrılmaz, birbirini ispat eder, birbirini tazammun eder, biri birisiz olmaz. Madem Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm Hâtemü’l-Enbiyadır, bütün enbiyanın vârisidir. Elbette bütün vusul yollarının başındadır. Onun cadde-i kübrâsından hariç hakikat ve necat yolu olamaz.
5 Bütün yollar kapalıdır; ancak Hazret-i Muhammed’in (a.s.m.) yolu açıktır.
Mektubat, 321
Kendim yazmadım benim fikrim değil Mektubat bu. Sizce hangisi yanlış yapmış?
ben bu sorunun cevabını istiyorum,
Ne sorusu valla ben seni anlamıyorum cevap veriyoruz yine soru soruyor diyorsunuz.
Onunda cevabı var buyur. Aynı soruyu yine sormuşlar ve anlatılmış.
Alıntı:
SORU:Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendinin "Muhammeden Resulullah demesede alır başıma koyarım" sözünü hep dillendirip duruyorlar. Hocaefendi burada neye dayanarak başıma koyarım diyor. https://www.facebook.com/photo.php?v=446954778656470
EL CEVAP: Değerli kardeşimiz.
En büyük günahlardan biriside,söylentiler yayıp insanları bir kişiden uzaklaştırmaktır. Acaba Hocaefendinin videolarını makaslayıp işlerine gelmeyen yerleri çıkarıp çarpıtanlar,ahirette ilahi bir ceza olarak kul hakkına karşılık kısasa kısas hükmü ile parmaklarından başlanarak kıtır kıtır makaslanıp doğranıp,yeniden birleştirilirken El-Müntekim'in intikamıyla çarpılacaklarına iman etselerdi,o videoları cerbeze haline getirmek için elini sürmeye cesaret edebilirlermiydi.
Mevlana hazretleri yüzyıllar öncesinden "Cibilliyetsize ilim öğretmek,eşkiyanın eline kılıç vermektir." diyerek müslümanları uyarmıştı. Muhterem Hocaefendinin de derin ilim yüklü sohbet-i canan meclislerinin internette yayılıp cahillerin eline düşürüldüğünde önyargısı olanların önyargısını,fasıkların ise fıskını artırması doğaldır. Bir anaokulu öğrencisi üniversite öğrencilerinin eğitim gördüğü sınıfa girip 3 dakika kalıp profesörü dinleyip dışarıya çıksa,ya hiçbir şey anlamaz yahut yanlış anlar. Bir yalancı da kendisine derste profesör şu konuyu anlatıyorlar diye yalan söylese orada bulunup dinlediği halde yalancının söylediğine aldanır. Bu misaldeki gibi Hocaefendinin videoları derin devletin güdümünde plan proje ve operasyon dahilinde maaşlı gizli dinsizlerin elinden geçip halkın gözü açılmamış her duyduğuna inanan avam tabakasına servis ediliyor ve cahiller kandırılıyor. Yoksa bu karapropaganda videoları Hocaefendinin bir kaç kitabını okumuş ve sohbetlerinin bir kısmını takip etmiş insanlara tesir etmesi elbette mümkün değildir.
Zaten o çakallara göre aleyhte onca karalamalarla tesir edemedikleri bizler ve camianın ilim sahibi insanları koyunlar gibiyiz. Hocaefendi ne söylese "bir bildiği varki söylüyor diyoruz" sanıyorlar. Hocaefendiyi kendileri anlayamıyor hatta yanlış anlıyor diye herkesin kendileri gibi anlamayacağını zannediyorlar. Halbuki bizler muhterem Hocaefendinin söylediklerini anladığımız için gizli dinsiz komite tarafından kandırılmıyoruz,iftira ve çarpıtmalarla aldatılıp Hocaefendiden uzaklaşmıyoruz. Hud Suresindeki Cenab-ı Allah ın ayetinde buyurduğu gibi,bizlerle bu gün kendi cahilliğinizden dolayı alay ediyorsunuz ama bizim sizlerle alay edeceğimiz gün pek yakındır.
Çok sayıda sanatçının katıldığı bu sohbette Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi genel olarak "İnsanları Dış Görünüşüyle Yargılamamaktan" bahsediyor. 06:12 dakikalık videodaki sohbetin orjinalinden dikte edilmiş biçimiyle aşağıya yazılı olarak sunuyoruz. Daha sonra açıklamasını yapacağız:
1.Bölüm- Sohbetin asıl başlangıç kısmı burası. Hocaefendi fevc fevc islamiyete girecekler diyor ama bu bölüm karalama yapacakların işine gelmediği için çıkarılmış: "Ancak bazı kimseler var ki hani,Ebu Süfyan bir yerde müslüman olmuştur bunlar. İşte bakacak ki artık başka çare yok yani. yedhulûne fi dinillahi efvâcen "fevc fevc yani İslamiyete dahalet edecekler" öyle. Bazı meseleleri hazmedemezler. Sizinde onları kendi konumları ile kabul etmeniz lazım. Günümüzdeki diyaloğun gerektirdiği de odur bence. Yani şöyle bir insan olmadan alacaksınız. Diyeceksiniz ki insan,belki insan dediğiniz zaman orada muvakkaten imandan da kat-i nazar edeceksiniz. Yani insan madem,Allah bunu insan olarak yaratmış,ahseni takvime mashar. Bu kendi anlamasa bile bir saat gibi saatin vakti göstermesi gibi la ikel sahibini gösteriyor. Demek ki onun varlığında,mahiyetinde,vücudunda tecelli eden o. Ayna bir mirat-ı mücella diyeceksin. Bakacaksın biri bu örfhaneye la ilahe illallah ile iştirak ediyor. Arzettim biraz evvel sen kendi derinliklerinle yaşa,ayrı mesele yani. Gel bana de ki,ben hayatımda daha vitr-i vacibi akşamdan kılıp yattığımı hatırlamıyorum,çünkü veriştirme verip veriştirme sayarım onu. O beni gece kaldıran bir saat zilidir. Kalkar alemin yattığı bir dönemde,alem sevdikleriyle uykuya daldı ben de sana. Bende kalkıp senin alnından öpeyim. Kendi hakkında böyle düşün."
2.Bölüm- Karalama videosunu hazırlayanlar bu kısımdan videolarını başlatmışlar. Konu bütünlüğünden kopmuş: "Ama başkaları için Lailaheillah demiş,maaşallah ne sermaye diyeceksin ona. Neden,çünkü Allah'ın kriterlerinde de öyle zaten. Buyuruyor ki dünya kadar,defterler,günah defterleri terazinin bir kefesine konacak,öbür tarafa mini pazubent gibi birşey konacak. Birden bire terazinin siccilat bulunduğu kefesi yukarıya kalkacak,öbürü aşağıya... En sahi hadiste rivayet ediliyor. Adam şaşacak,hesapta,hesabı görülen insan. Ya Rabbim bu nedir diye... İşini hemde bitti diyor efendimiz,işi bitti zannediyor. Tamam benim işim bitik... Diyecek ki Cenab-ı Hak,O La ilahe ilallah'tır,iman."
3.Bölüm- Karalama yapanlar burada da kendi iddialarına zararlı şeyler buldukları için videolarına koymayıp çıkarmışlar. Çünkü Hocaefendi "herkese Rabbimizle münasebetin kriterleri nelerse onlara göre o münasebetin o yakınlığın derecesine göre sen de alaka duyacaksın" diyor: "Şimdi kime böyle bakacaksın yani. Bakacaksın biri Muhammedün resulullahta iştirak ediyor. Ona göre bir göz hatrına çok göz sevilir. Yaratık yaratandan ötürü sevilir,Yunus'un ifadesiyle. Onu da münasebetini o ölçüsünde derinleştireceksin. Birisi bakacaksın namazınla iştirak ediyor. Aynı namazı kılıyorsunuz,aynı Rab'be yöneliyorsunuz. Ona daha bir sıcak bakacak,daha bir sıcak kukcaklayacaksınız. Belki eksikleri olacak,başı açık olacak,omuzu açık olacak ama namaz diyecek yani. Onu da kendi ölçüsünde,bir başkası da başını kapatacak. Onu da kendi ölçüsünü içinde herkese Rabbimizle münasebetin kriterleri nelerse onlara göre o münasebetin o yakınlığın derecesine göre sen de alaka duyacaksın. Ve böylece Rabbin hatırını rızasını kendi hatırının önüne,kendi hislerinin önüne çıkaracaksın. Bu da Allah ı her şeye tercih etmek demektir. Çok yerde arz ettim ben. Turgut Özal ın doktoru Cengiz bey,onunla tanıştık,onun yanında tanıştık. Daha sonra o muhaveremizi devam ettirdik. Bana iki üç kere anlattı. Şahidimde doktor beydir. Bana dedi hocam defaatle çok kız geldi,çok ama. Hocam bir,üç,beş demiyorum,çok geldi. Böyle açık,omuzlarda açık,bir aşırmayla böyle bağlı. İşte gelmiş dişçiye şikayet ediyor. Biz de dedi sorarız ne zararı var sana. Doktor bey,zararı olmaz mı. Sabah namazını bir türlü huzurlu kılamıyorum dedi. Gözlerim doldu benim yani böyle deyince. Şimdi biz zannediyorum insanları şöyle dış görünüş itibariyle bir yere koyuyoruz,kendi hayalimizde hayal ettiğimiz bir düşüncenin mahkumu yapıyoruz onu. Ondan sonra da arada bir uçurum meydana geliyor. O ne günah inanırsa inansın,Allah a nasıl yakın olursa olsun,yanlışlarıyla beraber,bizim de dünya kadar yanlışımız var. Ben hayatımı günaha kapalı bir iklimde yani idrak ettim,neşet ettim yani. Çünkü babam bir ifrit adamdı,annem bir ifrit adamdı yani bütün günah deliklerini kapatmış,beni günahın içeriye sızmayacağı o küvezler gibi yerde yani yetiştiriyorlar. Şimdi ben kendime o zaviyeden bakıyorum ve bakıyorum diyorum ki. Allah beni niye taş yapmadı hala şaşıyorum yani. Çünkü o kadar temkin,o kadar dikkat. Ben ömrümde namazlarımı on defa birden kaza etsem yine az yapmış olurum."
4.Bölüm- Karalama videosunda bu kısım yer alıyor. Yukarıdaki bölüm çıkarıldığı için bu bölüm üzerinden suizan çarkı çalıştırılıyor: "Çünkü konumum benim ona göre yani. Kendi hakkımda böyle kendimi ırgalar,öyle yakamdan tutar sorgular ve insafsız davranırım. Ama bir başkası örfhaneye Lailahe illlah ile iştirak etmiş alır başıma koyarım onu. Rabbimin hatırına,muhammedün resulullah demese bile,onun hatırına alır başıma koyarım ben."
-Videoyu hazırlayanların işine gelmediği için koymadığı bu bölümde Hocaefendi anlattıkları sonuca bağlıyor.
Şimdi bu genel bir bakıştır yani bizim için. Zannediyorum bu arkadaşşarın deyip yani,estirdikleri bu havada,bizler kendi kesif şeyimizi katmasaydık belki daha yumuşak,daha yaygın bir hal alacaktı. Bence herkesi kendi o konumu içindeki kabul diyebileceğimiz bu durum eğer devam ettirilirse,engin insaflarla,engin vicdanlarla,sinesi muhabbetlerle çarpanlarla,merhamet yutkunanlarla,çünkü merhamet biraz yutkundurur."
Eğer yukarıdaki sohbetin tamamını önyargısız başından sonuna kadar okumuşsanız makaslanıp çarpıtıldığı şekilde ifadelerin olmadığı Hocaefendinin sözlerinden siyak ve sibak bütünlüğünün dışında bambaşka bir anlam verildiği anlaşılmıştır. Hocaefendinin bu sözlerinden "La ilahe illlah demenin kurtuluş için yeterli olduğu ve muhammeden resulullah kurtuluş için gereksiz olduğu" anlamı çıkarmak zorlama bir yorum olabilir. Hocaefendi de,insanları dış görünüşüyle yargılamamaktan,herkese rabbine yakınlığı ölçüsünde değer vermekten bahsediyor.
Gothe'nin bir sözü vardır. "Eğer bir bireye olması gerektiği ve olabileceği bir insan gibi davranırsanız,olması gereken ve olabileceği insan olur." der. Hocaefendi teslisi red edip tevhide geleni yani laileheilllah diyeni başımın üstüne koyarım diyor ki peygamberimize iman edeni de hak ettiği yere yani göklere çıkarabilsin. Ve bunun da üzerine muhammeden resulullah ta derse,tesettüre de riayet ederse,namaz da kılarsa din kardeşim diyerek sımsıcak kucaklayacaksın diyor. Herkese Rabbimizle münasebetin kriterleri nelerse onlara göre o münasebetin o yakınlığın derecesine göre sen de alaka duyacaksın diyor. İmansıza da Allah insan olarak yarattığı için insan olarak değer vermeliyiz diyor. Çünkü imansız Allah ı red etse bile imansızın bedeni,vücudu Allah ın varlığına şahitlik ediyor.
Hocaefendinin teslisi reddedeni başımın üzerine koyarım demesi cennete girer anlamına gelmiyor. Çünkü Hocaefendi kendi başının üstünü cennet olarak görmüyor. Tersine "Allah beni niye taş yapmadı şaşıyorum" diyerek Allah'a yakınlığına ve yaptığı ibadetlere kendisinin hiç değerli bulmadığını ifade ediyor. Elbette Allah katında çok büyük değeri vardır ama Allah ın büyüklüğüne layık olacak bir ibadeti,bir şükrü eda edemediğini söylüyor. Bu düşünce de sapıklık değil tersine her müslümanda olması gereken korku ve ümit arasında yaşama faziletidir.
"Hocaefendi kafir-i mutlak ile ehli kitap-kafir arasındaki farka vurgu yapıyor. Kuran-ı Kerim de Allah a inanan kafir ile Allah a inanmayan kafire kullanılan üslup ve ifadeler farklıdır. Hem teslisi reddeden ve tevhide gelen bir kafir,inşallah peygamberimizi de tanımaya bir ateiste göre çok yakınlaşmış oluyor. Teslise red ederek iman çizgisine yakınlaşması Hocaefendi de büyük bir sevince sebep oluyor. Kendisiyle daha çok ortak noktası olduğunu düşünerek peygamberimizi daha çok anlatabilmeyi arzu ediyor. Bu tıpkı bir öğretmenin böyle giderse sınıfta kalacağı kesin bir öğrenciden hiç beklemediği bir başarıyı gördüğünde sevinmesi ve takdir etmesi ve övmesine benzetilebilir. Öğretmenin bu takdir etmesi Haydi sende sınıfı geçtin demek anlamına gelmiyor ama biraz daha gayret göstermeni teşvik ediyorum çünkü sınıfı geçmeni istiyorum anlamına geliyor. Zaten Hocaefendi muhammeden resulullah demesede cennete gidecek demiyor. ama böyle çarpıtılıyor.
Dostun dereceleri vardır,sahabe en ilerisidir,havariden de ileridir. Aynen öylede iman ve izah ve dahi tebliğin dereceleri vardır. Bir ateiste tebliğ başka türlü olur. Bir hristiyana tebliğ başka türlü olur. Teslisi reddeden yani lailaheillallah diyen ama peygamberimizi henüz kabul etmemiş birine tebliğ başka türlü olur. Ona göre de kafirliğin dereceleri vardır. İman edenlere Allah'a yakınlığıı ölçüsünde değer verirken,Kafire de Allah'a yakınlığıı ölçüsünde değer vermekten daha doğru olan ne olabilir. Kurtuluşa erdiği için verilen bir değer değil bu. Kurtuluşa yakınlaştığı için verilen bir değerden bahsediyor. Bu cennetin kapısını açmak değil,sadece cennete girmek için adım atsın diye tezahüratta bulunmak olarak görülmelidir.
Allah'a iman etmek hiç iman etmeyen ateistlere göre büyük bir üstünlüktür. Bir insan Allahtan başka ilahları kabul etmiyorsa her halükarda onun için bir üstünlük vesilesidir. Ancak şu da bir realitedir ki Peygamberimize ve diğer iman esaslarına iman etmeyenlerin imanı tam değildir yani müslüman sayılmaz ve Cennete de gidemez. Sadece La ilahe illallah diyen İslamın tanımladığı iman esasını yerine getirmiş olmaz. Ancak inkarcı bir ateist gibi de değildir. Azabı olsa bile aralarındaki fark fazla olacaktır. Bu şekilde anlamak gerekir. Yoksa uhterem Fethullah Gülen Hocaefendi gibi bir zat elbette bütün ehl-i sünnetin söylediği bir hakikatin aksini söylemiş olamaz.
Burada bile bile efendimizi inkar anlamında bir mana çıkarmamak lazımdır. Bir adam düşünün,Peygamberimizi doğru tanıyamamış,ona yanlış anlatılmış,veya yanlış duymuş ama Allah'a inanıyordur. Hoca efendinin dediği böyle bir modeldir.
Efendimize inanmamış ama Allah diyen bir adam bize doğru bir adım atmıştır. Alır başıma koyarım derken,bu adamla irtibat kurar tebliğ yaparım ve peygamberimizi de kabul ettirmeye çalışırım demek istiyor. Dolayısı ile bu bir avantajdır diyor hoca efendi. Yoksa bir müslüman adam,kalkıp bile bie efendimizi inkar ederse,dinden çıkar.
Hiç inanmayan bir adamın attığı adım olarak ele almak lazımdır.