![]() |
#1 |
![]() Kurtuluş Tayiz
![]() Dinlemeler, buzdağının görünen yüzü Bir ihbar mektubu üzerine başlıyor soruşturma. Başbakan’ın danışmanları, çalışma arkadaşları, bakanlar, milletvekilleri, gazeteciler, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, öğretim üyeleri, iş adamları, yazarlar, siyasetçiler, medya kuruluşları teknik takibe alınıyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan yapılan açıklamaya göre, iki savcının başlattığı soruşturma kapsamında 2.280 kişi dinleniyor. Son yedi yılda başlatılan irili ufaklı bütün “özel” soruşturmalarda aynı yöntem izleniyor. Bir ihbar mektubu üzerine açılan dosyayla binlerce kişi teknik ve fiziki takibe alınıyor, haklarında işlem yapılıyor, akıl dışı suçlamalarla çoğu insan yargılanarak hapse gönderiliyor. Özel yetkili savcılar tarafından başlatılan soruşturmaların arkasında siyasi bir akıl olduğu bugün daha iyi anlaşılıyor. Soruşturmalar daha büyük bir siyasi projenin parçası olarak işlev görüyor. Askeriye, siyasi partiler, devletin stratejik kurumları, emniyet teşkilatı, medya ve iş dünyası, üniversiteler, spor federasyonu bu siyasi soruşturmalar aracılığıyla yeniden dizayn edildi. Soruşturmalar, devleti ve toplumu kontrol etmenin, yeniden yapılandırmanın aracına dönüştürüldü. Son yıllarda gündeme damgasını vuran bütün soruşturmaların arkasında aynı siyasi akıl bulunuyor. Devletin yeni sahipliğine oynayan bir çevre, AK Parti iktidarının şemsiyesi altına gizlenerek yıllardır, siyaseti ve toplumu kendilerine göre -mühendislik harikası sayılabilecek bir çalışmayla- yeniden yapılandırıyor. Merkezi Pensilvanya’da olan ve başını Fethullah Gülen’in çektiği bu grubun son hamlesi Erdoğan’ı devirerek devleti tümden ele geçirmek oldu. Ancak 17 Aralık’ta geliştirilen bu darbe girişimi sonuç alamadı. Siyasi iktidarın kararlı duruşu, Emniyet ve Yargı’yı darbe karargâhı hâline getiren paralel devletin korkunç plânlarını da gün yüzüne çıkardı. Birkaç savcının, Türkiye’yi esir alacak büyüklükte soruşturmalar başlattığı ortaya çıktı. Şu âna kadarki dinleme skandalının buzdağının görünün yüzü olduğunu düşünüyorum. Biraz daha üzerine gidildiğinde daha büyük skandallarla karşılaşacağımızdan eminim. Devletin tümüyle bu grubun eline geçtiği gerçeğiyle karşılaşırsak hiç şaşırmayalım; zira paralel devlet, hükümeti alt edecek kadar güçlü olduğunu düşünmeseydi darbe girişimine de kalkmazdı. Başbakanı, Cumhurbaşkanı’nı, MİT Müsteşarı’nı, bakanları, milletvekillerini, siyasi partileri, medyayı, iş dünyasını, gazetecileri, sanat dünyasını, üniversiteleri, sivil toplum kuruluşu temsilcilerini yıllardır dinleyen, fiziki takip yapan, haklarında dosyalar oluşturan, yargılayan, hapse gönderen bir yapının Türkiye için ne kadar korkutucu olduğu ortada. Askerî vesayet rejimi bile bu kadar tehlikeli boyutlarda değildi, sınırları ve etki alanı daha dardı; askerin baskı ve etkisi sivil siyasetle kırıldı, aşıldı; fakat paralel devletin kuşatmasını yarmak için daha fazlası gerekiyor. Seçim sandığından siyaset kurumu güçlenerek çıkacaktır elbet, ancak seçime kadar siyaseti tatile çıkarmanın, paralel devletle mücadeleye ara vermenin yanlış olduğu da açık. Siyaset kurumu, milletin emanetini, millî iradeyi korumak için paralel devletten daha cesur, daha atak, daha kararlı olmalı. Çünkü kaybedilecek olan sadece basit bir iktidar değil, eksikliklerine ve yetersizliğine rağmen şimdiye kadar yapılmış olan reformlar ve çözüm sürecinde kat edilmiş olan mesafedir. Kısacası, kaybedilecek olan Türkiye’dir, bu ülkenin geleceğidir. Kaynak Akşam 25.02.2014
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|