AK Gençliğin Buluşma Noktası
Köşe Yazıları Köşe yazıları burada paylaşılıyor.



 
Stil
Seçenekler
 
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
Alt 12-22-2007, 01:10   #1
Kullanıcı Adı
ümitli_bekleyis
Standart Ne şu, ne bu... Türkiye insanlaşıyor!
Adım gibi biliyorum... Bugünkü "kartel gazeteleri"nde; "bayramlaşma"ya, "kucaklaşma"ya, "yardımlaşma" ve "dayanışma"ya dair hiçbir haber okuyamayacaksınız... Çünkü onlar, bayramın "birleştirici" ruhundan değil, akan "kan"lardan, hastanelerin "acemi kasap"larla dolduğundan, "kaçan kurbanlık"lardan ve "felç olan trafik"ten filan hoşlanırlar...

Göreceksiniz; her yıl yaptıkları gibi, bu sene de "kanlı görüntüler"le dolduracaklar sayfalarını!.. "Acemi" vatandaşlardan kaçının; kurban keserken neresini kestiğinden tutun da, her tarafın "kan-revan" olduğuna varıncaya kadar, "olumsuzluk"lardan dem vuracaklar!.. Sonra da, "AB adayı Türkiye"ye bu görüntülerin yakışmadığını yazacaklar!..

Evet, bunları yazıp, birer "Hak ve halk düşmanı" olduklarını yine gösterecekler!.. "Kan"dan, "vahşet"ten, "dehşet"ten bahsetmeliler ki; millet "kurban kesmek"ten soğusun!..

Tabiî, amaçları sadece "kurban kesimini engellemek" de değil... Asıl amaçları, "dinî vecibeler" üzerinden "farz, vacip ve sünnet"in yaşanmasını engellemek!..

Ama, olmuyor işte!..

Millet, "kartele inat" inançlarına daha çok sarılıyor, "ibadet"lerine daha bir ağırlık veriyor!..

Bana öyle geliyor ki;

"Kudurmaları" da bu yüzden!..

"İnatla yürüttükleri kampanya"lara rağmen, millet; "aslına dönme" yolunda hızla ilerliyor!..

GÜL'ER YÜZLÜ DEVLET

Dün, bir yandan "kartel gazeteleri"nin neler yazacağını düşünürken, bir yandan da ajanslardan gelen haberleri tek tek okudum.

Okurken de heyecanlandım.

"Demek ki oluyormuş" dedim;

Demek ki; merhum üstad Necip Fazıl Kısakürek'in;

Müdür bey dert dinler, bugün "maruzât"!

Çatık kaş... Hükümet dedikleri zat...

Beni Allah tutmuş, kim eder azat?

Dediği "çatık kaşlı" devlet ve hükümet; işbaşına "insan"lar gelince "güler yüzlü" de olabiliyormuş!..

Demek ki, "devletin başı" olan Cumhurbaşkanı, "hükümetin başı" olan Başbakan "cami"ye gidip, "bayram namazı" kılabiliyor ve üstelik "vatandaşla tek tek bayramlaşabiliyor"muş!..

"Hasret" kalmıştık böyle haberlere!..

Son 7 yıldır, böyle haberler okumaktan mahrumduk!..

Bakın, ne güzel haber;

¥ "Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bayram namazını Süleymaniye Camii'nde kıldı. Gül daha sonra camide bulunan cemaatle tek tek bayramlaştı... Bayram namazını Marmara İlahiyat Fakültesi Camii'nde kılan Başbakan Tayyip Erdoğan ise çıkışta vatandaşlarla bayramlaşarak basın mensuplarına açıklamada bulundu.

¥ CHP Lideri Deniz Baykal, bayram namazını memleketi Antalya'da torunlarıyla birlikte kılarken, 54. Hükümetin başbakanı ve Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan ise bayram namazını Eyüp Sultan Camii'nde kıldı. MHP lideri Devlet Bahçeli, bayram namazını Ankara Gazi Mahallesi Merkez Camii'nde kıldı."

"Karteloz"ları bilmem, ama bana göre, çok güzel bir haber!..

Düşünebiliyor musunuz;

Tam 7 yıl, 3 ay 12 gün boyunca Çankaya Köşkü'nden çıkmayan, insanlarla kucaklaşmayan, halkın elini sıkmayan, Köşk'ün kapılarını halka kapatan A.N. Sezer'in aksine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül; dün hiç kimseye haber vermeden Süleymaniye Camii'ne gidiyor, "bayram namazı" kılıyor ve üstelik vatandaşlarla tek tek bayramlaşıyor!..

Söyleyin Allah aşkına;

"Türkiye'nin özlediği tablo" değil midir bu?..

Bu tablo, "devlet-millet kaynaşması"nı yansıtan çok güzel bir fotoğraf değil midir?..

Demek ki, olabiliyormuş!..

Demek ki; "mahkeme duvarı" gibi donuk, soğuk ve çatık kaşlı devlet, işte böyle "güler yüzlü" olabiliyormuş!..

TÜRKİYE İNSANLAŞIYOR!

Diyorlar ki;

"Türkiye Malezya oluyor!"

"Mahalle baskısı arttı!"

"Türkiye muhafazakarlaşıyor!"

Bence, bu "paranoya"lara verilecek tek cevap var:

"Hayır, Türkiye'de hiçbir şey olmuyor!.. Ne Malezya oluyoruz, ne mahalle baskısı var, ne de rejim tehlikesi!..

Türkiye'de bir tek şey oluyor;

Türkiye insanlaşıyor!"

İşte, fotoğraf ortada:

Cumhurbaşkanı'ndan TBMM Başkanı'na, Başbakan'ından anamuhalefet liderine, siyasilerden bürokratına kadar hemen herkes, dün "insanların arasında"ydı!..

"Cami"deydiler...

Ne ırk ayrımı vardı, ne de renk... Uzun da aynı saftaydı, kısa da... Allah'ın huzurunda yaşlı da el bağlamıştı, genç de!..

Dün, herkesin yönü "Kıble"yeydi, alınları da "secde"de!..

Merhum Yunus der ya;

"İlim ilim bilmektir

İlim kendin bilmektir

Sen kendini bilmezsin

Ya nice okumaktır.

Okumaktan murat ne

Kişi Hak'kı bilmektir

Çün okudun bilmezsin

Ha bir kuru emektir."

Evet, evet; dün bambaşka bir fotoğraf yansıdı Türkiye'ye... "Hâlık"ını bilen, "halk"ını bilen, "kendini" bilen ve "Allah'a yönelen" insanların "insanlık"larını sergiledikleri bir fotoğraf!..

İşte ben bu fotoğrafı seviyorum... İşte ben, böyle bir Türkiye'yi seviyorum...

Evet, "İnsanlaşan Türkiye"yi!..

Sezer zihniyetinin temsil ettiği "insanlardan uzak, halktan kopuk" Türkiye'yi değil!..

SEZER KRALLIĞI VE SALTANAT ORDUSU!

Sahi, Sezer dedim de aklıma geldi... Hani, artık bir "nostalji" olarak yaşayan eski "mektup"larda, "Boz eşekten, sarı benekli inekten sual edecek olursan..." diye başlayıp devam eden satırlar vardır ya, belki Sezer'i de "sual edenler" çıkabilir diye, birkaç kelâm edeyim...

Efendim, Aksiyon dergisinin haberine göre, Bay A.N. Sezer, yaşadığı "Saltanat" günlerinde "krallarla yarışıyor"muş!..

Malûm;

5 Mayıs 2000 tarihinde sürpriz bir şekilde Cumhurbaşkanı seçilen Ahmet Necdet Sezer, ilk zamanlarında seleflerinin aksine farklı bir cumhurbaşkanı profili çiziyordu...

Kırmızı ışıkta duruyor, markette sıra bekliyor, şahsi işlerinde kendi aracını kullanıyor, gösterişten uzak duruyordu.

Alçak gönüllü ve halkın içinden bir devlet adamı görüntüsü veriyordu...

Sonra Köşk'te sıkı tasarruf kararlarını hayata geçirdi.

Araç sayısıyla beraber personel sayısında da tenkisata gitti. Yaverine ise 'Şatafat istemiyorum' talimatı verdi.

Tüm personelden mesaileri sona erince evlerinin yolunu tutmalarını istedi.

Basına yansıyan haberlere göre sabah yürüyüşlerinde peşine takılan korumalara 'gelmeyin' diyordu.

Maaşının artırılmasını istemedi. Ahmet Necdet Sezer, oğlu Levent Sezer ile Evren Altunay'ın düğününü Çankaya Köşkü'nde yaparken elektrik parasını cebinden ödeyecek kadar titiz görüntü veriyordu.

"Cumhurbaşkanının himayesinde..." ibaresinin her yerde kullanılmasına izin vermiyordu.

ROL BİTTİ, ASLINA DÖNDÜ!

Göreve gelmesini izleyen ilk yıllarda böylesi bir tutumluluk ve tevazu imajı sergileyen hukukçu Ahmet Necdet Sezer, seneler geçtikçe “değişmeye”, daha doğrusu "rol"ünü terkedip "aslına dönmeye" başladı... Bu değişim, emekliliğinden sonraki hayatına da yansıdı.

7.5 yıllık görevi esnasında yüzlerce kanun ve atamayı veto etmesi dikkat çekti. Çankaya Köşkü'nün kapılarını halka kapattı.

'Ağabey' diye hitap ettiği İlhan Selçuk ile Tuncay Özkan dışında, gazetecilere ve medyaya da mesafeli davrandı. Kısacası, ilk yıllarında akıllara kazınan "tasarrufçu, mütevazı ve adil hukukçu Sezer" imajının hiç de öyle olmadığı "terhis olduktan" sonra iyice ortaya çıkmış gibi görünüyor.

864 rakımlı tepeye, 367 krizi sebebiyle yaklaşık dört ay rötarlı veda eden Ahmet Necdet Sezer, Ankara'nın Gölbaşı ilçesindeki Hacılar Köyü'nde bulunan "kendi villası"na taşındı.

Bu taşınma esnasında şahsi eşyalarının yanı sıra çok sayıda koruma memuru, hizmet personeli ve daha önce kullandığı makam araçlarını yanında götürdü.

Buna göre, özel eğitilmiş 30 koruma polisinin yanında Sezer çifti, sağlıkçı, şoför, aşçı, bahçıvan ve temizlikçi gibi çalışanlarla birlikte 46 kişiyi Gölbaşı’na taşıdı. Çankaya'da araç sayısını azaltarak tasarruf yoluna giden eski cumhurbaşkanının şimdi dört aracı olması dikkat çekiyor. Bunların ikisi sıfır olmak üzere tamamı Mercedes marka yeni model araçlar.

Demek istediğim şu:

Oynanan "rol" sona erdi,

Sezer "aslına" döndü!..

Yani, "saltanat" günlerine!..

Öyle sanıyorum ki;

Dünkü bayramı da "Saray"ında geçirdi ve eğer bayramlaştı ise, "saltanat mensupları" ile bayramlaştı!..

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise, Süleymaniye Camii'nde "cumhurla beraber"di!..

İşte ben, "Türkiye insanlaşıyor" derken, bunu kastettim!..

Ama, "karteloz"lar bunu anlayamaz!

YABANCI

Ertuğrul; her zaman olduğu gibi, yine eşi Tansu’dan “ayrı ve uzakta” bir bayram tatiline çıkmış!..

Dünkü yazısında bu geziyi anlatmış... Artık kim merak ediyorsa!.. Yazısının sonuna da şu notları eklemiş:

“Çok önemli not: Her erkeğin böyle masum bir yalnızlık kontenjanı olduğuna inanıyorum. Hâlâ kararsızsanız ve kendinize bir suç ortağı arıyorsanız, Eagles’ın “Long Road Out of Eden” adlı yeni CD’sindeki “No more cloudy days” şarkısını tavsiye ederim. Hele hele 60 yaşındaysanız, içinizde hâlâ biraz “Route 66” kalmışsa, dünyanın bir yerlerinde hiçbir zaman gidemediğiniz bir Hotel California varsa... Dinleyin. Kendinizi dinlemiş olacaksınız.”

Ertuğrul’un neden “yabancı” diyarlara gittiğini merak edenler olabilir... Dinledikleri ve okudukları bu kadar “yabancı” olan birinin “yerli” kalabilmesi mümkün mü?!?

Böylesine “yabancı mahalle”de oturan birinin Türkiye’ye gelince “mahalle baskısı”ndan şikâyet etmesi, gayet normal değil midir?!?..


Hasan KARAKAYA

Vakit

 

ümitli_bekleyis isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi