AK Gençliğin Buluşma Noktası
Yeni Şafak , Akit ve Milat "Yeni Şafak" ve "Vakit" Gazetesi köşe yazıları / Vakit'ten Hafızalardan Silinmeyen Habercilik Başarıları..



 
Stil
Seçenekler
 
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
Alt 07-08-2008, 02:24   #1
Kullanıcı Adı
CeVHeR
Standart “Seni bıraktık ya, bir de telefonu mu istiyorsun hıyar!”
Cumhuriyet gazetesinden ikinci isim de terör örgütü üyeliği kapsamında gözaltına alındı ya.. İşledikleri suçu gözlerden uzak tutmak için, şimdi işi sulandırmaya çalışıyorlar: “Kendi telefonumu aradım, bulamadım” diye yazı döktürüyorlar..
Neymiş peki, “kendi telefonunu arayıp bulamama muhabbeti”?
Mustafa Balbay gözaltına alındığında, “cep telefonuna da el konulmuş”muş.. Salıverildiğinde ise, cep telefonunu istemiş ise de, “Henüz işi bitmedi” denilerek iade edilmemiş.
Şimdi; bir ayağı ile Genelkurmay’da Başbakan’ı devirme sohbetlerine katılıp, diğer ayağı ile; devirmeye çalıştığı Başbakanlık’tan aldığı sarı basın kartı ile iş bitiren gazetecimiz, “telefonuna el konulması” üzerinden dokundurmalarda bulunuyor: “Gözaltı süresince bana iyi davranan TEM polislerinin cep telefonuma da aynı özeni göstereceklerine inanıyorum.”
Tutuklanmak üzere mahkemeye sevkedilmiş, ancak mahkeme, yurtdışına çıkış yasağı koyarak muhteremi serbest bırakmış.. Beyefendi şimdi, “Telefonumu arıyorum, ‘mesaj bırak’ notu çıkıyor” diye dalgasını geçiyor!..
Hey gidi hey..
Adam deşifre olan görüşmelerinden utanıp, bir kenara çekilip “Ben kalemimi kırdım artık. Bu yüzle nasıl gazetecilik yaparım. İki günde bir Genelkurmay’a gidip, orada komutanlardan talimat aldığım ortaya çıktı. Ben bir yazar olarak, halkın yüzüne nasıl bakarım artık.. Yazdığım yazılara, insanların inanmalarını nasıl isterim?” diyeceğine, kendisini kurtardığına da şükretmiyor, şimdi cep telefonunun peşine düşmüş!
Hani kendisi; şimdi kaçak olan emekli tuğgeneralden, “100 milyar isteme muhabbeti”ni “fikir egzersizi” olarak niteliyor ya..
Ben de biraz fikir egzersizi yapayım bari..
Ama benimki, kapalı kapılar ardında değil; şeffaf bir şekilde, kamuoyunun önünde, sizlerin huzurunda olsun..
Diyelim ki, Ergenekon’u soruşturan savcılarımız da, eski yıllardaki savcılarımız gibi bu işi pek önemsemeyip, “Bir biz mi varız bu halkın geleceğini düşünen? Emekli de olsa, orgenerallere uzanan bir darbeye soruşturma açılır mı hiç?” deyip, kimseyi gözaltına almasaydı.. Ve Ergenekoncular da, planladıkları gibi, önce ülkede kaos ortamını oluşturup, arkasından da amaçladıkları üzere, Danıştay Başsavcımız Tansel Çölaşan’ın da buyurduğu “27 Mayıs’taki gibi bir devrim”i gerçekleştirseydiler..
O zaman ne olurdu?
Fikir egzersizi yapıyoruz ya.. Şöyle bir düşünelim dedik..
Örneğin Vakit Yayın Kurulu’na, Vakit yazarlarına ne olurdu?
Tabii ki hepsi, askeri cezaevine tıkılıverilirdi.
Mustafa Balbay’ın Genelkurmay’dan istediği 100 milyar benzeri bir muhabbetle, Vakit’in Başbakanlık’tan 100 milyar istediği gerekçesi ile mi?
Yoo! Vakit’in ne Genelkurmay’da, ne de Başbakanlık’ta, 100 milyar değil 100 kuruş isteyeceği kimsesi yok!
Sırf doğruları dürüstçe yazdığı için tıkılırdı, Vakit yazarları cezaevine..
Darbe önlenmeseydi, biz cezaevinde olurduk. Mustafa Balbay gibi de, cep telefonu peşine düşemezdik.. Onun gibi, 100 milyar muhabbeti yapmadığımız halde..
Ha belki; gazetenin dizgicisinin, 15-20 günlük işkenceden sonra darbeciler tarafından serbest bırakılma ihtimali olabilirdi.. Ama, onun da telefon melefon istemesi mümkün olmazdı!.. Kimbilir belki, kendi telefonunu aradığında, mesaj falan çıkmaz, telefona el koyan darbecinin “Ulan seni serbest bıraktık, bir de telefon mu istiyorsun hıyar”! deyip, ana avrat küfürlerine muhatap olurdu..
Haksızlık mı ediyorum, darbecilere?..
Yok canım; 27 Mayıs’ta, 12 Eylül’de başka bir şey mi olmuştu sanki?
O tarihlerde belki cep telefonu olmadığı için, cep telefonu üzerinden böyle bir olay yaşanmamış olabilir ama, o yılları yaşayanların, benzer anılarını anlatmaya başladıklarında, hanginiz darbecilere lanet okumuyorsunuz ki!
Sahi, Balbay Jandarma’dan para isteme hikayesini, “fikir egzersizi” olarak yorumladı ya.. Biz de isterseniz, şu “fikir egzersizi”ni sürdürelim şöyle: “Acaba Balbay’ın istediği 100 milyar verildi mi?”
Dahası, “100 milyar Cumhuriyet gazetesine mi, Balbay’ın cebine mi gitti?”
Dahası dahası, “100 milyar bugün kaçak olan emekli tuğgeneralin cebinden mi, yoksa Jandarma’nın kasasından mı çıktı?”
Tuğgeneralin cebinde o kadar para olmaz ki.. Belki de, “şehid asker ailelerine yardımlaşma için kurulan vakıfların birisinden çıkmıştır!”
Durun, kızmayın canım. Bunların hepsi, fikir egzersizi..
Siz yapıyordunuz ya.. Size helal, bize haram mı yani?
Uzun sürmez; gerçekler, yakında çıkar zaten ortaya!



Ali KARAHASANOĞLU / VAKİT 08/07/2008

 

  Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi