06-21-2008, 20:05 | #1 |
Mayıs 2008 Hak İhlalleri Raporu
Özgür-Der Mayıs 2008 Hak İhlalleri Raporu
Her ay periyodik olarak insan hakları raporu hazırlayan Özgür-Der Diyarbakır Şubesi, böylelikle topluma ve çağa tanıklığını sürdürüyor. Mayıs 2008 Hak İhlalleri Raporu yine hayli kabarık… MAYIS 2008 HAK İHLALLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU Özgür-Der Diyarbakır Şubesi olarak topluma ve çağa tanıklığımız sürüyor. Her ay periyodik olarak hazırladığımız aylık insan hakları raporunu kamuoyuyla paylaşıyoruz. Giriş TC tarihinde neredeyse yılın her ayı, yapılan darbe ve yayınlanan muhtıralarla anılır. Mayıs ayı da bu aylardan biri; 27 Mayıs, TC'nin ilk ihtilali olarak tarihe geçti. Bu darbenin üzerinden 47 yıl geçti. Ancak, 27 Mayıs'ın ruhu orduda, yargıda, bazı parti ve basın yayın organlarının zihni alt yapılarında hala yaşamaya devam ediyor. 27 Mayıs, laik-Kemalist ideoloji nin temel dayanaklarını sisteme daha iyi bir şekilde dikme girişimiydi. Bu teşebbüse girişildiği günden beri hiçbir şey normal gitmiyor, devamlı olarak "olağanüstü hal" yaşıyoruz. Bu dönemde edindikleri imtiyazları kaybetmek istemeyen askeri ve yargı bürokrasisi ardarda muhtıralar yayınlıyorlar. Askerin "laik-Kemalist cumhuriyeti koruma ve kollama" görevini, yargıya devrettiği görülüyor. 22 Temmuz seçimlerinden sonra oligarşi, askeri bürokrasi yerine yoğun bir şekilde devreye yargı oligarklarını sokmuş durumda. Yargıtay Başkanlar Kurulu, Ak Parti hakkındaki "kapatma davasına tepkileri" ve "Ak Parti'nin yeni anayasa çalışmaları"na tahammülsüzlüğünü 21 Mayıs'ta yayınladığı sert bir bildiriyle ortaya koydu. Ardından Danıştay Başkanlar Kurulu da benzer bir bildiri yayınlayarak Yargıtay'ın muhtırasına destek verdi. 1 Mayıs için Taksim´de kutlama ısrarına Hükümet ve İstanbul Valiliği tarafından verilen olumsuz yanıtın ardından sendikalar, Taksim'e yürüme kararı aldı. Bunun üzerine, kolluk kuvvetleri bir gün öncesinden hazırlıklara başladı ve sabah 06:30'dan itibaren Şişli'de, Osmanbey'de, Pangaltı'da, Nişantaşı'nda, Okmeydanı'nda, Dolapdere'de ve Kurtuluş'ta savaş görüntülerini andıran olaylar yaşandı. Çıkan olaylar sırasında onlarca kişi yaralanırken yüzlerce kişide gözaltına alındı. Türk Silahlı Kuvvetleri'nde zorunlu olarak görev yapan askerlerin, şüpheli bir şekilde ölüm ve intihar vakalarına her ay yeni halkalar ekleniyor. Bölge'de havadan ve karadan operasyonlarını yoğunlaştıran TSK'de, bu ay içerisinde 3 şüpheli ölümvakası yaşandı. Ölümlerden ilki Batman'ın Sason ilçesine bağlı Acar Jandarma Karakolu'nda, ikincisi İstanbul'da 1. Zırhlı Tugay Komutanlığında yaşanırken, üçüncüsü ise bir erin Erzurum'daki birliğinden terhis olduktan beş saat sonra intihar etmesi oldu. Başta Şemdinli'nin "iyi çocukları" ve Hrant Dink'in katil zanlısının "ağabeyleri" olmak üzere bir çok gerçek suçlu ellerini kollarını sallayarak dolaşırken, düşüncelerini ifade eden insanlar ise cezalandırılmaya devam ediliyor. 8 Ocak 2005 tarihinde Konya'da düzenlenen "Tarih Boyu Tevhid Mücadelesi" konulu konferansta yaptığı konuşmada, "devletin güvenlik güçlerini tahkir ettiği" gerekçesiyle Nureddin Şirin TCK'nın 301. maddesine göre, Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 5 ay hapis cezasına çarptırıldı. Cüppeli e-Muhtıralar! Türkiye'de asker-sivil bürokrasisi seçilmişlere muhtıra vermeyi adeta gelenek haline getirdi. Daha çok halkın İslami değerlerini hedef alan bu gelenek, bu ay Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun bildirisi ve Danıştay Başkanlar Kurulu'nun bu bildiriye destek açıklamasıyla sürdü. Cüppeli e-muhtıra! Olarak karşımıza çıkan bildiri, zamanlamasından diline, şeklinden içeriğine kadar yoğun hukuk ihlalleri içeriyor. "Cumhuriyetin temel niteliklerinin tartışmalara ve yeni tanımlamalara konu edilmesinden" şikâyet ile başlayan Yargıtay bildirisi, daha önceleri yayımlanan askeri e-muhtıralarda kullanılan dili anımsattı. Bu giriş cümlesi dahi, yargının seçilmişler şahsında toplumu terbiye etme ve sindirme nöbetini askeri oligarşiyle beraber yürüttüğünü gösteriyor. Başörtüsü yasağını yüksekokullarda kaldırmaya yönelik Anayasanın 10. Ve 42. Madde değişiklikleri, hükümetin yapması beklenen yargı reformu ve Ak Parti kapatma davasının olduğu bir zamanda bildirinin yayımlanması süreci baltalamaya yönelik bir adım olarak algılandı. Bildiride, " …Toplumun yoğun ve isabetli refleksi, anılan taslağın yasalaştırılması girişiminde duraksama yaratmış; ancak, Anayasanın 10. ve 42. maddeleriyle ilgili değişiklik, engellenemeyen bir hızla yasalaştırılmıştır." denilerek "toplumun refleksi"nden bahsedilmekte ancak, toplumun büyük ekseriyetinin başörtünün sınırsız özgürlüğünün "isabetli refleksi" açıkça hedef alınmaktadır. Bildiride dikkat çeken hususlardan biride "halk" ifadesidir. Bu ifade ile de "halk" açıkça aşağılanmakta, süregelen "demokratik seçimlerin" birer oyundan ve aldatmadan ibaret olduğu gösteilmektedir. "Halka rağmen halk için" anlayışının bir tekrarı olarak karşımıza çıkan "dilediği her şeyi yapabilme yetkisini halktan aldığı gibi şaşırtıcı bir inançla, Yargıyı ve mensuplarını halka şikayet ederek, hedef göstererek, hatta yabancı kişi ve kuruluşların yardım ve katkılarını sağlayarak, Türk yargısını etkileme niyet ve gayretine girmek suretiyle, açılan kapatma davasında lehe sonuç alma heves ve yöntemleri sıklıkla denenir olmuştur." gibi ifadeler, tek parti iktidarını yargı eli ile pekiştirme teşebbüsüdür. 1 Mayıs Kutlamalarında Devlet Şiddeti Bu yılki 1 Mayıs kutlamalarında Ak Parti iktidarının anlamsız yasağı yüzünden yine olaylar çıktı. Sendikaların 1 Mayıs'ın Taksim'de kutlanmasında diretmesi ve Ak Parti iktidarının buna izin vermemesi yüzünden özellikle İstanbul savaş alanına döndü. 1 Mayıs'ı Taksim'de kutlama konusunda uzlaşılamaması sonucunda sendikalar, Taksim'e yürüme kararı aldı. Bunun üzerine, kolluk kuvvetleri günün erken saatinden itibaren İstanbul'u adeta tatbikat alanına çevirdi. Binlerce kolluk kuvveti meydanı doldurdu. Olağanüstü güvenlik önlemleri nedeniyle hayat felç oldu. Vapur seferleri iptal edildi. Taksim'e çıkan bütün yollar trafiğe kapatıldı ve insanlar yollarda perişan edildi. Şişli'de, Osmanbey'de, Pangaltı'da, Nişantaşı'nda, Okmeydanı'nda, Dolapdere'de ve Kurtuluş'ta olaylar çıktı. Kolluk; bu olaylar sırasında biber gazı, gaz bombası, tazyikli ve boyalı su kullandı. Olaylarda 2 Mayıs ve devam eden günlerde ana haber bültenlerinde devlet güçlerinin İstiklal Caddesinde bir turist grubunu coplarken, Şişli'de kafede oturan birini coplarken ve yere düşen bir kadın göstericinin kafasına tekme ve copla vururken görüntüleri yayınlandı. Şişli Etfal Hastanesine gaz bombalarının atıldığı veya yanlışlıkla düşürüldüğü görüldü. Yine Şişli Etfal Hastanesi hemşirelerinden biri polis tarafından tartaklandı. Okmeydanı'nda Burhan Gül isimli 19 yaşında bir genç, başından plastik mermiyle vurularak yaralandı. Ayrıca Ankara'da Sıhhiye Meydanı'nda yapılan kutlamalarda da olaylar çıktı ve kolluk; göstericilere gaz bombalarıyla müdahale etti. Toplanma ve protesto dahil gösteri yürüyüşü yapma hakkı, temel insan haklarından biri olarak Anayasa tarafından da kabul edilir. Taksim meydanı şölenlere, şenliklere, polis günü kutlamalarına, pop konserlerine, her türlü ahlaksızlık ve saçmalığın yaşandığı yılbaşı kutlamalarına açıkken, muhalif oluşumların, talep ve tepkilerini ortaya koymalarına kapatılması gösteri ve yürüyüş hakkının ihlali olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu hakkın kullanılmak istenmesine karşı kolluğun (güvenlik güçleri) aşırı ve orantısız güç kullandığı gözleniyor. Devlet güçlerinin, topluluğa karşı biber gazı, gaz bombası, tazyikli ve boyalı su kullanarak olayların başlamasına zemin hazırladığı aşikar. Yoldan geçen masum insanların, hatta hastanede yatan hasta ve yakınlarının dahi şiddete maruz kalması; olayların vehametini ortaya koyuyor. İnsanların gösteri ve yürüyüş hakkına devlet güçlerinin bu şekilde müdahalede bulunması kabul edilemez.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|