AK Gençliğin Buluşma Noktası


Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 02-14-2008, 17:41   #1
Kullanıcı Adı
sumeyra_tonkal
Standart HZ. PEYGAMBER'İN GAYRİMÜSLİMLERE YÖNELİK TAVIR VE TUTUMU
Prof. Dr. Şinasi Gündüz



Hz. Peygamber’in Gayri Müslimlerle İlişkilerinde Temel İlkeler


a) Ahlâk

Hz. Peygamber’in gerek Mekke’de gerekse Medine’de gayrimüslimlere yönelik tavır ve tutumları açısından dikkati çeken en temel özelliklerden birisi, insanlarla ilişkilerinde üstün ahlâkî özelliklerinden hiçbir zaman taviz vermemesidir. Kur’an’ın da belirttiği gibi o, her zaman “en güzel bir ahlâk” üzere olmuş; insanlara bunun en güzel örneğini sergilemiştir. “Güvenilir Muhammed” (Muhammedu’l-Emin) olmak, inansın ya da inanmasın bütün insanlara karşı verdiği en temel imajlardan birisidir. Gayrimüslimler arasında ona şiddetli muhalefet edenler onu geleneksel öğretileri reddetmekle, alışageldikleri geleneksel din ve toplum anlayışını yıkmakla, atalarının dinini değiştirmekle suçlasalar da hiçbir zaman onu yalancılıkla, sözüne ve tavırlarına güvenilmezlikle suçlamamışlardır. Nitekim risaletin ilk dönemlerinde bir gün Safa tepesine çıkarak bütün Mekkelilere açıktan İslamiyet’i tebliğ etmeye karar verdi ve orada toplananlara şunları söyledi: “Ey Kureyşliler, size şu dağın arkasında bir düşman birliği var desem inanır mısınız?” “Evet, senin yalan söylediğini hiç görmedik.” cevabını alınca konuşmasına şöyle devam etti: “Öyleyse ben büyük bir azaba uğrayacağınızı size haber veriyorum. Allah bana en yakın akrabamı uyarmamı emretti. Allah’tan başka ilah yoktur demediğiniz sürece size ne bu dünyada ne de ahirette bir faydam dokunur.” (Belâzurî, I. 120.) Güvenilir olması yanında, adaleti savunması, zayıf ve güçsüzlerin yanında yer alması, akraba ilişkilerine önem vermesi, anne ve baba hakkını vurgulaması ve benzeri özellikleri, O’nun, içinde yaşadığı toplumda her zaman ayrı bir yere sahip olduğunun göstergesi olarak tarihe geçmiştir. Hz. Peygamber, gayrimüslimlere yönelik tavırları konusunda Müslümanları da bu olumlu nitelikleri haiz olma konusunda sürekli uyarmıştır. Örneğin ehli kitabın yoğun şekilde yaşadığı Yemen’e yönetici olarak gönderdiği Hz. Muaz (r.a)’a “mazlumun bedduasını almaktan da son derece çekin, çünkü onun bedduası ile Allah arasında bir perde yoktur” uyarısında bulunmuştur (Buhârî, Zekât 41, 63, Meğâzî 60).

b) Sabır

Hz. Peygamber gayrimüslimlere İslam’ı tebliğ ederken bitmek tükenmek bilmeyen bir sabır içerisinde olmuştur. İnsanlarla bıkıp usanmadan tekrar tekrar konuşmuş, onlara dinin özü olan tevhid akidesini anlatmıştır. Boş polemiklerden ve cedelleşmelerden uzak şekilde samimi bir ilişki içerisinde olmuştur. Yine Kur’an’ın altını çizdiği gibi insanlara hep iyi davranmış, iyi sözlü olmuş, kaba ve agresif tutum ve tavırlardan kaçınmıştır. Nitekim tebliğ amaçlı olarak aralarında bulunduğu bazı toplulukların kendisine yönelik kaba tavırları karşısında bile öfkesini dizginlemiş ve onlar için yalnızca Allah’tan hidayet dilemiştir. Örneğin Mekke’de artan baskılar karşısında kendisine İslam mesajını tebliğ etmede daha özgür bir ortam arama çerçevesinde Zeyd b. Hârise ile birlikte gittiği Taif’te, kendisine Taif ileri gelenleri kaba davranmışlar ve ayak takımını kışkırtarak onun taşlanmasına ve şehir dışına çıkarılmasına neden olmuşlardır. Oldukça acı bir tecrübe olan bu olayda Hz. Muhammed (sav) Taiflilerin hidayete kavuşması için dua etmiştir. Onun bu müjdeleyici, bağışlayıcı ve şefkat dolu tutumu sayesinde başlangıçta çeşitli karşı itirazlar ve baskılar olmuşsa da insanlar onun tebliğ ettiği mesajı dinlemekten, düşünmekten ve bu mesaja olumlu cevap vermekten imtina etmemişlerdir.

c) Yapıcılık

Hz. Peygamber, dini insanlara tebliğ ederken hiçbir zaman zorlayıcı olmamıştır. “Dinde zorlama yoktur” (Bakara 256) ilkesi çerçevesinde hiçbir zaman insanları tebliğ ettiği mesajları kabul etme konusunda zorlamamış; bu konuda şiddete başvurmamıştır. İnsanlara inanç konusunda şiddeti önerenlere ya da bunu tasvip edenlere itibar etmemiş; onlara kapıyı her zaman kapatmıştır.

Hz. Peygamber inansın ya da inanmasın insanlarla insanî ilişkiler bağlamında hep yapıcı olmuştur. Özellikle Medine döneminde bir arada yaşadığı Yahudiler ve Arap müşriklerle, onlar Müslümanlara düşmanlık yapmadıkça ve arada bulunan antlaşmalara ihanet etmedikçe olumlu ilişkiler geliştirmiştir. Onların bazı olumlu niteliklerinden yararlanmakta bir beis görmemiştir. Örneğin Medine döneminin başlarında Medine’deki farklı gruplar arasında imzalanan ve Medine Vesikası adıyla meşhur olan sözleşme metnine göre Müslümanlarla gayrimüslimler şehirde barış içerisinde bir arada yaşama imkânı elde etmişlerdir. Ortak sorumluluklar yüklenen farklı gruplar bir toplum oluşturmuşlar ve antlaşma maddeleri ihlal edilmediği sürece bu durum devam etmiştir. Savaş nedeniyle Müslümanlara esir düşen Arap putperestlerinden bile bazı konularda yararlanmıştır. Örneğin Bedir Savaşı sonrası Müslümanlara esir düşen bazı putperestlerin okuma yazma bilgilerinden yararlanılmış ve belirli bir sayıda Müslüman’a okuma yazma öğreten esirlerin serbest bırakılması sağlanmıştır.


d) Temel hak ve özgürlüklere saygı


Hz. Peygamber, hitap ettiği insanların inanç, düşünce ve yaşam biçimindeki farklılıklarından çok insan olmaları özelliklerini öncelikle dikkate almıştır. Bir başka ifadeyle etrafındakilere insan oldukları ve herkes gibi bir can taşıdıkları gerçeğinden hareketle davranmıştır. Bu konuda Müslüman olsun olmasın insanlar arasında bir ayrım da yapmamıştır. Örneğin bir defasında Medine’de Müslümanlarla birlikte otururken önlerinden geçen bir cenaze önünde ayağa kalkmıştır. Onun bu tutumu karşısında “Ey Peygamber o ölen bir Müslüman değildi” denilmesi üzere “o da bir can taşımıyor muydu?” diyerek insanlar arasındaki en temel asgari müşterek olan insan olma niteliğinin önemini vurgulamıştır.

Müslümanlarla bir arada yaşayan gayrimüslimlerin can, mal, ırz ve din özgürlüklerini garanti altına almış; bunlara büyük önem vermiştir. Esasen bu, dinin koruması gereken temel değerler olarak İslam’ın önem verdiği bir durumdur. Zira temel yaşam hakkına tekabül eden canın korunması, inanç özgürlüğüne tekabül eden dinin korunması, düşünce özgürlüğüne karşılık gelen aklın korunması, mal-mülk ve sermaye edinme özgürlüğüne karşılık olan malın korunması ile aile kurma ve çocuk sahibi olma özgürlüğüne tekabül eden neslin korunması İslam’a göre insana yönelik temel kutsal alanları oluşturmaktadır. Bunlar yalnızca Müslümanlar için değil bütün insanlar için geçerli olan haklardır. İşte Allah Resulü de içerisinde yaşadığı toplumda Müslüman olsun olmasın insanların bu temel haklarının korunmasına riayet etmiştir. Müslümanların antlaşmalısı olarak İslam toplumunda yaşayan gayrimüslimlerle (zımmilere) ilişkilere yönelik “bir zımmiye eziyet eden Allah Resulü’ne eziyet etmiş olur. Allah Resulü’ne eziyet eden ise Allah’a eziyet etmiş olur” diyerek onlara karşı takınılacak tavrın nasıl olması gerektiğine işaret etmiştir.

e) Hak ve hakikate çağrı

Hz. Peygamber’in temel görevlerinden en önemlisi Allah’ın kitabını insanlara iletmek, insanları uyarmak ve onları hak ve hakikate çağırmaktır. Bu bağlamda o, herkese yönelik bir uyarıcı ve hatırlatıcı olmuştur. Zaman zaman kendisiyle tartışan, münakaşa yapan ve hatta mücadele eden insanlar olmuştur. Ancak o, sabır ve sebat üzere olan ilkeli tavrını her zaman muhafaza etmiştir. Necran Hıristiyanları örneğinde olduğu gibi bazı gayrimüslim gruplar onun yanına tartışmaya hatta peygamberliğini test etmeye gelmişlerdir. Onlarla günlerce tartışmış, onlara İslam’ı anlatmıştır. Onların şiddetli karşı çıkışlarına ve meydan okumalarına karşı Hz. Peygamber şiddete sarılmamış; yine hak ve hakikate olan bağlılığı ve güveniyle onlara karşılık vermiştir. Örneğin Necranlıların meydan okumaları karşısında Kur’an’da da ifade edildiği gibi onları karşılıklı mülaaneye (lanetleşme) davet etmiştir. Yine o, kendisine ve Müslümanlara misafir olan gayrimüslimler ibadet edecekleri bir mekân talep ettiklerinde İslam’ın en kutsal mekânlarından birisi olan Mescidi Nebi’yi onlara ibadet amaçlı olarak tahsis etmekten de kaçınmamıştır.

Hz. Peygamber kendisiyle konuşmak, görüşmek ve hatta tartışmak isteyen kimselerden yüz çevirmemiş; onun bu tutumu birçok kişinin Müslüman olmasına sebep olmuştur. Örneğin bir anlatıya göre bir Yahudi kendisi gibi Yahudi olan arkadaşına, “gel şu peygambere gidelim”, demiş, ikisi birlikte Rasûlullah’a gelmişler ve Müslümanlarla Yahudiler arasında ortak olan dokuz kesin âyeti/hususu sormuşlardır. Peygamberimiz’in bunları cevaplaması üzerine sonra O’nun elini ve ayağını öperek, Müslüman olmuşlardır (Tirmizî, İsti’zân 33).

f) Adaletle hükmetme

Hz. Peygamber insanlar arasında her zaman tarafsız bir hakem ve adaletle davranan ve orta yolu savunan bir önder olmuştur. Onun hakemliği yalnızca Müslümanlar tarafından değil, gayrimüslimler tarafından da önemsenmiştir. Bu nedenle olsa gerek, Medine döneminde gayrimüslimler zaman zaman gerek Müslümanlarla aralarında yaşadıkları sorunlar konusunda gerekse kendi aralarındaki problemler konusunda onu hakem tutmuşlardır. Yahudiler arasında yaşanan bazı hukukî sorunlar karşısında Hz. Peygamber onların kendi hukuklarına göre aralarında hükmetmiştir. Hz. Peygamber’in adaletten ayrılmayan bu özelliği ve insanlar arasında güven odağı olan karakteri henüz Peygamber olmadan önce de bilinmektedir. Örneğin henüz bir gençken Mekke’de Kureyşliler arasında Haceru’l-Esved’in Kâbe’ye yerleştirilmesini kimin yapacağı konusunda ortaya çıkan ve oldukça tehlikeli bir şekilde gelişen sorunu onun hakemliği çözmüştür.

Hz. Peygamber gündelik yaşamda gayrimüslimlerle sosyo-ekonomik ilişkilerini sürdürmüş; onlarla zaman zaman borç alış verişi içerisinde olmuştur. Onun bir gayrimüslimden aldığı borca karşılık zırhını rehin olarak bıraktığına dair rivayet oldukça dikkat çekicidir. Hz. Aişe’nin bildirdiğine göre Rasûlullah, zırhı otuz ölçek arpa karşılığı bir Yahudi’nin yanında rehin bulunmakta iken vefat etmiştir (Buhârî, Cihâd 89, Megâzî 86; Müslim, Müsâkât 124–126). Ayrıca gayrimüslimlerle kurmaya çalıştığı iyi ilişkiler bağlamında onların davetlerine icabet etmiş ve onları dinlemiştir. Hatta bu nedenle bir seferinde kendisini yemeğe davet eden bir Yahudi’nin suikastına maruz kalmıştır.

g) Kültürel farklılıkları gözetme

İnsanî ilişkiler açısından gayrimüslimlerle bir arada onların temel hak ve hukuklarını gözeterek yaşama yanında, Hz. Peygamber kültür ve gelenek açısından onlardan farklı olmaya da hep özen göstermiştir. Giyim kuşamdan saç-sakal şekline ve adetlere kadar her alanda Müslümanların gayrimüslimlere benzememeye özen göstermelerine dikkat çekmiştir. Birçok sözünde bununla ilgili olarak Müslümanlara uyarılarda bulunmuştur. Örneğin "Yahudi ve Hıristiyanlar saçlarını hiç boyamazlar. Siz onlar gibi yapmayın. " (Buhârî, Enbiyâ 50, Libâs 67) demiştir. Yine O, namaza nasıl çağrılacağı konusunda önerilen boru öttürme ve çan çalma tekliflerini Yahudilere ve Hıristiyanlara benzeşileceği gerekçesiyle hoş karşılamamıştır.

Gayrimüslimlere yönelik tavırlarında hiçbir zaman herkesi aynı kefeye koyan toptancı bir tavır takınmamış, insanlar arasındaki farklılıklara dikkat etmiştir. Onun Mekke döneminde müşriklerin baskılarından bunalan bir kısım Müslümanı Habeşistan’da adaletiyle tanınan Hıristiyan hükümdarın ülkesine göndermesi ve “… Orası hakikaten bir doğruluk yurdudur. Allah sizi içinizde bulunduğunuz durumdan kurtarıncaya kadar orada kalın” demesi dikkat çekicidir. Diğer taraftan gayrimüslimlerden gerek müşriklerin gerekse ehli kitabın zaman zaman Hz. Peygamber’e ve Müslümanlara karşı şiddet politikaları izledikleri, nefret ve düşmanlık gösterdikleri ya da kıskançlık ve hasetle davrandıkları bilinmektedir. Gayrimüslimlerin, özellikle de ehli kitabı oluşturan Yahudilerle Hıristiyanların Müslümanlara yönelik tutum ve tavırlarını Kur’an çok çarpıcı şekilde ele alır. Hz. Peygamber’in ve Müslümanların onlara yönelik takınmaları gereken tavır konusunda Mekke'de nazil olan âyetlerde (örneğin Ankebut 46-47) Ehli Kitab'a karşı nazik olunması ve onlarla diyalogda bazı ortak noktaların vurgulanması istenir.1 Peygamber'e indirilen kitaba (vahye), Arap politeistlerden bir kısmının yanı sıra Ehli Kitab'ın da inandıkları vurgulanır. Yine bu döneme ilişkin bazı ifadelerde (Nahl 43, Enbiyâ 7), önceden kendisine vahyedilen kimseler (erkekler) hususundaki herhangi bir şüpheyi izale konusunda Ehli Kitab'a (Ehli Zikr) müracaat edilmesi istenir. Mekke dönemine ait bütün bu ifadeler dikkate alındığında, Mekke döneminde vahiy geleneğine sahip olan Ehli Kitab'ın Hz. Muhammed (sav)'e indirilen kitabı kabul edeceklerine dair güçlü bir beklentinin olduğu ortadadır.

Mekke döneminde söz konusu olan bu beklenti, Müslümanların Medine'ye hicretleri sonrası da bir müddet sürer. Nitekim Hz. Muhammed (sav)'in, Hicret sonrası Medine'de yaptığı ilk faaliyetlerden birisi olan ve Medine'de yaşayan farklı grupların bir arada birbirlerinin varlığına ve inancına saygı göstererek yaşamlarını sürdürmelerini garanti altına alan Medine Antlaşması (Medine Vesikası), Medine'de yaşayan Yahudileri ve onlarla antlaşmalı olanları da kapsar.2 Bu antlaşmanın 16. maddesinde, antlaşma yoluyla Müslümanlara tabi olan Yahudilerin, "zulme uğramaksızın ve düşmanlarına yardım edilmeksizin" yaşamlarını sürdürecekleri garanti altına alınır. Antlaşmanın 18, 24, 37 ve 45. maddelerinde antlaşmaya taraf olanların ortak savunma ve ortak harcama konusundaki yükümlülükleri belirtilir; 23, 36 ve 42. maddelerde ise antlaşma metni konusunda yetkili merciinin ve her türlü ihtilafta başvuru makamının Hz. Muhammed (sav) olduğu vurgulanır. Ancak yapılan bu antlaşma fazla uzun ömürlü olmaz ve antlaşmaya taraf olan Yahudi kabileleri teker teker antlaşmayı ihlal etmeği yeğlerler.3

Mekke'de Müslümanlara karşı Arap politeistlerce temsil edilen güçlü muhalefet, böylelikle Medine'de Ehli Kitap'tan Yahudileri de kapsamına alır ve Yahudilerin büyük çoğunluğu Hz. Muhammed (sav)'in tebliğ ettiği vahyi kabule yanaşmadıkları gibi, her fırsatta Arap politeistleriyle işbirliği yapmaktan ve Müslümanlara karşı planlar hazırlamaktan kaçınmazlar.

Kur'an, öteden beri Ehli Kitab'ın aşırılıklar ve aralarındaki kıskançlık nedeniyle gerçek konusunda kendi aralarında ayrılığa düştüklerinden bahseder ve bunun üzerine Allah'ın inananları, onların ayrılığa düştükleri gerçeğe ilettiğini belirtir (Bakara 213, Ali İmran 19). Yine Kur'an, Hz. Muhammed (sav)'in gizledikleri şeyleri (hakkı) açıklamak üzere kendilerine geldiğini, onlara Allah'tan bir nur ve açık bir kitap getirdiğini vurgular ve onları aralarında hükmetmesi için Allah'ın kitabına çağırır (Ali İmran 23, Maide 15, 18). Ehli Kitab'ı, "yalnız Allah'a ibadet etme, O'na hiçbir şeyi ortak koşmama ve ondan başka ilahlar edinmeme" şeklindeki ortak bir doktrini (Tevhidi) kabul etmeye davet eder (Al-i İmran 64). Ancak Ehli Kitap, bu çağrıya genellikle olumsuz cevap verir; temelde kıskançlık ve çekememezlik nedeniyle İslam’a karşı çıkar ve Müslümanları ayartmaya çalışır (Bakara 105, 109, Maide 59). Kur'an, aslında onların Kur'an'ın gerçekten Allah katından indirildiğini bildiklerini (En'am 114) ve onu oğullarını tanıdıkları gibi tanıdıklarını (En'am 20); ama buna rağmen gerçeği bile bile gizlediklerini (Bakara 146) ifade eder. Bununla da kalmayan Ehli Kitap mensupları (Yahudiler ve Hıristiyanlar), kendilerinin "Allah'ın oğulları ve sevgilileri" olduklarını (Maide 18), dolayısıyla yalnızca kendilerinin (Yahudi ve Hıristiyan olanların) cennete girebileceklerini (Bakara 111), bu durumda hidayete ulaşabilmek için Yahudi ya da Hıristiyan olmanın gerektiğini (Bakara 135) ileri sürerler. Hatta bu konuda kendi aralarında da öteden beri var olan bir tartışmayı yürüterek, Yahudiler, Hıristiyanların hiçbir temel üzerinde olmadıklarını, Hıristiyanlar ise Yahudilerin hiçbir temel üzerinde olmadıklarını (Bakara 113) belirtirler. Yine onlar, her birisi İbrahim'in kendilerinden olduğunu iddia ederek, aralarında İbrahim hakkında da tartışırlar (Al-i İmran 65-66). Kur’an onların bu iddiaları karşısında Tevrat'ı, İncil'i ve Rablerinden kendilerine indirileni (Kur'an'ı) uygulamadıkça onların hiçbir geçerli temel, hiçbir esas üzerinde olmadıklarını (Maide 68) belirtir.

Gayrimüslimlerden bazıları Hz. Peygamber’e ve Müslümanlara karşı olan bu tutumları nedeniyle Hz. Peygamber’e ve Müslümanlara karşı hemen her fırsatta çeşitli argümanlar geliştirmekten hatta bazı kelime oyunları yaparak onlara hakaret etmekten geri durmamışlardır. Örneğin Müslümanlarla karşılaştıklarında bazen kelimeleri ağızlarında geveleyerek selamun aleyküm (size selam/esenlik olsun) yerine samun aleyküm (size ateş/azap olsun) demişlerdir. Buna karşılık Hz. Peygamber Müslümanlara onlarla karşılaştıklarında “ve aleyküm” demelerini tavsiye etmiştir (Bkn. Buhârî, Selam 7, İsti’zân 22, Mürteddîn 4).

Doğal olarak zaman zaman Müslümanlarla gayrimüslimler arasında bazı çatışmalar çıkmıştır. Bu çatışmaların kavgaya ve savaşa dönüştüğü durumlarda bile her zaman masumların korunmasına riayet edilmesini istemiş, örneğin savaşa karışmayanların, yaşlıların, kadınların, çocukların, evlerine ve mabetlerine kapanmış olanların zarar görmemesini sağlamıştır.


--------------------------------------------------------------------------------

 

  Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 04-29-2008, 00:48   #2
Kullanıcı Adı
Eşref
Standart HZ. PEYGAMBER'İN GAYRİMÜSLİMLERE YÖNELİK TAVIR VE TUTUMU
Konu her ne kadar Peygamber Efendimizin gayrimüslimlere karşı tavır ve tutumları olsada, bu vesile ile peygamber efendimizin üstün vasıfları, kişiliği anlatılmış. Elbette onun gibi olamayız. Ama mümkün olabildiğince yakın olabilmeyi diliyorum Rabbimden.

Paylaşım için teşekkürler.
Eşref isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-29-2008, 12:57   #3
Kullanıcı Adı
sümeyra
Standart HZ. PEYGAMBER'İN GAYRİMÜSLİMLERE YÖNELİK TAVIR VE TUTUMU
Alıntı:
KaraEsref Nickli Üyeden Alıntı
Konu her ne kadar Peygamber Efendimizin gayrimüslimlere karşı tavır ve tutumları olsada, bu vesile ile peygamber efendimizin üstün vasıfları, kişiliği anlatılmış. Elbette onun gibi olamayız. Ama mümkün olabildiğince yakın olabilmeyi diliyorum Rabbimden.

Paylaşım için teşekkürler.

Bu yazı uzun zamandır burda ama ilk fark eden siz oldunuz ve sabredip okudunuz Rabbim razı olsun.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 04-29-2008, 13:07   #4
Kullanıcı Adı
tayyipleyiz
Standart HZ. PEYGAMBER'İN GAYRİMÜSLİMLERE YÖNELİK TAVIR VE TUTUMU
Muhammedi (s.a.v.) Ruhların İçtima-i Hayatına Mutlak tatbikini gerektiren hasletler bunlar... Hayatiyet kazandıramasak da, gayret sarfetmeliyiz.
Temsil ruhu teslimiyetten geçmeli, teslim olunacak model de İnsanlığın iftihar tablosu' ndan başkası olamaz...
Paylaşım can alıcı içeriğe sahip, teşekkürler... +1
tayyipleyiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-29-2008, 13:14   #5
Kullanıcı Adı
sümeyra
Standart HZ. PEYGAMBER'İN GAYRİMÜSLİMLERE YÖNELİK TAVIR VE TUTUMU
Alıntı:
tayyipleyiz Nickli Üyeden Alıntı
Muhammedi (s.a.v.) Ruhların İçtima-i Hayatına Mutlak tatbikini gerektiren hasletler bunlar... Hayatiyet kazandıramasak da, gayret sarfetmeliyiz.
Temsil ruhu teslimiyetten geçmeli, teslim olunacak model de İnsanlığın iftihar tablosu' ndan başkası olamaz...
Paylaşım can alıcı içeriğe sahip, teşekkürler... +1

Ben teşekkür ederim.

çok mesudum başlığım fark edildi :D :D
  Alıntı ile Cevapla
Alt 04-29-2008, 13:19   #6
Kullanıcı Adı
tayyipleyiz
Standart HZ. PEYGAMBER'İN GAYRİMÜSLİMLERE YÖNELİK TAVIR VE TUTUMU
Alıntı:
sümeyra Nickli Üyeden Alıntı
Alıntı:
tayyipleyiz Nickli Üyeden Alıntı
Muhammedi (s.a.v.) Ruhların İçtima-i Hayatına Mutlak tatbikini gerektiren hasletler bunlar... Hayatiyet kazandıramasak da, gayret sarfetmeliyiz.
Temsil ruhu teslimiyetten geçmeli, teslim olunacak model de İnsanlığın iftihar tablosu' ndan başkası olamaz...
Paylaşım can alıcı içeriğe sahip, teşekkürler... +1

Ben teşekkür ederim.

çok mesudum başlığım fark edildi :D :D

Biraz daha ilgi çekelim o zaman... :D
tayyipleyiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-29-2008, 13:24   #7
Kullanıcı Adı
sümeyra
Standart HZ. PEYGAMBER'İN GAYRİMÜSLİMLERE YÖNELİK TAVIR VE TUTUMU
Alıntı:
tayyipleyiz Nickli Üyeden Alıntı
Alıntı:
sümeyra Nickli Üyeden Alıntı
Alıntı:
tayyipleyiz Nickli Üyeden Alıntı
Muhammedi (s.a.v.) Ruhların İçtima-i Hayatına Mutlak tatbikini gerektiren hasletler bunlar... Hayatiyet kazandıramasak da, gayret sarfetmeliyiz.
Temsil ruhu teslimiyetten geçmeli, teslim olunacak model de İnsanlığın iftihar tablosu' ndan başkası olamaz...
Paylaşım can alıcı içeriğe sahip, teşekkürler... +1

Ben teşekkür ederim.

çok mesudum başlığım fark edildi :D :D

Biraz daha ilgi çekelim o zaman... :D

Evet çekelim
mutluluğa ihtiyaç var
  Alıntı ile Cevapla
Alt 04-29-2008, 13:25   #8
Kullanıcı Adı
ENGİNEER
Standart HZ. PEYGAMBER'İN GAYRİMÜSLİMLERE YÖNELİK TAVIR VE TUTUMU
Ben diğer dini azınlıkların güvencesi olduğu söylenen laikliğin asla ama asla burada anlatılanlar kadar güven verici ve özgürlük sağlayıcı olduğuna inanmıyorum...
  Alıntı ile Cevapla
Alt 04-29-2008, 14:02   #9
Kullanıcı Adı
Eşref
Standart HZ. PEYGAMBER'İN GAYRİMÜSLİMLERE YÖNELİK TAVIR VE TUTUMU
Alıntı:
ENGİNEER Nickli Üyeden Alıntı
Ben diğer dini azınlıkların güvencesi olduğu söylenen laikliğin asla ama asla burada anlatılanlar kadar güven verici ve özgürlük sağlayıcı olduğuna inanmıyorum...
Çok doğru bir yere parmak basmışsın arkadaşım. Sözüm ona laiklik, azınlıkların güvencesini korumak, insanları özgür kılmak için varmış. Yazmayayım diyorum ama kendimide tutamıyorum. Yahu, sonradan insanların çıkardığı bir kavramın, bizim dinimizden daha fazla özgürlükçü olduğunu, adaleti koruduğunu söylemek; bizi koruyup, azınlığı, gayri-müslimleri dışarda bıraktığını iddia etmek ne mümkün? Yeterki dini doğru bilip doğru yaşayalım. Fransızın yamalı dini var da laikliği bulmuş. Görüyoruz işte ne kadar özgürlükçü olduğunu. Ama gelde anlat.
Eşref isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi