![]() |
#1 |
![]() Bu kez Yunus Emremiz'in bu çağrısını Kürt kardeşlere yöneltiyorum. DTP Grup Başkanvekili S.Demirtaş çok güzel bir açıklama yaptı: “Hiçbir siyasî amaç bir tek damla kandan daha değerli olamaz” dedi. Belki de bilerek Sa'dî-i Şîrazî'nin beytini meâlen tekrar etti: -Be-merdî ke mülk-i serâser zemîn/niyerzed ke hûnî çeked ber-zemîn! Bir kişinin bütün dünyanın hükümdarlığını ele geçirmesi/Yeryüzüne bir damla kan düşmesine, damlamasına değmez! Sa'dî de Emîr-ul-mü'minîn'den ilham almıştı: Andolsun Allah'a, bütün dünyanın serveti ve hükümdarlığını şu sağ avucuma koysalar da, geri almamak için de şu yerde dane taşıyan karıncacığın ağzındakini çekip almamı isteseler, ben bu zulmü aslâ işlemem! Emîr-ul-mü'minîn de bu dersi Yüce Sevgilimiz'den, o da Sevgi'nin yegâne Rabbi'nden aldı. Şimdi DTP Grup başkanvekilinin bu sözü, mü'minin nerede bulursa alacağı, alması gereken bir hikmet sözüdür.
Merhum Uğur Mumcu; onbeş yıl önce, hatta daha öncesinden, PKK'nın ardındaki gücün kaynağını açıkladı. Bu konuda son yazdığı bir yazı; Hrant Dink'in yazısı gibi, öldürülmesine yol açtı. Kürt ve Türkler arasında güvensizlik ve kin, sonuçta da kan davası doğurabilmek için, iki tarafa ayrı mavi boncuk verildi ve karşılıklı kışkırtma sürdürüldü. PKK perde ardından desteklendi. TBMM'deki bazı milletvekilleri de PKK'nın terör cinayetlerine arka çıkınca, kurunun yanında yaş da yandı, bu grup milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldı, hapsedildiler, günden güne kan davası ve intikam hareketleri büsbütün şiddetlendi, sonuçta da yine bu kan davaları ve intikam hareketlerini destekleyen güç, bedeli mukabilinde, PKK liderini teslim ederek “Türk dostu” sıfatını kazanırken, Irak'ta da “Kürt dostu” sıfatının kazanılması için tasarlanan oyunlar adım adım sahneleniyordu. Bu yıl da seçimlerden sonra İran'la karşılıklı yakınlaşma “tehlikesinin” bertaraf edilmesi için, terör olaylarına tekrar yeşil ışık yakıldı, tâ ki Türkiye emperyalizm odağına kayıtsız-şartsız bağlılık ve bağımlılık yükümlülüğü altına girinceye, “akıllı” oluncaya kadar! Oysa Türk de, Kürt de; bu zilleti hakketmiş değildir. Emperyalizmin boyunduruğundan kurtulmanın çaresi, kan davası zihniyetinden karşılıklı olarak kurtulmak, ortak ve eşsiz değerlerimizin kadrini bilmek, sevgide birleşmektir. DTP bu son beyanla, bu yönde kutlanmaya değer bir adım atmıştır, içtenliğinden şüphelenmemiz için de bir sebep görünmemektedir. Bu çizgiden sapmamaya dikkat ederek artık kan davalarına son verecek olan nihaî uzlaşma adımı sadece Türk ve Kürt arasında değil, Türk ve Ermeni arasında da atılmalıdır. Bütün cemaatlerle “yönetim” arasında “beri gel barışalım” uzlaşması sağlanmalı, bunun için de, veto edilen Vakıflar kanunu tasarısı değil, Hukuk Devleti ilkeleriyle asla çelişmeyen bir Vakıflar kanunu tasarısı Meclis'e sunulmalıdır. Ardından da Heybeliada Rühban Okulu'nun açılması ve bütün haksızlıkların izâlesi sağlanmalıdır. Gelin, önümüzdeki Ramazan Bayramını bir kardeşlik bayramı olarak da idrâk edelim, ortak değerlerimizin kadrini bilelim, kan davalarına kesin bir son verelim, Yüce Sevgilimiz 632 yılında, Veda' Hutbesi'nde kan davası zihniyetini bir kez daha mahkûm etmiş ve kan davalarını ilga ettiğini bildirmişti. “İslam'da zarar ve zarara zararla mukabele yoktur ilkesini de daha önce buyurmuştu. Osmanlı müslüman toplumu; bu ilkeyi Mecelle'ye aldı: Zarar ve mukabele biz-zarar yoktur. Yazık ki birçok olayda bu ilke ihlâl edildi ve Mecelle'de bir vitrin süsleme malzemesi olarak bırakıldı. Bugün de daha vahîm bir durumdayız: Anayasa'da güzel ilkeler var, ne var ki bunların toz ve duman dönemlerinde, hatta her zaman, “üstün çıkar”a, feda edilecekleri de Anayasa'nın Başlangıç bölümünde belirtiliyor. Mecelle'de de, “önsöz”de, “hakimlerin bu genel ilkelerden yararlanarak ictihad edemeyecekleri” belirtilmişti. Tabiî Hukuk'un evrensel ilkelerinin değeri bilinip özümsenmedikçe, Pozitif Hukuk'a zorla saygı ve itaat sağlanamaz ve gitgide daha vahîm hallere düşmemiz mukadder olur. Bu gerçek ne Türk, ne Kürd için değişir. Biz Hukukçular, bayram sabahını beklemeksizin, derhal ilahî nur ışınında “nefs”imize bakalım, acaba kendimizi beğeniyor muyuz? Bütün “yöneticiler”, “yardakçılar ve destekçiler” de bunu yapsınlar, sonra da DTP'den gelen “hiçbir siyasî amaç bir tek damla kandan daha değerli olamaz” sözünü “beri gel barışalım” döneminin başlamasına vesîle kılalım. Bu gelen Ramazan Bayramı, şehitlerimizin de ruhunu şâd eden bir insanlık bayramı olarak Tarih'e geçsin ey kanları aynı değerde olan yetmiş iki millet Azîzanı! HÜSEYİN HATEMİ
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|