![]() |
#1 |
![]() - Kitap Kurbanları…
Toplumumuz kafasız kalpler ve kalpsiz kafalarla dolu. Kitaplı bir dinin, kitaplı bir medeniyetin çocuklarıyız. Teknolojinin ürünlerini toteme, müziği ve sporu yarı çıplak rahiplerin yönettiği bir ayine dönüştüren çağdaş zihniyetin ürünü olan kitapsız kuşaklar yetiştiriliyor. Kitap, bilginin tek taşıyıcısı değilse de en kadim ve en kalıcı taşıyıcısı olma vasfını hala üzerinde bulunduruyor. Tamir gücüne sahip olduğu gibi tahrip gücünü de koruyor. Kab bulaşık ve pis ise içine konulan yiyecek ne kadar mükemmel olursa olsun kokuşacaktır. Kitap kurbanları kitabı, işinin ehli bir doktor nezaretinde tedavi gören bir hastanın bilinçlice kullandığı bir hap gibi değil, hap adına ne bulursa midesine indiren bir hapkolik (hapçı) gibi kullanır. Okuduklarını sindirememenin fikri kabızlığını yaşamaktadır kurban. Bilgisini amele dönüştürememektedir. İnsanlar arası ilişkileri üçüncü hamur düzeyindedir. - Tesbih Kurbanları… Aslında zikrin yalnızca “tespih anlamına gelmediğini, bundan daha kapsamlı olduğunu Kuran’dan öğreniyoruz: “Ey iman edenler! Allah’ı çok çok zikredin ve O’nu sabah akşam tespih edin!(33/41, 42)" İnananlara hem zikir hem tespih emredilmiştir. Bu noktada aynı ayette hem “zikr’in hem de “tesbih"in anılması bu ikisinin birbirinin aynı olmadıklarının en açı delilidir. Bu nedenle, dil ile zikir olan tespihi küçümsemek, yok saymak ya da terketmek mümine yakışan şeyler değildir. Gerçekten büyük cihad edenler, hem içinin düşmanlarına hem dışındaki düşmanlara karşı çift yönlü bir cephe açıp önce “yürek devleti"ni kuranlardır. İslam’ın ve maneviyatın tüm değerleri yok sayılıp en kutsal değerlerimize hakaret edilirken seslerini çıkartmayan, postları başında kılları kıpırdamayanlar cihad ettiklerini zanneden tesbih kurbanlarıdır. - Silah Kurbanları… Kurban, bol dumanlı çay sohbetlerinde kurulan devletin enkazı altında kaldığı için bir türlü eyleme geçememiştir. Rüyalarını makinalı tüfek tarrakaları süsler. Heyecanını ilim ve irfanla yoğurup, ihlâsla pişirip sabırla yemeği öğrenemediği için acı çekmektedir. Bu ulvi acı bir türlü üretici olamamakta, belki kendisini bile tüketmektedir. Amellerin önem sırası heyecan verme miktarına göre dizilmiştir. “Kalk, devrim oldu!" şakası “Kalk, ezan okundu" gerçeğinden daha fazla uyarıcı bir etkiye sahiptir. Güzel düşleri acı gerçeklere tercih eder. Genelde sermaye hayaldir. Gerçek inkılâbın mahiyetini kavrayamamıştır kurban. Götürebileceği küçük yüklere tenezzül etmez, sarıldığı büyük yükleri kaldırmaya da gücü yetmez. En büyük sermayesi cesarettir. Yolcuyken aldığı yanlış konumun faturasını yola çıkarır. Çoğu zaman da kurbanın heyecanlı dönemi bitip yurt-yuva, iş-güç, çoluk-çocuk sahibi olunca her şey bir anda değişir. Kurban, kurban olduğunun farkına bile varamadan ömür biter. En acısı da bu ömür hiçbir şey yapmadan, yapamadan geçmiş bir ömürdür. MUSTAFA İSLAMOĞLU
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|