04-25-2008, 02:20 | #1 |
Osmanlıca sözlük (F)
FÂCİR: 1. Fücûr sahibi, fena huylu. günahkâr.
FÂDIL-FÂZIL: Faziletli, fazilet sahibi, erdemli. FADL-FAZL: İyilik, fazilet, erdem. FAHR: Övgü, şeref, böbürlenme. FAHR-İ KÂİNAT: Kâinatın övgüsü, şerefi; Hz. Peygamber (s.a.v.) FAHŞÂ: 1. Meşru olmayan cinsel ilişki, fuhuş. 2. Zekatı az verme, tamahkârlık. 3. Akla ve ahlâka uygun olmayan söz ve iş. FÂİL: 1. İşleyen, yapan. 2. Te'sirli, etkili. FÂİL-İ MUHTAR: İstediğini yapmakta serbest olan. FAKR: Fakirlik, yoksulluk, züğürtlük. FÂRİĞ: 1. Vazgeçmiş, çekilmiş. 2. Rahat, âsûde. 3. Boş, işini bitirmiş, işsiz. FARÎZA: 1. Allah'ın emri, farz, vacip, gerek, vazife. 2. Mirasçılardan her birine şer'an düşen hisse, pay. FART-I İZDİHAM: Fazla kalabalık. FÂRUK: Haklıyı haksızı ayırmakta pek mahir olan. Hz. Ömer'in sıfatlarından biri. FARZ: 1. İslâmiyette mazeret olmadıkça yapılması mecburi olan, terkedilmesi günah sayılan Tanrı buyruğu. 2. Zarurî, lüzumlu. FARZ-I AYN: Kişinin bizzat yapması gereken farz. Herkese farz olan. FARZ-I KİFÂYE: Bir kısım müslümanların yerine getirmesiyle diğerlerinden sakıt olan farz. Cenaze namazı gibi. FASÂHAT: Güzel ve açık konuşma, uzdillilik, iyi söz söyleme kabiliyeti. FÂSIK: Allah'ın emirlerini tanımayan, günah işleyen. FÂSILA: 1. Aralık, ara, bölme. 2. Ayıran, bölen, Kur'ân-ı Kerim âyetlerinin sonları. FÂSİD-FÂSİDE: 1. Kötü, fena, yanlış, bozuk. 2. Münafık, fesad çıkaran. FASL: 1. Ayrıntı, ayırma, kesinti, bölüm. 2. Halletme, neticelendirme, kesip atma. FÂTIR: Yaratan, yaratıcı. FAZÂİL: İnsanda iyilik etmeye ve fenalıktan çekinmeye karşı devamlı ve değişmez istidatlar, güzel huylar. FAZİLET: İnsanda iyilik etmeye ve fenalıktan çekinmeye olan devamlı ve değişmez istidat, güzel vasıf, iyi huy, erdem. FAZL U İHSÂN: Cömertlik ve bağışta bulunmak. FAZL U KEREM: Bilginlere, faziletli kişilere yaraşır olgunluk ve cömertlik. FAZL U RAHMET: Faziletli kişinin lütfu, merhameti ve acıması. FAZL: 1. Fazla, ziyade, artık, bâki. 2. Fazlalık, üstünlük. FAZL-I AZÎM: Büyük değer, temelde var olan büyük meziyet. FEBİHÂ: Ne alâ, ne güzel. FECR: Fecir; sabaha karşı güneş doğmadan önce, ufkun aydınlığı, tan yerinin ağarması. FECR-İ SADIK: (Hakiki fecir) şafak sökme. FEDA: 1. Gözden çıkarma, uğruna verme. 2. Kurban. FEHVÂ: Mânâ, anlam, mefhum, kavram, hüküm. FELÂH: Kurtuluş, selâmet, onma, mutluluk, kutluluk. FELÂK: 1. Tan zamanı. 2. Sabah aydınlığı. FELÂSİFE: Filozoflar, felsefe ile uğraşanlar, âlimler, bilginler. FELEK: 1. Gökyüzü, sema. 2. Âlem, dünya. 3. Talih, kader. FELEKİYYÂT: Gök ve heyet ilmine ait şeyler, astronomik. FENA: 1. Yok olma, yokluk. "Beka"nın zıddı. (Tasavvufta maddî varlıktan sıyrılıp hakka ulaşma). 2. İyi olmayan, kötü. FERÂŞE: Pervane (gece kelebeği). FERC: 1. Aralık, yarık, çatlak. 2. Dişilerde üreme organı, avret. FERİK: 1. İnsan topluluğu, cemaat. 2. Askerî kolordu kumandanı. 3. Körpe, buğday tanesinin yarı olgunu, firik. FERMAN: Emir, buyruk, padişah tarafından verilen yazılı emir. FERMAN-I İLÂHÎ: Allah buyruğu. FERŞ: 1. Döşeme, yayma. 2. Yayılan şey. 3. Seccade, hasır, 4. Yeryüzü, kır, sahra. FESAD: Fenalık, kötülük, arabozuculuk. Kargaşalık, karışıklık. FESH: Bozma, bozulma, dağıtma, dağılma, yürürlükten kalkma. FETÂNET: Fatinlik, zihin açıklığı, zihnin yaratılıştan bir şeyi çabuk ve iyi anlamak hususundaki istidadı, zeyreklik. FETH: 1. Açma, açılma. 2. Bir yeri savaşla ele geçirme. FETH-İ MÜBİN: Açık ve parlak zafer. FETİŞ: Sahibine uğur getirdiğine ve tabiatüstü özellikler taşıdığına inanılan nesne veya hayvan. FETRET: 1. İki peygamber veya padişah arasında peygambersiz veya padişahsız geçen zaman. 2. İki vakıa arasındaki zaman. FETTAH: 1. Zafer kazanmış, üstün gelmiş. 2. Fetheden, açan. 3. Kullarının kapalı işlerini açan, Cenab-ı Hakk. FETTAN: 1. Fitne ve fesada teşvik eden, ayartan. 2. Cazibeli, gönül alıcı, oynak kadın. FEVÂHİŞ: 1. Kötülükler. 2. Fahişeler, kahpeler. FEVÂİD: Faydalar, menfaatler, kârlar, kazançlar. FEVC: Bölük, takım, cemaat. FEVERAN: 1. Kaynama, galeyân etme. 2. Damar, vurma, su fışkırtma. FEVK: Üst, üst taraf, yukarı (maddî-manevî) FEVKALÂDE: Âdetin üstünde, duyulmadık, görülmedik, olağanüstü. FEVKA'L-BEŞER: İnsanüstü. FEVKA'T-TABİA: Tabiatüstü. FEVREN: Çarçabuk, birden bire. FEVT: 1. Bir daha ele geçmemek üzere kaybetmek, elden çıkarma, kaçırma, 2. Ölüm. FEVZ: Galiplik, zafer, üstünlük, selamet, kurtuluş. FEVZ-İ AZÎM: Büyük kurtuluş, büyük selamet, büyük başarı. FEY': Savaşta elde edilen mal ve ganimet. FEY'ÜZ GANÂİM: Savaşta elde edilen mallar ve ganimetler. FEYYAZ: Feyiz, bereket ve bolluk veren. Allah. FEYZ: 1. Suyun taşıp akması. 2. Bolluk, fazlalık, gürlük. 3. İlim, irfan. FEZÂ': Korkma, dayanamama, ümitsizlik. FEZÂ: Uzay; ucu bucağı bulunmayan boşluk, kâinatın sonsuz genişliği. FEZÂİL: Faziletler, meziyetler, üstün özellikler. FEZÂİL-İ MÜTENEVVİA: Türlü hüner, marifet ve meziyetler. FEZLEKE: Hülâsa, netice, özet. FIKH-I HANEFİ: Hanefî fıkhı. FIKH-I İSLÂM: İslâm fıkhı. FIKIH-FIKH: 1. Bir şeyi anlayıp bilme, 2. Şeriat ilmi, şeriatın usül ve hükümleri, amelî ve şer'î meseleler bilgisi. Hukuk bilgisi. FIRAK: 1. Tümenler, alaylar, bölükler. 2. Partiler. 3. Takımlar, kalabalıklar, ehl-i sünnet ve cemaatten ayrılan mezhepler. FIRAK-I İSLÂMİYYE: İslâm fırkaları, mezhepleri. FIRKA: 1. İnsan kalabalığı grubu. 2. Tümen. FIRKA-İ NÂCİYYE: Selâmet yolunu bulmuş, müslüman grubu. FISK U FÜCÛR: Sefahet ve günaha batma. FISK: 1. Hak yolundan çıkmak, Allah'a karşı isyan etmek. 2. Sefahete dalma, ahlâksızlık, gü-nahkârlık. FITRA: Fitre: Ramazan'da bölünmeden verilmesi şer'ân vacip olan fıtr, sadaka. FITRAT: Yaratılış, huy, tabiat, mizaç. FITRAT-I MUHAMMEDİYE: Hz. Muhammed (s.a.v.)'in huyu, yaratılışı. FÎ EMRİLLÂH: Allah'ın emrinde. FÎ SEBİLİLLAH: Allah yolunda, karşılık beklemeksizin. FÎ: 1. İçinde - de. 2. Tarih bildirir. FİDÂ: Bir esiri kurtarmak için verilen şey, fidye. FİDYE: Can kurtarma karşılığı verilen akçe vesaire. FİİL-Fİ'L: 1. İş, kâr, amel, zamanla ilgili olup mânâya yol açan kelime. 2. Eylem. FİKR: 1. Fikir, düşünce. 2. İdrak, 3. Zihin, akıl. 4. Hatır. Fİ'L-İ HAKİKİ: Gerçek eylem, hakiki fiil. Fİ'L-İ İHTİYÂRİ: Yapılıp yapılmaması insanın kendi seçimine bağlı olan fiil. Fİ'L-İ KAVLÎ: Kavli fiil, sözle yapılan eylem. FİRÂK: 1. Ayrılık, ayrılma. 2. Hüzün, keder, sıkıntı. FİRÂSET: 1. Anlayışlı, çabuk seziş, 2. Binicilik, at yetiştirme bilgisi. 3. Yiğitlik, mertlik. FİRÂŞ: Döşek, yatak, şilte, hasır, halı. FİR'AVN: Firavun, eski Mısır hükümdarlarına verilen ünvan. 2. Tanrılık iddiasında bulunduğu için Hz. Musa'nın mücadele ettiği Mısır hükümdarı. 3. Çok kibirli, gururlu ve inat adam, Firavn. FUAD: Kalp, yürek, gönül. FUHŞ: 1. Haddini aşma. 2. Kötülük, namusa aykırı hareket. FUHŞ-U KELÂM: Edep ve terbiye dışı söz. FUKAHÂ (Fakih): Fakihler, İslâm hukukçuları, Fıkıh âlimleri. FUKARA: Fakirler, yoksullar. FUKARA-İ MÜSLİMÎN: Müslüman fakirler. FUKARA-İ SÂBİRİN: Sabreden, dayanan, oruç açmayan fakirler. FURKAN: 1. Hak ile batılı ayırmak, iyi ile kötüyü ayırd etmek. 2. Kur'ân-ı Kerim'in adlarından biri. FUSÛL: 1. Fasıllar, mevsimler. 2. Bölümler, kısımlar. FÜLÂN: Belirsiz bir şey, filan. FÜNÛN: 1. Nev'iler, çeşitler, sınıflar, tabakalar. 2. Hünerler, sanatlar, ilimler, fenler. FÜNÛN-I TABİİYYE: Tabiat ilminin çeşitleri. FÜRS Ü RÛM: İran ve Anadolu. FÜRS: 1. Farslılar, Fars milleti. 2. Eski İran. FÜRÛ': Dallar, budaklar, ayrıntılar. FÜTUHÂT: Fetihler, zaferler. FÜTÛR: Zayıflık, gevşeklik, bezginlik, endişe.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|