04-26-2008, 22:26 | #11 |
Sözümüzdür!!!
* “Halkın Takımıdır” Beşiktaş...Buna inanan kardeş, inanmayan kalleş... Elbette lafın gelişine vuruşumuz ile konuşuyoruz bazen ama derdimiz sabit: “Halkın Takımı” olmak, “Ben dedim oldu.” işi değildir, olamaz ; boşa koysan olmaz, doluya koysan almaz. Nasıl ki tarih ve “gerçek” olan, birilerinin yazması ile şekillen(e)medi ise Beşiktaşımızın da kalbimizdeki ve aklımızdaki karşılığı masa başı tespitlerinden çıkmamıştır. Kısacası, “bir bildiğimiz var ki konuşuyoruz.” Beşiktaşlılık bizden bir selam almak için güzel bir nedendir elbet; ama iki kolunda Kara Kartal kaşkollu iki çocuk, iki otobüs devirip Üsküdar’dan semte geçen ablalarımızı, abilerimizi “bir başka” sevdiğimizi bilmeyen mi var? Bir tercih yaptık, hayatımız değişti: Ön sayfa ve arka sayfa vitrinleri bize uymadı, üçüncü sayfada dünyanın en güzel forması ve arması ile bizi bekleyeni tercih ettik.Yaşadığımız şehirde cafcaflı mekanları göremiyorduk zaten; mahalledeki karpuzcu tezgahının üst köşesinde asılı, sararmış posterden bildiğimiz bir takım sevdik... Beşiktaşlılar maç dönüşü sokaktan geçerken, maçın skorunu “ Ne yaptı bizim delikanlılar?” diye soran teyzeler var ya, ne desek boş artık...Bir semt sevdik hayatımız değişti; ölsek de gam yok artık... * Sevmedik seni endüstriyel spor... Babanı da sevmezdik, cocuklarını da sevmeyeceğiz... Göstere göstere, bağıra bağıra gelen piyasa çıktısı bir şeysin endüstriyel spor. Ne idiğü belirsiz kodamanlar, önce analarımızı, babalarımızı sabahtan akşama kadar iliklerine kadar kuruttular; sadece dışımızı değil, içimizi de fakirleştirdiler. Sonra da diğer sevdiklerimize el attılar...Sevinmek için mahkum muyuz sana endüstriyel alem? Beşiktaşımızı sana yar eden, senin gibi olsun... “Her şeyin, herkesin bir fiyatı vardır.” diyen meymenetsiz patronun suratına parayı çarpan güzel abimizi, sinema salonunda alkışladığımız anın heyecanındayız yani hala: Üstümüzde Beşiktaş arması ile sahneyi devam ettirmek adına yürüyoruz işte... * Gelenek : Hayatın kendisi kadar gerçek... Beşiktaşlı gelenek, “emanet” gibidir : Elinde tutmadığın, ama seni her zaman “başka ve daha güçlü” kılan, dünyanın en eşsiz emaneti : “Ruhu yeter”... Şeref Bey’in hasta yatağından, hayatı Beşiktaş’a bağlayarak kendini ölümsüz kıldığı an ile adı belli olan gelenek...”Baba” düsturunun adı gelenek...Hep “bambaşka” olmanın adı, Beşiktaşlı geleneği...”Haksız isen, kazanmanın tadı zehirden beter” ve her sözümüz size bir selam : “Ruhunuz yeter”... Ve Beşiktaş için taş üstüne taş koymuş, Beşiktaş’ın gönüllü askerleri...”Tırnak ile diş ile sevda ile düş ile dayananlardan” en büyük emanet, bu muhteşem tribün geleneği...İnancı, yiğitliği, karşılıksız sevdayı ve dayanışmayı bu barikata taş; bedenini, aklını ve kalbini de ona siper yapmış tüm tribün emekçileri... Eğer “aşkın emek istediği” noktadan geri düşersek, her an bizden sorulacak bir hesabınız var demektir; bu da size sözümüz olsun. Her nereden bizi izliyorsanız... * Vefa : Başkalaştırır, güzelleştirir, en cok bize yakışır... Beşiktaşımızı “başka” kılmış her ne varsa, her kim varsa, onları unuttuğumuz an, sıradanlaşmaya atılmış bir adımdan başka bir şey değildir...Sözümüzdür: Unutan, unutturandan beter olsun... * Armanın olduğu her yer : Bir şehir efsanesi değildir, öyle kalamaz... Eğer o formada Beşiktaş arması varsa, alkışlardan patlamaya hazır eller, kısılmaya aday sesler vardır, olacaktır...”Piyasası, ekonomisi” ne kadar zayıf bir faaliyet olursa olsun... Her maç sonunda tribüne atacak bir forması olmayan bir Beşiktaş oyuncusundan, bizim “siyaaaah...”a verilecek “beyaaaaz” cevabı, bize haftalarca yeter...Hayat siyah-beyaz işte; yalan mı? *Özkaynak : Bizim göbek adımız...Bilmeyen ya da unutan; okusun, dinlesin, öğrensin gelsin ; o zamana kadar görüşmeyelim... Bir menajer bir menajere, bir medya patronu bir medya patronuna, bir yönetici(!) bir yöneticiye “Gel beraber, şu oyuncu piyasasının...” derken, Beşiktaş’ın çocukları, Beşiktaşlılığı yaşayarak; aynı ruhla, aynı terbiye ile Beşiktaş ailesinden birer evlat olarak yetiştikçe, kalbimizdeki yerleri başka olacaktır. Bir başka seveceğiz onları...Ayrı bir sakınacak, ayrı bir kollayacağız;yeter ki bunun ayırdında olsun, kıymetini bilsinler... ”Özkaynak, Beşiktaş’ın geleneğidir” diyen büyüklerimizden henüz hiç bir şey dinlememiş, okumamış olan, neler kaçırdığını bir bilse...İşte bu açığı kapatmak için, zihnimizde hep bir şeyler kıpırdanacak... * Ezber bozmak : Hem kendimizin hem de bu “alem”in ezberine çomak sokmak... Küçüklüğümüzden beri bizi kemirip bitiren bu ezber dünyasının kabusu olmak, en çok Beşiktaşlıya yaraşmaz mı sanki ? Köşeleri tutanların “doğru”ları kendilerinin olsun...Her fırsatta, ilgisiz konulardan bile bir “ Beşiktaşlı sorunsalı” çıkarmaya çalışanların yaralarını daha derinleştirmek de boynumuzun borcu olsun... Bu da Halkın Takımı Beşiktaş’ın evlatlarının, “suyun başını tutmuşlara” selamı olsun: “sen biliyon 1-2 ben biliyom 12” * İyi insan olmadan iyi Beşiktaşlı olunmaz : İşine gelmeyen forma değiştirsin... “Beşiktaşlı olmak” ileri doğru 1 adım ise, bunun gereğinden kaçmak geriye doğru 2 adım götürür, ki o yolun sonu fenadır...Erdemlerden bir barikat örmüş bu gelenek; dileriz ki, oradan taş eksiltenin beli doğrulmasın...Kardeşlikten, dayanışmadan, ortak ruhtan, adalet savunuculuğundan, tevazudan, dürüstlükten ısrarla geri duran kişiden Beşiktaş’ a gelecek fayda yalandır, suya yazılan yazıdır... Biz, kalbimizde yüz yılı devirmiş yazılarla yaşayan Beşiktaşlılar, o sulardan uzak durmadıkça, kalbimizdeki o yazıların sahiplerine verilecek hesap var demektir. * “Sevinmek için sevmeyen”in zafer tutkusu da bir başka olur... Şeref’în ile Hakkı’n ile zirvelere çırpılan kanatlara rüzgar olsun diye: Bir nefes de bizden Kartalım, bir ömür de bizden... Zafer tutkumuzu ölümsüz kılan ne ki?...Zirvelerde tek başına salınmak için ne ateşler yanar Beşiktaşlının kalbinde, bilmeyen mi var ? Kalbimizin en şahane yerini ayırmışız artık bu tutku için...Ancak zafer, kimi zaman şampiyonluk, kimi zaman göklere kalkan bir kupa iken, kimi zaman bu tutkunun nasıl eşsiz olduğunu da göstermektir bizim için... Zoru ve hayalkırıklığını yaşarken, yani “sevinemez” iken, nasıl da güçlenir bu sevda!...Sevdiğine sahip çıkmak, onu sakınmak, onu kollamak, nasıl da güçlendirir bu sevdayı, bir de bize sorun!... Böyle gördük, böyle öğrendik, böyle sevdik; bilerek, isteyerek...” Nereden ve ne nasıl gelirse gelsin...” Bu, zafer tutkumuzu eşsiz kılan şeydir... *Hayatta Beşiktaş : Hayattır Beşiktaş...Hayat da Beşiktaş...Hayat gibi Beşiktaş... Selam olsun Hacı Baba’ya : Nasıl yazılırsa yazılsın, fark etmez güzel abimiz; sen ne dediysen, o...Hayat kadar güzel işte Beşiktaş...Beşiktaş kadar güzel işte hayat... *Optik Başkan : “Bizlere oğrettiğin kavga büyüyor omuzlarımızda...” Her nereden izliyorsan, ve her ne zaman soracaksan, veremeyeceğimiz hesap olmasın diye... Gönlümüz, vicdanımız her an rahat olsun diye bunca çabamız... *”Son Barikat”ın adı : Barikatta inanç, dayanışma ve savasçılık ruhu, ardında Beşiktaş... Bazen sözler yetersizdir ; yaşarsın, yaşatırsın... Son Barikat Beşiktaş Forza Çarş1 |
|
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
ben, beşiktaş, beşiktaş aşkı, beşiktaş'tan başka, beşiktaşk, engel tanımıyor, takım tutmam, yiğithan |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|