04-12-2008, 11:59 | #1 |
CHP, kalaysız kaba benzer
Yazının başlığı rahmetli Ali Ulvi Kurucu hocamızın hatıralarında yer alır. Yakından tanıdığı biri CHP’den aday olmuştur, fakat Kurucu hocadan utanır ve aday olduğunu gizler. çünkü bilir ki, Ali Ulvi Kurucu gibi alim bir zat, CHP zihniyetine onay vermeyecektir..
Sonra bu kişinin CHP’den aday olduğu, Kurucu hocamızın kulağına gider. Ali Ulvi Kurucu bunu duyunca nazik bir şekilde şunu söyler: “Evladım, CHP kalaysız kaba benzer, içine ne girerse girsin zehirler.” Bana göre bu tespit, yüzyılın buluşudur. Allah Ali Ulvi Kurucu hocamızdan razı olsun. O güzel ismini de CHP ile aynı köşede zikrettiğim için hoşgörüsüne sığınırım. çok hoş, sözü bir daha yazayım. “CHP kalaysız kaba benzer, içine ne girse girsin zehirler.” Rahmetli dedemin de böyle bir hatırası var. Sırası gelmişken onu da paylaşayım bari. Geçmişte üzüm bağlarımız vardı. İnsansızlıktan ve bakımsızlıktan şimdi hepsi tarlaya döndü. Bizim bağların yanında köylülerimize ait başka bağlar da vardı. Bağ bozumu geldiğinde şarap fabrikalarının kiraladıkları kamyonlar gelir, köylüden şaraplık üzümleri alır giderdi. Rahmetli dedem derdi ki, “üzüm gibi bir nimet, haram işlere satılmasa iyi olur, üzümlerinizi satıyorsunuz ama bağlarınız kurur.” Hakikaten bizim bağ ve şaraba üzüm satmayan birkaç bağın dışındaki şaraba üzüm satılan bağların hepsi bilinmeyen hastalıklara müptela olarak kuruyup gitmişti. Bizim bağlar da ilgisizlikten ve miras paylaşımı yüzünden bakılmayarak batıp gitti. “Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur” dedikleri gibi, bağlarımıza bakıldığı yıllarda üzümlerimiz bol olurdu ve pekmez yapılırdı. Pekmezler koca koca bakır kazanlarda kaynatılırdı. O yıl bizim kazanlardan birinin kalayı epeyce yok olduğundan, zehirlenmeye karşı o kazanda üzüm kaynatılamazmış. Rahmetli babam; “Kimden kazan bulabiliriz” diye düşünürken, dedeme haber vermeden gidip bir komşudan kazan istemiş ve alıp getirmişti. Dedem elinde kazanla babamı görünce hemen şu soruyu sormuştu: “Kimden getirdin kazanı oğul” demişti. Babam da kimden aldığını söyleyince; “Bak oğul, kazanı aldığın yere götür geri ver. Bu kazan, İsmet İnönü’nün zengin ettiği adamların kazanı. CHP’lilerin kazanında üzüm mü kaynatılır? Nasıl yiyeceğiz veya yedireceğiz bu pekmezleri? Şimdi git, adamların kazanını geri ver.” Bütün bu olup bitenleri hayretle izlemiştim. Benim gibi komşularımız da şahit olmuştu konuşulanlara. Komşularımızdan biri dayanamayıp dedeme sordu, dedi ki; “Enişte, altı üstü bakır bir kazan, ha onun olmuş ha bunun. Kazanın partisi mi olur, ne var bunda da geri gönderdin?” Rahmetli dedem de şu cevabı vermişti: “Kişi insandır ama zihniyeti zihniyet değildir. CHP bu milleti sırtından hançerlemiş bir partidir. Bu partiye destek verenin hacetiyle ben iş görmem. Bugün sen ondan bir şey istersin, yarın o senden kat kat fazlasını ister. Elbet kazan cansız bir varlıktır ve bir eşyadır. Benim tepkim kazana değil, kazanın sahibinedir, varsın işimiz iki üç gün geç olsun.” Bu dik duruşundan dolayı rahmetli dedemi çok sevmişimdir. CHP’nin içinden çıkmış olmasına rağmen, bir nebze de olsa milletin diniyle diyanetiyle uğraşmıyor diye Demokrat Parti’yi yani Menderes’i desteklediğini, ama Demirel’i hiç tanımamasına ve bilmemesine rağmen, Demirel’i de CHP sınıfına dahil ettiğini bilirim. Bu hadiseden sonra dedemi yakından izlemeye başlamıştım. çocukluğumda bazen kasabaya birlikte giderdik, alışveriş yaptığı dükkanları izlerdim. Israrla hiçbir CHP’li dükkandan alışveriş etmezdi. Hatta bunu bilen bazı CHP’li esnaflar, CHP’yi terk ettiklerine dair yemin billah ederlerdi ama yine de dedem onlardan alışveriş yapmazdı. Ali Ulvi Kurucu hocamızın tespiti ne kadar yerindeymiş meğer. “Kalaysız kaba ne girerse girsin zehirler.” Dünkü yazımda CHP’nin tarifini bulamamıştım. İşte tarif. Hüseyin Öztürk Vakit
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|