AK Gençliğin Buluşma Noktası
Forum Köşe Yazarlığı Ak Parti Forum Köşe Yazarları buraya.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 06-27-2008, 11:06   #1
Kullanıcı Adı
alperen
Standart SİVİL İNİSİYATİFİ ÜSTLENMİŞ İKTİDARDAN HADİM DEVLET’E
SİVİL İNİSİYATİFİ ÜSTLENMİŞ İKTİDARDAN HADİM DEVLET’E
ALPEREN GÜRBÜZER

Ülkemiz, çok hızlı bir süreçten geçiyor. Bu sürecin birçok sancıları beraberinde taşıdığı da muhakkak. Bütün bu sancıların gücünü halkdan alan sivil katılımcı ve sivil iktidar anlayışı ile çözüleceği inancındayız.
Aynı zamanda çok karmaşık bir süreç içindeyiz. Yaşadığımız kör düğüm bir ömür törpüsü sanki, Üzerimizde oynan oyunları doğru değerlendirip ya da görmezlikten gelen çok kişi var hala aramızda, Allah korusun hepimiz dipsiz kuyuya düşersek hapı yutarız inanın çıkamayız da. Bu kördüğümü çözecek sivil toplum, sivil katılım ve sivil inisiyatif gibi unsurları ile mecz olmuş ‘sivil iktidar’ hal yoluna koyabilir ancak. Klasik devlet modeli ile meselelerin üstesinden gelinemez. Çünkü önümüzde globalleşen bir dünya söz konusu. O halde hızla globalleşen dünyada ülkemizi hak ettiği yerlere getirecek bir sivil iktidara ihtiyacımız olduğu gibi bulunduğumuz coğrafyamızdan şahsiyetli dış politikalarla bizi ötelere taşıyacak diplomasi atağına da ihtiyacımız var. Aksi takdirde daha da küçülen, dış dünyaya kapalı, sürekli iç ve dış olayların etkisiyle didişen bir Türkiye olmaya mahkûm kalırız. O halde Lider bir Türkiye için yapmamız gereken sivil örgütlenmeyi tabandan tavana yayacak bir mekanizma ağını biçimlendirerek yola koyulmak olmalıdır.
Jeopolitik alandan jeo-ekonomik alana geçiş sürecinde, güçlü bir sivil iktidar ağına ihtiyaç var. Jeo-ekonomik alan çok geniş bir alan çünkü. Uluslararası rekabetin mali sermayeyle ölçüldüğü, ekonomik gücün uluslararası pazarlardaki konumuna göre belirlendiği bir sahadır bu alan. Bilindiği gibi Gümrük Birliği olayı, Türkiye’yi ister istemez jeopolitik sahadan jeo-ekonomik alana itmiştir. O halde sivil inisiyatif üstlenmiş iktidar, projelerini ekonomik bütünleşmelerin yaşadığı ve pazarların büyüdüğü dünyamızın şartlarına göre ayarlamalı. Artık devletimizin sınırlarını coğrafi faktörlerden ziyade, ekonomik ilişkiler belirliyor. Milletlerarası ekonomik ilişkilerimizde geldiğimiz nokta, bizim güçlü bir devlet olup olmadığımızın göstergesi oluyor. Uluslararası piyasalarda kredi notumuzun düşüp düşmediğini belirleyen tutarlı bir göstergelere sahip olmak istiyorsak önce içte tutarlı politikalar izleyip sonrada bir sivil iktidar ruhu ile milletlerarası ekonomik alanda hükmü geçecek müreffeh bir toplum oluşturmak gerekiyor. Zira bizim Sivil ve katılımcı anlayışa sahip iktidardan anladığımız; toplumun refah seviyesini dünya standartları seviyesine çekecek iradeyi sergileyecek güce sahip muktedir iktidardır.
Ekonomik rekabetin yaşandığı, mali sermayelerin hızlandığı global pazarların birlikte büyüdüğü alanlar çatışmaların ve terörizmin azaldığı yerlerdir. Çünkü ekonomisini dünya rekabetine göre ayarlamış ülkelerde sosyal tabanlı militanlaşma eğilimleri yok denecek kadar azdır.
Ülkemiz, jeoekonomik sahalara sıçradıkça bir takım menfaat odakları, zinde güçler bu gelişen süreci durdurmak için cinayetler işleyip terör hadiseleri tertipleyebilmektedirler. Zaten içinde bulunduğumuz sancıların temelinde yaşadığımız süreci tersine işletmek isteyenlerin engellemelerinden kaynaklandığını bilmeyen yok gibi.
Toplumdan uzak ve dışa kapanık devlet, hantal devlet diye tarif edilir hep. Dünya ile bütünleşme derken, tabi ki kimliğimizi inkâr etmek manasına değildir, bilakis ‘hadim devlet’ anlayışı ile hareket etmek demektir. Türkiye, güçlü bir devlet olmak istiyorsa toplumun fonksiyonel değerleri ile süslenerek uluslararası finans ve dış ticaret rekabetinde yer almalıdır. Devamlı tekleyen ya da dünya gerçeklerini ıskalayan bir devlet değil, sürekli ekonomik, ticaret ve finansman açığını kapatan, üreten, çağ atlatan devlet bizim kabulümüzdür. Çünkü genlerimizde mevcut olan gelişmecilik ruhu buna zorluyor bizi, üstelik ufukta başka çıkış yolu da gözükmüyor.
Yine de hadim devlet ve sivil inisiyatif üstlenmiş iktidar yapılanmanın işaretlerinin görülmesi ümidimizi tazeliyor. Halkının hizmetine koşan devlet, ancak topluma ayna olabilecek enformasyon müesseselerinin sağlıklı işlemesiyle ayakta durabilir. Türkiye dünya coğrafyasında konumu itibariyle büyük bir güç, ama gücümüzün farkında değiliz. Yıllardır Sivil inisiyatif üstlenmiş iktidarlar işbaşına gelmediğinden dolayıdır ki mali sermayeye sahip olamamışız. Sivil iktidar anlayışı geliştikçe mali sermayenin oluşacağı muhakkak, bu noktada henüz ümidimizi yitirmiş sayılmayız. Bazı çevreler sivil inisiyatif üstlenmiş iktidarın gelmesiyle birlikte küresel boyutta mali sermaye girişimlerinden rahatsız olacaklardır elbette. Oysa yeterli mali sermayenin eşiğine geldiğimizde, ya da kişi başına milli gelir seviyemiz onbin dolarları bulduğunda hadim devlet bilincine daha da erişmiş olacağız. Anlaşılan odur ki, bölgesel gücümüzün yanı sıra yeterli mali sermayeyi yerli yerinde kullanabilecek sivil inisiyatif mekanizmaları üstlenmiş iktidarlarla ancak ‘güçlü bir devlet’ gerçekleştirebiliriz. Türkiye, hızla bu süreci işletmeli ki rahat nefes alabile. Şayet bölgemizde lider devlet olmak istiyorsak... Maalesef daha henüz tamamıyla sivil inisiyatif üstlenmiş iktidar yapılanması gerçekleşemediğimizden dolayı, coğrafyamızda cereyan eden olayları çözmekte zorlanıyoruz. Bürokratik engeller sivil inisiyatif ruhunu törpülüyor habire. Fakat hadim devlet ve halkı ile bütünleşmiş iktidar gerçekleştiğinde, kendi enformasyon mekanizmalarını kurup, özlenen güveni ve refahı vereceğine inancımız tam bu yüzden.

Yıllardır sivil inisiyatif üstlenmiş iktidar yapımız olmadığından, devlet sürekli bir takım gerçekleri toplumuna açıklıyamıyordu. Yani devletin emrinde olan tüm enformasyon mekanizmalarını rahatlıkla manipüle edilebiliyorlardı. Bu tür uygulamaları Osmanlı da ‘’Hikmet-i hükümet’’ mucibince yapıyordu ama, sonuçta devlet-i aliye tebaasına güven verebiliyordu. Osmanlı’nın kendi yaşadığı şartları göz önüne alındığında yaptığı doğruydu tabiî ki. Çünkü toplumun bütün unsurlarıyla barışıklığı sağlamış devlet vardı ortada. Türkiye Osmanlı’dan miras kalan hikmet-i hükümet çizgisini aldı almasına da, fakat Osmanlıdan tek farkı halk devletine tam olarak güvenememiş durumda, sadece halk şimdilik olup bitenleri sessizlikle izlemekle yetiniyor.
Deniliyor ki devletin kendi emniyeti için bazı gerçekleri gizli tutması gerekiyor, buna itirazımız yok, zaten bütün dünyada bu böyledir. Yasakçı bir ortamda komplo-teorilerinin gırla gitmesi de gayet tabiidir, buda doğru bir tespit. Ancak mesele şurada düğümlüdür; toplum hergeçen gün devletin tepesinde bulunan devlet erkânına güvenini yitiriyor. Bu yüzden güvensizlik sendromuna itilmiş toplum, ister istemez özgürlük adına devletten açıklık ve şeffaflık istiyor
Demek ki devlet boşluğu, hükümet krizi, siyasi iktidarsızlık gibi bir takım sancıların özünde hep daha henüz muktedir iktidarın gerçekleşemeyişinden kaynaklanıyormuş meğer. Zira Siyaset biliminde, devletin kendi iyiliği için açık olmamasına ‘’Raisan d’Etat’’ denir. Osmanlı’da bu kavramın tam karşılığı olmasa da, yukarda da ifade ettiğimiz gibi, bu kavrama ‘’Hikmet-i hükümet’’ denilirdi.
Bizim bugün sıkça söylediğimiz sivil inisiyatifi üstlenmiş iktidar anlayışını, devleti aliyye’nin kendi çağı içinde uyguladığı siyasetin bir değişik benzer örneğini, bugün de çağımızın şeffaflık anlayışı çerçevesinde hikmet-i hükümet çerçevesinde ele almakta fayda var. Hikmetimizi, kerameti kendinde menkul anlayışında değil, geniş ufuklulukta aramalı, yani hikmeti hükümetimiz, sivil toplum unsurlarının katılımı ve refah seviyesinde yaşanılır ortamın doğması tarzında gerçekleşmeli. Osmanlı, yüzyıllarca Hikmet-i hükümet prensibini hiç kimsenin diline, dinine, mezhebine ırkına müdahale etmeden hoşgörüyü esas alan bir siyaset uyguladığı için üç kıtada adalet mümessili başarılı cihangir bir devlet olabilmişlerdi.
Yaşadığımız dünyada, Asya, Avrupa ve Amerika’nın paylaştığı mali sermaye üçleminden birini tercih etmiş durumdayız. Bu üç grubun mali sermayeleri rekabet halinin yanısıra nerdeyse birbiri içine girmiş durumda. İşte bu uluslararası mali sermayede güçlü bir devlet yapılanmasını gerçekleştirecek, aynı zamanda halkının güvenini kazanmış gerçek manada Hikmet-i hükümet hüviyetini kazanmış iktidarın varlığını ortaya koymalı. Aksi takdirde dünyaya kapalı vizyonsuz bir devlet görünümü olmaktan kurtulamayız.
Bütün problemlerin üstesinden gelecek muktedir iktidar ve katılımcı devlet yapısını, vakit kaybetmeden pratiğe geçirmeli. Bakın ABD süper devlet olma özelliği ile en ufak terör hareketine karşı hemen güvenlik mekanizmalarına işlerlik kazandırabiliyor ve zaman zaman başarılı olabiliyorlarda. Süper devlet olmanın verdiği hava ile ABD için dış baskı gibi ayıplamalar söz konusu değildir ve olamaz da. Çünkü hem ekonomik olarak üstün hem de iç ve dış mekanizmalarını her daim işletir durumdalar. Türkiye demokratikleşme yolunda daha henüz mali sermayesini yeterli seviyelere getiremediği için, gerek insan hakları adına gerekse özgürlükler adına vs. hem içerden hem de dışardan şamaroğlanı muamelesi görüyor, bu konuda uluslararası arenada devamlı kınanıyoruz. Nitekim bir takım güzel kavramlar ve sloganlar ülkemize koz olarak kullanılabilmekte de. Oysa bir zamanlar insan haklarını dünyaya biz göstermişiz. Şimdi ise her şey ters-yüz olmuş, bize öğretiyorlar. Fakat bu tür dayatmaları Suriye ve Irak’a uygulayamazsınız. Çünkü oralarda otoriter rejim söz konusudur. Demek ki demokratikleşme sürecinde, tam anlamıyla muktedirliği yakalamış iktidarlar olmadığından dolayı iki arada bir derede sürekli çırpınıp duruyoruz. O halde bize ait hikmet-i hükümet siyasetimizi uygulayacak iradeyi içerdeki sivil toplum unsurları ile barışıklığı sağlamış ve aynı zamanda Ankara’nın derin koridorlarında oynanan oyunlara yem olmayacak azim ve kararlılığına sahip ‘durmak yok, yola devam’ diyebilecek iktidarları işbaşına getirmekle gerçekleştirebiliriz. Ancak bu anlayışa sahip iktidarlarla komplo-teoriler ağından kurtulabiliriz diye düşünüyoruz.

 

alperen isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 10-31-2008, 21:01   #2
Kullanıcı Adı
alperen
Standart
yorum yokmu
alperen isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-23-2010, 15:46   #3
Kullanıcı Adı
alperen
Standart
elbetteki tercihimiz hadim devlet ilkesidir.
alperen isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi