![]() |
#1 |
![]() Hikâye malûm... Karadenizli Temel, “araştırmacı”lığa soyunmuş... “Pire”leri yakalayıp “eğitim”e tabi tutuyormuş... Onlara öyle bir eğitim vermiş ki, “hangi komutu” verse, pireler anında yerine getiriyor!.. “Zıpla!” diyor, Zıplıyorlar!.. “Yürü!” diyor, Yürüyorlar!.. “Dur!” diyor, Duruyorlar!.. Bunu başaran Temel, “araştırma”larına devam etmiş... Pirelerin “birer bacağını” koparmış, “Zıpla” demiş!.. Zıplamış pireler!.. Diğer bacaklarını da koparmış, yine zıplamışlar!.. Derkeeen, “en son bacağa” gelmiş sıra!.. Temel, onları da koparmış!.. Ve vermiş komutu: “Haydi zıpla!” Bakmış, pirelerde “tık” yok!.. “Yürü!” demiş, yine hareket yok!.. Hangi “komut”u verdiyse, “pirelerin kıpırdamadığını” gören “bilim adamı Temel”imiz, laboratuvar testlerini kaydettiği defterine şu notu düşmüş: “Demek oluyor ki; pirelerin bütün ayakları koparıldığında kulakları da duymuyor!.. Sağır oliyler!” MECLİS’TE KADIN... AFRİKA-TÜRKİYE! Türkiye’deki “yasakçı zihniyet”in yaptığı da bundan farklı değil... Malûm, dün, “Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkı Verilmesi”nin 73. yıldönümüydü. Bu münasebetle verilen “demeç”lerde ve yayınlanan “bildiri”lerde söylenen şuydu: “Meclis’te kadın milletvekili oranının yüzde 9.1 olması başarı değildir... Türkiye, Meclis’teki 50 kadın milletvekili sayısıyla AB ülkeleri sıralamasında sonuncu durumdadır!” Çok doğru... Türkiye, “kadın milletvekili” oranıyla, “AB ülkeleri” sıralamasında “sonuncu”dur... Aslına bakarsanız, sadece “AB ülkeleri” sıralamasında değil, “Afrika ülkelerinin bile gerisinde”dir Türkiye!.. “Türkiye’de kadın milletvekili oranı yüzde 9” iken, bakın bazı Afrika ülkelerinde durum nasıldır?.. Güney Afrika, yüzde 32.8 Namibya, yüzde 25 Eritre, yüzde 22 Guyana, yüzde 20 Cibuti, yüzde 10.8 Bu ülkeler ki; çoğunun nerede olduğu “harita”da bile zor gösterilir!.. Ama, görüyorsunuz işte; “kadın milletvekili” oranları Türkiye’nin çok çok üzerinde!.. ÇÜNKÜ AFRİKA’DA YASAK YOK! Peki, “çağdaş, laik, ilerici” Türkiye’de durum niçin bu kadar berbat?.. Niye, “en büyük Türkiye”(!) Afrika ülkelerinin bile gerisinde?.. Bunun tek cevabı var: Afrika ülkelerinde “kamusal alan” yok!.. Afrika ülkelerinde, “bir metre bezden korku” yok!.. Afrika ülkelerinde “örtülü-açık ayrımcılığı” yok!.. Afrika’da bir kadın, “halk” tarafından seçilip Meclis’e geldiğinde; “Bu hanıma haddini bildirin!” diye kızışan boğalar gibi “böğüren”ler yok!.. Afrika’da bir kadın, “birincilik ödülü”nü almak için çıktığı “kürsü”den; “indirin onu” diye höykürülerek indirilmiyor aşağı!.. Afrikalı kadınların “ağız”ları kapatılmıyor, sırtlarına “cop” vurulmuyor, yerlerde sürüklenip, vücutlarına “tekme” savrulmuyor!.. “Başörtüleri”ne hoyrat eller uzanmıyor, üzerlerine “tazyikli su” sıkılmıyor!.. İncecik bileklerine “kelepçe” takılıp da gözaltına alınmıyor!.. Kısacası, “mahalle baskısı”nı mumla aratacak “kamusal alan baskısı”nın ve “kartel despotluğu”nun hiçbiri yok Afrika ülkelerinde!.. Dolayısıyla; “Afrikalı kadın”lar, hem “Millet Meclisleri”nde, hem de “belediye meclisleri”nde rahatlıkla yer alabiliyorlar. Sadece şu rakamlara bakın yeter: Türkiye’de “34 bin 447 belediye meclisi üyesi”nden “sadece 834’ü kadın” iken, adı-sanı duyulmamış “Seyşel Adaları”nda, yerel meclislerdeki kadın üye sayısı “yüzde 54” oranındaymış iyi mi?.. Dedik ya, niye böyle?.. Çünkü Türkiye’de, “Araştırmacı Temel’in mantığı” hakim!.. Kadının önündeki bütün “zıplama yolları” kesilirse, hele söyleyin kadın nasıl zıplasın yukarılara?.. “Başörtülü” olmak yasak!.. “İmam Hatipli” olmak, dezavantaj!.. Bütün “engel”leri aştın mı, o halde al sana “katsayı” zulmü!.. Hele söyleyin, bu durumda n’aapsın kadın?.. BAŞÖRTÜLÜ YÜZDE 70... AMA, TEMSİL YOK!.. Düşünebiliyor musunuz; “Kadınların yüzde 70’inin başörtülü olduğu” Türkiye’nin TBMM’sinde “bir tek başörtülü kadın yok!..” Evet; başörtülülerin oranı yüzde 70, ama Meclis’te temsil oranı “sıfır!..” İşte böyle bir ülkede; “Kadına Seçme ve Seçilme Hakkı” verilmesinin 73. yıldönümü kutlanıyor!.. Hangi yüzle?.. Hangi arsızlıkla?.. Kadınların yüzde 70’inin halk tarafından “seçildiği” ama, “Meclis’e giremediği” bir ülkede, “yıldönümü kutlamak”, bir yüzsüzlük değil mi?.. Bu durumu “aydınlanmacı aydın(!)”lara sorsak, acep ne derler?.. Biliyorum; onlar “mahalle baskısı” diyecekler, “ana-baba, koca baskısı” diyecekler!.. Peki, “devlet baskısı”na ne diyeceğiz?.. Kozan’da olduğu gibi “komutan baskısı”na ne diyeceğiz?.. Hemen her olayda “başörtüsü düşmanlığı” sergileyen aydın sıfatlı tosuncukların, gazetelerinde yürüttüğü “kartel baskısı”na ne diyeceğiz?.. NEFRET, GÖZLERİNİ KÖR ETMİŞ! “Türban, siyasal bir nefretin sembolü haline gelmiştir” deme küstahlığında bulunan ve “başörtüsü özgürlüğü”ne şiddetle karşı çıkan beyzadelere sormak gerekir: “Ya, sizin gözlerinizdeki nefret neyin nesi?.. Bir başörtülü gördüğünüzde, kırmızı görmüş boğalar gibi burunlarınızdan solumanız, öfkeyle yeri eşelemeniz neyin nesi?..” Bu ne “nefret”tir, bu ne “tahammülsüzlük”tür, bu ne “gözlerini kan bürümüşlük”tür ki; başörtüsüne “nefret sembolü” derken, kendisinin bir “nefret abidesi” olduğunun farkında değil!.. Öyle bir “nefret abidesi” ki; “problemin çözülmesi”ni değil, “yasağın sürmesini” istiyor!.. Öyle bir “nefret sembolü” ki; bir başörtülü görse, “bir kaşık suda boğacak!” Gözlerini öyle bir “nefret” bürümüş ki; sürekli “mahalle baskısı” diye sayıklıyor da, aleniyet kazanan “devlet baskısı”nı bir türlü gözleri görmüyor!.. Adana/Kozan’daki “komutan baskısı”nı, Rize’deki “müdür baskısı”nı görmüyor!.. Varsa-yoksa; “Mahalle baskısı!” Varsa-yoksa; “Ana-baba, koca baskısı!” YARGISIZ İNFAZ ÇETELERİ! Oysa bu ülkede, asıl baskı “devlet”ten, asıl baskı “kartel”den!.. Ülkenin her yanı, “linç ilahları” ile dolu!.. Ülkenin her yanı, “yargısız infaz çeteleri” tarafından işgal edilmiş!.. Hele söyleyin; Böyle bir ülkede; kadın nasıl “sıçrasın” yukarılara?.. Nasıl gitsin “okul”a?.. Nasıl gitsin “Meclis”e?.. Hele de, Merve Kavakçı örneğinde olduğu gibi, bütün engelleri aşıp Meclis’e gelebildiklerinde, onlara hadlerini bildirecek “laikçi linç tayfaları” varsa!.. Lafı, kimse eğip bükmesin!.. “En büyük Türkiye” sloganlarının kulakları sağır ettiği bir ülke, bugün “hak ve özgürlük” sıralamasında “Afrika ülkelerinin bile gerisinde” ise, bunun sorumlusu asla ve kat’a “başörtüsü savunucuları” değildir!.. Onlar, “kadınlara hadlerini bildiren” laikçilerdir!.. Onlar, “kadınları kürsüden indiren” kafalardır!.. Onlar, her olayın altında “başörtüsü” arayan “hastalıklı kafa”lardır!.. Ve onların hepsi, birer “nefret abidesi”dir!.. Bu güzelim ülkeye; “Fetret” devrini yaşatan da, işte bu “nefret”tir!.. ------------ Para, ‘soyunan’ kadına! Aralarında bazı "Prof"ların ve "karteloz"ların da bulunduğu "Orosbush"lar ve hayızdan-nifastan kesilmiş "kart karı"lar; artık "hakaret"i de bırakıp, "iftira" atmaya başladılar... Diyorlar ki; "Birçok başörtülü, para karşılığı örtünüyor!.. Kadınlara, örtünmeleri için para veriyorlar!" Bunu iddia edip de ispatlamayan "şerefsiz"dir, "ahlâksız"dır, "kahpe"dir!.. Çünkü, hiçbir erkek, "kadının örtünmesi" için para vermez!.. Tam aksine; "soyunması" için para verirler kadına!.. Parasını verir, kadını soyar ve atar yatağa!.. Evet, erkekler "örtmek" için değil, "soymak" için para verir!.. Haa, "tesettüre büründürdüğü kadın"a para veren erkekler yok mudur?.. Elbette vardır... Onlar, "başörtüsü imal eden firmalar"dır ki, ürünlerini tanıtmak için "manken" kiralarlar ve onlara para öderler!.. İşin tuhaf tarafı, onlar da "laikçi, çağdaş, çıplak manken"lerdir!.. "Para için örtünenler" onlardır?.. Sözün özü; "örtünen" değil, "soyunan" kadına para verir erkekler!.. Tarih boyunca olduğu gibi!..
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|