![]() |
#1 |
![]() Kur'ani Kerim'de UFO'larla temastan söz ediliyor mu? Bu ilahi metinde, günümüzün en ilginç sorunlarindan biri olan UFO ile ilgili mesajlara yer verilmis miydi? Genelde Kur'an etrafinda yapilan çalismalarla buna hemen 'evet' demek mümkün degil... Kur'an'da bizden baska varliklarin mevcudiyeti söz konusudur ama bizim 'uzaylilar' diye tanimladigimiz, metabolizmalari bizimkine benzer yaratiklarin varligindan açikça söz eden ayetler var midir? "Uzayda canlilar var mi?" diye bir din adamina veya Kur'an yorumcusuna bir soru yöneltseniz alacaginiz cevap hemen 'evet' olacaktir... Çünkü Kur'ani Kerim, insanlardan baska, en az dört türden bahsediyor. Bunlar melek, cin, seytan ve ruhanilerdir. Kur'an'a göre bütün bu türler bizim dünyamizin da içinde yer aldigi evrende yasiyorlar. Ve hatta bizim mekanlanmizi bizimle paylasiyorlar. Ancak, yapilan izahlar Isiginda, bu türlerle bizim metabolizmamiz arasinda bir benzerlik kurmak mümkün degildir. Bununla birlikte, bu soyut varliklarin hemen hepsinin 'temessül' yani baska bir form içinde görünebilme yetenekleri vardir. ![]() Bizim aradigimiz, metabolizma bakimindan bize tam olarak benzemese bile bize yakin olan formlardir. Peki kutsal kitabimizda, böyle bir varliktan söz ediliyor mu? Bunun cevabi süphesiz "evettir. Kur'ani Kerim bu türlerin disinda bir de "Dabbe" den söz eder. Dabbe kelimesi, daha çok canli, suurlu ve kendi arzusuyla yer degistirip yürüyebilen ve yeme içmeye ihtiyaç duyan varliklari anlatir. Metabolizma açisindan cinden de melekten de Seylan'dan da farklidir. Nitekim bu kelime daha çok hayvanlar ve insanlar gibi beslenmeye ihtiyaç duyan varliklari kapsamina alir. Dabbe'nin tariflerini de yine Kur'an'da bulabiliyoruz. Evrende yalniz varolmak için yaratilmadik. Çok eski bazi rivayetlerde, insan neslinden önce Nesnas denilen bir türün, yeryüzünde yasadigi, o dönemde, yeryüzünün gerçek sahipleri olan bu varliklarin, ayni zamanda 'hilafet' yani bugün insanin üstlenmis oldugu Tanri'ya muhatap olma vasfi makaminda bulunduklari belirtiliyor. Fakat bu tür,zaman içinde istikametini kaybettigi için toptan imha edilmisler ve onlarin yerine cin taifesi atanmistir. Sonunda Allah, meleklere ve diger muhatap varliklara, insan diye bir varlik yaratacagini ve onlari yeryüzüne gönderecegini deklare edince, Kur'an'in yalin ifadesiyle 'cin', 'melek' ve "'seytan diye anilan türler, insan türünün evrendeki dengeyi bozacagini ve uzun savaslarla birbirlerini yok edeceKlerini belirterek itiraz ettiler. (Bakara Suresi) Ama Allah onlara, 'sizin bttmediklerinizi de biliyorum' diyerek insani yaratti ve dünyaya 'halife' tayin etti. Üstelik 'melek' dahil bütün varliklari, Adem'e secde etmeye çagirdi. Bu, bir tür, üstün varligi tayin etme seremonisiydi. Seytan bu çagriya uymadi ve insan türüyle her alanda savasacagini dile getirdi. Kur'an'da genis genis anlatilan bu 'gaybi' hadise, aslinda ayni zamanda, insan türünün evrendeki mücadelesinde baska varliklarla da hesaplasmak zorunda kafacaginm açik bir kanitiydi. Demek insan, sadece kenaisine 'müsahhar' edildigi emrine verildigi belirtilen tabiata hükmetme mücadelesiyle kalmayacak, kendi varligini korumak icin, üstün formda yaratilmis varliklarla da mücadele etmek zorunda kalacak... Kur'an'in açik ifadelerinden anladigimiz, bu mücadelenin cin ve seytan taifesiyle verilecegi yolundadir. Üstelik bu her iki türle yaptigi mücadele 'enfüsi' (içsel) bir mücadeledir. Yani liyakat ve kimlik mücadelesi... Oysa Mülk Suresi, açik açik, uzaydan saldiracak bir türden; uzaylilardan söz ediyor. Bunlarin özel kimlikler tasiyan varliklar oldugunu ayet metninde yer alan 'men' sözcügünden anliyoruz. Ayette geçen 'men fi'sSemai' ifadesinde men, kim sorusuna verilen cevaptir. Eger bu ayet gökten basimiza inecek ilahi belalar veya bir yildiz çarpmasi olsaydi, 'men' yerme 'ma' kelimesinin kullanilmasi gerekirdi. Arapça'da 'men' ingilizceöeki 'Who' sözcügünün karsitidir... "Ma* ise that' sözcügünün... Demek ki, uzayda bizimle teke tek karsilastirilacak varliklar vardir ve var olmalidir. Yedi dünya kavrami Simdi biraz da insanin ilk yaradilisindan söz edelim. Bize, Kur'an'da anlatilan sey. Adem'in topraktan yaratilan ilk insan oldugudur. Adem, önce 'cennet'e konmus, burada, bugün eseysiz üreme diyebilecegimiz bir yöntemle ondan bir es Havva yaratilmis ve daha sonra da isledikleri bir hatadan sehvetlerine maglup olup, içinde yasadiklari atmosferi kirletmelerinden dolayi 'asagi' diye nitelenen dünyaya sürülmüstür... Kur'ani üslupla Adem ile Havva'nin, yani ilk atalarimizin hikayesi böyledir. Burada akla söyle bir soru gelir; Adem ile Havva cennette idilerse dünyaya nasil geldiler? Tabii ki hemen Allah'in her seye muktedir oldugunu söyleyeceksiniz. Muhakkak ki Allah her seve muktedirdir. Ama Adem'in cennetten çikarildiktan sonra tabi oldugu kanun, determinist ve sebep sonuç iliskisine dayanan evrensel kanunlardir. Yani kudret yurdu sebep sonuç iliskilerinin geçerli oldugu evren olan cennet'ten çiktiktan sonra sebep sonuç iliskilerinin geçerli oldugu 'hikmet yurdu'na esyanin olusumunda sebep gerekliliginin ortadan kalktigi evrene geçti Burada her seyin bir vasitasi olmaliydi. Dolayisiyla, cennetten çikarildiktan sonraki maceralarim akil yoluyla izah edebilmemiz gerekirdi. Çünkü eger cennet bu dünya üzerindeyse, sürülme nasil gerçeklesmisti? Daha da önemlisi, eger Adem ile Havva atmosferimizin disindaki bir yerden dünyaya gelmislerse, zarar görmeden atmosferi nasil geçtiler. Ve niçin ayri ayri yerlere düstüler... Sonra ayri ayri yere düstükleri halde bulusma noktasini nasil bildiler ve nasil birbirlerini buldular? Ve hangi vasitalarla yön tayini yaptilar? Herhalde Adem ile Havva'nin atmosferi olusmamis bir dünyaya gönderildiklerini iddia etme sansimiz yok. Çünkü Rahman Suresi'nde Cenabi Hak, yerkürenin insanlar için nasil hazirlandigini safha safha anlatir... "Semayi yükseltti ve ona ölçü koydu. Sakin bu ölçüleri bozmayin. Siz de bu dengeleri koruyun ve dengeleri zorlamayin. (Ve sonra) yeri 'Enam' için yasanabilir kildi. Onda meyve ve salkimli hurmalar var. Yaprakli taneler ve hos kokulu meyvelar var. Simdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanliyorsunuz? Ve insani fokurdayan balçiktan yaratti" 'Rahman Suresi,714) Burada kastedilen 'sema' tefsirlerde iki anlamda kullanilir; atmosfer ve gökyüzü. Her ikisi de belli ölçekler ve mizanlar üzerine kuruldu. Bu 'ölçü' kavramiyla hem uzayin ruhunu teskil eden müthis denge kastedilir, hem de atmosferi teskil eden hava küresinde yer alan gazlarin gramajlari kastedilir. Azot, gazlar ve oksijenin dagilim ve miktarlari insanin varligini en iyi sekilde sürdürebilmesi için gerekli miktarlarda tutulmustur. Böylece atmosfer toprak kökenli varliklarin yasamasini saglayacak duruma getirildi. Bu iki a yetin hemen devaminda gelen iki ayet çok ilginç bir ikaz tasimaktadir. Cenab' Hak, insani, 'dengeleri bozmamak' hususunda uyariyor ve ölçüyü elden kaçirmayin" diyor. Çünkü insanin bir özelligi de bozmaktir. Adem ve Havva nereden geldiler? O yüzden, Allah, ancak bugün, yani yaptigimiz ölçüsüzlükler ve ürettigimiz zararli gazlar yüzünden ozon tabakasinin delinmesiyle anlayabildigimiz bir konuya dikkatimizi çekiyor. Atmosferdeki dengeyi bozabilecegimizi, bunun da sonumuzu hazirlayacagini hatirlatiyor. Ve bu dengelerin korunmasi konusunda insani uyariyor... Birinci sirada atmosferin yaratilmasi, yani asiri sicaklarla yerkürenin tabiatinda bulunan buharlarin yükselip atmosferi olusturmasi, ikinci etapta, bu atmosferdeki gazlarin insan tabiatina uygun miktarlarda düzenlenmesi, üçüncü etapta da yeryüzündeki bitki örtüsünün insan ihtiyacina göre ayarlanmasi... (Rahman Suresi'nin üçüncü ayetinde dev agaçlardan ve ormansi otlaklardan bahsedilir. Ala Suresi'nde ise bu dev otlaklarin yerin dibine geçirilerek onlardan akiskan bir sivinin yani petrolün var edildigi hatirlatilir) Nitekim. önce dev otlaklar, ardindan meyve agaçlari ve taneli bitkiler ve nihayet nazenin varlik olan insanin dünyaya tesrifi.... "Biz insani fokurdayan balçiktan yarattik" diyerek Cenabi Hak, balçiktaki kimyasal aktiviteye dikkat çeker. Sonuç olarak insan yerküreye indirildigi zaman yerkürenin onu disardan gelecek meteor ve yabanci cisimlere karsi koruyacak atmosfer gibi bir koruyucusu vardi. Peki öyleyse, Adem ile Havva, yine insanoglunun yasadigi ama artik yasanmaz hale getirdigi bir dünyadan, bir uzay araciyla dünyamiza gelmis olmazlar mi? Bizim neslimizin atasi olan bu iki insan, bizim dünyamiz gibi bir dünyadan geldiler dersek çok mu saçma olur? Adem ile Havva, insan türünün bozgunculuk ve fesatçilik özelliginden dolayi, tükettikleri bir dünyadan uzaya atilmis iki kahramandi belki de... Pekala söyle diyebiliriz; milyon milyon yil önce, bu evrenin bir baska aleminde, belki de bugün asiri sicaklar sonucu yasanmaz bir hale gelmis ama hala hayat izleri tasiyan Mars'ta yasayan insan nesli, kendi yanlislari ve günesin genisleyen sicaklik halesi sonucu artik o gezegende varligim sürdüremez hale geldi. Ulastiklari teknolojiyi, türlerinin devamim saglamak için kullandilar. Seçtikleri bir çifti, kapsüle koyup, buzul çagindan henüz çikmakta olandünya gezegenine firlattilar. Gemilerinin adi 'Fülki'lMeshun' (hayat . için gerekli her türlü kaynagi içinde barindiran gemi, uzay gemisi, denizalti vs. gibi) idi. Nitekim Kur'an'da bir iki yerde Cenabi Hak, "Zürriyyetiniz'i Fulki'l-Meshun ile tasidik" buyurur. Ve ona benzer daha nice gemi yarattigim hatirlatir... Bu geminin zahiri veya tarihi karsiti Nuh Tufani'nda kullanilan; Cebrail'in (o en büyük melegin adidir, ileride melek kelimesi üzerinde de duracagiz) talim ve gözetimi altinda insa edildigi* belirtilen gemi olmakla biritkte bundan pekala yildizlar arasi seyahat eden bir gemiyi anlamak da mümkün. Çünkü. Kur'an 'atalarinizi' demiyor 'zürriyyetinizi' diyor... Bu ifade bizim neslimizin akibetinden de haber verir gibidir. Belki, bizim neslimiz de, yasadigi dünyayi yasanmaz hale getirdikten sonra, hayat belirtisi tespit ettigi buzul çagindan yeni yeni çikan bir gezegene neslinin örneklerini gönderecektir. Tabii, yasayan insan nesli son nesil degilse... Çünkü bazi kaynaklarda, su anda dünya üzerinde yasayan neslin insan irkinin 13. versiyonu oldugu ve insan irkinin bugüne kadar, en az alti dünya tükettigi belirtilir. Bediüzzaman Saidi Nursi, "isaratü'li'caz" adli tefsir denemesinde, Bakara Suresi'ndeki "O Allah ki, yeryüzündeki her seyi sizin için yaratti. Sonra göge yöneldi ve onu 7 uzay halinde düzenledi. O, her seyin gerçegini bilendir" ayetini yorumlarken, 'Yedi' kelimesi üzerinde uzun uzadiya durur ve bu ayetten, "Yerküremiz gibi atmosferi bulunan yedi dünyayi anlamanin" mümkün olabilecegini hatirlatir... Demek ki, biraz cesur bir yorumla, yedi dünyadan ve üzerinde yasayan insansi varliklardan söz etmek pek de akil disi olmayacak... ![]()
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|