![]() |
#1 |
![]() ![]()
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Unutma! Nerede olursan ol, küfrün ve cehlin ta temelini çürüteceksin. Bir gün Kur’an etrafındaki surların yıkıldığını görürsen hemen kemiklerini taş, etlerin harç , kanında su edeceksin. Etrafına ilimden, irfandan, faziletten, ahlaktan, kaleler dikeceksin , kaleler fedai olacaksın. İslam yoluna giren bilir ki bu yol kıldan ince kılıçtan keskindir. Her kişinin değil, er kişinin yoludur. |
|
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Gençlik
Sizdeki gençlik katiyen gidecek. Eğer siz daire-i meşruada kalmazsanız, o gençlik zayi olup başınıza hem dünyada, hem kabirde, hem ahirette kendi lezzetinden çok ziyade belalar ve elemler getirecek. Eğer terbiye-i İslamiye ile o gençlik nimetine karşı bir şükür olarak iffet ve namusluluk ve taatte sarf etseniz, o gençlik manen baki kalacak ve edebi bir gençlik kazanmasına vesile olacak. Dünyada gençliğe muhabbet, yani ibadette gençlik kuvvetini sarf etmenin neticesi: dar-ı saadette edebi bir gençliktir. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Adanmış bir ruhun dillendirilmesine vesile olanlardan Hakk c.c. Razı Olsun.
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() sevmek..
Muhabbet, su kâinatin bir sebeb-i vücududur. Hem su kâinatin râbitasidir. Hem su kâinatin nurudur, hem hayatidir. Insan, kâinatin en câmi' bir meyvesi oldugu için, kâinati istilâ edecek bir muhabbet o meyvenin çekirdegi olan kalbine dercedilmistir. Iste söyle nihayetsiz bir muhabbete lâyik olacak, nihayetsiz bir Kemâl sahibi olabilir. Iste ey nefis ve ey arkadas! Insanin havfe(korkuya) ve muhabbete(sevmeye) âlet olacak iki cihaz, fitratinda dercolunmustur. Alâküllihal o muhabbet ve havf, ya halka(insanlara) veya Hâlik'a müteveccih olacak. Halbuki halktan havf ise, elîm bir beliyyedir. Halka muhabbet dahi, belali bir musibettir. Çünki: Sen öylelerden korkarsin ki, sana merhamet etmez veya senin istirhamini kabûl etmez. Su halde havf, elîm bir beladir. Muhabbet ise, sevdigin sey, ya seni tanimaz, Allah'a ismarladik demeyip gider. -Gençligin ve malin gibi.- Ya muhabbetin için seni tahkir eder. Görmüyor musun ki, mecâzî asklarda yüzde doksandokuzu, masukundan sikâyet eder. Çünki: Samed âyinesi olan bâtin-i kalb(kalbin içi) ile sanem-misâl(put gibi) dünyevî mahbublara(sevgililere) perestis etmek, o mahbûblarin nazarinda sakildir(asagidir) ve istiskal eder, reddeder. Zira fitrat, fitrî ve lâyik olmayan seyi reddeder, atar. (Sehvânî sevmekler, bahsimizden hariçtir.) Demek sevdigin seyler ya seni tanimiyor, ya seni tahkir ediyor, ya sana refakat etmiyor. Senin ragmina müfarakat ediyor. Mâdem öyledir; bu havf ve muhabbeti, öyle birisine tevcih et ki, senin havfin lezzetli bir tezellül olsun. Muhabbetin, zilletsiz bir saadet olsun (yirmidördüncü söz, besinci dal) |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() Ya doğru konuşmalı, ya sükût etmeli Ey bu Cami-i Emevideki kardeşlerim! Ve kırk-elli sene sonra âlem-i İslâm mescid-i kebîrindeki dört yüz milyon ehl-i iman olan ihvanımız! Necat yalnız sıdkla, doğrulukla olur. Urvetü'l-vuska sıdktır. Yani, en muhkem ve onunla bağlanacak zincir, doğruluktur. Amma maslahat için kizb ise, zaman onu neshetmiş. Maslahat ve zaruret için bazı âlim "muvakkat" fetvâsı vermişler. Bu zamanda o fetvâ verilmez. Çünkü, o kadar su-i istimal edilmiş ki, yüz zararı içinde bir menfaati olabilir. Onun için hüküm maslahata bina edilmez. Meselâ seferde namazı kasretmenin sebebi, meşakkattir. Fakat illet olamaz. Çünkü muayyen bir haddi yok; su-i istimale düşebilir. Belki illet, yalnız sefer olabilir. Aynen öyle de, maslahat dahi yalan söylemeye illet olamaz. Çünkü muayyen bir haddi yok; su-i istimale müsait bir bataklıktır. Hükm-ü fetvâ ona bina edilmez. Öyleyse, "Ya doğru, ya sükût." Yani, yol ikidir, üç değildir. Ya doğru, ya yalan, ya sükût değildir. İşte şimdi beşerin ortadaki dehşetli yalancılığıyla ve tezviratlarıyla emniyet-i umumiyenin ve rû-yi zemin âsâyişlerinin zîr ü zeber olması, kizble ve maslahatın su-i istimâliyle olmasından, elbette o üçüncü yolu kapatmaya beşer mecbur ediyor ve kat'î emir veriyor. Yoksa, bu yarım asırda gördükleri umumî harpler ve dehşetli inkılâplar ve sukutlar ve tahribatlar, başlarına bir kıyameti koparacak. Evet, her söylediğin doğru olmalı; fakat her doğruyu söylemek doğru değil. Bazan zarar verse sükût etmek... Yoksa yalana hiç fetva yok. Her söylediğin hak olmalı; fakat her hakkı söylemeye senin hakkın yok. Çünkü hâlis olmazsa su-i tesir eder, hak, haksızlıkta sarf olur. Hutbe-i Şamiye | 55 |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|