04-16-2018, 20:03 | #1 |
Vedat Bilgin - Darbelerin Defterini Kapamak
Vedat Bilgin
Darbelerin defterini kapamak 28 Şubatçıların yargılanması ve Batı Çalışma Grubu denilen çetenin mahkûm olması tarihte bir sayfanın kapanması demektir. Türkiye yaklaşık yüz yılı aşan demokratikleşme mücadelesinin önündeki en büyük engel, ordunun siyasete müdahale edecek bir konumda olmasıydı. 28 Şubat’ın Türkiye’nin darbeler tarihi içinde ayrı bir yeri vardır; çünkü bu müdahale doğrudan doğruya ‘dini’ veya dindar grupları hedef hâline getiren bir girişim olduğu hâlde o zaman ‘cemaat’ diye nitelendirilen FETÖ örgütlenmesinin devlet içinde önünün açıldığı bir müdahaledir. Cunta, bilhassa ordu içinde ‘dindar’ diye nitelenen askerleri hedef hâline getirip ordudan tasfiye ederken, FETÖ yapılanmasının örgütlenmesi için bütün kapıların açıldığı bir dönemi başlatmıştır. “28 Şubatçılar dini veya dini grupları görünürde hedef almış olsalar da asıl maksatlarının ‘sivilleşme sürecinin’ önünü kesmek olduğu söylenmelidir; çünkü Özal sonrası yaşanan yenilikler sivilleşme dinamiğinin önünü açmış, toplumsal değişim dalgaları sivilleşmeyi besledikçe demokratikleşme yönünde gözle görünür bir talep yükselmeye başlamıştır. Bir anlamda 28 Şubatçılar, Özal sonrası ortaya çıkan bu toplumsal değişim sürecine karşıt bir hareket olarak da değerlendirilebilir fakat problem daha derinlerdedir.” 28 Şubat Çetesi: BÇG Asker-siyaset arasındaki sorunlar sadece bizde değil birçok toplumda demokratikleşme sürecinin önündeki engel olarak ortaya çıkmaktadır; fakat bizim İmparatorluk geleneğimiz içinde devlet ve toplum arasındaki ilişkilerin mahiyetiyle ilgili olarak durumun farklı bir hâl aldığının üzerinde durmak lazımdır. İmparatorluk döneminde meydana gelen sorunların devlet-ordu arasındaki klasik denge sisteminin bozulmasına yol açtığı bilinmektedir. “Bu durumun sebepleri arasında İmparatorluk’la Batı arasındaki ilişkilerde yaşanan ‘konum kaybının’ başlıca etken olduğunu, bunun da netice itibarıyla klasik sistemin bütün kurumlarında değişime yol açtığı gibi orduyu da temelden değiştirdiği görülmektedir. Türkiye’de darbelerin tarihsel temellerinin bu süreçte şekillenen bürokratik/militer zümrelerin devlet içinde kazandığı yeni statüye uzandığının üzerinde ise ayrıca durmak gerekir.” Bürokratik-militer kadroların devlet üzerinde kurduğu hegemonya, devletin ideolojik araçları tarafından toplumsallaştırıcı bir etki yaratarak bu durumunun normalleşmesi gibi bir sonucu doğurmuştur. Buna göre, bütün yeniliklerin yaratıcısı ordu olduğu gibi, ordu çağdaşlığın temsil edildiği ve Türkiye’yi modernleştirme misyonuyla hareket eden bir kurumdur. Sadece bununla yetinilmeyerek devletin kurucusu da ordu olarak vasfedilmektedir ki bunlara itiraz etmek doğrudan hain olmak anlamına gelecektir! Bir Çağın Kapanışı “Bu anlamda darbelerin kurumsal ideolojik gerekçesini üreten militarist ideolojinin bu argümanları toplum tarafından itiraz edilemez hâle getirilince, devlet ve devletin gerçek sahibi olarak askerin siyasetteki belirleyici konumu kutsanmış olacaktır. Nitekim 27 Mayıs’tan itibaren bu anlayışın anayasal bir mahiyet kazanarak ‘resmî ideolojinin temel söylemi’ hâline gelmesi kesinlik kazanacaktır.” Dikkat edilirse burada toplum yoktur, sivil haklar yoktur, özgür birey yoktur, dahası değişim yoktur. Tanımlanmış hiyerarşik doğruları bilen bir kadro vardır; netice olarak ‘siyaseti’ devletin denetimine ‘devleti’ ise askerin denetimine veren bu anlayışta ‘sivil siyasetçiye’ yer yoktur. Bugün 28 Şubatın Batı Çalışma Grubu çetesinin mahkûm olması siyasetin yapısal olarak değiştiğinin tescili olduğu kadar darbelerin defterinin kapandığının da ifadesidir. 15 Temmuz ihanetinin mağlup edilmesi bir anlamda normalleşme sürecinin şartlarını hazırladığı gibi sivilleşme dinamiğinin artık durdurulamayacak bir aşamaya geçtiğini de ortaya koymaktadır. Kaynak Akşam 16.04.2018
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|