02-05-2008, 04:47 | #11 |
KURAN-I KERİM MEALİ:NAHL SURESİ
101. Biz bir âyetin yerine başka bir âyeti getirdiğimiz zaman -ki Allah, neyi indireceğini çok iyi bilir- "Sen ancak bir iftiracısın" dediler. Hayır; onların çoğu bilmezler.
Rivayete göre şiddet ifade eden bir ayet gelince kafirler: “Muhammed bugün emrettiğini yarın yasaklayarak ashabıyla alay ediyor” diyorlardı. Bu ayet onlara bu konuda cevap teşkil eder. Nesh ve değiştirme, kulların maslahatına, ihtiyaçlarına göre Allah’ın bir lütfu olarak gerçekleşir. Bu durum, bir doktorun hastasına, tedavinin seyri boyunca bir ilaç vermişken değiştirip başka bir ilaç vermesine benzer. Binaenaleyh bir ayetin neshedilip yerine başka bir ayetin gönderilmesi, Allah’ın “ilim” sıfatına bir eksiklik getirmez, bilakis “hakim” olmasının bir eseridir. 102. De ki: Onu, Mukaddes Rûh (Cebrail), iman edenlere sebat vermek, müslümanları doğru yola iletmek ve onlara müjde vermek için, Rabbin katından hak olarak indirdi. 103. Şüphesiz biz onların: "Kur'an'ı ona ancak bir insan öğretiyor" dediklerini biliyoruz. Kendisine nisbet ettikleri şahsın dili yabancıdır. Halbuki bu (Kur'an) apaçık bir Arapçadır. Müşrikler, insanları şüpheye düşürmek ve onların kalplerini çelmek maksadıyla, Kur’an’ı Peygamber’e Rum ve Hıristiyan dinine mensup Cebra veya Yaiş adında bir kölenin öğrettiğini ileri sürdüler. Halbuki köle, Rum olduğu için, Arapçayı doğru dürüst bilmiyordu. Kur’an’ın fesahat ve belagatı karşısında ise, bütün Arap edipleri hayretlerini gizleyememişlerdi. Kur’an indikten sonra, Kabe duvarında askıda bulunan, en üstün şiirlerini bile askıdan almışlar ve Kur’an’ın üstünlüğünü itiraf etmişlerdi. Arapçayı doğru dürüst bilemeyen yabancı bir köle böyle üstün bir eser meydana getirebilir miydi? Elbetteki hayır. İşte yukarıdaki ayet onların bu tutarsız iddialarına cevap vermektedir. 104. Allah'ın âyetlerine inanmayanlar yok mu, kuşkusuz Allah onları doğru yola iletmez ve onlar için elem verici bir azap vardır. 105. Allah'ın âyetlerine inanmayanlar, ancak yalan uydurur. İşte onlar, yalancıların kendileridir. 106. Kim iman ettikten sonra Allah'ı inkâr ederse -kalbi iman ile dolu olduğu halde (inkâra) zorlanan başka- fakat kim kalbini kâfirliğe açarsa, işte Allah'ın gazabı bunlaradır; onlar için büyük bir azap vardır. Rivayet olunduğuna göre Kureyş kafirleri, Ammar ile babası Yasir ve anası Sümeyye’yi, zorla dinlerinden döndürmeye kalkıştılar. Onlar bunu kabul etmeyince, Sümeyye’nin iki ayağını iki deveye bağlayıp ters istikamette çektirerek parçaladılar. Yasir’i de şehit ettiler. İslam’da ilk şehitler bunlardır. Ammar ise, onların işkencelerine dayanamayarak, diliyle onların istedikleri şekilde inkar etti. Durum Resulullah (s.a.)’a bildirilince, “Ammar başından aşağıya kadar imanla doludur. İman onun etine, kanına karışmıştır!” buyurduktan sonra Ammar’a: “Seni yine zorlarlarsa, istediklerini söyle” dedi. Bu durum, zorlama karşısında sadece dille inkar etmenin caiz olduğuna bir delildir. 107. Bu (azap), onların dünya hayatını ahirete tercih etmelerinden ve Allah'ın kâfirler topluluğunu hidayete erdirmemesinden ötürüdür. 108. İşte onlar Allah'ın, kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. Ve onlar gafillerin kendileridir. 109. Hiç şüphesiz onlar ahirette ziyana uğrayanların ta kendileridir. 110. Sonra şüphesiz Rabbin, eziyet edildikten sonra hicret edip, ardından da sabrederek cihad edenlerin yardımcısıdır. Bütün bunlardan sonra Rabbin elbette çok bağışlayan, pek esirgeyendir. |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|