04-16-2008, 01:11 | #1 |
Perinçek'in hapishane günlüğü...
Ergenekon Çetesi soruşturması kapsamında tutuklanan İP Lideri Doğu Perinçek'in Tekirdağ Cezaevi'ndeki odasında tuttuğu günlükler her nasılsa elimize geçti. Bu kültür, siyaset ve mizah harikası metinlerden sizlerin de mutlaka yararlanabilmeniz için günlükleri ifşa ediyoruz.
F Tipi Cezaevi, C-84, Tekirdağ 1 Nisan 2008, Salı Sevgili günlük. Bugün Bayrampaşa Cezaevinden geleli bir hafta oldu. Yani Trakya'daki 7. günüm. Ama odamdaki televizyondan hala Ulusal Kanal'ı izleyemiyor, Kemalist duygularımı coşturamıyorum. Yine de yılmamalıyım. Yan odalardan elektronik mühendisi bir devrimci bularak kanalımın izlenmesini mutlaka sağlamalıyım. 2 Nisan Çarşamba Yeni Şafak'tan İbrahim Karagül'ün yazısına tekzip yollamalıyım. Zira bana resmen iftira atmış. Yıllar önce Apo'yla yaptığım görüşmeyi diline dolayarak benim Apo'ya gül uzattığımı yazmış. İftira sevgili günlük. Vallahi de iftira, billahi de iftira. Zira söz konusu çiçeği asıl bana Apo verdi. Üstelik gül değil karanfildi. Cimri herif n'olacak. O kadar parasından kıyıp da bana bir buket gül alıp veremiyor. Kıytırık, solmuş bir karanfille güya gönlümü almaya çalışıyor. 3 Nisan Perşembe Apo, İmralı'dan tek başına örgütü yönetiyor. Oysa ben buradan örgüte hakim olamıyorum. Nitekim sevgili eşim Şule dün Genel Merkezde Başkan Yardımcımı tokatlamış. O da intikam amacıyla binada bulunan Aydınlık Dergisinin son sayısından iki paketini teker teker yırttırmış. Ben de gidip o herifin ağzını "caartt" diye yırtmaz mıyım. Fakat Muro gibi içimde biriken insan sevgisi buna engel oluyor. Lanet olsun içimdeki insan, laisizim ve cumhuriyet sevgisine… 4 Nisan Cuma İlk defa Cezaevinin ortak kütüphanesine gittim. Görevli memurun önünde bir gazete vardı. Heyecanla elime alıp başlığına baktığımda hemen attım. Meğer okuduğu gazete Vakit'miş. Bu gazete elime değdiği için Kosmos beni affetsin. Kütüphaneden ödünç aldığım Ergenekon Destanı'nı bir solukta okudum. O ne müthiş macera. O ne müthiş yiğitlik. Atalarımız hakikaten çok zorluklar çekerek Anadolu'ya gelmişler. Tanrı (Kosmos) ulusalcı Türkleri korusun ve yüceltsin. Tabii gerici Türkleri de bildiği gibi yapsın. 5 Nisan Cumartesi Bugün öğle yemeğinde pirinç pilavı vardı. Çinli devrimci kardeşlerimin zor şartlarda yetiştirdiği bu ürüne kıyıp da yiyemedim. O yüzden bundan sonra bana bulgur pilavı verecekler. Pekin ördeği de vardı. Onu da reddettim. Yıllarca peşinde koştuğum Mao Zedung'un devrimci ülkesi Çin'den gelen hiçbir şeyi kıyıp da yiyemem. 6 Nisan Pazar Yan odada kalan devrimciler, sosyal yönden tecrit edici F Tipi'nin kaldırılarak tekrar D (Devrimci) tipi 20-30 kişilik koğuş sistemine geçilmesini önerdiler. Oysa ben hayatımdan memnunum. Ne biçim kafa dinliyorum ama. Beni Veli Küçük'le, Emekli Kurmay Albay Mehmet Fikri Karadağ, Emekli Yüzbaşı Zekeriya Öztürk ve eski Yüzbaşı Muzaffer Tekin'le yani diğer Ergenekoncularla aynı odaya verseler halim haraptı. 7 Nisan Pazartesi Başsavcının AKP'yi kapatma iddianamesi zayıf kalmış. Şimdiden kolları sıvayarak ek iddianame için bahaneler hazırlamaya başladım. Nitekim cezaevi kütüphanesindeki memurun Vakit okumasını hemen raporlaştırdım. 8 Nisan Salı Burası Trakya olduğundan gardiyanlar da hep güjmen. Söyledikleri üj-bej kelimeden de bir şey anlamıyorum. Ancak "ne ipe-sapa gelmez bir adamsın yahu!", ve "kimse seni iplemiyor" gibi cümlelerinden İP'i ve beni çok sevdiklerini anladım. 9 Nisan Çarşamba Acaba özgürlüğüme ne zaman kavuşacağım. Şimdiye kadar birçok kez girdim ve kısa sürede çıktım. Bu sefer de çabucak çıkacağıma ve AKP'nin lambasının söndüğünü dışarıdayken göreceğime inanıyorum. 10 Nisan Perşembe Bugün ziyaretime Tuncay Sözkan ve Hulki Allahceviziniversin birikte geldiler. Çok duygulandım, çok mutlu oldum. Böyle ilerici dostlarım varken Kosmos'dan daha ne isteyeyim. Kosmos onları korusun ve reytinglerini arttırsın. Çıktığımda onları Ulusal Kanal'a transfer edecek imkanları bana versin. 11 Nisan Cuma Bugün 66 yaşıma bastım. Ne adamım ama işi artık 66'ya bağladım. Açık görüşe Şule ve oğlum Can geldi. Doğum günümü kutladılar. Bana Kaynak Yayınlarından Nutuk ve Mao Zedung'un hayatını anlatan bir kitap getirmişler. Çok duygulandım. Devrimci ve Kemalist hislerim birlikte depreşince duygu sağanağına yakalanarak Şule'ye sarılıp ağladım, ağladım… "Vatan bizden görev bekliyor" dedim. "Söz konusu vatansa Perinçek bile teferruattır" dedim. Şule de ağladı. Bizi dinleyen 'güjmen' gardiyan bile duygulanıp ağlarken "te be, sülemicektin böyle dokunaklı şeyleri…Epten ağlattın beni be kapçıkağızlı Doğu kopilim." diyordu. Hapisten çıkınca ilk olarak bu gardiyanı partime üye yapmalıyım. 12 Nisan Cumartesi Cezaevinde bilgisayar hatta daktilo bile yasak. Bu yüzden yazılarımı elle yazıp Aydınlık'a yolluyorum. Keratalar "ondan gelen her iş doğrudur, yanlış olsa bile bir hikmeti vardır" diyerek hiç düzeltme yapmamışlar. Dolayısıyla bu haftaki başyazı rezil bir şekilde çıktı. Nitekim Başsavcı olmuş Başavcı. Yargıtay'ı Önyargıtay, Anayasa Mahkemesi'ni ise Anayasak Mahkemesi yapmışlar. Az daha kafayı yiyecek, devrimci bıyıklarımı ısıracaktım. Bunlar benim yüksek yargıyla aramı mı bozmak istiyorlar Kosmos aşkına? Oysa benim babam da uzun yıllar Yargıtay Başsavcı Yardımcılığı görevinde bulunmuş çağdaş bir hukuk adamıydı. Bütün bu komploların sebebi sakın devrimci kadrolarımın içine sızan CIA ajanları olmasın? 13 Nisan Pazar Bazı internet sitelerinde benim hangi ülkeye ajanlık yaptığım tartışılıyormuş. Bazıları CIA, bazıları İngiltere, bazıları da MOSSAD diyesiymişler. Halbuki benim bağlı olduğum tek mihrakın "ulusalcılık" olduğunu cümle alem biliyor. 14 Nisan Pazartesi İlhan Selçuk kendi tabiriyle nalları dikmemiş. Bu habere çok sevindim. Zaten ne varsa eski tüfeklerde var. Bu arada avukatım açık görüşte, Ekşi Sözlük'te benim için yazılan güzel bir şiiri okudu. Tarihe kayıt düşmek adına bu şiiri de günlüğüme alıyorum. PERİNÇEK açılın savulun! yol verin! o geliyor; yüz sürün geçtiği yollara! tapının uluhiyetine o geliyor! türklük davasının büyük mücahidi, son dönem alpereni, oğuz kaan'ın reankarne olmuş hali, yüceler yücesi, ezilmiş ulusların süper nato'ya, ab'ye kısacası emperyalizme karşı en büyük güvencesi, postmodern çağda tengri'nin türk budunu'na şahane bir lütfu dede korkut misyonlu modern çağlar gurusu geliyor. 15 Nisan Salı Vay canına! Vay ki ne vay! Devrimci günlüğüm bugün "Habervaktim" adlı gerici web sitesinde Süper Nato-CIA işbirliğiyle kelimesi kelimesine ifşa edilmiş. Demek ki odamda gizli kamera var. Zaten ne zamandır tepedeki ampülden şüpheleniyordum. Karar verdim. Günlüğümü artık yorganın altında yazacağım. (Rıfat Yörük - habervaktim / Mizah)
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|